hesabın var mı? giriş yap

  • yarın tüm çocuklarımın mutlu bir şekilde ayrılmasını dilediğim sınavdır.

    bu vesileyle birkaç şey söylemek istiyorum:
    emeklerinizin karşılığını alacağınız, başarılı bir sınav geçirmenizi diliyorum.

    geleceğinizi belirleyeceğiniz bu başlangıçta, sınavlardan daha fazlası olduğunuzu unutmamanızı hatırlatıyorum. hepinize kolaylıklar dilerim.

    her zaman aktif olamasam da zaman buldukça ekşi sözlük'te de sizinle beraber olmaya çalışacağım.

    ankara büyükşehir belediye başkanı mansur yavaş

  • dini bir şey gibi geliyor hep bu bana.

    böyle vatikan’da kardinaller toplanmış, birbirlerinin ağzına çatalla uzatıyorlar, ilahi söylüyorlarmış falan gibi.

  • + sigara içiyor musunuz?
    - içmiyorum.
    +hah bu da çok iyi. genel müdürümüz sigara içen elaman istemiyor
    -neden ki?
    +işte bağımlılık olarak görüyor bunu, zayıflık olarak görüyor. bir de çok molalı çalışıyorlar tabi.
    -ben de günde en az beş kere çişe çıkarım.
    +(...)
    -en az bir kere de sıçarım.
    +(...)
    -ama tabii nereden bilecek ki sayın genel müdür bunları.
    +(...)
    -sigara içmiyorum demiştim, siz de çok güzel demiştiniz. oradan devam edelim konu bulanmasın.

  • herkes gibi ben de buradaki insanların yaptıkları işleri abartmasıyla çok dalga geçiyorum ama bu tür shitpost'lar burada gerçekten işe yarıyor.

    ilk günlerinden beri üyesiyim, son iki yıldır profilimi düzenli güncellemeye, arada bir de sağa sola yorum yazmaya başladım. mesleğe dair deneyimlerimi uzun uzun anlattığım iki üç makale yazdım. kimse iplemedi.

    dün ilk defa bir shitpost yayınladım. çevirdiğim bir oyun yeni yayına girdi, jeneriğinde de türkçe çevirmen olarak adım geçiyor. binden fazla oyun çevirdikten sonra belki 20. defa falan olan bir şey. bunun ekran görüntüsünü koydum, başladım yazmaya. sanki oturup çeviri yapmamışım da bin orkla savaşıp hüküm dağına ulaşmış dibinden çeviri çıkarmışım gibi anlattım durdum.

    birkaç anahtar kelimeyi hashtag yaptım. bana çok destek olan proje yöneticilerime teşekkür ettim, almanya'daki amcam ve kastamonu'da vatani görevini yapmakta olan halaoğluma selam yolladım falan filan. bildiğiniz linkedin abartması işte.

    bugüne kadar aldığım etkileşimin kaç kat fazlasını 24 saat içinde aldım. tam da ağımda istediğim çeşitli oyun ve yazılım firmalarının proje yöneticileri, ik'cıları falan ekledi bazılarıyla sohbet ettik.

    bunlar parasallaşır mı, yani gerçek bir çalışma ilişkisine döner mi orası belli değil elbette. ama yine de mesleğe dair çok daha bilgilendirici yol gösterici yorumlar makaleleler değil de basit bir shitpost sayesinde kurdum bu kadar ilişkiyi, mutluyum.

    sevdim bu shitpost işini. yarın da evde internet kopuyor diye gidip starbucks'ta çalışmamı sekiz paragraflık bir felaket önleme, "think outside the box" hikayesi olarak pazarlamayı planlıyorum. önümüzdeki hafta da kamp alanından laptop fotoğrafı atıp çevirmenin doğayla iç içe olmasının anlam ve önemi üstüne saçmalarsam daha bu kadar bağlantı kurarım gibime geliyor.

  • ben de ezansız bir ülkede yaşamak istiyorum. her istediğimiz gerçekleşmiyor ama.

    tanım: çöl bedevilerinin taleplerinden birisi. yallah arabistan'a. burası türk yurdu, arap çölü değil.

  • faydalı olmasını umduğum başlıktır. naçizane 74 maddelik bir katkım olacak. bazı kitaplardan elde ettiğim bilgiler ve az biraz da tecrübe ettiğim bilgileri bir kaç parça şeklinde burada paylaşacağım. faydalı olursa ne mutlu bana. paylaşacağım bilgiler karışık olacak. yani, portre, manzara vs. olarak sınıflandırılmamış olacak. o yüzden affınıza sığınıyorum. fotoğraf işleme (photosop) ile ilgili olarak yardıma ihtiyaç duyan arkadaşlar olursa seve seve de yardım ederim. malum bizim ülkemizde bilgi paylaşımı pek sevilmiyor. neyse, başlıyorum;

    *portre fotoğraflarında netleme yapılırken gözler ölçü alınmalıdır. gözler net değilse, fotoğraf net değildir.

    *fotoğrafta kadrajın içine doğru yürüyen insanlar (veya objeler) güzel görüntü verir. kadrajın dışına doğru hareket genel olarak rahatsız edicidir.

    *fotoğrafın arka planında net veya bulanık ne bulunursa bulunsun ana konu ile ilgili olmalıdır. tersi durumda bu görüntüler fonksiyonellik değil, gelişigüzellik sergiler.

    *hareketli objeler görüntülenirken hareket doğrultusunda boşluk bırakmak fotoğrafa estetiklik katar.

    *peşpeşe koşan, yürüyen insanlar, birkaç tane sıralı ağaç, elektrik direği, minare vs. fotoğraflanacaksa objelerin arasında eşik boşluk bırakılması önemlidir. bu fotoğrafa artı puan kazandırır.

    *fotoğraflarda ufuk çizgisini kadrajda alttan ya da üstten 1/3 oranında konumlandırmak önemlidir (altın kural).

    *gökyüzünün kullanıldığı fotoğraflarda altın kesim kuralı uygulanırken oranlama, vurgulanmak istenen bölgeye göre yapılır. gökyüzü vurgulanmak isteniyorsa gökyüzü; fotoğrafın 2/3’ünü, kara parçası vurgulanmak isteniyorsa gökyüzü fotoğrafın 1/3’ünü oluşturmalıdır.

    *öğle saatlerinde (güneşin sert aydınlatması) dışarıda çekim yapılacaksa ve güneş obje-modelinize dik olarak geliyorsa oluşacak sert kontrastı önlemek için flaş kullanılabilir.

    *gün doğumunun hemen sonrası çiçek fotoğraflamak için en uygun zamandır. çünkü çiçeklerin yoğun renkleri bu saatlerde iyi vurgulanır. çekim yapılırken pozlama sürelerini uzun tutmak daha iyi sonuçlar için gereklidir.

    *portre fotoğraflarında modelin başının üst tarafında fazla boşluk olmamalıdır.

    *güneş ışığında portre çekerken güneşi modeliniz ile aranıza konumlandırın. eğer güneş sizin arkanızdan doğrudan modelinizin yüzüne gelirse gözlerini kısar. güneş, modelinizle aranızda olursa ayrıca modelinizin saç hatları ortaya çıkar ve bu durum fotoğraf için daha estetik bir görüntü oluşturur.

    *portre fotoğraflarında fon sade olmalıdır. dikkat dağıtıcı etkiler ve objeler kadrajda bulunmamalıdır.

    *insan gruplarını fotoğraflarken insanları ip gibi sıralamayın. bir objenin veya bir kişinin etrafında kümelendirin. aksi durumda fotoğraf sıradan ve sıkıcı olur.

    *portre fotoğrafları için en güzel ışık pencereden gelen ışıktır. modelinizi, bir omzu pencereye bakacak şekilde, pencerenin hizasında değil de biraz gerisinde konumlandırın ki pencerenin kenarlarından gelen ışığı kullanmış olun. bu ışık çok yumuşaktır. siz de bir omzunuz pencereye bakacak şekilde durun. ve fotoğrafı, modelinizin çok az üstünde olacak şekilde bakarak çekin.

    *açık havada portre çekiyorsanız modelinizin gölgede olması iyi sonuçlar verir.

    *modelinizi fotoğrafta daha ince göstermek istiyorsanız modelinizi kadraja göre hafif yan konumlandırın ve ellerinin vücuduna bütünleşmesine izin vermeyin. örneğin modeliniz elini beline koyacaksa dirsek kısmı vücuduna bütünleşmesin, biraz açık olsun. modeliniz makineye doğru hafif yan dururken, belinin üst kısmından itibaren tamamen makineye dönük olması gerekir.

    *fotoğraf makinelerinde bulunan dahili flaşın sert etkisini önlemek için flaşın önüne beyaz kağıt mendil koyulabilir. bu, flaşın sert etkisini kısmen olsa da yumuşatacaktır.

    *güneş battıktan sonra oluşan 15-20 dakikalık mavi karanlık; iyi aydınlatılmış, hatları belirginleşmiş yapıların fotoğraflanması için en uygun zaman dilimidir.

    *güzel gün batımı fotoğrafı çekmek;
    vizörde batmakta olan güneşi görmeyecek şekilde, makinenizi güneşin hemen üst tarafına doğrultun, ardından deklanşöre yarım basın ve basılı tutun, daha sonra çekmek isrediğiniz kareyi kadraja alın ve yarı basılı tuttuğunuz kadraja tam basarak fotoğrafı çekin.

    *ters ışık fotoğraflarında daha dramatik bir etki için diyaframı bir tık daha kısabilirsiniz (veya pozlandırmayı -1 değerinde düşürün).

  • belki de şöyle:

    öldünüz. 100 km hızla gelen kamyondan kaçamadınız ve öldünüz. karanlık...
    sonra bir aydınlık. yavaş yavaş bir şeyler görmeye başlıyorsunuz. ameliyathane gibi bir yerdesiniz. başınızda garip bir ağırlık hissediyorsunuz. tepede parlak bir ışık. ama bu gördükleriniz doktor değil. kıyafetleri biraz değişik. birini tanıyor gibisiniz. yavaş yavaş hatırlamaya başlıyorsunuz.

    - lumina, 21. yüzyılda yaşamak nasıldı?

    evet. yavas yavas hatirliyorsun. sene 2536. "virtual time travel" denilen pek popüler bu naneye sen de katılmıştın değil mi lumina?
    rüya'da 36 yaşında öldüğüne göre, burada 12 saat geçmiş olmalıydı.

    - lumina, nasıl, eğlendin mi?

    karın da orada. gülümsüyor.
    peki 21. yy.'daki ailen? arkadaşların? kaçı gerçekti, kaçı simülasyondu?

    daha önemlisi, gerçek nedir?

  • hakkında çekilen belgeselde aslında büyük kısmı açığa çıkarılmış gizemli vaka. uzaylı muzaylı yok kardeşlerim. anladığım kadarı ile mantığa en uyanı yazalım:

    şimdi 9 dağcı gece çadırlarında uyurken havadan bir şey düşüyor. bu rusların silah denemesi olabilir ya da bir silahtan düşmüş büyük radyoaktif bir madde olabilir.

    bu silah ya da madde bir mini çığ , kar kütlesinden kayma gibi bir şey yapıyor ve çadır bir ağırlığın etkisi altında kalıyor. dağcılar önce yatış pozisyonlarına göre yaralanıyor. yani sırt üstü yatan kadın dağcının her iki kaburgası kırılırken yan yatan dağcının sadece tek taraflı kaburgası kırılıyor. insan üşürken çok deli pozisyonda yatabileceği için başka bir dağcı boyun muhtemelen çok kıvrık yatıyor ve kafa bölgesinden yaralanıyor.

    bu patlama anında dağcılarda bence tam değil ama kısmi etrafı flu görecek bir körlük oluşuyor tam ayrıntıları göremiyorlar .ama bu çadırın içinde mi oluşuyor dışarı çıktıkları zaman mı oluşuyor bana göre ortada .bu da radyoaktif bir madde. o nedenle de giysilerinde daha sonra radyasyon bulunuyor.

    o anda çadırdan çıkmak için iki sağlam dağcı çadırı içeriden yırtmaya ve dışarı çıkmaya karar veriyor. o nedenle de giysilerine ulaşamadan dışarı fırlıyorlar.

    gözleri tam görmediği için o sırada arkadaşlarının ölü olup olmadıklarını bilmiyorlar. yaralarını tam göremedikleri için kaç insan varsa tekrar çığ ya da neyse tekrar olur diyerek hepsini olabildiğince uzağa taşımaya çalışıyorlar. bu uzaklık neden 1.5 km neden 300 metre değil ? bana göre koku, körlük, belki bir tenlerinde , ki cesetlerde turuncu lekelerden bahsediliyor ,yanma nedeni ile bu etkinin geçeceği en uzak noktaya gitmeye çalışıyorlar.

    bu sırada da sağlam dağcıların seyahatin başlarında metrelerce karda daha hızlı hareket edebilmek için kullandıkları ,günlüklerine de yazdıkları başka bir taktiği kullanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. daha önce çantasız bir dağcı önden gidip yolu açıyor . daha sonra geri dönerek çantaları yüklenip ilerliyorlar. bu durumda dağcı çantasız bir şekilde önden gittiği için daha hızlı hareket ediyor ve ekibin hepsi çantalarla yorulacağına bir kişi çantasız hem daha az yoruluyor hem de yolu daha hızlı açıyor.

    en ağır yaralıları ya da ölüleri ,çünkü gözleri çok iyi görmüyor ,en uzağa taşımak için de bu taktiği kullanıyorlar. muhtemelen iki kişi dondurucu soğukta olabildiğince yol açıp geri dönüyor sonra yaralıları bir yere kadar taşıyorlar o da sedir ağacının orası. oradan başka ekip devam ediyor. sonra o ekipte sedir ağacının oraya geri dönüyor. o tipi ve kar altında sedir ağacı bir nirengi noktası oluyor.

    böyle böyle en ağır yaralıları çadırdan 1.5 km öteye taşımayı başarıyorlar. fakat bu arada aşırı soğuk ve iyi görmeyen gözler nedeni ile yaş ağaç dallarını yakıp ısınmaya çalışan, gözleri nedeni ile kuru dalları bulamadılar , iki dağcı ateşin başında donarak ölüyor. diğer dağcılar da belki çadırdan birşeyler alıp yaralıların yanına dönmeye çalışırken soğukta donarak ölüyor .

    özetle cesetlerin bulunma aralıklarını düşünürsek bence çadıra en yakın dağcı en sağlam dağcı. o son ana kadar kendilerini kurtarmaya çalışıyor. çadırdan uzaklaştıkça da hayatta kalma ihtimali giderek azalan belki de ölmüş olan dağcılara doğru ulaşıyoruz. ve en uzaktaki dağcılar ya zaten ölüydü ya da orada son nefeslerini verdiler.

    kopuk dil bana göre sadece bir kar faresi işi bile olabilir. o da neden bu kadar dikkat çekti çünkü işin içinde bir de rus istihbaratı var. kgb' nin bu olayla bu kadar çok ilgilenmesinin nedeni de işte o gökten düşen cisim. muhtelemen devlet sırrı olduğu için açığa çıkmasından korkuyorlar. ve olayın uzun süre gizemini korumasına neden oluyorlar.

    zaten bir yerde açığa çıkmamış bir olay varsa emin olun onun arkasından devletler , ajanlar , istihbaratlar çıkar. bu olay da ne yazık ki bunlardan biri.