hesabın var mı? giriş yap

  • 1 sivrisineğin emebileceği kan miktarı 0.000005 litredir. 70 kg bir insanın vücudunda ise 5-6 litre kan bulunur. %33'lük (bu insan için 1.98 litre) bir kan kaybı ise ölümle sonuçlanır.

    70 kg bir insan, 396.000 sivrisinek (1.98 / 0.000005) tarafından kanı emilirse teorik olarak ölebilir. 2-3 saatte bu kadar sineğin bir insanın kanını emmesi ise mümkün değildir.

    25 kg ağırlığında ve vücudunda 2 litre kan olan bir çocuk için kan emmesi gereken sinek sayısı (0.660 lt / 0.000005) 132.000'dir.

    zaten kan kaybından önce kaşıntının vereceği stres ve bağlı olup kaşıyamamanın yaratacağı sinir ile kalp krizi geçirip ölecektir...

  • her kelimesiyle ve her sahnesiyle sözlüğe selam ileten, selamlarını ince ince işlemiş yoğurt sosuyla içimizi ferahlatan bir reklam.

    uzmanlık alanlarını dinlerken nefesim kesilen deniz!!!
    oy kullanmak sansürü çözer.
    gel sandık çok güzel.

  • insan klonlama çalışmalarının kokoreç yapmak kadar kolay olacağını düşündüğüm 2018 yılında, ferhat göçer korkumu bilen yakın arkadaşlarım tarafından şahsıma yapılması muhtemel bir eşek şakası.

    hakkaten daha yazarken bile gerildim. sabah mahmurluğuyla kalkmışım, işime gücüme gideceğim, dolabımdan donumu gömleğimi alacağım, dolabı bir açıyorum içinden siyah takım elbise, parlak siyah gömlek giymiş ve ferhat göçer kulaklığı takmış beş tane ferhat göçer çıkıp "biriiii bana gelsiiiiiinnn o da seeeennnnsiiiiinööeeee" diye üstüme geliyorlar. tam bir kabus... valla çok korkuyorum ferhat göçer'den, nedenini bilmiyorum ama, gerçekten çok korkuyorum ondan. bu entrymi de sezercik tadında bitirmek istiyorum: teknoloci, kılon mılon bunlay hep güzel şeyley ama sen bizi böyle felaketleyle kayşılaştıyma oluy mu allah baba?

  • evden bir görüntü. ne olursa olsun hayatta hep bir şeyleri beklediğimizin sembolü. yatak odasındaki dolabın üstündeki hurçlar türk ailesinin conatus'udur. hep yaşamayı düşünüyoruz, varolacağımızı varsayıyoruz, baharı, yazı, kışı bekliyoruz. hurç, bohça, elektrikli süpürgeyle hüüüp diye düzleşen poşetli garip şey... bunların yeri ekseriyetle yatak odasındaki dolabın üstüdür kardeşim. şu garip görüntünün huzurunu hiçbir şeyde almadım. hurçların yastık yüzü ve nevresimle uyumlu çiçekli desenleri, kahverengi, pembe, mavi ve yeşil tonların uyumu ve bozulan hurç fermuarları... aşağıda bekleyen anneye düşürmeden hurç indirmenin haklı gururu... patlayan kames topu kesip şapka yapmak bir, bu iki. bunları görmedikçe mutlu olamam, huzur dolamam.

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.

  • yengeye sunduğu şartlar bakımından sevr anlaşmasından beterdir. cidden ben son dönemde bir tarafın bir tarafa dayattığı bundan daha ağır bir sözleşme görmedim, ne yaptın albert abi ya. zaten sevr anlaşmasının hazırlanması sürecinde itilaf devletlerinin einstein'ın bu 1914 tarihli evlilik sözleşmesini dayanak aldığı da söylenmekte.

    şartlar:

    a. aşağıdakilerden sorumlu olacaksın:

    1. giysilerimin ve çamaşırlarımın düzenli olduğundan;
    2. üç öğün yemeğimi odamda düzenli bir şekilde yediğimden;
    3. yatak odamla çalışma odamın tertipli tutulduğundan, özellikle de çalışma masamı benden başka kimsenin kullanmadığından.

    b. toplumsal sebepler kaçınılmaz bir şekilde gerektirmediği takdirde benimle tüm kişisel ilişkini keseceksin. özellikle aşağıdakileri talep etmeyeceksin:

    1. evde seninle birlikte oturmamı;
    2. seninle dışarıya ya da seyahate çıkmamı.

    c. benimle ilişkinde aşağıdakileri gözeteceksin:

    1. benden fiziksel yakınlık beklemeyecek, bana hiçbir şekilde sitem etmeyeceksin;
    2. istediğim anda benimle konuşmayı keseceksin;
    3. istediğim anda yatak odam ya da çalışma odamdan şikâyet etmeden ayrılacaksın.

    d. beni çocuklarımızın önünde sözlerin ya da davranışlarınla aşağılamayacaksın.

    https://canyayinlari.com/…in-in-evlilik-sozlesmesi/

    edit: link yenilendi.

  • "50 yaşındaki" ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve aciz bir yobazın, kızı yaşındaki insana sarf ettiği utanç verici söz. işin en acı tarafı da böylesine çirkinlik dolu ifadeye bile destek veren, "onlar da şort giymesinler canım" diyerek çanak tutan milyonlarca kanı bozukla aynı havayı soluyor olmamız. bu ülkede akıl sağlığını korumak çok zor, resmen açık hava tımarhanesinde yaşıyoruz.

  • aslında tüm birincilerin yaptığını dürüstce söylemiş. derece yapanların çıkıp da "çok çalışmadım, sinemaya da gittim, gezdim de" demelerine inanmıyorduk zaten.

  • çelik'i ölümle tehdit eden örgütmüş.

    allahaşkına soruyorum, ölümle tehdit ettiği kişi çelik olan bir yasadışı örgüt olabilir mi ya?

  • bu adam salagin tekidir, dombilidir. kotu tarafa gecmesinde aasil neden anasinin oldurulmesiymis, askiymis filan bunlar hikayedir. bu adamin aslinda sutu bozuktur. senin altina jedi konseyi her turlu luksu versin, o gezegen benim bu sistem senin butun evreni dolas ama 10 yil boyunca anani gormeye gitme. sonra neymis efendim annesi ölürken aglamalar filan. gec kardesim, hayirsiz evlatsin bi kere. 10 yil icinde anan evlenmis coluk cocuga karismis, insan bi cicek yaptirir veya elinde bi cukulatayla gider tatooinene, annesinin elini opmeye, tebrik etmeye... nerdeee? okuzun tekidir bu annakin. anneler gununde bi telefon acmis midir acaba kadincagiza? sonra da kadin öldü diye kalk dark sidea gec. yemezler!
    kaldi ki qui gon jinn sirf parasiz kaldigi icin o zamanlar (bkz: episode 1) sadece annakini kurtarmisti. sen de madem jedi oldun git once bas parayi anani kurtar di mi? koskoca federasyonun jediyisin, daha anneni kolelikten kurtaracak kadar bile para birktirememissin. terbiyesizdir bu adam, bi bok olmaz bundan.

  • 5000 lira para alıp mekanın reklamını yaptığı şeklinde, gördüğüm en adi iftiraya maruz kalmış insan. programı yapan insanlardan biri olarak şunu söyleyebilirim. değil para almak bazen para verdiğimiz bile oldu.. çekim yaptığımız yerin hesap almama ısrarlarını aşıp hesap ödediğimiz de.. ben dahil vedat milor ve tüm ekip ısmarlanan yemeğe bile mahçup olurken bir kendini bilmezin oturduğu yerden saçmalaması hiç bilmediği halde yorum yapması, iftira atması ekşi sözlüğün alehinde konuşanları ne kadar da haklı çıkarıyor maalesef.