hesabın var mı? giriş yap

  • sektörün içinden biri olarak söyleyebilirim ki reklam tamamen başarısız, mesaj yeterince kuvvetli değil ve görsel olarak tatmin etmiyor. sektör dediysem reklam değil lan, 31 sektöründeyim ben.

  • dünyanın en iyisi olduğu bir konu var ki o da beklentilerin arttığı her zaman karşılaması. herhangi bir takımla ilk maçı mı ? kral yazar golü. eski takımına geri mi döndü ? ilk maçta 2 tane yazar. yenildiği maç sonrası rakip takıma, bir sonraki maç görüşürüz mü dedi ? o maç hattrick yapar maçı alır. bu konuda dünyada gelmiş geçmiş bir rakibi dahi yok ve bu onu çok özel kılıyor.

  • avm için saldıran laikleri ve gezi parkı için direnen büyük akp'li yoldaşları hatırlatmıştır. akp'li yoldaşlarımız çok gaz yemişti o dönemde laiklerin avm saldırısına karşı parkı ve yeşilliği korumak için unutmamak lazım.

    edit: başlık başa.

  • pek hinzir anne babanin minicik yavrusuna yaptigi en dusuncesizce sakadir. niye mi dusuncesiz? kendimden biliyorum.

    olay soyle baslar. 80 darbesinin yasandigi yillar... tek cocuk olma saltanatı sona ermistir. evet anne 9 ay karni sis gezdikten sonra bir gun ortadan kaybolup ertesi gun kucaginda minik bi kardesle eve gelmistir. tum ilgi kardesin uzerinde toplanmistir. ve her gelen ya anneye ya babaya benzetmeye baslar ufakligi... "aa burnu anneye benziyooo" "yoook canim bak tıpkı babası" miriltilari arasinda evin 5 yasindaki artik pabucu dama atilmis olan cocugu uzuntu ve kiskanclikla izlemeye baslar durumu. kimse ablaya benzetmez cunku bebegi. dislaniverir aileden bi anda... sonra kendini incelemeye baslar. yahu benim burnum kime benziyo? gozlerimmm??? peki annem beyaz tenli ben niye bu kadar esmerim? annemin saclari dümdüz benimki niye kivircik? sorularini takiben minicik beyni soru isaretleriyle siser. paranoyaya ilk adım atisidir.

    acaba bunlar benim gercek anne babam mi diye dusunmeye baslar kiz. bi kac gun boyunca delirecek kadar suphe eder anne babasindan. dayanamaz ve bi gun babaya sorar.

    - baba annem beyaz tenli ben niye esmerim? benim saclarim niye kivircik? ben hanginize benziyorum? anneme mi, sana mi?
    (anne de bi taraftan dinlemektedir. ve babayla gozgoze gelirler. baba cocugun sorusunu yanitlamak yerine espiri yapmayi tercih eder. duraklar. cok onemli bi seyi aciklayacak gibi derin bi nefes alir)
    - kizim... sen, evet bize benzemiyorsun... biz seni cingenelerden aldik yavrum!
    - ???

    kiz boynunu buker. kulaklarinda seni cingenelerden aldik yavrum cumlesi yankilanir, yankilanir, yankilanir. artik iyice emindir. tum supheleri dogrulanmistir. gercek anne babam kim acaba diye dusunmeye baslar. hayati bi film seridi gibi gozunun onunden gecer... anneannesi dayi kizini aman da pamuk prensesim, karbeyaz kizim diye severken, gel gel seni de seviyorum sen benim karabocugumsun diyorsa... karabiberim diye seviyorsa teyzeler. gel bakalim cimcime diyorlarsa hep. cimcime nedir ki? cingene gibi bi sey mi acaba??? eveeeet parcalar iyice tamamlanmaya baslar. offff artik kesindir. emindir. o bir cingenedir. kuzenlerin teni de beyazdir. yeni gelen bebegin de. hepsinin saclari pirasa gibiyken onunki kivircik mi kivirciktir.

    baba yaptigi sakayi unutmustur. ama gel gelelim kiz cingene yavrusu oldugunu kabullenmistir. gercek anne babasini dusunmekten kendini alamaz duruma gelmistir.

    kosebasindaki cingene cicekci teyze ona pek bi yakin gelmeye baslar. cicekcinin yalinayak gezen, kacaman gözlü, sümüklü yavrusuna bakip bakip kendine benzetmek kacinilmazdir. eve gelen bebekle hic bi ortak noktalari yokken cicekcinin oglunun kocaman gozleri onunki gibidir. rengi de aynidir. o da miniciktir. cicekci teyezeye daha bi isinir ici, yavrusuna da korkulu ve sorgulayici gozlerle bakmaktan vazgecer sanki kardesiymis gibi hissetmeye baslar.

    gece yatagina yattigi zaman cicekci teyzenin catlak patlak elleri gelir gozunun onüne. basma etegi, kirli bluzu... ciceklerin guzel kokusuna ragmen yanina yaklasinca beliriveren keskin ter kokusu... gercek kardesi diye benimsedigi cocugun ayakkabisiz ayaklari... sonra yillardir anne dedigi kisinin yumuşacik ellerini dusunur. mis gibi kokusunu... kendi ayaklarina bakar, topuklari pespembedir. bi suru de ayakkabisi vardir. gidip gelir bi kosebasina bi evine... sonra yine sorgulamaya baslar. e bu insanlarin cocugu oluyorsa niye cingenelerden alsinlar beni... yooook bana saka yaptilar diye dusunur. dusunmeye calisir... cünkü kabullenmek istemez cingeneligi... dogrusu sokaklarda yasamak zor gelir.

    kendini bu sacma dusunceden uzaklastirmaya calisir. cesaretini toplar ve babaya tekrar sormaya karar verir ayni soruyu. bu kez daha mantikli cumleler kuracaktir. evde yeni kardes nedeniyle teyze, amca bilimum tanidik vardir. herkesin ortasinda sormayi tercih eder. ve baslar konusmaya...

    - baba, beni cingenelerden mi aldiniz?
    (baba sasirir. )
    - ???
    - gecen gün oyle soylemistin de... sizin cocugunuz muyum ben?
    (baba nedense sakayi kaka yapmayi tercih eder. yine espirituel bi gunundedir demek ki!)
    - evet. seni cingenelerden aldik yavrum.
    (kizin gozleri dolar, dudaklar bukulur. aglamamak icin direnir)
    - peki madem cocugunuz olabiliyor, neden aldiniz? yalan soyleme.
    (baba pek sogukkanlidir, devam eder)
    - sokakta gorduk. cok sevimliydin. minnaciktin. yerdeki taslarla oynuyordun. burnundan sümükler akmiss. cok sevdik seni. sorduk aldik.
    (kiz arkasinda sakladigi bebeklik fotografini cikarir. sesi titrer.
    - peki bu ne? (der) cingeneler fotograf cektirmez. (nerden ciktiysa oyle der iste...)

    artik anne kizin aglamak uzere oldugunu hisseder ve olaya mudahale eder. amca, teyze, dede karisir lafa... kiz salya sümük aglamaya baslar. ve ikna sureci baslamistir. oh olsundur, kardes unutulmus herkes onla ilgilenip “bak senin gözlerin annene benziyor.” demeye baslamıstir bile... “bak dudaginin ustundeki minik ben anneninkinin aynisi... gördün mü?” “bidir bidir bidir”... “bla bla bla” veeee kiz ikna olur. olmak ister cunku butun mucadelesi bunun icindir. biraz daha uzatirsa baba yine yeni bi sey yumurtlayabilirdir cunku. sokaklarda yasamak istemez. dogum saatinden itibaren tutulan hayat agaci albumu cikar ortaya. "bak bu senin ilk dogdugun gun. annen yazmis." "bak bu 3 aylikken elinin izi." "bak su zaman asi olmussun." "bak fotografin da var. "

    ve tamamen yok olmasa da soru isaretleri kiz gercek anne ve babaya tekrar kavusmanin sevincini yasar. kardesi de ona benzemektedir iste kim ne derse desindir.

    seneler gectikce anneye benzemeye baslar sekli semali... esmerdir yine olsundur. arnavut damari anne tarafindandir. detayci ve iddiaci tarafi tamamen babadan gelmistir. evet dudaginin ustundeki ben annesininki gibidir. gözler anne. babasinin boynundaki minik lekenin aynisi onda da vardir. hem de ayni yerde. ici rahattir.

    ancak hala cozemedigi bir detay vardir 30 yasina ragmen.. bu cingene pazarligi dedikleri ve gercekten basarili oldugu sey nedir? bu huyu nerden kapmistiiiirr? bilinmez.

    (bkz: based on a true story)

  • ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken topu başkasının üstüne atan kadındır. bazen bu "abi" kısmına amca, teyze, abla da gelebilir ama genelde abi diyorlar sanırım.

    ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan kadın, "bak abi kızıyor" diyerek şaşkın bebek suratını, yüzüne çevirdiğinde at hırsızı gibi hissediyor insan kendini. ben de "ehe yok ya kızmıyorum" diyorum böyle durumlarda. sıçsın ağzına, bana ne; ben niye kötü polis olayım. bak abi kızıyor bak abi kızıyor diyerek bebeğin suratını iyice yaklaştırıyor suratıma. şaşkınlıktan gözbebekleri iri iri olmuş bebekle birbirimize bakakalıyoruz. diyecek bir şey de bulamıyorsun; tam bire epic fail.

  • bugün film ekimi sayesinde tanıştığım, israilde gerçek kimliğini uzun yıllar saklayarak devam eden etiyopyalı bir çocugun hikayesi. din ayrımının yanında, havra da yapılan bir münazarada insanların renklerinden dolayı farklı muamele görmesini de can alıcı bir konuşmayla beyinlere kazıyan bir filmdir.

  • yakışıklı, zengin, kültürlü erkeğin adı soyadı kombinlenmeden asla söylenemez..

    necmi bıngıllıoğlu ile yaşadığım her şey çok özeldi..
    haydar nevizade senin için ne ifade ediyor?
    necdet folloşlugil ile aramda hiç bir şey yok..!

    gibi gibi.. mesela "necmi ile yaşadığım her şey çok güzeldi".. olmuyor işte.. o etkiyi vermiyor.. adamlar haklı tabii..

  • defalarca söyledik. bu insanlar medeni değil, bunlar vahşilikten çıkamamış cahil insan sürüleri. bunlar iflah olmaz, bunlar eğitilmez. bunların derhal ülkeden gönderilmeleri gerekiyor. bunların inandığı ve yaşadığı islam ile bu topraklarda yaşanan islam çok farklı. bunlar için kendilerinden olmayanı öldürmek çok sıradan bir şey.

    ülkeyi yönetenler yedikleri haltlar yüzünden türk milletinden yeterli onayı ve oyu alamayacaklarını bildikleri için bu vahşi katil sürülerini önce ülkeye alıyor, sonra da onları seçmen yapıyor. bu vatana ihanettir.
    (bkz: mülteci ittifakı)

  • namaz bir kenara, hayatinda oruc tutmamis arkadasima "yeryuzu iftari"na saygidan oruc tutturmus adamdir. gerisi yobaz akp'lilerin fasa fisosu.

  • "deniz kenarına bırakılmış bir tekne düşünelim. eğer bilinçli bir müdahale yapılmazsa zaman içinde bu tekne yıpranacaktır. mesela yüz sene sonra tekneye bakmaya gelseniz tekneden belki de eser dahi bulamayacaksınız. yani kimse teknenin bir gemiye dönüşme hikayesini beklemez."

    bu sözleriyle beni dine döndüren video. insanlar maymundan geliyorsa şimdiki tekneler neden gemi olmuyor sorusunu kendime sorunca gerçekleri anlamaya, aydınlanmaya başladım.

  • eski neslin de bir an önce anlayıp kendisi için de ilham alması gereken isteklerdir.

    41 yaşında bir 'yeni nesil' çalışan olarak tek cümle ile özetleyebilirim:

    "insan gibi yaşamak"

    ülke olarak iş konusunda yaptığımız en büyük hata, çok çalışmanın çok çalışıyormuş gibi göründüğünü anlamamak.

    "mış gibi yapmak"

    verim konusu göz ardı ediliyor.

    sabah 7 de geleceğin bir işte saat 9 a kadar verim alamazsın.

    hafta sonu iki gün dinlenme imkanı sağlayamadığın adamdan hafta içi verim alamazsın.

    adam kendini sakalı ile mutlu çalışıyorsa bırak sakallı kalsın. adamın sakalsız suratını çalıştırmıyoruz; bize lazım olan tarafı beyni.

    evde geçirilen süreden çok daha uzun süre iş yerinde geçiriliyor. doğal olarak bu durum iş yerinde evdekinden bile daha rahat olma hakkını gerektiriyor. rahat kıyafetler, rahat koltuklar, tarzı olan eşyalar. iş zamanı iş, çalışma zamanı çalışmanın hakkını verebilecek bir ortam gerekiyor. ofis ergonomisi gerekiyor.

    ücret konusundan bahsetmemişim. eski nesil diyor ki, "yeni nesil çocuklar 100 lira ücret için yıllardır çalıştıkları şirketi değiştiriyor. vefasız bunlar" eski nesil çalışanlar, iki şeyi unutmayın:
    1-kendini bile koruyamayan insan çalıştığı şirketi hiç koruyamaz. gençlerin kendilerini korumak en doğal hakkı.
    2-o dediğiniz 100 lira öyle hesaplanmıyor. diyelim ki insanca yaşamak için yapmanız gereken aylık masraf 2000 lira. ev kirası, mutfak masrafı, sinema, arkadaşlarla sosyalleşmek, hafta sonu bir yerlere gidebilmek, konserleri takip edebilmek vs. işveren de çalışana 2100 lira veriyor. aslında bu maaşın 2000 liralık kısmı sizin insani hakkınız. yani aslında işveren 2100 - 2000 = 100 lira maaş vermiş oluyor.

    maaş aslında sizin insani ihtiyaçları düştükten sonra elinizde kalabilen paradır. dolayısı ile 2100 lira maaş ile 2200 lira maaşın sağladığı imkanlar arasında iki kat fark vardır.

    vallahi çocuklar haklı.

    bizim onlardan öğreneceğimiz şeyler var. sunulan şartlara boyun eğmemek dahil.

  • karsi tarafi tanima ve karsi tarafa kendini tanitma arasinda gecen olaylar zincirinde ortaya cikan zirvalar butunudur.icinden geleni,icinden geldigi zaman yapamama,yapildigi takdirde karsi taraf ne dusunur sorunsallarini icinde barindirir.bayanlar icin ozetlemek gerekirse sayet;her bulusmadan once kuafore ugramak,3 gunde bir de manikur+kas olayina girmek.vucutta ufacik bir tuy goruldugunde hemen agdaya baslamak (adi ustunde flort donemi nereden gorecek aslinda oyle degil mi?ama yoo illa ki her sey tam olmali) eger yazsa ve koltuk altlari terlemisse telas icinde onu saklamak,her bulusmada ozellikle guzel olmaya calismak,sirf o cok begendi diye istenilmedigi halde topuklu ayakkabi giymek,atilan mesajlara ne kadar sure sonra mesaj atsam daha iyi olur sorularina cevap aramak..(hemen atarsam ustune cok mu dusuyor olurum,gec atarsam takmiyor gibi mi olurum)agizdan cikan her sozu tartarak konusmak,kasim kasilmak...aslinda flort donemi bir iliskinin en heyecanli zamanlaridir.bu gibi angaryalar bile sogutamiyor insani flortten.e ne de olsa her sey bu angaryalardan sonra basliyor.

  • arkadaşlar,

    moderasyonca aldığımız karar gereği hepimiz ders, master tezi, iş güç, özel hayat gibi dünyevi uğraşlara sahip olmayacak kadar insanüstü olduğumuz halde, sırf pislik olsun diye 7/24 online olsak da mesajlarınıza bilerek geç cevap yazıyoruz. çünkü "16 dakika 35 saniye oldu hala mesajıma cevap veremediniz, hatanızı kabul ettiğinize göre ya sildiğiniz entry'mi canlandırın ya da sözlüğü bırakırım!!1111!" gibi mesajlar okumaktan manyakça bir zevk alarak egolarımızı tatmin ediyoruz.

    bilginize,
    sizi seven moderatörünüz crown