hesabın var mı? giriş yap

  • iv. henry'nin place des vosges'i yaptirmasi ve aristokratlarin buraya yerlesmesiyle deger kazanmaya baslamis. binalarin bircogu ronesans doneminden kalmis. 2 km lik ve yaklasik 1.5 saat suren bir gezi programi yapilabilir. yuruyuse baslama noktasi 2 numarali sari metro hattinin st paul istasyonu. rue des nonnains d'hyeres'den guneye inip solda rue de hotel de ville ile rue du figuier kosesinde marais'in en eski malikanesi olan hotel de sens'i goreceksiniz. malikanelere hotel diyorlar. bu bina 1475'de insa edilmis. rue st paul'den kuzeye giderken solda eglise st paul bulunmakta. 1641 yilinda reform karsitlari zamaninda tamamlanmis. biraz daha kuzeyde rue malher'i gectikten sonra rue pavee uzerinde sagda hotel lamoignon bulunur. 1585 ile 1612 yillari arasinda ii. henry'nin kizi duses diane de france icin insa edilmis. daha kuzeyde rue de thorigny uzerinde solda hotel aubert de fontenay bulunur. burasi ayni zamanda musee picasso olarak bilinir. buradan geriye donup rue du parc royal uzerinde solda sirasiyla uc tane daha malikane bulunur. hotel de croisille, hotel de vigny ve pembe tuglali hotel duret de chevry. 1620 yilinda insa edilen bu uc bina su anda arsiv ve kutuphane olarak kullaniliyor. guneyde rue des francs bourgeois takip edilerek place des vosges'e ulasilir. buranin guney kosesinde 6 numarali bina olan hotel de rohan guemenee 19. yuzyilin ilk yarisinda victor hugo'nun yasadigi binadir ve gunumuzde maison de victor hugo olarak bilinir. place des vosges'in diger kapisindan cikip rue st antoine'e gelince 62 numarada hotel de sully var. bu malikane 1624 yilinda yapilmis. 250 metre ileride baslangic noktasi olan st paul metro istasyonuna ulasilabilir.

  • yaşam fikrinin insanları çıldırtmıyor oluşundan daha ilginç değildir. her an ölüme daha da yaklaşıldığı için her gün dünden daha iyi, yarından daha kötüdür. insanı rahatsız edecek olan şey, insana sıkıntı veren şey ölüm olmamalıdır. yaşıyor olmak, tüm sıkıntıların kaynağıdır.

    heinrich heine der ki;
    "uyku iyidir. ölüm daha iyi. ama en iyi şey aslında hiç doğmamış olmaktır."

  • reklamın neyi rahatsız etti onu anlamadım. düpedüz hırsızlık temalı reklam olmuş. ben beğendim.

  • senelerce garsonluk yapmış bir it olarak açıklayım..
    tırı vırı restoranları saymıyorum.
    garson zaten garson değildir. müşteri de kendi cep hesabı , kitabı belli ..ne yiyeceği önceden tasarlanmıştır.
    belki komik gelecek ama garson istemsizce menüleri toplar.
    bir refklestir bu.
    ilk olarak garson adisyon yazmasını bilmiyordur ve menüyü bir masa gibi kullanır. adisyon yazması çok daha kolay ve anlaşılır olur.
    masa da yer açmak içindir. menü devrilebilir, çarpabilir. bardağı dökebilir.
    bu tür resterontlarda rezerve olayı olmadığı için ve kişi başı menü basılmadığı için bir sonra ki masa ve sipariş için menüler toplanır ve ortak kullanım olan servant'ta istiflenir.
    bu sadece bir reflekstir sebebi yoktur. menüleri toplamak işletmecinin ve garsonun işini kolaylaştırmak içindir. zaten bu tarz yerlerde içecek, ön sıcak, sıcak ve tatlı siparişi bir sefer de alınır.
    ikincisi orta halli meyhane ve ocak başı yerlerinde olur. garson siz istemezseniz menü vermez. sadece içmek istediğiniz içkiyi sorar (genelde rakı olur) ona göre kişi sayısına ve istenen içki miktarına göre meze, ara sıcak, ana sıcak size öneride bulunur. bu tarz yerlerde garsonlar tam bir kaşardır ve müşteriye pek söz hakkı vermez. balıksa balık, ızgaraysa ızgara. kişi başı porsiyon olayına girmez. ortaya yaptırır. zaten mezeler vs. tepside gelir. orta da pek menü olmaz.
    fining dining room (siz ekşici piç fakirler pek bilmezsiniz) üst düzey yerlerdir. sadece şarap menüsü bulunur. siz şarabınızı söylersiniz garson ona göre devamını getirir.
    yani menü bir teferruattır her mekanda. baş ağrısıdır. işi bilen garson en ufağından en tepesine kadar mekanda yularları elinde tutmaya bayılır. bir şekil ego tatmini diyelim.
    ayrıca işi bilen bir garson kesinlikle menü'leri masa da bırakmaz. hijyen olarak menüleri masa da bırakmak akıllı bir iş değildir. onlarca insanın eli değiyor, tükürüğü bulaşıyor. üzerine öksüren, aksıran, yere düşüreni oluyor.
    menüyü masa da bırakmamak için birçok sebep vardır. ama menüyü masa da bırakmak için ne mekan ne garson ne de müşteri için elle tutulur bir neden yoktur.

  • şöyle görüntülere hazır olun.

    aranızdan yalaka ve kaypak olmayanların ''neden bu afgan polislerinin hepsi türban takıyor'' sorusunu sorduğunu biliyorum. özgür irade olsa gerek, yersek.

    afganistan'da bir zamanlar taliban varken burka denen şeyin giyilmesi zorunlu idi. şimdi soruyorum, dünya'da buna benzer pek çok örnek varken, türkiye'deki gelişmeler bazı kesimlerce nasıl hafife alınabiliyor? kendilerini kandırdıkları gibi bizi de kandırdıklarını mı sanıyorlar? yoksa kendilerini de mi kandırmıyorlar, zaten istedikleri bu mu? kaypak oldukları için mi böyleler?

    tabi bir de ''türkiye'de türban zorunlu değil ki, sadece önündeki yasaklar kaldırılıyor'' diyecek olan sözde hümanist soysuz köpekler var. kendi de çok iyi biliyor aslında, insanların baskı ve zorlamalarla kapatıldığından, küçücük çocukların kapatılmasına ve okula bu şekilde gitmesine göz yumulduğundan, bir ülkenin böyle yavaş yavaş sinsice dönüştürüldüğünden haberdar.

    kadınlara hayvan muamelesi yapan ve buradaki yalaka, kaypak ve soysuz köpeklerin gıpta ile baktığı ülkeler, mesela malezya'da 2009 yılında dini ne olursa olsun tüm kadın polislere türban takma zorunluluğu getirilmiş. bana aynı şeyin 2019 veya 2029 yılında ülkemde de olmayacağının garantisini kim veriyor?

    dindar nesil yetiştirmek adına yasalara aykırı olduğu için merdiven altı yurtlar açıp çocuklara denetimsiz ortamda rahatça tecavüz edilebilecek ortamlar yaratan ensar vakfı'nın böyle reklamlar vermesi sizleri bir gram dahi endişelendirmiyor mu?

    cevap verebilecek olan varsa, beklerim.

  • türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri(ymiş).
    tophanedeki nargilecilerden birinde 3-5 genç oturmuş tavla oynayıp futbol geyiği çeviriken 'rum piçi vatan haini' vs. tarzı laf ettiler hakkında, hemen yan masalarında oturan tömbekici öksürüklü dedelerden birinden 45 dakika azar işittiler, lefter'in yunan milli takımını yüklüce bir paraya rağmen reddedip, türkiye forması giymesinin hikayesini dinlediler, ben de öğrenmiş oldum, bok varmış gibi buraya yazdım.

  • 77 sene önce oğluna duygun ismini veren ebeveynlerini takdir ettiğim gs başkan adayı. olm duygun nedir len 77 sene önce? zor çocukluk geçirmiştir bu amcamız.

    edit: arkadaşlar hala favoriye alıyorsunuz görüyorum :)) 10 yıl önce yazmışım. 77 seneyi 87 sene olarak okuyalım lütfen. hala aynı yerdeyim duygun ne yaw 87 sene önce? çocuğun etrafına bakın ahmet, mehmet, ayşe, fatma dolu.

    “yavrum senin adın ne?”
    “duygun efendim.”

    soran kişinin anladığını da sanmıyorum, tekrar sorduğunu da…