hesabın var mı? giriş yap

  • şehirlerin plansız olmasıyla ilgilidir. abd, japonya gibi ülkelerde o terimler kullanılır çünkü şehirler ızgara sistemiyle imar edilmiştir. bir caddede batıya doğru giderken düz gittikçe aynı yöne gidersiniz. ancak türkiye'de batıya giderken cadde'nin sola dönmesiyle güneye dönebilir ya da son bulmasıyla farklı bir yönde bulabilirsiniz kendinizi. bu nedenle coğrafi yönlerin türkiye'de kullanılması pratikte imkansızdır.

  • gece gece aklıma nereden geldiğini bir türlü bulamadığım ilginç hadisedir. bu hadiseyi araştırırken larry allen'ın the encyclopedia of money isimli kitabında konuyla alakalı küçük bir kısma denk geldim. bu kısımdan ve internette gördüğüm birkaç farklı kaynaktan yararlanarak çok sınırlı ekonomi bilgimle kısaca aktarmaya çalışayım. 1. dünya savaşı sonrasında yunanların anadolu'da büyük yunanistan'ı kurma hayaliyle (bkz: megali idea) ingilizlerin de desteğiyle başlattıkları savaş yunan ekonomisini büyük bir zorluğun içine sokmuştu. ortada çoğunluğu savaş sebebiyle alınmış borçlar yüzünden batağa saplanmış bir ekonomi bulunmaktaydı. böyle bir ekonominin baskısı da yunan hükümetinin 25 mart 1922'de tarihte görülmüş en ilginç ekonomik çözüm yollarından birini açıklamasına sebep oldu; parayı ikiye bölmek. bu yeni çözüme göre elinde kağıt banknot bulunan herkes parasını ortadan ikiye bölecek ve bir yarısını kendisi alıp diğer yarısını devlete verecek. vatandaşta kalan kısım yarı değeriyle (yani 10 drahmilik bir kağıt banknot ise ikiye bölününce bir yarısı 5 drahmi değerinde) tedavülde kalmaya devam edecektir. paranın diğer yarısını ise vatandaş hükümete teslim edecek ve karşılığında %6.5 faiz oranı ile 20 yıl vadeli bir tahvil alacaktır. yunanlar aynı yöntemi bir de 23 ocak 1926'da bu sefer paranın dörtte üçü sahibinin elinde kalacak şekilde bir kez daha uygulamışlardır. bu yöntem sonucunda ya da sayesinde enflasyon 1923'te enflasyon %85'leri görse de azalmaya başlamış ve 1920'lerin sonuna doğru iyice normale dönmüş. ayrıca benzer şekilde osmanlı imparatorluğu da 1. dünya savaşı'nın sonuna doğru 1 liralık banknotları dörde bölerek çeyreklikler olarak kullanmış ve ikinci dünya savaşı yılları sırasında finlandiya hükümeti de benzer bir tedbir uygulamış anlaşılan.

  • 2002 öncesinde fen lisesi --> odtü --> savunma sanayisi yolunda ilerleyip, tek bir kişiye ağız bükmeden, kendi çabam ve doğuştan gelen yeteneklerim sayesinde ekonomik özgürlüğümü kazandım, sınıf atladım, aileme güzel bir hayat sunma imkanı edindim.

    eski türkiye bana ve benim gibi milyonlarca vatandaşına mutluluğu kovalama hakkı sunuyordu.

    yeni türkiyede mutluluğu kovalama hakkınız akp il başkanlığına, tarikatlara, cemaatlere olan yakınlığınıza göre var ya da yok. ben 2002 sonrasında doğsaydım, kaliteli bir hayat yaşayamazdım.

  • salaklıktan daha fazlası değildir. iki üç kişiye muhalefetine bakarak hangi partiye oy vereceğine karar veren insan salaktır. bu kişiler ne bileyim diğer partilere bağlı kişiler olsa neyse ama sadece ünlüler.

    kısacası bu kişi salaktır.

  • damla sigara iciyorsa yunus reisin neler yaptigini gosterseler de nesemizi bulsak dedirten goruntulerdir.

  • çok güzel bir yemeğiniz var ve ne şekilde bir sos yapacağınızı bilmiyorsanız bu yöntem imdadınıza yetişir. efendim piyasada bir çok şeften bu yöntemi duyarsınız fakat işin hakkını veren şef sayısı bir hayli azdır. onlar da nasıl yaptıklarını göstermiyorlar zaten.

    hadi toplaşın da size işin sırrını vereyim.

    şimdi efendim sıcak bir tavada kırmızı et, kümes hayvanı ya da balık pişirdiğinizde bu gıdaların kendi sularını saldıklarını görürsünüz. (farkındaysanız sıcak tava dedim. aranızda hala tava ısınmadan içerisine bir şeyler atanlar var) kendi öz suyunu salan bu gıdalar aynı zamanda kendi küçük parçalarını tavaya yapıştırırlar. işte biz türk milleti olarak tencerenin dibine yapışan dibine yapışan gıdalara uyuz olduğumuz için teflon ve granit tava kullanırız. bu yüzden deglaze nedir bilmeyiz ya zaten. her neyse ne diyorduk tencerenin dibine yapışan gıdalar.

    örnek üzerinden gidelim. diyelim ki tavada saç kavurma yapacaksınız. tavaya etlerinizi attınız ve küçük parçalar tavanın dibine yapıştı. ister bunu bilerek yaptınız ya da istemeden oldu ve bu durumu fırsata çevirerek sos yapmak istiyorsunuz. bu durumda yapacağınız tek şey istediğiniz sos miktarının iki katı kadar tavaya su ya da şarap eklemek.

    (bu arada ekleyeceğiniz şarap tavadaki gıdaya bağlı olarak değişir. altın kural neydi? kırmızı ete kırmızı şarap, beyaz ete beyaz şarap.)

    -suyu ya da şarabı ekledikten sonra tavanın altını iyice açıyorsunuz.

    -altını açtığınızda fokurdayan sıvıyı (şarap ya da su işte) gördünüz. şimdi elinizdeki kaşık ya da spatula ile birlikte tavanın dibindeki karamelize olmuş yapışan parçacıkları kazıyorsunuz.

    -kazıdığınız parçacıkların fokurdayan sıvının içinde eridiğini göreceksiniz. bu işlemi sıvı yarı yarıya buharlaşıncaya kadar devem ettirin ve sürekli karıştırın.

    şimdi gelelim en önemli bölüme. yarı yarıya çektirilen sıvının tadına bakın. bazıları için bu sos çok ağır gelebilir, bazıları için de yavan olabilir. burada çeşitli seçeneklerimiz mevcut. buradan sonraki işlemler sizin damak tadınız ile alakalı. benim tavsiyelerim şu şekilde efendim.

    çektirilen sosa taze baharatlar ekleyerek biraz daha kaynatmak,

    çektirilen sosa klasik baharatlar ekleyerek (karabiber ve kekik) direkt servise sunmak (servise sunmak dediğim ana yemeğin üzerine dökmek işte)

    çektirilen sosa bir miktar tereyağı ekleyerek karıştırmak ve bu şekilde kullanmak (tereyağından sonra kaynatmıyoruz değil mi? )

    çektirilen sosa çiğ krema ilave ederek servis etmek.

    artık deglaze yöntemini biliyorsunuz. kurallara bağlı kalarak yaptığınızda pek lezzetlidir efendim. tabiki saçmalayanlar da çok fazla. bu gözler dibine tutmuş pilav tenceresini musluk suyu ile kazıyarak deglaze yapmaya çalışanları gördü. her neyse artık tencerenin dibini her tutturduğunuzda bu yöntemi öne sürerek karizmayı kurtarabilirsiniz. hadi yine iyisiniz..