hesabın var mı? giriş yap

  • bu kullanımda, manidar kelimesi ile ilişkilendirilen zamanlama tabirinin bir şeylere işaret ettiği, bir şeyleri ima ettiğini görüyoruz. anlam haritası zamanlamanın ardında bir çapanoğlu olduğu gibisinden kıllanmaları da kapsıyor. o bakımdan, söz konusu "zamanlama" niyetimize bağlı olarak ingilizcede farklı sıfatlarla, edatlarla tamlanabilir.

    kastettiğimiz anlama göre elimizin altındaki seçeneklere bir bakalım:

    the timing is...

    suggestive (of something) - şayet söz konusu zamanlama bir şeyler ima ediyorsa,
    significant - bir konuya işaret ediyorsa, yani bir şeyleri "signify" ediyorsa,
    evocative - bazı şeyleri andırıyorsa,
    intriguing - konunun gizemli boyutu vurgulanmak isteniyorsa,
    symptomatic - zamanlama, bazı sıkıntıların ampul gibi baş verdiği bir sivilce olarak görülüyorsa.

    .

    not. başka alternatifler de var. çocuğu gönderip getirtebiliriz depodan.

    .

  • iyi kalpli adamin bir tanesi bi gun neyzenin parasiz pulsuz gezdigini bilerek ona para vermek ister ama neyzenin dillere destan hazir cevapliligi onun gozunu korkutmaktadir ve parayi neyzenin arkasindan atarak neyzen paran dustu der.

    neyzenin cevabi ise su olur.

    -o dusen benim param degil. zaten bende para ne gezer. o dusen senin altin kalbindir.

  • babadan inşaat sektöründe olan adam, kendi kazandığı parayla istediği saati alır. mühim olan rüşvetle almasın, halkın vergisini hakkını yemesin.

    edit: özel mesajla küfreden bunu kenan sofuoğlu’nun lamborghinisiyle kıyaslayanlar oldu. vekilin lamborghininin vergisini ödemediğini hatırlatalım.

    düzeltme: vekilin derken, kenan sofuoğlu’nun şahsını kast ettim ancak sanki milletvekillerinin vergi ödemediği gibi bir anlam çıkmış. yurt dışından aldığı aracı yabancı olan eşinin üstüne kaydettirip vergiden kaçınmıştır.

  • çoğu zaman özgüven ile karıştırılıyor, ben de yaptım. kendimce bir kıyaslamam var, yanlışsam lütfen uyarın...

    özgüven, başarılı bir öğrenci olmak gibi. neye göre başarılı? elbette topluma göre. iyi bir liseyi kazanmak, ardından saygı duyulan bir üniversitede iyi bir bölüme yerleşmek... bunları yapabilmek hep özgüven gerektirir. sosyal bir özgüvenden bahsetmiyorum, motivasyon gibi yani, kişinin kendine güvenmesi anlamında. küçük bir çocuk olarak düşünelim; henüz ilkokulda tüm derslerinden 5 alıyorsa, orta okulda da alabileceğine inanır. bu konuda kendine güvenir.

    özsaygı ise bambaşka şey. kişinin kendinde olup olmadığını anlaması kolay değil. mesela aldatan sevgiliye dönmemek tamamen ego belirtisi de olabilir? fakat şöyle bir düşüncem var, ne zaman ki insan toplumun gözünde başarısı her neyse onu kaybeder, özgüveni yıkılır; işte orada özsaygı anlaşılır. özsaygı diplerden çıkma yetisidir. küçük yıkımlardan bahsetmiyorum, onları geçin, onları biraz ego ile de toparlayabilirsiniz. ben gerçek yıkımlardan söz ediyorum; buradan da özsaygının insanın olmazsa olmaz bir parçası olduğuna değinmek istiyorum.

    çok "özgüvenli" görünen bir insanın aşık olup terk edildiğindeki hâl ve hareketleri de özsaygı habercisi gibi sanki. illa terk edilmek demeyelim hatta, yaralayıcı bir tartışma içine girerek de anlaşılabilir bu... özsaygısını yitirmiş bir insanın özgüveni sağlam temellere dayanmış olamaz. bence.

  • 13 ekim 2020 editi:

    "çaylaklık süreci bir olgunlaşma süreci değil, yazarlık çaylak olarak bekledikçe hak edilen bir şey değil. çaylaklık durumu, yazarların oluşturduğu ortalama moderasyon yüklerinin moderasyonel kapasitemizi aşması nedeniyle uzayabiliyor çünkü yazar alımlarını bu sebeple yavaşlatabiliyor hatta durdurabiliyoruz. kimi zaman da günde binden fazla kişiyi alabiliyoruz. moderasyonel kapasitemiz arttıkça alımı hızlandırıyor, kalabalıklaştıkça da alımları yavaşlatıyoruz. durum bundan ibaret."

    (bkz: #114029926)

    ve:

    "henüz yazarlığı onaylanmamış çaylakların yazar olması laneti bitenlerin otomatik çaylaklıktan çıkarılmasına dair yapılan bir değişiklikteki hatadan kaynaklanmıştır. her ne kadar ekşi sözlük'te herkesin yıllarca beklemeden, onaylama gibi aşamalardan geçmeden yazmasını istesek de içerik kalitesini belli bir seviye üzerinde koruyacak değişiklikleri yapana kadar onay sistemiyle ilerlememiz gerekecek. anlayışınıza teşekkürler."

    (bkz: #42345484)

    sakin bir dille, gerçekten haklıymış gibi güzel güzel açıklamak sıvamayı başarıya ulaştırmıyor. çaylak arkadaş s.'ye uyarı için teşekkürler.

    7 ekim editi: tberk adlı yazar aşağıdaki eklentiyi sunduğu için uçuruldu. kendi entry'mizi silmek isterken bile keyfî yönetimden zarar görüyoruz.

    https://chrome.google.com/…femlkoibogenkdijibpdjnpi

    (bkz: ekşi sözlük entry silici)

    6 ekim editi: yazdığım entry'ye sansür uygulandığı, entry'nin tarayıcıdan girişte gizlendiği söyleniyor.

    ön edit: boykotun nedeni (bkz: kanzuk'un eşini torpille yazar yapması)

    (bkz: yolun açık olsun paşam)

    an itibarıyla başlattığım boykot.

    londonphile kendisinden özür dilenerek sözlüğe geri alınana ve alexandraarzat tekrar çaylak yapılana kadar sözlüğe yeni bir şey yazmıyorum.

    torpil yetmemiş, bir de keyfî yönetim devreye sokulmuş. benden şimdilik bu kadar.

    edit: sözlüğe hiç yazılmaması değil de sadece bu konu ile ilgili başlıklara yazılması şeklinde bir boykot önerenler var. o da olumlu. ama ben bu mide bulandırıcı durum karşısında hiçbir başlığa yazmamayı tercih ediyorum.

    3. edit: çok sayıda mesaj geliyor, hepsine cevap yazamadığım için özür dilerim.

    entry silme fikrine çok sıcak bakmıyorum çünkü yazdıklarımız aynı zamanda bizim kişisel hafızamız.

    adblock (reklam engelleyici) kullanabilirsiniz. belki bilmeyenler vardır diye androidde chrome için şunları bırakıyorum:

    https://play.google.com/…spaceship.netprotect&hl=tr
    https://play.google.com/…freeadblockerbrowser&hl=tr

    ayrıca chrome yerine deebrowser kullanıyorum, öneririm. reklam engelleme özelliği var.

    yazar arkadaşlar ublock origin, adguard ile nano adblocker'ın çok iyi olduğunu söyledi.

    ayarlar kısmından entrilerinizin ekşi şeyler ve pena'da kullanılmasını engelleyebilirsiniz.

    selam bebeksi sözlüğe uygulama üzerinden değil de tarayıcı ile girmenin daha iyi olacağını söyledi.

    eleştirel beyanlarda bulunan `@s2min3u`'ın uçurulduğu söylendi. konu ile ilgili bilgim yok.

    son edit: başka yazarların da uçurulduğu bilgisi geldi.

    genel bir iki şey söylemek istiyorum:

    arkadaşlar, bazılarınızın söylediği gibi sözlüğe gereğinden fazla anlam yüklemiyoruz. adalet duygusunun yer ve zamana göre değişen bir yapısı yok. ülke yönetimi ve küçük bir çocuk oyununda karşılaşılan haksızlık aynı duyguları uyandırır.

    "benim şirketim benim kararım" düşüncesine sahip olabilirler. bu, onların tercihi. yazarlar olarak bizim (en azından bazılarımız) aksi yönde düşüncelerimiz var. kişisel olarak, keyfî yönetime tahammül edemiyorum. keyfî yönetimi umursamayanları da saygıyla karşılıyorum, bu da özgür bir tercih.

    bugünkü son keyfî debe lisesinden sonra dünkü kararımı değiştirdim. entry'lerimi silmeye başlayacağım. bunun için özel yapılmış entry silici botlar varmış. ama ben ara ara sözlüğe girip öyle sileceğim, malum, dakikada 1 entry silmeye izin veriliyor.

    benim açtığım başlıkta ilk sıraya kendi entry'sini koymuş kanzuk :) kimden izin aldın?

  • okul yıllarının vazgeçilmez tadıdır. sevmeyenini görmedim. o nasıl bir tatsa artık.
    konya'da cips diyorlardı buna. kokusu ve tadı zihnimde canlandı yeminlen.

    debe notu: ekmek arası patates kızartması bir fakirlik belirtisi değil, öğrencilik belirtisidir. tatlı anıların kahramanıdır.

  • friends güncelliğini kaybetmeyen esprileri ile yıllarca izlenebilir iken, seinfeld döneminde cok guldurmesine rağmen güncel kalamamis ve artık izlendiginde guldurmez olmuştur.

  • hele ki ailesi kendiyle birlikte kalkıp istanbullara geldiyse şanslı insandır. okulu bitireli 4 sene oluyor, üniversiteyi de ailemin yanında okumuştum. sonra istanbulda iş buldum, seninle gelelim mi dedi annem, gelin dedim. iyi ki de demişim. ne çılgın bi gece hayatım var ne de aman kapım açık sıçayım gibi bi derdim. işten geliyorum yemek hazır, çamaşırlar yıkanmış. kazandığım cebimde kalıyor. hoş bunlar olmasa da sadece yanımda oldukları için mutluyum. tek çocuk olduğumdan onları boynu bükük bırakmak istemiyorum belki de. hala arkadaşımda kalmak için izin istiyorum. ama erkek arkadaşım yemeğe gelip bizde kalabiliyor. ne kezbanım ne de asosyal. tam 25 senedir ailemleyim, allah onları başımdan eksik etmesin.

  • 20 bin lira maaşla nasıl 3 araba sahibi olunuyor ve ayda bir yurtdışına gidilebiliyor ve üzerine hediyeler alınıyor acaba. abla 20 bin liradan o kadar uzak ki bu parayla ne yapılabileceğini bile bilmiyor :)