hesabın var mı? giriş yap

  • ayrıntılı biyografisi için:
    http://www.biyografi.net/…siayrinti.asp?kisiid=2318
    virginia woolf adı, akla değişik resimler getiriyor. çoğu olumlu, bazıları olumsuz.
    virginia woolf, 28 yaşında, resmi görevlilere nanik yapan bir eğlence düşkünü; suratını isle karartmış, sakal-bıyık takıp, kaftan ve türban giyip erkek kılığına girmiş, habeşli prens taklidi yapıyor. güya çok ciddi bir diplomatik heyetin üyesi, hiç ağzını açmıyor, h.m.s. dreadnought gemisinde törenle karşılanıyor, suç ortakları erkek kardeşi adrian ve onun arkadaşı duncan grant. planladıkları bu şaka londra gazetelerinin birinci sayfalarına geçiyor. bu müziplik ingiliz donanması'yla onu kumanda eden subayları güç duruma düşürüyor, çünkü onların üniversiteli çoluk çocuk tarafından bile işletilebildiklerini gösteriyor.....
    http://www.wilsonsalmanac.com/…ges1/dreadnought.jpg

  • sene 2007 falan, kartal'daki bir anadolu lisesi müdürü sabahın köründe bağırıyor;

    -ben siz vatana millete hayırlı insanlar olun istiyorum, sizi en iyi şekilde yetiştirmek istiyorum, allah var evladım gibi seviyorum ama kim o paspasa sıçan şerefsizin oğlu? evladım siz evde de mi paspasa sıçıyorsunuz? allah belanızı versin lan, allah ölmüşlerinizin de belasını versin! köpek hayvanları! teröristler! terörist hayvanları! * *

    adam da haklı lan. paspasa sıçmak nedir?

  • mitolojide, edebiyatta ve sinemada, cücelerin genellikle madencilik, değerli taşlar ve metal işleme işiyle uğraştığını görürüz.

    örneğin, j.r.r. tolkien'in başyapıtı yüzüklerin efendisi'nde cüceler dağları oyarak derin madenler ve geçitler açmış, mücevher işlemeciliği ile uğraşmış, hatta bu hırsları uğrunda balrog'u uyandırarak küçük bir felakete yol açmışlardır.

    bilindiği üzere, grimm kardeşler'in meşhur masalı pamuk prenses'teki yedi cüceler de madencidir.

    nitekim, harry potter'da geçen gringotts wizarding bank'ı yöneten varlıklar, (kitapta her ne kadar goblin olarak geçseler de) orta çağ avrupası efsanelerindeki kötücül ruhlardan sayılan "goblin"lerden farklı olarak, bankacılıkla uğraşan ve uçsuz bucaksız yer altı dehlizlerinde değerli emanetleri muhafaza eden cüce canlılardır.

    peki, cücelerin birçok kaynakta maden, değerli taş ve cevher ile özdeşleştirilmesinin kaynağı nedir?

    bir ihtimal şudur:
    tarihi incelediğimizde, küçük yapılı insanların ve hatta çocukların dar geçitlerden daha kolay geçebilmeleri ve ucuz iş gücü olmaları nedeniyle madencilikte görevlendirildiğini görüyoruz.

    somut bir örnek:
    bavyera eyaleti'nin "fränkische schweiz" bölgesinde bulunan bir damlataş mağarasının bir çocuk tarafından keşfedildiği anlatılır. çocuğun ilk kez geçtiği ve arkasındaki mağarayı gördüğü bu dar delik korunmuştur ve tur sırasında turistlere anlatılır.

    cüceler ve madencilik bağlamındaki diğer esin kaynağı ise iskandinav mitolojisi'dir:

    mitolojide; taşlar, yer, ölüm, açgözlülük, metal ve teknoloji ile iştigal eden ve "dvergr" (çoğulu: dvergar) denilen yaratıklardan bahsedilir. bunlar, yetenekli zanaatkarlardır ve tanrılara değerli ve büyülü armağanlar sunmakta ustadır.

    alm. "zwerg" ve ing. "dwarf" sözcüğünün kökeni de muhtemelen buna dayanmaktadır.

    sonsöz:
    çağdaş "cüce"ler: çocuklar.

    günümüzde "cüce"lerin başka "tanrı"lar için madenciliği sürdürdüğünü söylemek mümkündür. insani gerekçelerle bu konuya değinmek gerektiğini düşünüyorum:

    kongo'daki katanga madenlerinde 40000 çocuk, kobalt madenlerinde çalıştırılmaktadır. bunlar arasında 4 yaşında bebekler de vardır.

    bu çocuklar da mitolojideki öncülerinin yaptığı gibi, günümüzün "tanrı"larına değerli ve büyülü armağanlar sunmaktadır. örneğin, biz "çevreci"lerin elektrikli otomobil kullanabilmeleri için bu çocuklar zehirli tozlar soluyarak kobalt çıkarıyor.

    bolivya'daki cerro rico madenlerinde (madenciler arasındaki lakabı: "insan yiyen dağ"dır) 3000 çocuğun yasadışı şekilde çalıştığı tahmin edilmektedir. yalnızca 2008 yılında 60 çocuk işçi bu madenlerde ölmüştür.

    edit:
    yazar sahlanankoc, sadece kapalı/klostrofobik madenlerde değil, açık işletilen elmas madenlerinde de "ufak adam"ların bolca çalıştığını ifadeyle, madenler ile çocuk iş gücü bağlantısının epey sıkı olduğuna işaret etti.

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • şu endeksin doğruluğunu ülke dışına çıkıp özgürlüklerle içli dışlı olmadan anlayamıyorsun.

    bir lgbt birey "lan yine de yaşanıyor burada" diye debelenirken bir gidiyor ispanya'ya sıradan biri olduğunu fark ediyor.

    türkiye'nin çok sosyal olduğunu düşünen kişi bir gidiyor porto riko'ya dünyanın farklı döndüğünü görüyor.

    türkiye o kadar da kötü değil kadın bir gidiyor kanada'ya erkekten hiçbir farkı olmadığını görüyor.

    övmeyin anam. listenin olabilecek en doğru yerindeyiz.

  • müfredat aynı ise niye askeri lise var dedi.

    imam hatipte sanırım öğretmemişler sana. hayatının şokuna hazır ol

    fen liseleri ile anadolu lisesi müfredatı da aynı :(

  • bu ulkede anadolu insaninin birseylerden vazgecmek icin illa olaylarin direk olarak kendi ceplerine dokunmasi gerektiginin kanitidir.

  • çok önemli bir konudur, çünkü ileride bir çok probleme yol açacak durumlar bertaraf edilebilir bunlara dikkat ederek.

    - evi bakarken güneşli bir günde mutlaka görün. güneş ne kadar eve vuruyor hesap edin. güneşin çok vurduğu bir evi tercih edin.
    - odalardaki duvarların üst kısımlarına değil süpürgelikle birleşen noktalarına bakın. küçük kabarmalar rutubetin habercisidir. rutubetli evlerden vaz geçin.
    - (çok önemli) dış cephe yalıtımı olsa bile duvarların kalınlığına dikkat edin. sonra yan apartmanınızdaki kişi 50 lira doğalgaz (yakacak) faturası öderken siz 200 lira ödemek zorunda kalabilirsiniz. yanınızda emlakçı - ev sahibi yokken yan komşunuzu yoklayın.
    - banyo ve tuvaletlerinin zeminine dikkat edin. eğer zemin iyi yalıtılmamışsa alt komşunuza sorun olabilir. ileride size sorun yaratır.
    - evin içindeki su hattını öğrenin. demir ise değiştirebilirsiniz. beyaz plastik borularla tekrar döşetin ya da bunu talep edin. eve girdikten sonra en zor iş su hattını değiştirmek oluyor.
    - evin geçmişini ve apartman sakinlerinin yaşantısından küçük çıkarımlar yapmak için zemin kata, kömürlüğe, oto park gibi yerlere inin. orada duvarları ve düzeni süzün. bu kısımlar daha az ilgi gördüğü için apartmanın geneli hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
    - komşularınızı iyi tanımaya çalışın. bugün iyi bir alt - üst komşusu olmadığı için evini değiştiren binlerce kişi var. unutmayın.

    not: ev almadan önce apartmandaki bir komşunuza ve oraya en yakın bakkala (esnafa) danışmak çok önemli.

    alacağım evin yakınındaki, hiç o niyetle gitmediğim bir bakkal bana apartmanın küçük bir tarihçesini çıkarmıştı. ama ben de oradan ev alacağım dememiştim hemen girişte.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • ekonomik krizlerin, ülkelerinin zengin - yoksul arasındaki farkın açık olmasından anlaşıldığını ve böyle bir ülkedeki %1'lik zengin kesimin bile rahatlıkla herhangi bir telefonun stoklarını bitirebileceğini anlamazdan gelen,

    parasızlıktan okuyamayan çocukları, temerrüte düşmüş kredi tutarlarını, iflas eden şirket sayısını görmezden gelerek "millet ayfon alıyo la acayip zenginiz demek" diye yorumlayacak kadar "şey",

    tabi o kadar da "şey" olması ihtimali düşük olduğu için de propaganda yapmaya çalışan bir maaşlı aktroll olması muhtemel,

    bir cahilin yorumudur..

    çok özür dileyerek edit;
    anam ! ?? bir bu temerrüte “temettü” yazmam bir de strateji yerine starteji yazmam… yıllardır çözemiyorum bir türlü. allahtan mesaj gönderenler var. teşekkürler.

    diğer yandan yıllardır ekşi de yazıyorum ilk kez 50 küsur kişiden dm aldım. arada saçmalasam iyi olacak galiba ??