hesabın var mı? giriş yap

  • ortamda yedi kişi vardır, telefonun sağ tarafında mükemmel bir org efekt yapmak üzere hazır beklemektedir, duvarda da bir inek zili asılıdır. arkadaşın sütaş'a başvurmuş kuzeni aranır. bu arada saat 01.30'dur. yedi kişi de speaker mode on olan telefonun önünde sıraya girmişlerdir.

    es*-aloouuvv.
    1- efendim iyi akşamlar, x'le görüşecektim.
    es- ben babasıyım, benimle görüşün.
    1-efendim kızınız sütaş'a iş başvurusunda bulunmuş.
    es-evet doğrudur, bulundu beyefendi.
    1- iş başvurusu kabul edilmiş, ben şimdi sizi müşteri temsilcisine bağlıyorum, onlar gerekli bilgiyi verecekler size.
    es-peki bekliyorum.

    1 numaralı arkadaş* telefonun 5-5-6 tuşlarına basarak yalandan bir telefon bağlama sesi oluşturur dıt-dıt-dııııttt şeklinde ve sırayı 2 numaraya bırakır.

    2- iyi akşamlar, sütaş müşteri hizmetleri.
    es- efendim iyi akşamlar, kızımın iş başvurusu için bağladılar, kabul edilmiş de.
    2- isim alabilir miyim?
    es-mehmet bilmemkim
    2- hayır kızınızın ismi
    es- haa, duygu bilmemkim
    2- daha önceden iş deneyimi??
    es- bilmemne aş, bilmemne ltd
    2- ne zaman başvuru yapılmış?
    es- bir hafta kadar önce mülakat vardı.
    2- ben bununla ilgilenemem, sizi müdür yardımcısına bağlıyorum
    es- peki

    müşteri hizmetleri adamı müdür yardımcısına, müdür yardımcısı müdüre, müdür genel müdüre genel müdür de en sonunda bokunu çıkararak sütaş çiftliğine bağlar. adamımız sinirlenmiştir. diğer elemanlar duvarda asılı inek çanını sallarken bir yandan orgla inek efekti verilir.

    6- sütaş çiftliği buyrun.
    es- yahu bu ne biçim yer, o ona bağlıyor, o ona bağlıyor. niye böyle bir kişi bilemiyor ki bunu, bu saatte yapılır mı bu??
    6- beyefendi benim bilgim yok ben sizi cepheye bağlıyorum.

    evet, son durak cephedir, çünkü orgun çok güzel bir silah sesi efektine sahip olduğu keşfedilmiş, ortamın boku çıkmıştır.

    7- buyrun ben komutan bilmemkim, burası cephe. ıaahhhhhhnnnnn!!!!
    es- yahu dalga mı geçiliyor bizimle??

    bu lafın üzerine ekip daha fazla dayanamaz ve kendini güler vaziyette yere fırlatır. arka planda "niye gülüyorsunuz, dalga mı geçiliyor" şeklinde bağrışmalar duyulmaktadır.
    (bkz: based on a true story)

  • yerinde bir soru. alanına göre bu insanların kaynak kitap, konferans, dergi, deney malzemesi vb. ihtiyaçları oluyor ve kendi ceplerinden karşılıyorlar. bu masrafları ödeyen pek az okul var. bu sebeple 1850 liraya (düşünün ki istanbulda bunun 1000 lirası ev ve masraflarına gidecek) bilim için çalışmak kolay iş değil.

    edit: 1000 lira ev ve masraflarına gidecek demek kirası 1000 lira olan evde oturacak demek değil zeki arkadaşım.

  • üst edit: * isimli çaylak arkadaşımızın bir duyurusu var.

    bahçelievler medical park hastanesinde tedavi görmekte olan menşure çeçen için covid 19 tedavisi görmüş iyileşmiş kişilerden çok acil b rh(+) kan ihtiyacı vardır. iletişim 05359394343

    ---------------

    yaklaşık 2 haftalık süreç sonunda gerçekleşendir.

    şiddetli öksürük, boğaz ağrısı, üşüme-titreme, şiddetli bel ağrıları, koku ve tat kaybı semptomlarını yaşadım. covid-19 pozitif olduğuma emindim aslında. çünkü daha önce yaşadığım hiç bir hastalığa benzemiyordu. ilk günler bel ağrılarım için ağrı kesici kullandım. bana gerçekten iyi geldiğini söyleyebilirim.

    covid-19 sonucumdan emin olmak ve resmi ilaç tedavisine başlayabilmek için 2 nisan günü devlet hastanesine gittim. tomografi yapıldı ve sonucunda herhangi bir virüs bulgusuna rastlanmadı. aynı gün burun sürüntüsü alındı. 7 nisan'da covid-19 pozitif olarak test sonucum çıktı.

    8 nisan günü sağlık bakanlığı benimle temasa geçerek ilaç tedarik ettiler. aynı zamanda ailemin diğer üyelerini, temas durumunu soruşturdular. gün içinde bütün aileme evde test yapıldı.

    getirilen ilaçlar (bkz: tamiflu) ve (bkz: plaquenil)

    ilaç tedavi süresi 5 gün. ilaçlar bittikten sonra eğer semptomlar devam ediyorsa tekrar test yapılması öneriliyor. hasta kendini iyi hissediyorsa teste ihtiyaç duyulmuyor. doktorumun dediğine göre kişisel izolasyon yeterli oluyor. ben bunu bilmediğim için tekrar hastaneye gidip test yaptırdım. kendimi iyi hissediyordum ama iyileştiğime emin olmak istedim. böylece 14 nisan günü yaptırdığım test sonucu negatif çıktı.

    not: yaşım 26. erkeğim. istanbul'da yaşıyorum. sigara kullanmadım, kullanmıyorum. düzenli spor yaptığım söylenemez. 65 kilo, 176 boyundayım.

    soru oldukça editleyerek bilgi vereceğim.

    edit1: * temaflu olarak yanlış yazdığım ilacın adını tamiflu olarak düzeltti. teşekkür ederim.

    edit2: test sonuçlarının açıklanma algoritmasını bilmiyorum. ilk testim 5 gün sonra açıklanmışken, ikinci testim aynı günün akşamında açıklandı. diğer aile üyelerimde de durum böyle. kardeşimin testi 2 gün sonra çıkarken, babamın testi 7. gününde hala sonuç bekliyoruz.

    edit3: * nick'li arkadaşımız ilaç isimlerini yazmamam gerektiğini, stokçuların suistimal edebileceğini söylüyor. bildiğim kadarıyla bu ilaçlar hükümet yetkilileri tarafından söylendi. konu ile ilgili bilgisi olan arkadaşlar yol gösterirse memnun olurum.

    bir kardeşim pozitif, bir kardeşim negatif çıktı( ki bizimle aynı semptomları yoğun bir şekilde yaşadı. bu sebeple test sonucunun hatalı olduğunu söyleyebilirim. doktorumun belirttiğine göre hata oranı yüksek). annem, babam ve diğer kardeşimin test sonuçları hala çıkmadı.

    yazdığım iki ilaç dışında başka ilaç veriliyor mu bilmiyorum. bize sadece bu ikisi verildi. bende herhangi bir yan etki olmadı. ama kardeşimde mide bulantısı, ishal, mide sancısı yaşandı.

    edit4: (bkz: #105430288) ben aralık ayından beri işsizim. vaktimin çoğunu da evde geçirdim. özellikle türkiye'de vakalar görüldükten sonra sürekli evdeydim. ancak evde çalışanlar olduğu için, onlardan bulaştığını düşünüyorum.

    edit5:(bkz: #105430550) yaşadığım apartmanda 15 yaşından büyük herkese test yapıldı. toplam 23 kişi. 10 kişi pozitif, 4 kişi negatif olarak açıklandı. diğer 9 kişinin sonucu henüz çıkmadı.

    edit6: (bkz: #105431173) henüz testim negatif olarak açıklanmamışken aile hekimime kan bağışı yapabileceğimi söyledim. sadece ben değil, hastalığı atlatan bütün ailemin kan vermesini sağlayacağım.

  • yer, yön, mevsim, hava koşulları, gece, gündüz gibi değişkenlere aldırmadan yarın yokmuşçasına yürümek.

    hayatta ciddiye alarak yaptığım ender faydalı şeylerden.

  • başbakanın son söylemi.

    2002 kasım'ından başlarsak 11 yıl 3 aydır iktidarda olan bir parti 3740 gün, yani 89760 saat, yani 5 milyon 385 bin 600 dakika, yani 323 milyon 136 bin saniye geçirmiş demektir.

    3.5 milyar fidan dikildiyse, 7/24 çalışılsa saniyede yaklaşık 11 fidan dikiliyor demektir.

    helal be oylar akp'ye.

    hatta helal be oylar akp'ye yazarken bile 40-50 fidan dikildi. vay vay vay.

  • çocukluğuma dair fazla şey hatırlamıyorum. bunun birincil sebebinin yaşadığım mutsuzlukları yok saymak çabamın sonucu olduğunu düşündüm yıllarca. sonra farkettim ki yaşadıklarımı önemseyip de hafızama kaydetmemişim. aklımda kalan şeyler de var.
    şimdi bir an geliyor gözümün önüne. her çocuk grubunda olan lider tiple fiziksel bir kavga içindeyiz. üzerimde beyaz bir elbise var. karşımdaki benden fiziksel olarak güçsüz olduğu halde kavgayı kaybetmeme çok az kalmış. etraftaki diğer çocukların onun adına tezahürat ettiklerini duyuyorum. kimse beni desteklemediği için kaybettiğimi sanıyorum bir süre. sonra anlıyorum ki, kazanmak umurumda değil. sadece karşımdaki aptalın kazanmaya ihtiyacı var ve bunu ona vermek ya da vermemek umurumda değil. kazanıyor. elbisem tekmelerinden çamur olmuş. eve gittiğimde annem ne dedi hatırlamıyorum. aradan bir kaç yıl geçiyor. liderin en yakın arkadaşıyım. bana verdiği emirlerin işe yaramadığını görünce, duygusal bir bağ kurmuş gibi yapıp rica ve ortak karar adı altında o'na boyun eğmemi sağladığını sanıyor. ama söylediği şeyleri yapıp yapmamak umurumda değil. bazen bir fikrim olursa ve canım isterse söylüyorum. devamını takip etmiyorum. o yaşta bile ona önem vermediğimi görüp incinen gururunu, diğer çocukların benimle konuşmamasını sağlayarak okşuyor. eve kapanıyorum. tüm gün kitap okuyup tv seyrediyorum. annem dışarı çıkmam için baskı yapıyor. asosyal olmamdan korktuğunu yıllar sonra anlayacağım. onun zorlamasıyla yanlarına gidiyorum. beni umursamadan çekip gidiyorlar. eve dönüyorum. anneme hiçbir şey anlatmıyorum; ısrarlarını ise duymazdan geliyorum.
    yıllar geçiyor. liseye başlıyorum. neden olduğunu bilmediğim ve bilemeyeceğim bir şekilde daima prenses sendromlu kızlar en yakın arkadaşım statüsünü alıyor. onlardan hoşlanmasam da, etrafımda olmalarına ve bitmek tükenmek bilmeyen ego krizlerine ses çıkarmıyorum. daima kitaplarıma kaçıyorum. bir sevgilim olmamasını benden çok dert eden bu kızlar yüzünden birilerine aşık numarası yapıp bazen kendimi dahi buna inandırarak acı çekiyor gibi davranıyorum. her bir kaç yılda bir etrafımdaki en yakın arkadaş değişiyor. önemsemiyorum. yenisi daima kendine yer bulup geliyor. önemsemiyorum. yıllar geçmeye devam ediyor. önemsemiyorum.
    üniversiteye başlıyorum. hayatıma öyle olması gerektiği için arkadaşlarımın çabalarıyla bir kaç adam giriyor. sonra çıkıp gidiyor. acıdan ağladığım zamanlar olmuyor değil. çünkü hissetmek zorunda olduğuma inanmaya başlıyorum ve buna göre hareket ediyorum. sonra o da geçiyor. bir süre neden acı çekmediğime şaşıyorum. sonra hiç çekmediğimi anlıyorum. insanlara cehennem azabı yaşatan dertleri, bana önemsiz geliyor. hiç susmadan "en yakın arkadaş dertleşmesi" adı altında saatlerce canımı sıkmalarına, karşımda ağlamalarına ses çıkarmıyorum. onlara iyi davranıyorum. ters davrandığımda daha çok ağlayıp, konuşup beni rahatsız edecekleri için yapıyorum bunu. gereksiz ve anlamsız dertleri umrumda olduğu için değil. hayat akmaya devam ediyor. beni bazen bazı insanlar çok seviyor ve ben onları sevmediğim için beni suçluyorlar. daima yakınıma, mahremime girmek için uzattıkları burunlarını koparıp ellerine vermiyorum. çünkü insanlar canları yanınca sinir bozucu susmayan yaratıklara dönüp can sıkıyorlar. onları etrafımda istemediğimi anlatmanın bir yolunu bulamadığım için, etrafımda geziniyorlar. benden fazlasını istemedikleri sürece sorun çıkarmıyorum. ama hep istiyorlar. aramadıkça vefasız, sevmedikçe vicdansız oluyorum. etiketlerini, suçlamalarını, acılarını umursamadığımı gördükçe daha çok etiketleyip, suçlayıp, acı çekiyorlar. sonra yavaşça yorulup gidiyorlar ve ben kitaplarıma dönüyorum...