hesabın var mı? giriş yap

  • dönel kavşağa giren araç dosdoğru giden araçlara yol verirse, bir süre sonra dönel kavşağın içi dolup dosdoğru yolu da kapatır.

    bu nedenle dönel kavşağın içinin mümkün olduğunca boş kalması gerekir.

    dolayısı ile dönel kavşaktaki araca yol verilir.

  • her akşam iş dönüşü yaptığım gibi dün akşam da evimin ordaki laz bakkala girdim, birkaç parça şey aldım, gözüm biscolata paketlerine takıldı, tam da elimi uzatıp bir tanesini alıyordum ki bakkalım:

    +şu güzelliği bozma, dedi.

    ben de zannediyorum ki, "kilon çok iyi, böyle şeyler yiyip de bozma." demek istiyo.

    -hı, ne? falan derken yabıştırdı devamını:

    +tam 10 lira tuttu, bırak böyle kalsın!

  • kardeşimin bi arkadaşı annesine mesaj çekmeyi öğretir.
    anneden gelen ilk mesaj:
    - ekmek, ekmek, ekmek, ekmek. yazdığım ekmek sayısı kadar ekmek al, gel.

  • (bkz: gasp)

    öyle bir yansıtılıyor ki;

    gasp ettiği kişinin 5 bin lirası olsa, 4995 lirayı bırakacaktı sanki.

  • külliyat incelemesine devam ettiğimiz yazarkasa...

    -the talisman * peter straub ile birlikte kaleme aldığı bu mükemmel fantastik romanında king; hasta annesini iyileştirmek için 12 yaşında başka bir boyuta geçen jack sawyer'ın hikayesi. insancıl, fantastik öğeleri çok güzel kurgulanmış bir kitaptır. 2010 yılında sinemalarda da görebileceğiz belki büyük bir prodüksiyonla.

    -skeleton crew * tek kelime ile harika ve gizemli bir öykü derlemesi. özellikle sis adlı öykü başlı başına bir "eser". diğerleri de ondan aşağı değil. fazla söze gerek yok, bu türü sevenlerin okuması lazım.

    -thinner * richard bachman mahlasıyla yazdığı bir romandır bu king'in. obez bir avukat olan kahramanımızın bir çingene laneti ile sürekli kilo vermesini anlatır. kahramanımız acaba bu lanetten kurtulabilecek midir? keyifli bir roman ama bir başyapıt değil.

    -different seasons * bir öykü kitabı. içerisinden "rita hayworth and the shawshank redemption" adlı bir hikayeyi sinemaya bol ödüllü olarak veren değerli bir kitaptır. filmin adı "the shawshank redemption"dur ve morgan freeman ile tim robbins'in nefis oyuculuklarıyla tüm zamanların en iyi filmlerindendir. bunda king'in katkısı yadsınamaz.

    -night shift * kısa ve gizemli-doğaüstü hikayelerle bezeli süper bir öykü kitabı. tek atımlık, bir gecede biter kasılırsa biraz. king üslubu denen tarzın en belirgin olduğu ilk dönem kitaplarındandır. yeri ayrıdır.

    -four past midnight * iki kitap halinde basılmış orta karar bir gerilim-korku kitabı. öykülerden oluşmuştur. the langoliers ve secret window secret garden adlı kısa öyküleri film olmuş başarılı öykülerdir.

    -nightmares and dreamscapes * 24 kısa öyküden oluşan tüyler ürpertici bir kitap. 90 sonrası en başarılı king eserlerinden. hikayelerde karamsarlık ve çaresizlik ana öğe olarak işlenmiş.

    -it* çocukluk dönemlerinde gizemli ve kötü bir olay yaşayan bir grup arkadaşın, gördükleri hayaller sonucu tekrar buluşması ve gizemli bir palyaço ile yaşadıkları karanlık hikaye, geri-dönüşlerle birlikte harika anlatılmış. ergenlik döneminin başlarında okutulmaması tavsiye olunur, hakkaten mükemmel bir romandır. filmi de yapılmış ama romanın büyüsünü yansıtmaktan çok uzak kalmıştır.

    -the eyes of the dragon * tatlı bir çocuk masalı gibi, ama büyükler için. king bu romanı kızı henüz küçükken onun isteği ile yazmış. kansız ve melodrama yakın senaryosu ile king' in en yumuşak romanı. kara kule serisi ile ciddi bağlantılar içerir. açıkcası çok başarılı bulmadım.

    -misery* ücra bir yerde ciddi bir trafik kazası geçiren bir yazarın, hayranı olan bir kadın tarafından kurtarılması ve... işte o ve kısmını allah kimsenin başına getirmesin . kesinlikle kahramanla birlikte soluk soluğa kalacaksınız. muhteşem bir gerilim.

    -the tommyknockers * bir gün bir kasabaya bir şey düşer. daha sonra kasaba halkı yavaş yavaş değişmeye ve garip davranışlar sergilemeye başlar, kahramanımız da bu olayların peşinden gider. klasik king vurdumduymazlığı ile kaleme alınmış nefis bir roman daha. fazla hareket beklemeyin ama "merak" ve "gerilme" duygularını yaşayacağınızı garanti edebilirim.

    -the dark half * theddeaous beaumont adlı bir yazar şiddetli baş ağrıları çekmeye başlar, hastane kontrollerinde milyonda bir görülecek bir rahatsızlığı olduğu ortaya çıkar. evet, beaumont bir yamyam ikiz vakası ile karşı karşıyadır. gerisini anlatmayayım siz okuyun. finali göz kamaştırıcıdır diyebilirim. ama romanın geneli biraz sıkıcı.

    -needful things * bir kasabaya yabancı ve gizemli bir adam gelip bir tuhafiye dükkanı açar, o dükkanda bulunan sizin için özel şeylere sahip olmak için çok çabalamanız gerekmektedir ancak. gizemli ancak biraz durağan bir kitap, ama yine de başarılı. sinemeya da uyarlanmış ve gizemli yabancıyı donald sutherland canlandırmıştır. fena değildir.

    -gerald s game * bir adamla bir kadın dağ başında bir kulübede romantik bir kaçamak yaparlar, kadını fantezi olsun diye yatağa kelepçeleyen gerald abimiz sevgilisinin panik olup tekmelemesiyle kalp krizi geçirip hakkın rahmetine kavuşur. kadıncağız da olayın şoku ile eve bir köpeğin geldiğini görür, aç bir köpek ve gerald'ı yemeye başlar, daha sonra olaylar gelişir. bana en sıkıcı gelmiş king romanıdır diyebilirim. olay örgüsü düz görünüyor ama karışık ve pek sürükleyici değil. yine de psikolojik gerilim sevenler bir baksın derim.

    -dolores claiborne* roman kahramanı doloresin ağzından yazılmış bir anı kitabı gibi. inanılmaz sıkılmıştım ve king'in bitiremeden yarım bıraktığım iki kitaptan birisi. seveni de çok, filmi de yapıldı ama ben sevmedim, bırakalım seven anlatsın. gerald's game ile bağlantılar içermekte olduğunu da söylemeliyim.

    -insomnia * çok fazla uykusuzluk çeken ralph adlı bir dedenin hafif şizofrenik gibi duran macerası. bir sevgi romanı tadındadır. içinde metafizik öğeler de barındıran bir roman. şiir gibi akıyor diyebilirim, keyifle okunacak bir kitap. kurgusu çok başarılı. ve kara kule ile diğer romanlardan karakterleri de içinde görürseniz şaşırmayın derim.

    -rose madder * kocasından kaçan bir kadının hafif kaçık öyküsü. beni pek sarmadı ama sizi belki sarabilir. yavan bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

  • az uyarıcı madde içerdiğinden içmesi hafif olan çay türü. ancak hakkındaki yeşil çaydan iyidir, güzeldir yazıları hep pazarlama firmalarının sitelerinde yazmakta. dolayısıyla tarafsız ve kesin doğru demek saflık olur. tarafsız bir yazı pek yok. dolayısıyla bu kadar parayı bu çaya vermemiz için geçerli bir neden bulmaya çalıştım. basit ve kısa akıl yürütmesi yaparsak: çay için "polifenolleri (antioksidanın bir türü) yüksek miktarda içeren ender maddelerden biridir" sözünü doğru kabul ederek polifenolün ne olduğuna baktığımızda şu ifade görüyoruz " polifenoller genelde bitkilerde bulunur ve bitkilerin renklenmelerinden, örneğin sonbahardaki yaprak renklerinden sorumludurlar.". ee peki beyaz çay ne zaman ve nasıl elde ediliyor? daha bitki tomurcuk açarken ve en saf halinde. yani içinde doğru dürüst aktioksidan falan oluşmamışken. dolayısıyla vardığım sonuca göre beyaz çay yeni bir moda içecekten ötesi değil. yeşil çay nasıl ki faydalı ama mucize falan da diyemeyiz. beyaz çay bence ondan da daha zayıf bir mucize.

  • süper marketlerdeki manav reyonunu hatırlatan kafedir. marketlerde de hıyarların, maydonozların üzerine aralıklarla su serpiliyor, bu kafelerde de.

  • olay üniversite yıllarında yaşanmıştır. sene 1999 ya da 2000 tam hatırlamıyorum.

    mevsimlerden kış, yeni yağmur yağmış, sabah 8 civarı. okula gitmek için otobüs durağında bekliyorum. durak okuldan önceki 4. durak. benimle beraber durakta 2-3 kişi daha ya var ya yok. bu sırada etrafımızda bir adet normalde beyaz olan ama kirden artık grileşmiş bir sokak köpeği dolanıyor. ufak süs köpeğini andırdığı ve tehlike yaratmadığı için kimse sallamıyor, dolanıyor kendi kendine. ama köpek ısrarla durak çevresinde dolanıyor, uzaklaşmıyordu. neyse otobüs yanaşır, herkes biner, otobüs tam hareket edecek, o ne, bizim köpek de arkamızdan otobüse atlar. millet şaşkın şaşkın bakarken köpek söföre yanaşır, şöyle bir bakar, sonra otobüsün arkalarına gidip koltuklardan birinin altına yatır. yol boyunca arada kalkar otobüsü falan dolanır sonra tekrar yerine döner. okula gidene kadar otobüs 3 kez daha durup yolcu almıştır fakat bizim köpek hala daha otobustedir. sonunda otobüs okula varır, herkes iner tabii bizim köpek de arkamızdan. bir de ne görelim, okul önünde çimlerin üzerinde 2 köpek daha, bizimkinin arkadaşları, meğer bizim köpeği bekliyorlarmış, hemen kaynaşırlar ve oynaya zıplaya uzaklaşırlar. biz dumur, otobüs kullanan köpek görmüşüzdür.

  • gönderi altına yazılanların çoğu "gavur" "yunan" "ermeni" "kafir"

    dinlerinden çıktılar haberleri yok

  • cahil, iyi niyetli ve cingöz meryem'i o kadar iyi oynamış ki, rolüne girmek için 5 yıldır beykoz'un mahalle-köylerinden birinde mahalleli ile iç içe yaşadığını, ramazanda her akşam teravihe gittiğini, mevlitleri hiç kaçırmadığını düşünüyorum. "esra erol'a bakıyom" derken kullandığı mimik, "abla" kelimesini telaffuz ederken b ile l'nin arasına soktuğu görünmez ı'nın profesyonelliği, postürünü bile ortalama bir meryem'e uygun hale sokuşu, elleri cebinde başı önünde hızlı hızlı yürümesi, kanepede kaykılmış, çukur'a bakarken ve dizinin tamamında nasıl göründüğüne dair en ufak bir kaygı gütmeden bedenini ve sesini kullanışıyla ayakta alkışlanası bir oyunculuk sergilemiş. 1 falsosu dahi yok, bir başkadır'daki oyunculuğu başlı başına sanat.

  • eğer ülkedeki üstler yeni akit veya sabah gibi gazetelerin açık açık atatürk düşmanlığı yapmasına izin veriyorsa elin yunanı neler yapmaz... biz önce kendi ülkemizdeki atatürk düşmanı yazılı medyayı durduralım da yunanı sonra konuşsak daha iyi gibi.