hesabın var mı? giriş yap

  • habertürk'teki köşesinde sarı eşkiyalar başlığıyla yazdığı yazıdır.

    sarı eşkıyalar

    birisi şu istanbul’daki taksi sorununa allah aşkına el atsın.

    artık istanbul’da pek az taksi, bolca sarı eşkıya var.

    özellikle de kentin merkezinde.

    bunların türk müşteri ile pek alakaları yok.

    hepsi turist peşinde.

    genelde taksim, laleli, mecidiyeköy cevahir alışveriş merkezi gibi özellikle arap turistlerin yoğun olduğu bölgelerde konuşlanıyorlar.

    işleri turist dolandırmak.

    taksim’de bizim gazetenin önünde her gün kavga var.

    50 liralık yol için 100 dolar istiyorlar.

    olay çıkıyor.

    bu taksiler çift çift geziyorlar ve olay çıktığında turistin etrafını sarıp, argo tabir ile boğuntuya getiriyorlar. turist canını kurtarmak için parayı vermek zorunda kalıyor.

    bu taksileri yolda görürseniz asla durmuyorlar.

    bir an önce yeniden karargah haline getirdikleri yukarıda saydığım bölgelere ulaşıp, yeni bir turisti söğüşlemek için hızla yerlerine dönüyorlar.

    türk vatandaşları ile tek alakaları, yolda bir türk sürücü ile sorun yaşarlarsa onu kadın erkek demeden dövmekten ibaret

    bunlara doğru düzgün bir denetim falan da yok.

    benim saydığım yerlerde konuşlandıklarını da herkes biliyor ama buralarda ne bir polis ne bir denetim.

    denetim olsa evrak sormaya gerek yok. zaten tipine bakıp lisansını iptal edersin ama zaten çoğu lisanssız.

    plaka sahipleri otomobillerini istanbul’un bildik, efendi taksicilerine değil, bu serserilere kiralamayı tercih ediyorlar çünkü daha fazla yevmiye veriyorlar.

    bu yüzden de düzgün taksici esnafı iş bulamıyor. kiralayacak taksi plakalı otomobil bulamıyor.

    kötü şoför iyi şoförü kovuyor.

    ve ak parti’nin kontrolündeki ibb meclisi, bu rezaleti bir nebze olsun zapturapt altına alacak taksi projesine bir türlü izin vermiyor.

    istanbullu çileden çıkıp tehlikeye dönüşen bu duruma katlanmak zorunda bırakılıyor.

    haberturk

  • yönetmenlik koltuğunda joanna hogg'un yer aldığı 2019 yapımı film.

    film, dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 15. sundance film festivali'nde yapmış ve burada "jüri büyük ödülü"nü kazanmıştı.

    filmin ülkemizdeki ilk gösterimi ise 13-22 eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan if istanbul 2019'da olacak.

    utangaç ve hırslı bir film öğrencisi, bir sanatçı olarak kendini keşfetmeye başlarken bir yandan da karizmatik ama güvenilmez bir adam ile ilişkisini yürütmeye çalışır. korumacı annesine endişeli arkadaşlarına rağmen hayallerini neredeyse mahvedecek olan bu duygusal ve yıpratıcı ilişkiye gittikçe kendini kaptırır. ünlü yazar-yönetmen joanna hogg genç bir sanatçının esrarengiz ve kişisel portresini, tutkulu duygular ve kesin bir estetik ile birleştirerek rüya gibi bir ilk aşk hikayesi anlatıyor.

  • soru:hz.ali ile hz.muhammed arasında geçen bir diyaloğu yazınız

    hz.ali ile hz.muhammed bakkala giderken yolda karşılaşırlar ve

    +selam-un aleyküm ya muhammed
    -aleyküm selam ya ali
    +nasılsın iyimisin?çoluk çocuk nasıl
    -iyiler sağol ellerinden öper
    +evdekiler çok selam söyle hadi allaha emanet ol

    hoca gerçek bir diyalog olma ihtimalinden ötürü 5 puan vermişti

  • mutluluk sebebidir.

    neredeyse otuz yaşıma geldim hala engel olamıyorum bu duyguya. yav yoksulluk anılarımı taşıyan nöronlar arasındaki sinir bağı ne kadar kalınsa artık söküp atamıyorum içimden. çok şükür şimdi istediğim zaman kola içebilecek durumdayım ama yine de kapı girişinde bir eliyle ayakkabılarını çıkarırken diğer elindeki 2.5 litre kolayı uzatan misafiri görünce öpesim geliyor. adam işte bu be! adam adam! diye bağırasım geliyor gardaşım.

  • 130 saatin ardından, zelda tears of the kingdom'u geçtiğimiz hafta bitirmiş bulunuyorumç aslında bitmek de değil. son boss'u geçmek. yoksa oyun bitecek bir oyun değil.

    oyunu merak edenler, oynayanlar veya oynayacaklar için, spoiler vermeden, çok kısa birkaç görüşümü paylaşacağım;

    - oyun 130 saatimi almış gibi görünse de, bu oyalanılmış bir süre. öyle ki kalpleri toplamaya çalıştım. bataryaları fulledim. haritanın çoğu yerinde keyfi olarak keşif yaptım. yer altının bile yarısına kadarını açmaya çalıştım. bol bol silah, item, aksesuar vs topladım. yani çok daha kısa sürede de rahat biterdi.

    - oyundaki crafting sistemi ile oyunda yapabilecekleriniz gerçekten sınırsız. en azından hayal gücünüzle sınırlı. birçok puzzle'ı, shrine'ı birden fazla yöntemle çözebilirsiniz. oyunun sizden istediklerini, bu crafting sayesinde birkaç saniyede de yapabilirsiniz. ayrıca crafting'de kullandığınız her parça ve aksesuarların fizik kurallarına uyumu müthiş. aynı şeyleri gerçek hayatta yapsanız, nesneler nasıl tepki verecek ise, oyunda da aynı tepkileri göreceksiniz.

    - shrine'lar ilk oyuna göre çok daha kolay. %80'i birkaç dakikada çözülecek şekilde tasarlanmış. zaten belli bir sayıdan sonra eliniz ve zihniniz alışıyor ve girdiğiniz shrine'ın mantığını, sanki daha önce yapmış gibi birkaç saniyede çözüyorsunuz. basit olsa da oldukça keyifli bu arada.

    - oyunun haritası çok büyük. yer altı, yer üstü ve gök yüzü olmak üzere 3 harita mevcut. oyundaki keşif hissi inanılmaz. görevleri bırakıp onlarca saat keşif yapabilirsiniz. her karede ayrı bir detay, ayrı bir macerada var. çok çok fazla yan görev mevcut.

    - son boss bana kolay geldi. hoş, link gereğinden fazla hazırlıklı bir halde gelmişti, bunun da etkisi mevcuttur ama düşündüğümden çok daha kolay geldi boss. ipucu vermem gerekirse kalkan + a tuşuna doğru zamanda basmanız zaten boss'u yenmeniz için yeterli olacak.

    - master sword candır. son boss'ta başka silah kullanmadım. oysa bir sürü güçlü silah hazırlamıştım.

    - korok seed'ler ilk oyuna göre çok daha kolay bulunur olmuş. toplamakla kalmayıp, hazne geliştirmelerde mutlaka kullanın. fakat 1000 tane korok seed'i toplamak insan işi değil. ömür boyu da oynasam yapılacak bir şey değil.

    - 130 saatte oyunu %47 seviyesinde tamamlamışım. oyunu bitirmenizin ardından tamamlama yüzdesi de açılıyor.

    - oyunda bol bol yiyecek, item vs toplayacaksınız. ama hiçbir zaman tamamı bitmeyecek. o yüzden toplarken de harcarken de çekinmeyin.

    - keşif hissinin inanılmaz olduğunu söylemiş miydim? oyunda gözünüzün gördüğü her yere gidin. gökyüzüne bakın ve 'oraya da çıkılmaz' dediğiniz her yere çıkın. keşfettiğiniz her karede ayrı bir detay, ayrı bir macera göreceksiniz.

    oyuna 130 saatimi vermeme rağmen, bir yandan çok şey yapmış, bir yandan da hiçbir şey yapmamış gibi hissediyorum. çünkü oyunda yapılacak çooook fazla şey var. 20 kere de bitirsem, binlerce saat de harcasam görmediğim şeyler mutlaka olacak. o yüzden bu oyun 'zamanlı' bir oyun değil.

    oyun hakkında hiçbir şey yazmadım bu arada. çünkü oyunda yazılacak, çizilecek, anlatılacak çok şey var. sabaha kadar yazsam bitmez.

    bu arada 130 saatin 1 dakikasında dahi sıkılmadığımı da belirteyim.

  • dun aksam saatleriydi.
    kapiyi hizla cekip ciktim. arkamdan birileri bagirdi, duymazdan geldim. yesil bi parkam var. onu giymisim sonra farkettim.
    sokak lambalarinin yeni yeni yanmaya basladigi saatler. havaya bir serinlik cokmus ama usumem ondan degil.
    sokagin basinda durup, hangi tarafa gitsem diye dusundum bir an.
    yukari gitsem, nereye ? asagi gitsem, nereye ?
    asagi gittim...
    bildigim bir apartmanin bahcesine girdim. banklarina baktim. elimi cebime atip, cikarken aldigim paketten bir sigara cikarttim.
    -iyi ki gaza gelip birakmamisim lan seni !
    dedim. yaktim.
    gecen arabalara, insanlara baktim.
    herkesin gidecek yeri var demek diye de biraz kahir yaptim.
    sigaramin kullerini bazen yere, bazen havaya biraktim.
    usudum bir hafif ruzgarda, yerimden kalktim.
    izmariti yeminle cope attim.
    yeni yeni yanan isiklara baktim.
    bana isaret ettikleri yerlere dogru adimlar attim.
    arabalar hizla gecti yanimdan, ve insanlar...
    bir yurumek aldi beni, adim ustune adim attim.
    bilmedigim sokaklara saptim, bildigim sokaklarda gozlerimi actim...
    yurudukce, uzerimden yukler attim.
    bir ara hem usudum ama hem bunaldim, parkamin onunu actim.
    yurudukce dagildim, usudukce toparlandim.
    kendimi kalabalik bir carsida buldum.
    oturacak yer aradim.
    cok yoruldum, cok dolastim, cok ugrastim, cok konustum icimden, cok da sus dedim disimdan.
    bir tahta sandalye buldum, bir yuvarlak mermer masa...
    - bir çay !
    dedim;
    -usta !
    icine bir seker attim.
    bir yudum, bir yudum daha...
    derken...
    .
    .
    .
    bunca ezaya iyi geldi cay...