hesabın var mı? giriş yap

  • eloy'unkinden bahsediyorum, bunun gibi başka bir tane daha albüm yok, bundan sonra da gelmesi mümkün değil. 'artık kaliteli müzik yapılmıyor, ah 70'ler vah 80'ler' saçmalığından bahsetmiyorum, ama böyle bir atmosferin 2000'li yıllar itibariyle yakalanabilmesi mümkün değil, geçmiş artık o işler. yapılabilecek en isabetli şey, bu güzel albümü bilmeyen güzel insanların haberdar olmasını sağlamak, bu entrynin amacı odur esasen. belki bi tesadüf olur, bi space bi progressive sever sol frame'de denk gelir, neymiş lan bu der de keşfeder diye. biz nasıl bulduk sanki?

    (bu entry, gliding into light and knowledge'in o müthiş tomlu davul atakları ve yaylıları ve klavyesi eşliğinde yazılmıştır.)

  • ülkemizde normal olan durum . servet düşmanı değilim ama şu yaşıma geldim ama hala bu adaletsizliği kabullenmeyi öğrenemedim. 800 bin tl lik arabası bir insanın olsun parası varsa daha iyisini alsın ama haftada 6 gün 45 saat ağır işlerde çalışan işçisine de 700 tl yi reva görmesini eleştirmeden duramıyor bu bünye.

    edit: format ve 6 gün 45 saat olacaktı pillibebek uyarı için teşekkürler.

    (bkz: adaletin bu mu dünya)

  • ceza’nın en kaliteli albümüdür. albümün içerisinde “med cezir” (orijinalinde albüm ismi birleşik yazıldığı halde parça ismi ayrı yazılmıştır.) isimli parça da bulunur ki bu parça da ceza’nın bence en kaliteli parçasıdır. genellikle depresif bir ruh haline girdiğimde sadece ceza’nın bu parçasını dinleyebiliyorum.

    --- spoiler ---

    “her güne yeni umutlarla açılan gözler, yalanlarla ağlatılan gözler, dolanlarla aldatılan gözler, bir güzel sözle güler. “
    “dilediğim her şey olmuyor, çabalar bazen çok nafile.”
    “emeklerim dostluktan yana ama olmuyor, anneme sordum niçin böyle ama baktım o da ağlıyor.”
    “kanadımı kırdılar uçamadım anne. savaşa soktular koşturdum.”

    --- spoiler ---

  • durum o kadar kötü hale geldi ki kendini göstermeye asla ilgi duymaz dediğim kadın arkadaşlarım bile kafayı yemiş durumda.

    dm'ye giriyorum. neredeyse hepsine online ya da beş on dakika önce aktifti yazıyor. yanlarına gidiyorum ellerinde sürekli instagram yukarı kaydırıp duruyorlar, sırf daha çok görünmek için her gün en az 3-5 tane story atıyorlar hatta filtreler yetmeyince birkaç tanesi gitti estetik oldu.

    geçen biriyle konuştum, instagram'a bir tane fotoğraf atmak için yüz tane fotoğraf çekiyorum sonra yarım saat uğraşıyorum güzel görünsün diye dedi. 300'den az beğeni alırsa da kaldırıyormuş fotoğrafını. şok oldum. psikolojisi normal kadın kalmayacak sanırım yakında.

    edit: dünden beri bu konuda bilimsel araştırmaları okuyorum. bilgi açısından buraya da eklemek istedim.

    instagram, facebook, twitter gibi kişinin kendisini ve yaşamını paylaştığı sosyal medya platformlarının en çok narsisizm üzerinde etkisi varmış.

    hem narsistler kendini daha çok paylaşıp başkalarının hayatını daha çok takip ediyormuş hem de bu platformların bu amaçla kullanımı narsisizmi de anlamlı bir biçimde artırıyormuş. tam bir bok çukuru.

    özellikle son yıllarda gençlerde görülen narsisizm düzeyi daha önce olmadığı kadar artmış.

    ben bu platformları sadece bilgi paylaşımı için kullanan kişilerin bu gruba dahil olmadığını düşünüyorum.

    ekşi sözlük'te de mesela iki grup insan var. normal kişiler sözlüğü bilgi, fikir ya da eğlence amaçlı paylaşım yapmak ve okumak için kullanıyor, narsistler ise daha çok kendini ve derdini anlatmak, ilgi çekmek, ekşi itiraf, anın fotoğrafı gibi başlıklara yazmak için kullanıyor. aynı şeyleri ekşi sözlük için de söylemek mümkün.

    birinin narsist eğilimlere sahip olup olmadığını anlamak eskisinden daha kolay artık. sosyal medya profiline bakıp az çok anlayabiliyorsunuz ne olduğunu. belki böyle bir faydası olmuştur instagram'ın*.

  • -geçen senelerden birinde sırf artistlik olsun diye 10 kasım'da saat 9'u 5 geçe ayağa kalkmamış ve bunu marifetmiş gibi bu köşeden cümle aleme ilan etmiştim

    türkiye'nin en çok okunan gazetesinde köşesi olan bir adamın kalibresi bu işte. artizlik olsun diye. yazık.

    gerek yok ahmet hakan, "gölge etme" yeter.

  • abim avustralya'da iki senede iki araba aldı, birisi suv. ilkini satmaya bile uğraşmadı. garajda duruyor. benim iki senede biriktirdiğim parayla ancak üç tane iphone alınıyor. ama çok şükür namaz kılan yöneticilerimiz var.

  • filmi izledikten sonra bu olayı haberleştiren gazetenin internet sitesini inceledim adamlar harika bir gazetecilik yapmış hayran kalmamak elde değil.*

    bu olayı bizim gazeteler haberleştirseydi eminim haberin ilk sayfası şöyle olurdu;
    tinder avcısı kim ?
    tinder nedir?
    tinder nasıl kullanılır ?
    tinder anlamı ne ?
    tinder imsak saatleri

  • komutan : evladım sen sivilde ne iş yaparsın ?
    asker : tiyatrocuyum komutanım
    komutan : al şu kazma küreği de bir iş öğren
    asker : emredersiniz komutanım !

  • herkes bir şeyler yazmış ancak bir allahın kulu da biraz araştırıp da doğru bilgi vereyim dememiş. gerçekten enteresan bir hal aldı buralar.

    yılbaşı için kestiğiniz bir ağacın karbon ayak izi sonrasında ağacı ne yaptığınıza göre değişir. carbon trust'a göre 2 metre boyunda bir çam/yılbaşı ağacı için konuşursak. işiniz bittiğinde bu ağacı odun parçalayıcı ile parçalar veya kesip odun olarak kullanırsanız 3.5 kg karbondioksit salınımına sebep olacaktır.

    işiniz bitince ağacı çürümek üzere çöp sahasına atarsanız oluşacak karbon salınımı ise 16 kg olacaktır.

    2 metre yüksekliğinde yapay (plastik) bir çam ağacının ise 40 kilogram karbon izi bulunur. satın aldığınız plastik ağacın kesip daha sonra odun olarak kullanacağınız gerçek bir ağaçtan daha az zararlı olması için en az 12 yıl boyunca kullanmanız gerekir.

    yılbaşı için kesilen ağaçların bu iş için özellikle yetiştirildiğini de hesaba katarsanız doğanın ağaç örtüsüne de bir zararınız dokunmayacaktır ki kesilen her ağaç için yerine yenisi de dikilmektedir.

    yılbaşı ağacı edinmenin en zararsız yöntemi ise daha sonra toprağa dikebileceğiniz saksı içerisindeki ağaçları almaktır. işiniz bittiğinde uygun bir yere diktiğinizde doğaya faydanız bile dokunabilir.

    yılbaşı ağacı üzerinden siyasi eleştiri yapmak isteyen kimseye ekmek çıkmaz bu konudan. zaten ülkemizde de ağaç kesip süslemek şeklinde bir uygulama da bulunmamaktadır.