hesabın var mı? giriş yap

  • sidika'nin listede olmasi sasirtmamistir. sen anlamazsin z kusagi, anlasaydin baban yerine sen giderdin bakkala.

  • bir balya parayı havaya atsa kurtulacaktı halbuki dedirten olaydır.

    başıma bir şey gelmeyecekse yakalanmasına üzüldüm. skmişim bankasını!

    -----

    edi: imla

  • başlarda benim de içinde bulunduğum sınıflandırma.

    sonra dayım rica etti onun için de vücut geliştirdim.

  • - aa cenk nabıyosun? aysun mu o?
    - evet.. sen zararsızsın dedi.. kafasına vazoyla vurup bayılttım ırzına geçiyorum şimdi...
    - aheuahe ilahi cenk.. söyle aysun'a cafe de zartzurt'a gidiyoz biz, oyalanmasın gelsin..
    - ühühühüh ibneler...

  • 1. rektör
    2. fotokopici
    3. dekanlar

    şeklinde bir hiyerarşi vardır üniversitede. fotokopicinin de cumhurbaşkanı tarafından atanması gerektiğini düşünürüm hep. korkunç bir sermaye kayması yaşanmaktadır. adamlara hem para akıyor, hem de bilgi akıyor. birleşip dünyayı bile ele geçirebilirler.

  • basitçe türkiye'nin sanayileşmesinin avrupa'ya kıyasla çok geç başlamış olmasıdır sebebi.

    avrupa'da 1800'lerde başlamıştır işçi sınıfının ortaya çıkışı. türkiye'de ise sanayileşme ve köyden kente göç 1960'larda başlamıştır. bu geç kalmanın sebebi, geçmişten gelen sermaye sahibi bir elitin olmayışına veya mevcut elitin sanayileşme ile alakasız olmasına bağlanabilir. malumunuz her rejim kendi elitini yaratır. cumhuriyet devrimiyle beraber yeni elitlerin palazlanması, sanayileşmesi ve sanayileşen toplumun işçi ihtiyacı 1960'ları bulmuştur. dikkat ederseniz koç ve sabancı'nın holding haline geldiği ve büyüdüğü tarihler 1960'lardır.

    70'lerde büyüyen işçi sınıfı sendikalaşmaya ve sol fraksiyonlar yaratmaya başlar türkiye'de. sonu malumunuz 12 eylül darbesi olacak olan kanlı süreç ile sendikacılık ve işçi sınıfının örgütlenmesi yok olur.

    bu noktadan sonra türkiye'de özal dönemi başlar. bu dönem insanların sınıf atlaması ve alt sınıfın neoliberal mantıkla başarısız ve hor görülmesi olarak geçen bir süreçtir. köyden kente göçmüş milyonlar artık örgütlenmek şöyle dursun, birbirinin üstüne basarak tırmanma yarışına girmişlerdir. gerek üçkağıtçılıkla, gerek okuyarak olsun herkesin tek derdi içinde bulunduğu berbat sınıftan yukarı çıkmak olmuştur. özal öncesinde işçiler örgütlenip haklarını ararlarken, özal sonrası dönemde işçiler voliyi vurup geride bıraktıkları işçileri sömürmenin yolunu arar olmuştur.

    devlet mantığı da bizzat bu yönde şekillenmiştir. gecekondulara tapu verilmesi, 40 yaşında emekliler türetilmesi, taşeronculuğun ortaya çıkması, sendikaların işverenlerin kontrolüne geçmesi, rüşvetin ve yozlaşmanın yükselişi, memurluğun avanta iş haline gelmesi* tüm bunlar türkiye'de işçi sınıfının üstüne daha çok yük bindirmiştir. keza masabaşı iş kavramı, beyaz yaka kavramı hep bu dönemlerde şekillenmiştir. artık kızlar işçi sınıfından erkeklere bakmaz olmuştur. meslek liseleri başarısız öğrencilerin eline diploma tutuşturulan gereksiz kurumlar haline gelmiştir. 90'lar nesline motor meslek lisesi denilince kafasında oluşan resmi sorun. herkes üniversiteye girmek ve beyaz yaka olmak istemektedir artık.

    bu sürecin bokunun çıktığı yıllar da akp'nin mantar gibi üniversite dikip rantını yediği yıllar olmuştur. artık işçi sınıfı tamamen sistemin çarkları arasında ezilmiştir. hepsi iktidara muhtaç, cahil, çaresiz hale getirilmiştir. haliyle türk milleti köylü bırakılmıştır.

    işçi sınıfının kalkınamayışı ve sanayinin de işçi sınıfının bu cehaleti ve garibanlığından istifade etmesi nedeniyle türkiye'de yüksek teknoloji yerine inşaat gelişmiştir. artık türk sermayesi bu vasıfsız işçilerin sömürülmesine dayanan bir sistemle varlığını sürdürür.

    ingiltere'de, almanya'da, fransa'da ve iskandinav ülkelerinde işçi sınıfı çok daha örgütlüdür. bu insanların ekseriyetle anne babaları da işçidir, onların anne babaları da. işçi olmak kötü bir şey değildir buralarda. babam çöpçü diyen çocuğun yüzü kızarmaz. ve evet bu insanlar işçi sınıfıdır, köylü değildir. bizde işçi sınıfı köylüden devşirmedir. bugün şu entry'yi okuyanların iddia ediyorum %80'inin anne babası veya dedesi nenesi köyden göçmüştür. bizde şehirleşme ve işçi sınıfının kökleri çok derin değildir. zaten üstümüze yapışan bu köylülüğün sebebi de budur.

    ben mezar kazdığım, çim biçtiğim dönemde isveç'te çok utanıyordum kendimden. sonrasında farkettim ki aslında ben bu işleri yapmasam kim yapacaktı? insanlar bana bakınca acımıyordu, iğrenmiyordu. daha çok müteşekkirlerdi çünkü toplumun bir parçasıydım. elime de 1800 euro para geçiyordu az değil isveç için bile yeterli bir paraydı. türkiye'de amele olduğunuzda size boka bakar gibi bakarlar, bunu çok yaşadım yazları çalıştığım elektrikçide. verdikleri para da karın tokluğudur.

    tüm bu işçilik, köylülük, şehirleşme vs birbiriyle ilintilidir. türkiye'nin çomarland olma sebepleri de buraya dayanır.