hesabın var mı? giriş yap

  • bir bulgar olarak (bu kadar iyi türkçe konuştuğuma bakmayin, busbulgarım) alnim acik başım dik bir şekilde kalan hayatıma devam etmemi sağlayan 43 dakikadır. yeni sezona 17 galibiyet ile başlayan fenerbahçe karşısında ilk 43 dakika oynadığımız oyun ve maçı beraberlikte tutmamız dunya ve bulgar futbolu adına tarifi imkansız bir haz. ha biz bu 43 dakikayı yaşamısiz ha muhammed yollanmış miraca. bugün itibari ile futbol izlemeyi zirvede bırakıyorum. takimimla gurur duyuyorum.

  • yemin ediyorum kalkıp bir çay koymak.

    bazen evde öyle otururken düşüncelere dalıyorum. hayatın korkunçluğu üzerine kafa yoruyorum. bunalıyorum. her şeyi sorgularken buluyorum kendimi. yüreğim daralıyor, ne yapıyorum ben diye sorular uçuşurken kafamda çözüm yok, mutlu olmak mümkün değil'e bağlıyorum tüm sonuçları. bir şey eksik, çok büyük bir şeyler eksik diye söylenirken hatırlayıveriyorum: len çay demlemedim ben, dur bir çay koyayım yahu!

    istisnasız her seferinde böyle oluyor. sonra da türkiye'den niye filozof çıkmıyor? çay var hacı çay!

  • şaşırtıcı değildir.

    özgürlük, insan hakkı, aydınlanma, demokrasi, seçme-seçilme hakkı, laiklik gibi kavramların anayurdu avrupa'dır.

    faşizm, nasyonal sosyalizm, toplama kampları, ırkçılık, köle ticareti, sömürgecilik gibi kavramlar da aynı yerden çıkmıştır.

    o halde avrupa'yı sadece ilk gruptakilerle özdeşleştirmek yanlıştır. sadece ikinciyi de düşünmek hatadır.

    polonya'da o masaya gelip zorla oturan arkadaşlar, ikinci gruba dahil hepsi bu.

  • bi iki haftadır pazar günleri kahvaltıdan sonra izlemeyi alışkanlık haline getirdik ve bitti malesef eldeki tüm bölümler.
    harika keyifli bi iş yapıyorlar, izlerken eriyorum resmen. evler i n a n ı l m a z. her tür içinde çoktan aza sevme sıralı listemi oluşturup gördüğüm ekstrem evlerin hangisinde yaşayabilirim’i sorguluyorum. bi nevi kendimi tanımanın sağlaması.ahaha. favorim kesinlikle görüntü yönetmeni bey’in ormanda ve kıyıdaki harika evi ve yeni zelanda’daki orman evi. yeraltı evlerini de seveceğimi düşünmeden izleyip hepsine ayrı ayrı bayıldim, amsterdam’daki evin delidoluluğu çok tatlıydı. tüm evler arasında en az sevdiklerim çok yoğun metal, deri, plaza tipi cam kullanımlı ve aşırı minimalist olanlar. yürürken iz bırakmaya korktuğun ev, ev değildir. normalde de rezidansta oturmaktansa geniş balkonlu üç katlı bi binada oturmayı yeğlerim.

    normalde de canım sıkıldıkça özellikle central park çevresinde, daha düşük moddaysam da istanbuldaki güzel evlere bakıyorum kiralık/satılık ilanlarından. umarım yeni bölümler de olur.

  • hoca tahtaya soru yazıyor. yazarken öğrencinin biri hangi takımı tuttuğunu sordu hocaya. hoca da bir eli cebinde olarak bize döndü "türkiye'de tutulacak tek bir takım var evladım" dedi. ben de tutamadım amk kendimi. "hocam şu anda da herhalde onu tutuyorsunuz" dedim. demez olaydım.

    "evet oğlum zil çalınca sana da tutturacam" demişti. herkes gülmüştü la bana. kalmıştım o dönem fizikten.

  • arkadaşlar ben maçtaydım.

    bıçak fırlatılması gibi bir durum yok.

    bıçağı çeken bizzat bursaspor'lu josue.

    ibreti alem için maç iptal edilip, finale fenerbahçe çıkartılmalı.

  • 24 yaşında, dünyanın en muhafazakar tabirle ilk 5 voleybol kulübünden biri olan vakıfbank'ta senelerdir as oynayıp birçok kupa alan, milli takımında mevkisinde alternatifi bulunmayan, pozisyonunda dünyanın en iyi iki üç isminden biri olan ve fakat ekşici voleybol otoriteleri tarafından "hantal ve bir üst seviyeye çıkması zor" bulunan yıldız voleybolcumuz. ahahhaha

  • -napiyosun ask?
    -seni dusunuyorum.
    -gunun nasil gecti?
    -seni dusunerek
    -annen napiyo?
    -ailecek seni dusunuyoruz.