ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
neden zorunlu kimya dersi tartışılmıyor
-
"çünkü radikal kimya diye bir şey türetmeyeceği için" şeklinde cevaplanabilecek bir soru.
üstün dökmen
-
ne güzel söyledi ya:
“pandemi döneminde herkes mutasyon diyor. mutasyon denilince aklınıza ilk ne geliyor? tabiki evrim geliyor. ama biyoloji derslerinde evrim anlatmak yasak”
gerçekten eğitim sistemindeki tüm durumu özetleyen bir konuşma.
18 ağustos 2015 tunceli'de özerklik ilan edilmesi
-
özerlik ilan ettiğiniz yerlere okul, hastane, postane, banka da inşa edin o zaman. kendinize doktor, öğretmen, ebe, postacı, mühendis de yetiştirin ve size baksın. devlet, görevlilerinin hepsini çeksin. ayrıca elektrik üretimi gerçekleştirin de buradan parasız elektrik almayın. onun bunun köpeği olup de özerklik ilan eden terörist satılmış köleler.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: yunus emre trollemiş olabilirler
200 tl banknot resmi
ulan sen koskoca yunus emre ol "mal da yalan mülk te yalan, var birazda sen oyalan" de sonra senin resmini 200 tllik banknotun arkasina koysunlar amk.
adam mezarında ters dönmüştür ahauhahahah
farkli dusunen adam
24.01.2016 16:19 ~ 21:43
cahil ve vandal halka fazlayız diyen doktor
-
halkın cahil ve vandal kısmının zoruna gidecek hatta onlara ekşi sözlükte başlık açtırabilecek söylem. aktroller mesaide…
burak yılmaz
-
hazırlık maçında kendini yere attığı için eleştiriliyor. e olm, adı üzerinde işte, hazırlık maçı. hazırlanmadan, ligde nasıl atacak kendisini? ayıp ediyorsunuz..
milli ve yerli para ile kur oyununu bozacağız
-
kendisi hep dolarla iş yaptığı için bizim cebimizdeki para hakkında bir fikir sahibi değil herhalde.
biz halen lira kullanıyoruz reis.
milli ve yerli olmayan kişi beyanı.
duygu özaslan'a bedava mercedes a180 gönderilmesi
-
reklamı acaba bmw mi yaptırdı diye düşündürmüştür.
bilinen en şaşırtıcı tarihi bilgi
-
kaybolan portekiz kralı 1. sebastian hep çok ilginç gelmiştir bana.
(bkz: don sebastiao)
sebastian'ın 1578 yılında osmanlı destekli fas üzerine çıktığı seferde portekiz ordusu vadisseyl muharebesinde (bkz: kasrülkebir savaşı) mağlup olup geri çekilince bi bakıyorlar ki ortada kral yok. arayıp tarıyorlar ama kral sebastian'ın ne ölüsünü ne dirisini bir türlü bulamıyorlar.
bu yüzden ordugah kurup uzunca bir müddet kralın dönmesini bekliyorlar ama gelen giden olmuyor.
fas tarafında da portekiz kralının öldürüldüğüne dair bir bilgi, teyit olmayınca kral sebastian sırra kadem basmış hale geliyor.
kralın bir de varissiz ortadan kaybolması sonucu portekiz'de yaşanan iç karışıklık sonrası ispanyollar portekiz'i egemenlik altına alıyor.
işin daha garibi 60 yıl süren ispanyol egemenliğindeki portekiz'de kayıp kral sebastian'ın bir gün geri dönüp portekizlileri ispanyollardan kurtaracağına dair sebastiãoculuk adında ciddi taraftarı olan bir inanç ortaya çıkıyor.
isa gibi kral beklemiş herifler.
school of rock
-
jack black'in bir okulda ogretmen olmasi, rock ile uzaktan yakindan alakasi olmayan, kendi caplarinda cello, keman, flut filan calan ogrencilere, tarihiyle birlikte detayli rock egitimi vermesini konu alan film.
idolum olan jack black'den gercekten de guzel bir film. acaip egleniliyor.
bitaksi'ye bahşişli çağır özelliğinin gelmesi
-
yetmez, bu böyle olmayacak bir de dönelim özelliğinin de gelmesi lazım.
yaran olaylar
-
aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.
evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.
yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.
bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.
zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.
köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.
aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.
yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.
yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"
hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.
o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.
dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.
olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.
bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.
dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)