hesabın var mı? giriş yap

  • eylemci gençlerden biri ntv mikrofonlarına "biz tatmin olmadık, onlar kendilerini nasıl tatmin ediyorlar?" diyerek, çok haklı ve manidar bir soru sormuştur.

  • internette dolanırken görülen bir haberde dikkat çeken fiyatlardır. hem de bunlar deprem ertesi zamlanmış fiyatlar.

    ürün fiyat (tl)
    kısa samsun, maltepe 150.000
    uzun samsun, maltepe 175.000
    uzun tekel 2000 450.000
    kısa tekel 2000 (kutulu) 400.000
    uzun tekel 2001 300.000
    kısa tekel 2001 250.000
    35 cl. yeni rakı 1.400.000
    70 cl. yeni rakı 2.500.000
    70 cl. normal votka 2.000.000
    70 cl. cin 2.150.000
    75 cl. buzbağı şarabı 1.100.000

    lan dedim, dolar kaç paraymış acaba o zaman?
    http://paracevirici.com/…doviz/1999/amerikan-dolari
    1999 ortalaması 420.000,00 tl imiş.

    yani samsun/maltepe = 0,35 dolar * 3,86 = 1,35 tl
    uzun tekel 2000 = 1,07 dolar *3,86 = 4,13 tl
    35 lik rakı = 3,33 dolar*3,86 = 12,85 tl

    şimdilerde en boktan sigara 9 tl, 35'lik rakı da 50 tl

    lan dedim peki asgari ücret ne kadarmış o dönem?
    http://www.alomaliye.com/…r-1974-yilindan-gunumuze/
    93.600.000 tl imiş.

    peki bununla kaç şişe 70 lik rakı alınıyormuş?
    93.600.000/2.500.000 = 37,44

    şimdi 37,44 şişe 70liği kaça alıyoruz?
    37,44*93=3.481 tl

    asgari ücretle şu anda kaç 70'lik alınabiliyor?
    1404/93 = 15 şişe

    kimse ehonomi çoh iyi, alım gücü arttı demesin. kalbini kırarım.

  • sevgili yazarlar,

    arama kurtarma alanında 10 yıllık tecrübesi olan ve birçok afette görev almış bir yazar olarak bilgi eksikliği olan bu konuda sizlerle birşeyler paylaşmak istedim.

    malum şu sıralar deprem konusu ülkemizde hayli gündemde. ancak bir çoğumuz bu konuda pasif agresif tutum sergileyerek sadece endişe ediyoruz. öncelikle devlet eliyle alınacak önleyici tedbirler en önemli faktör olsa da bizlere de bu konuda çok iş düşmekte. özellikle sizleri bu konuda aktif birşeyler yapmaya davet ediyorum. afad veya ilgili derneklere gönüllü olarak bu konudaki çalışmalara katılmanız siz ve çevreniz için afet öncesi, sırası ve sonrasında büyük fark yaratacaktır.

    anlatacak söylenecek çok şey var ama çok uzatmadan konuya geçeyim.

    afet sonrası enkaz altında kalırsanız;

    - öncelikle panik yapmayın,durumumuzun farkına varın ve nefes alışverişinizi kontrol edin.

    - rastgele hareket etmeyin. güvenli bir çıkış görüyorsanız ve yaralı değilseniz sakin bir şekilde, ufak hareketlerle dışarıya çıkmaya çalışın.

    - dışarı çıkamıyorsanız olduğunuz yerde kalın. sakin ve sabırlı olun, paniğe kapılmayın. size ulaşılmasının günler sürebileceğini göz önünde bulundurarak enerjinizi verimli kullanın.

    - rastgele bağırmayın. enkaz altında rastgele bağırdığınızda toz, duman yutup nefes alışverişinizi zora sokabilirsiniz.

    - dışarıyı dinleyin,gelen tepkilere cevap verin. dışarıda gürültü varsa bağırmak bir işe yaramayacak ve gücünüzü kaybetmenize sebep olacaktır.

    - dışarıda gürültü azaldığında bağırarak veya elinize aldığınız taş vb. bir cisimle ritmik bir şekilde betona vurarak kendinizi farkettirmeye çalışın. şuanda teknoloji sayesinde arama kurtarma ekipleri parmağınızı betona vurma sesinizi bile algılayıp,yerinizi tespit edebiliyor.

    - kendinizi ve varsa etrafınızdaki diğer kişileri telkin edin. gelecek ile ilgili güzel hayaller kurun. güzel anılarınızı zihninizde canlandırın.

    daha fazla bilgi için bir yeşil uzağınızdayım.

    hepinize afetsiz günler dilerim.

  • sentetik olarak da ürete bilinen mentol aslında nane bitkisinin yağından elde edilen bir kimyasaldır. biz daha çok bu kimyasalı sakızlardan bilmekteyiz fakat bir çok kullanım alanına sahiptir. örneğin öksürük şurupları ,merhemler-kremler, ağrıkesiciler, diş macunları, böcek ilaçları ve sigaralarda(sanırım bu alandaki kullanımı yasaklandı) dahi kullanılmaktır.

    oda sıcaklığında kristal halde bulunabilen bu madde ne yapıyor da bizi ferahlatıyor veya serinletiyor?

    bu durumu yaşamanız için, aslında mentolün sizi kandırdığını ve dolandırdığını söyleyebiliriz. bilim insanları bu kandırıkçı kimyasalı bitkilerin daha fazla tüketilmemek adına bir savunma sistemi olarak ürettiklerini düşünmektedir. örnek verecek olursak ıspanak yediğimizde de dişlerimizde bir kamaşma hissederiz. işte bu hislerin oluşumu bitkiyi aşırı tüketilmekten korur ve neslini devam ettirmesini sağlar.

    bu dolandırıcının nasıl çalıştığına gelirsek; vücudumuzun her yerinde bulunan sinir hücreleri üzerinde olan ve ortam sıcaklığını anlamaya yarayan duyusal trpm8 reseptörlerine bağlanarak sinir hücresi üzerinde bir gözenek açar, kalsiyum iyonlarının hücreye hücum etmesine neden olur ve beyne mesaj gönderen bir aksiyon potansiyeli(bir çeşit akım oluşturur diyebiliriz basitçe) oluşturur sonrasında beyin bölge sıcaklığının düştüğünü sanır fakat gerçekte böyle bir şey yoktur, yapılan deneylerde sıcaklık ölçen kameralarla bakıldığında böyle bir şeyin olmadığı sadece beynin bir illüzyon sayesinde kandırıldığı anlaşılmaktadır.

  • insanın içini acıtan koalalar.

    lan zaten üşengeçin tekisin, kırk yılın başı böyle bir şey yapıyorsun. az dikkatli tutunun şu ağaca.
    yavrım ya, düştükten sonra da aşşağıdan hala sesleri geliyor.

    bi de alttaki youtube'a yükleyen adamın açıklamalarını okudum, 6 metreden düşmüşler ama ciddi bir şey yokmuş. ertesi gün devam etmişler atraksiyona.

    üzücü.

  • saat alarmı sabah saat 7.45 e kuruluyken saat 7.35 te uyanıp tuvalete girmek, siz tuvaletteyken çalmaya başlayan alarmı susturamamak..

  • mevzu bahis vakko olunca, evlenen evlenmeyen merak eden etmeyen herkes mağazaya hucüm ediyor.

    ve insanların vaktini çalıyorlar.
    10 saat ayakta dikiliyorsunuz, belirli bir kişisel kotanız var. satış yapmanız gerekiyor.

    kadının biri gelinlik denemek için sizi 2 saat tutuyor, ayrıca giydirmesi taşıması aşırı zor. sonra kadına düğün tarihi soruyorsunuz. yok.

    canı denemek istemiş...

    150 tl alınması olayı normal. gelinlik fiyatından düşerlerse daha güzel olur.

  • son bir buçuk yıldır gerçekleştirmek zorunda kaldığım eylem. hayatımın hiçbir döneminde böyle bir hayalim yoktu; neydim demeyeceksin ne olacağım diyeceksin, biz de başladık öğrenmeye. kurstu şuydu buydu ve tabi ki azimdi hırstı iradeydi hepsi çok faydalı ama ben en çok aşağıdaki sitelerin faydasını gördüm:

    http://www.mylanguageexchange.com/
    http://www.polyglotclub.com/
    http://www.conversationexchange.com/

    elbette başka siteler de vardır ama ben bunlara üye oldum ve hepsinden birkaç tane adam akıllı "language exchange" arkadaşı buldum. kurs murs teoride çok faydalı tabi ama pratik yapmak için türkçe öğrenmek isteyen fransızları bulup onlara fransızca olarak türkçe öğretmeye başlayınca epey bir ilerlemek zorunda kalıyor insan.

    6 ayın sonunda sözlük yardımıyla kitap okuma kıvamına geliyor insan. kitap, sözlük, cep telefonu sözlüğü, not defteri, kalem, silgi filan; kitap okumak bir keyiften çok bir ders çalışma biçimine dönüşüyor ama olsun; epey bir öğreniyor insan her seferinde. hele ki daha önce türkçe'de okuduğunuz bir kitabın fransızcasını okumaya çalışınca daha bir zevki oluyor. zavallı ben, richard bach'ın "martı"sını hem türkçe, hem ingilizce hem de fransızca okumuş oldum bu sayede.

    eşek değiliz herhalde bir beş yıla kadar filan ortanın üstü, derdimizi anlatacak kadar filan konuşuruz ümidindeyim; hele ki paris'te. insanın derdi büyük olunca ne kadar öğrense de yetmiyor haliyle. yoksa ça va, ça va, rahat rahat geçer bir ömür.

    bir de şöyle bir hayalim var; yirmi yıl içinde fransa'da kültür, eğitim bakanı filan, artık ne gerekiyorsa onu olup fransızcaya bir el atacağım. masculin feminin'i, yazılış ile okunuş arasındaki derin uçurumları bir de şu "exception"ları hepsini bir elden geçireceğim; grameri yeniden düzenleyip kurtaracağım gelecek nesilleri bu dertten, sıkın dişinizi biraz...

    not: "paris'te fransızca öğrenmek" üzerine kişisel deneyimlerimi ve alternatif önerileri içeren bir yazı için:

    http://www.pariste.net/…iste-franszca-ogrenmek.html