hesabın var mı? giriş yap

  • ingilizcem pek fena değildir. yurtdışında kalmadan getirilebilecek en iyi seviyeye getirdim diyebilirim.

    bir japon firmasıyla yaptığım görüşmede bunu söylemeden direk ingilizce olarak bir iş gününüzü anlatabilir misiniz dedi kadın.

    nedendir bilmem hiç es vermeden,
    i usually get up early dedim. sonra bi gülme geldi bana ki anlatamam. sustum, sıktım kendimi ama dayanamıyorum artık, o gırtlaktan gelen garip sesleri yapmaya başladım sonra da koyverdim kahkayı ama gözümden yaş geliyor artık görmeniz lazım. kadın zaten kleopatra'nın mumyası gibi böyle siyah küt saçlı ve yaşlı öylece bana bakıyor ifadesini bozmadan.

    neyse yatıştım, kusura bakmayın devam edemeyeceğim dedim ve terkettim odayı.

  • celal hocama çok saygı duymakla beraber bir soru sormak isterim aslında.

    ya araştırma için bağışladığın herhangi bir organdan yada iskeletten bir hastalığa çözüm bulurlar da, bir dangalak tedavi olur ve yaşarsa, yine sorun olmayacak mı?

    edit : msjla gelen soru ve yorumlar üzerine küçük bir açıklama.

    yapılacak organ bağışı sonrası kurtulacak kişinin (çocuğun) ilerde tüm insanlığa faydalı bir buluş, araştırma yapmayacağını nasıl bilebilir. araştırma için bağışladığı organın yapılan araştırma sonucu daha fazla insanin kurtulmasına nasıl kesin gözü ile bakılabilir.

    bu ihtimali kim hesaplayabilir. organ bağışı bekleyenler hep bilgisiz, faydasız ve fakirler mı?

  • atilla taş'ın niran ünsal'a fena ayar verdiği program olmuştur.
    okan : en sevdiğiniz bilim adamı
    niran ünsal : victor hugo
    okan : victor hugo ? bilim adamı ?
    atilla taş : doğru diyor, sefiller'i buldu.

  • şu geleneksel yılbaşı hediye çekilişlerinde kişiye şirketin patronu çıkması olayı. adeta bir beşiktaş'ın kura şanssızlığı, adeta bir ölüm grubuna düşme bahtsızlığı. ceo da tam bir kapalı kutu, ne bir tanışmışlığımız var, ne bir mail'leşmişliğimiz.
    bir de adamın kendi parasıyla ona hediye alıyormuşum gibi bir his var.

  • bir kitaptan çok daha ötesi... bir şaheser.

    atsız olduğu gibi kendini anlatmış bu kitapta bana kalırsa. bunu selim pusat'ın kullandığı bir cümleden bile anlayabiliyorsunuz. ideolojisinden, takındığı tavırlardan, yaşam felsefesinden...

    kitabı anlatabilmek için kelimeler kifayetsiz kalıyor, o yüzden fazla üzerine gidip kafamı yoramayacağım şu saatte. sadece şunu demek istiyorum: kitabı nihal atsız değil de, başka birisi yazmış gibi düşünün. özellikle sol görüşlü birisinin yazdığını hayal edin, önyargılarınızı kırın ve mutlaka bu kitabı okuyun. bakın bunu yapmak zor bir şey değil, birkaç arkadaşıma tavsiye ettim, ''ıhh ırkçı o adam, sağol tavsiye için ama okumam'' gibi aşırı cahilce tepkiler aldım. bir adamın ırkçı olmasıyla kitabı nasıl bağdaştırıyor böyle insanlar? kendisini sevmezsin, hatta görüşlerinden tiksinirsin bile fakat yazdığı kitaba, hele ki böyle bir şahesere dil uzatamazsın!

    atsız'ı biraz tanıyan, araştıran anlar zaten dediklerimi. ben bile hiç tanımadan önce kitaplarının da kendisi gibi saçma sapan ırkçılık söylemleriyle dolu olduğunu düşünüp önyargıyla yaklaşıyordum. fakat sadece 2 kitabını okumam (deli kurt, ruh adam) bu önyargımı yıkıp yüzüme pişmanlık ateşi gibi vurdu adeta. adam kitaplarında aşk anlatıyor lan bildiğin! aşk.

    bu kitap tabi ağır psikolojik, içinde yok yok. tarih, aşk, kültür, din, psikoloji... aklınıza ne gelirse. her şeye değinmiş nihal ve ortaya çok çeşitli bir kitap sunmuş.

    yani tekrar söylemekte fayda var; şu kitabı atsız değil de hümanizme oynayan sol görüşlü bir yazar yazsaydı, bu sözlükte her hafta gündeme otururdu. o kadar da kesin söylüyorum. fakat yazar atsız olduğu için gereken değer gösterilmemiş ve kitap hakkında sadece 3 sayfa yazı yazılmış... ne kadar vahim bir durum.

    aklı başında ve objektif davranan insanlar atsız için ''türkiye'ye gelmiş en büyük tarihçi ve edebiyatçı'' diye boşuna demiyor. bir bildikleri var da diyor! ki bunu diyenlerden birisi de benim. ama gel de bunu herkese anlat. neyse herkes anlasaydı zaten atsız'ı, atsız olamazdı. onun kalitesini gösteren farklardan birisi de, belki de en büyük farklardan bir tanesi de budur.

  • dizinin özeti şu şekildedir.

    güney: n'oluyo oğlum ya?
    cemre: kuzey n'oldu?
    ali: kuzey olm n'oluya lan?
    anne: n'oluyo çocuklar?
    banu: güney n'oldu, bişey mi oldu?
    kuzey: bişey yok aq yaa...