hesabın var mı? giriş yap

  • bulguru çok seven biri olarak yapmayı da yemeyi de çok sevdiğim bir yemek. liseden beri aynı tarifi kullanırım. kimi tariflerde irmik geçiyor kimilerinde yok. benimkinde yok mesela. bir de normalinde içine parmağınızla hafifçe bastırıyorsunuz ama ben küçük toplar şeklinde yapıyorum. bir de yapıldığı yere göre çok farklı isimleri olan bir yemek.

    köftesi için:
    2 su bardağı ince bulgur
    2 su bardağı sıcak su
    1 su bardağından biraz az un
    1 yumurta
    2 çay kaşığı kırmızı biber
    1 çay kaşığı karabiber
    1 tatlı kaşığı tuz

    2 su bardağı ince bulgurun üzerine 2 su bardağı sıcak suyu döküp, üstünü kapatıp, bulgurlar şişene kadar bekletiyoruz. arada karıştırın ki su gitmeyen yer kalmasın. ılık ya da soğukken diğer malzemeleri ekleyip minik toplar yapıyoruz. bu arada ben çok az kimyon da ekliyorum.
    sonra bir tencereye yağ, su ekliyoruz ve su kaynayınca köfteleri haşlıyoruz. yalnız burada dikkat edin çok haşlarsanız dağılır, az haşlarsanız sert olabilir.

    sosu:
    yarım su bardağı sıvı yağ
    tarifte 1 çorba kaşığı domates salçası, 2 çorba kaşığı biber salçası diyor fakat ben neredeyse tamamını domates salçası koyuyorum
    ezilmiş 3-4 diş sarımsak
    yarım demet maydanoz

    burada yağı kızdırıp içinde salçayı eziyoruz. bunu köftelerle karıştırdıktan sonra sarımsak ve maydanozu ekliyorum. özellikle maydanozun daha canlı durması için en son ekleyin.
    bu arada üstüne yoğurt dökenler de var ama öyle denemedim. bu yoğurtlusu. görüntüsü daha iyi de tadını bilemiyorum. yoğurda yeşillik karıştırılanı da varmış.

  • ''allah'a hamdolsun ki bu salgın günlerinde kongremiz lebaleb dolu. ''
    diyen birisinin yaptığı açıklamalardır.

  • her ne kadar spielberg bu kızı filme katarken gerçek bir karakterden esinlenmese de schindler's list gösterime girdiğinde roma ligocka adında bir kadın o tarihlerde toplama kampında olduğunu ve üzerinde de her zaman kırmızı bir manto bulunduğunu söylemiş, çeşitli tanıklarca da olay doğrulanınca the girl in the red coat: a memoir adlı kitabı yazmıştır. kitap türkçeye de çevrilmiş ve kirmizi mantolu küçük kiz adıyla altın yayınlarından çıkmıştır.

    kalbinde insanlık için yeterince yer olanlar hem kırmızı mantolu küçük kızlara hem filistinli ya da lübnanlı çocuklara üzülebilir. ne de olsa savaşları onlar çıkarmıyor.

    ne gavura kızar oruç bozarım ne de bu saatten sonra sağa sola gamalı haç çizer heil hitler diye bağırırım.

  • "benim soyumda aslan kaplan, seninkinde maymun var arkada$im.. herkes yerini bilsin lutfen" tavrinda, nev i $ahsina munhasir canli.

  • hem reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek adlarından söz ettirmeyi bilmişlerdir hem de "ama siz haklıydınız ve biz de patateslerimizi değiştirdik" diyerek samimiyet puanı toplamak istemişlerdir. reklamcılık başarısıdır.

  • kuzenim, 14 yaşındaki oğlunun facebook mesajlarına bakmaktadır. "yin yang, gel gel beraber okuyalım çok komik" çağrısıyla birlikte bu eşsiz günaha katılıyorum. yazışmalar muazzam.

    ilk mesajla birlikte her şey hızla gelişiyor..

    erkek: beni eklemişsin? tanışıyor muyuz?
    kız: ben sizin okuldan bilmem ne sınıfından bilmem kim. ben seni tanıyorum ama demek ki sen beni tanımıyorsun.

    araya birkaç kısa geyik serpiştirildikten sonra:

    erkek: çıkalım mı?
    kız: düşünmem lazım..
    1-2 dakika sonra kız: düşünüyorum...
    1-2 dakika sonra kız: tamam kabul ediyorum.
    erkek: oleyy. çok sevindim :)))

    5 dakika sonra erkek: aşkım?
    kız: aşkımmmm.

    yarım saat sonra erkek: o senin fotoğrafının altına yazıp duran lavuk kim?
    kız: salağın teki ya boşver. peşimde koşup duruyo. yüz vermiyorum. önemli biri değil, kafana takma.
    erkek: benim için önemli ama!..
    kız: ya boşver, yakında vazgeçer zaten.
    erkek: neyse ben onu hallederim en kısa zamanda..

  • türkiye'de bu vergilendirme sistemini kim belirliyorsa gerçekten çok zeki ve büyük adam. akla hayala gelmeyecek yerlerden yeni vergiler yaratıyorlar. helal olsun diyorum.

    mesela geçen ay kira vergi beyannamesi doldurdum. neyse yazdık oraya gelirler-giderler, kredi ödemeleri falan filan. en sonunda devletimiz hesabını kitabını yaptı ve bana evet bu yıl vergi ödemene gerek yok, çünkü giderin gelirinden daha fazla dedi. buraya kadar her şey normal. ama tabi ki olay burada bitmedi. en son ekranda ne göreyim olmayan verginin, damga vergisi olarak 89 lira ödemem gerekiyormuş. eee damga vergilik ne işlem yaptım ben, beyannameyi elektronik olarak doldurdum, devlet dairelerini meşgul de etmedim ki. verginin vergisini gördükte, olmayan verginin vergisi ne ayak??

  • doğru karardır. öncelikle yapacağın yoruma sokayım. bir kere işçi bu hareketiyle işverenin tüm güvenini ortadan kaldırmıştır, işveren böyle bir çalışanla çalışmamak istemekte haklıdır.

    verdiğin taksici örneğine ayrıca sokayım. bu kafa yapısıyla her türlü haksızlığı-hukuksuzluğu savunursun zaten. nasıl olsa "doğru" olmayan 8bin tane örnek bulabilirsin.

    son olarak da cehaletine sokayım. türkiye'de yıllardır çalışan insanlar bilir ki iş mahkemeleri büyük oranda işçi lehine sonuçlanır türkiyede ( evet enteresan ama istatistikler bu şekilde, neoliberal bilmemne hikayelerine girme). şirketler bundan dolayı iş genelde mahkemeye gitsin istemiyorlar.

    benim gibi emekçi yanlısı bir adama sinirle bu yorumu yazdırdığın için ayrıca sokayım senin tıynetine.