hesabın var mı? giriş yap

  • espri anlayışı olmayan, mutsuz halkımın bir ferdini çileden çıkartmış gelin. ulan orası cenaze evi ya da devlet dairesi değil, senin düğünün, nedir bu kadar kasıyorsun? sen de çal bir parça pastayı gelinin suratına, beraberce eğlenin gitsin. bu kendini çok ciddiye almalar yüzünden çekilmez, mutsuz bir millet olduk çıktık.

  • iclerinde bo$luk falan yoktur aksine ateistler muminlere gore daha doludur. cunku onlar hayatla ilgili sorularini basit cevaplara indirgeme luksune sahip degillerdir. haliyle varolu$ sebeplerini rasyonalize edemezler. her ortaya ciktiginda oldukten sonra yokolacagini bilmenin ya$amsal icguduleriyle carpi$masindan dogan depresif ruh halleriyle de mucadele etmek zorunda kalirlar.

    oysa ki din bizim varolu$sal kaygilarimizi ya$am dongumuzden soyutlayan bir ara bolmedir. hayatla ilgili cozemediginiz $ey mi var, atin dine, allah bilir. her sifat gibi etiketleme ve gutmeye kurban gitmedigi surece de guvenlidir.

    bizim toplum olarak dini sadece bu amacla kullanip, ickisiydi kumariydi karisiydi be$ vakit namaziydi pek takmiyor olmamizin sebebi de tek derdimizin aidiyetin yumu$ak pembe tasmasini takmak, ondaki huzurun bize yetiyor olmasidir.

    (bkz: ignorance is bliss)
    (bkz: hayati cozmek)

  • peşin edit: neden kıprıslı? çünkü yıllar önce, kıbrıs'ta, kıbrıslı birinden dinlemiştim.

    kıprıslı bir çift, hayvanat bahçesine gider. fıkra bu ya, bir tur rehberi eşliğinde sırasıyla hayvan kafeslerini gezerler. rehber hayvanat hakkında bilgi verir:

    - efendim aslanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek aslan dişilerle günde 3 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 20 dakika sürer.

    kadın dirseğiyle kocasını dürtükler:
    - be, gördün?
    adamcağız cevap veremez, boynunu büker.

    bir sonraki kafeste rehber anlatır yine;
    - kaplanlar şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek kaplan dişilerle günde 2 kez çiftleşir, her çiftleşme en az 15 dakika sürer.

    kadın yine kocasını dürtükler:
    - be, gördün?
    adamcağız yine boynu bükük.

    tur devam eder, rehber anlatır da anlatır; yılanlar 24 saat, sümüklü böcek 6 saat, tahta kuruları günde 200 defa, arjantin ördeğininki 40 cm derken kadın her seferinde kocasının dürter.
    koca perişan, geldiğine bin pişman.

    derken geyiklerin olduğu kafesin önüne gelirler, rehber:

    - geyikler şu kadar yıl yaşar, şunu şunu yerler, bunu içerler, dişileri şöyledir, erkekleri böyledir,... erkek geyiğin organı vücuduna oranla biraz kısadır, dişilerle ayda yılda bir kez çiftleşir, o da yaklaşık 2 dakika kadar sürer.

    adamın yüzü aydınlanır, ağzı kulaklarında, dirseğiyle karısını dürtükler:
    -be, gördün?

    karısı cevap verir:
    -boynuzları da gördün?

  • bir çok amerikan filminde defalarca tekrarlanarak insanlara "neden ben böyle yaşamıyorum" dedirten sahneler bütünüdür.

    koşarak basamaklardan inerken kravatımı bağlamaya çalışır, kocaman mutfakta hazırlanmış masadan yalnızca portakal suyundan bir yudum alıp "geç kaldım toplantım var " derken hanımdan küçük bir öpücük ile devasa bir arabaya atlar ve bahçedeki kapalı otoparktan sessiz, sedasız ama yemyeşil bir caddeye çıkıveririm... (kahretsin köpekle şakalaşmayı unuttum)

  • başlık:fakirliğin resmini çizdim beyler gelin

    1.ama telefonum olmadığı için fotoğrafını çekemedim beyler kusura bakmayın.

    2.@1 güldüm piç şuku

  • ilk kitaptan son kitaba, bir annenin sevgisiyle başlayıp, yine bir annenin sevgisiyle sona eren hikayenin kahramanı.

    her şey nasıl başlıyor? lily potter ile, onun sevgisiyle. o olmasa, voldemort ile harry'nin arasında durmasa sağ kalan çocuk da olmayacaktı, bizim ayıla bayıla okuduğumuz olaylar da.

    son kitaba gidelim. voldemort, harry'nin öldüğünü sandığında gerçeği öğrense, oracıkta harry'nin işini bitirirdi. ama narcissa, o çok değerli lorduna yalan söylüyor. çünkü oğlunun yanına, hogwarts'a girmesinin tek yolu bu. o anda galibiyet önemli değil, önemli olan tek şey oğluna kavuşabilmek.

    bu anneler çok farklı. lily potter ve narcissa malfoy. ak ile kara, gryffindor ile slytherin, harry ile draco kadar farklılar. farklı taraflarda savaşıyorlar. ama ikisinin de oğullarına duydukları sevgi, harry'nin hayatta kalmasını sağlıyor.

    yıllar sonra bile, böyle şeyleri hatırladıkça ya da fark ettikçe rowling'e olan saygım artıyor.

  • efes one love festivalinde, "eyüp sınırları içinde bira festivali" istemiyoruz diye ortalığı yıkan eyüplü kepazelerin çakallığıdır. bu namussuzlar alkol satışının yasak olduğu konser sırasında migrostan çalınmış sepetle kutusu 7,5 liradan bira satar. normal zamanda 5 tl olan otoparkındaki afişin 5 tl'lik bölümünü kesip 12 tl'lik yama ile millete çakar. semt sakinlerinin oluşturduğu organize ayakçı takımı konser akşamı sokak aralarına park eden insanları tehdit ederek 5'er tl toplar. dükkanının leş tuvaletini "tuvalet 1 tl" diye kocaman kartona yazıp sıra bekleyen insanlardan nemalanır ve daha bir sürü şey. saymayacağım hava güzel, kadıköye gitmek lazım.

    ha bu arada sorsan hepsi müslümandır, kutsal ilçelerinde alkol içilsin istemez bu bok kokan yerlerin sakinleri.

  • hakkında çekilen belgeselde aslında büyük kısmı açığa çıkarılmış gizemli vaka. uzaylı muzaylı yok kardeşlerim. anladığım kadarı ile mantığa en uyanı yazalım:

    şimdi 9 dağcı gece çadırlarında uyurken havadan bir şey düşüyor. bu rusların silah denemesi olabilir ya da bir silahtan düşmüş büyük radyoaktif bir madde olabilir.

    bu silah ya da madde bir mini çığ , kar kütlesinden kayma gibi bir şey yapıyor ve çadır bir ağırlığın etkisi altında kalıyor. dağcılar önce yatış pozisyonlarına göre yaralanıyor. yani sırt üstü yatan kadın dağcının her iki kaburgası kırılırken yan yatan dağcının sadece tek taraflı kaburgası kırılıyor. insan üşürken çok deli pozisyonda yatabileceği için başka bir dağcı boyun muhtemelen çok kıvrık yatıyor ve kafa bölgesinden yaralanıyor.

    bu patlama anında dağcılarda bence tam değil ama kısmi etrafı flu görecek bir körlük oluşuyor tam ayrıntıları göremiyorlar .ama bu çadırın içinde mi oluşuyor dışarı çıktıkları zaman mı oluşuyor bana göre ortada .bu da radyoaktif bir madde. o nedenle de giysilerinde daha sonra radyasyon bulunuyor.

    o anda çadırdan çıkmak için iki sağlam dağcı çadırı içeriden yırtmaya ve dışarı çıkmaya karar veriyor. o nedenle de giysilerine ulaşamadan dışarı fırlıyorlar.

    gözleri tam görmediği için o sırada arkadaşlarının ölü olup olmadıklarını bilmiyorlar. yaralarını tam göremedikleri için kaç insan varsa tekrar çığ ya da neyse tekrar olur diyerek hepsini olabildiğince uzağa taşımaya çalışıyorlar. bu uzaklık neden 1.5 km neden 300 metre değil ? bana göre koku, körlük, belki bir tenlerinde , ki cesetlerde turuncu lekelerden bahsediliyor ,yanma nedeni ile bu etkinin geçeceği en uzak noktaya gitmeye çalışıyorlar.

    bu sırada da sağlam dağcıların seyahatin başlarında metrelerce karda daha hızlı hareket edebilmek için kullandıkları ,günlüklerine de yazdıkları başka bir taktiği kullanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. daha önce çantasız bir dağcı önden gidip yolu açıyor . daha sonra geri dönerek çantaları yüklenip ilerliyorlar. bu durumda dağcı çantasız bir şekilde önden gittiği için daha hızlı hareket ediyor ve ekibin hepsi çantalarla yorulacağına bir kişi çantasız hem daha az yoruluyor hem de yolu daha hızlı açıyor.

    en ağır yaralıları ya da ölüleri ,çünkü gözleri çok iyi görmüyor ,en uzağa taşımak için de bu taktiği kullanıyorlar. muhtemelen iki kişi dondurucu soğukta olabildiğince yol açıp geri dönüyor sonra yaralıları bir yere kadar taşıyorlar o da sedir ağacının orası. oradan başka ekip devam ediyor. sonra o ekipte sedir ağacının oraya geri dönüyor. o tipi ve kar altında sedir ağacı bir nirengi noktası oluyor.

    böyle böyle en ağır yaralıları çadırdan 1.5 km öteye taşımayı başarıyorlar. fakat bu arada aşırı soğuk ve iyi görmeyen gözler nedeni ile yaş ağaç dallarını yakıp ısınmaya çalışan, gözleri nedeni ile kuru dalları bulamadılar , iki dağcı ateşin başında donarak ölüyor. diğer dağcılar da belki çadırdan birşeyler alıp yaralıların yanına dönmeye çalışırken soğukta donarak ölüyor .

    özetle cesetlerin bulunma aralıklarını düşünürsek bence çadıra en yakın dağcı en sağlam dağcı. o son ana kadar kendilerini kurtarmaya çalışıyor. çadırdan uzaklaştıkça da hayatta kalma ihtimali giderek azalan belki de ölmüş olan dağcılara doğru ulaşıyoruz. ve en uzaktaki dağcılar ya zaten ölüydü ya da orada son nefeslerini verdiler.

    kopuk dil bana göre sadece bir kar faresi işi bile olabilir. o da neden bu kadar dikkat çekti çünkü işin içinde bir de rus istihbaratı var. kgb' nin bu olayla bu kadar çok ilgilenmesinin nedeni de işte o gökten düşen cisim. muhtelemen devlet sırrı olduğu için açığa çıkmasından korkuyorlar. ve olayın uzun süre gizemini korumasına neden oluyorlar.

    zaten bir yerde açığa çıkmamış bir olay varsa emin olun onun arkasından devletler , ajanlar , istihbaratlar çıkar. bu olay da ne yazık ki bunlardan biri.