hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi bugünlerde "kriz yönetimi" moduna geçmiş olduğundan hakkındaki "psikolog olma, psikoloji lisans/yüksek lisans/doktora derecesine sahip olma" ve "boğaziçi psikoloji" bağlantıları hakkında geçmişte durum neymiş, şimdi azra hanım durumu nasıl savunuyor sıralamak isterim.

    elde iki tür kanıt var: birincisi azra hanım'ın bizzat ağzından ya da klavyesinden çıkanlar, ikincisi ise kendi beyanı olmayan ama istese müdahele edip düzelttirebileceği durumlar. ikincisi önemli, çünkü sanırım konunun gündeme gelmesine sebep olan habertürk yayınında hakkında kullanılan psikolog sıfatı için "ben psikoloğum demedim, öyle yazmışlar" savunması gündemde.

    - kronolojik açıdan ilk bilgi ekşisözlük'den gelsin:
    (bkz: #45758450)
    kendisi ile ilgili ilk ekşisözlük entry'sinde, "boğaziçi üniversitesi klinik psikoloji master programına katılmıştır" yazılmış. entry'i 2014 yılında yazan yazar makarnacanavarı da bunu zaten o dönem internetteki bilgilerden aldığını söylüyor. o sıralarda çok da meşhur olmayan azra hanım'ın biyografik bilgilerini internet kaynaklarına kendisi veya ekibi dışında biri kasıtlı olarak yanlış vermediyse, o dönem için azra kohen boğaziçi psikoloji master programına "katıldığı" bilgisini kabullenmiş görünüyor. burada "katılmak" tabirine de dikkat çekelim, zira genelde "katılmak", "bulunmak", "bazı dersler almak" , "programa devam etmek" gibi tabirler bu süreçte çok karşımıza çıkıyor. asla "mezun olmak", ya da "bitirmek" denmiyor. böylece hareket alanı geniş tutuluyor.

    - ikinci olarak 2015 yılında ayşe arman ile yapılan röportaj var. röportajın girişinde ayşe arman kendisi için "yetmemiş, boğaziçi üniversitesi’nde çeşitli programlara katılmış. şimdi de liverpool üniversitesi’nde davranış bilimleri üzerine uzmanlık eğitimine devam ediyor." demiş. röportajın sonunda da, bu sefer azra hanım kendi ağzından "ben liverpool üniversitesi’nin biyopsikososyal ekolünden geliyorum." diyor. bugün liverpool üniversitesi web sitesinde adı bile bulunamayan, zamanında da en iyi ihtimalle bir online eğitim programı olan bu eğitim, az buz değil azra hanım'a göre psikolojide bir ekolün bile temsilciliği iddiasında olabilecek kadar ciddi.

    bu röportajda boğaziçi üniversitesi iddiası ayşe arman üzerinden devam ediyor, ancak psikoloji bölümü ya da master lafı geçmiyor. bunlar azra hanım'ın ağzından verilmemiş ama kendisi ile yapılan bir röportajda herhalde hakkında kendisinden onay alınmayan hatalı bir bilgi verilmiş olması zor. ek olarak liverpool üniversitesi'ndeki eğitimin ne olduğu da muallak. ayşe arman buna davranış bilimleri uzmanlık eğitimi diyor. azra hanım ise söz konusu üniversitede aldığı eğitimin "biyopsikososyal" ekolün etkisinde kaldığını ifade ediyor. ancak buna ne psikoloji master'ı ne de doktorası diyor.

    - daha sonra ise gözüme 29 mayıs 2019 tarihinde atılan bazı tweet'ler çarptı:

    https://twitter.com/…tatus/1133785704968925186?s=20

    burada kendi "ağzından" açıkça "bir psikolog olarak(...)'a sormak istediğim sorular" ifadesi çıkmış. yani açıkça psikolog olduğu iddiasını ortaya koymuş.

    https://twitter.com/…hfi/status/1133812449801588736

    burada ise kendisini muhtemelen"psikoloji mezunu musunuz" diye eleştiren bir kullanıcıya karışık bir cevap veriyor. öncelikle liverpool'daki programı hala okuyor mu yoksa bitirdi mi net değil. sonra da "psikolog olmak için psikoloji okuyup üzerine master yapmanız yeter, ama ben doktora yapıyorum" iddiasında bulunuyor.

    https://twitter.com/…hfi/status/1133809922506993664

    sonra da muhtemelen kendisine destek çıkan bir kullanıcıya cevaben "sadece türkiye’de değil tüm dünyada psikologluk yapabileceğim bir eğitimim var liverpool üniversitesinden" diyerek psikolog olduğu iddiasını bir kez daha tekrarlıyor. gene liverpool üniversitesi'nde okuduğu programın adı, derecenin ne olduğu ve mezun mu yoksa öğrenci mi olduğu net değil.

    bu tweet silsilesine dün denk geldiğimde kendisince atılmış bir tweet daha vardı ama maalesef bugün silinmiş. kelimesi kelimesine hatırlayamayacağım ama birisine cevaben "boğaziçi mezunu değilim, sadece bazı derslerimi orada aldım" gibi bir ifade vardı diye hatırlıyorum. ancak boğaziçi üniversitesi psikoloji bölüm başkanının "azra kohen'in bölümümüzde resmi hiçbir öğrenciliği olmamıştır" açıklaması sonrası sanırım bu tweet artık savunulamaz olmuş.

    - buna ek olarak link vermeyeceğim ama katıldığı birden çok sosyal medya ve ana akım tv programında görüntüsünün altına "psikolog/yazar" ibaresi konduğu örnekler var. bir kere olsa yayıncının hatası dersiniz ama birden çok örnek, ve azra hanım tarafından hiç düzeltme çabası olmayınca burada kendi sorumluluğu da var diye düşünmemek imkansız.

    ilginç olan azra hanım olaylar üzerine "bir konuda uzman olmayan o konuda konuşamaz mı?" içerikli bir yazı yayınlayarak kendince konuyu çarpıtmaya çalıştı. ancak bu düşüncede olan bir kişi, uzun yıllarca kendi görüşlerine anlaşılan ek bir saygınlık kazandırmak için henüz kanıtı ortaya konamamış bir "psikoloji mezunu/psikolog" ünvanından faydalanmaya çalışmış. üstelik üzerinde fikir yürüttüğü konuların önemli bir kısmı psikolojinin alanı bile değilken...

    son sorum da dikkat çekmeyen bir konuda: azra hanım hakkında internetteki hemen hemen her kaynakta "iyi derecede italyanca biliyor" yazıyor. kendi ağzından bu iddiayı duymadım ama eğer doğruysa, ben eğitim hayatında ne bir italya macerası, ne de italyanca bir eğitim programı gördüm. bir dönem kanada, bir dönem de ingiltere var. kursa gitmiş olabilir mi acaba diye merak ettim.

    edit: bu entry'de bahsettiğim ancak silindiğini farkettiğim tweet'in google cache sayesinde screenshot'ını buldum. benim farkettiğim, 29 mayıs 2019'da atılan bu tweet 7 nisan 2020'de silinmiş.

    https://eksiup.com/p/dk368460dujt

    burada açıkça "boğaziçi üniversitesi'nde bazı dersler aldım" diyor. oysa adil sarıbay, "bölümümüzde hiç bir zaman resmi öğrenciliği olmamıştır" diyor. yani mezun değildir demiyor, hiç bir zaman burada öğrenci olmadı diyor. zaten tweet'in silinmiş olması da bir tutarsızlık oluşturduğunun sanırım kabulü.

  • oha reklam gordum de boylesine flood reklami ilk kez goruyorum ekside. yakisir benim eksime yakisir benim tosunuma ooooh.

  • böyle kurumsal şirketlerde bu işin çözümü basit. gerekli mercilere şikayette bulunun, olayın kamera görüntüleri vs. zaten mevcuttur. bu tarz kurumlar özellikle müşteri ilişkilerine önem vermek zorunda. aptal müdürenin gerekli cezayı alması, belki işine son verilmesi çok olası.

  • türk halkının telefon kılıfı, ekran koruyucu, v.b. ürünleri 1 dolardan aşağıya hatta çoğu zaman 50 centten aşağıya aldığı yıllardı. sonra berat albayrak içinde ne olursa olsun gümrükten geçen her kargoya vergi koydu. türk halkı şimdi de o 1 dolarlık telefon kılıflarını kullanıyor ama artık 3-5 liraya doğrudan çin'den alamıyor, aynı ürüne 100 lira vererek aradaki ithalatçı firmayı zengin ediyor.

  • yurtiçi kargo için değişen bir şey olmaz.drone şubede kaldırılır indirilir müşteriye de geldik evde yoktunuz diye mesaj atılır.

  • okul yıllarında hiçbirşey beni matematik dersleri kadar sıkmayı başaramadı. bu matematikle değil, tamamen öğretmenimizin yaklaşımıyla ilgili bir durumdu. kendisi yaşamı normal hayat ve matematik hayatı olarak ikiye ayırmış olan bir kişilikti. derste kımıldamanıza bile izin vermezdi. yere düşen kaleminizi eğilip alamazdınız mesela. öyle yani.
    herneyse benim sıra altından kitap okuma, yanımdakilerle konuşma, yazışma ve hatta camdan dışarıyı izleme girişimlerimin hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. atatürkün gençliğe hitabesinde ve istiklal marşımızda kaç harf olduğunu sayalı 2 hafta kadar oluyordu. sınıfımızın zemini enine 84 boyuna 132 parça taştan oluşuyordu. ben dakikada 14 kez nefes alıyor ortalama 18 kez göz kırpıyordum. deli pösteki sayar gibi lafı benim için artık sadece pösteki sayar gibi şekline dönüşmüştü. hiç işinize yaramayacak şeyleri saymak delilik değildi, aksine akıl sağlığınızı koruyan uykunuzu kaçırıp zihninizi dinç tutan yararlı bir aktiviteydi ama sınıfta sayılabilecek şeylerin sayısı giderek azalıyordu. günlerden bir gün bir harita method yaprağında kaç kare var sorusu zihnimde bu yapraktan kaç adet kağıt gemi yapılabilir şekline dönüştü. evet işte aylardır aradığım, ihtiyacım olan şey buydu... origami.
    ilk denemeler tabi ki başarısızlıkla sonuçlandı. sevgili öğretmenim uzunluğu 5 cmyi geçen her gemiyi fark ediyor, yapım işlemi tamamlanır tamamlanmaz kaçak mal taşıyan bir gemi tespit etmiş sahil güvenlik botu gibi yanıma yanaşıyor ve el emeği göz nuru eserlerime el koyuyordu. daha küçük gemiler yapılmalıydı evet daha küçük, çok daha küçük. sene sonuna doğru kareli defterin bir karesinden gemi yapabilir hale gelmiştim. bu gemiler büyükleri kadar rahat tanımlanamıyor, öğretmenimin radarında tespit edilse bile ne oldukları çıkarılamadığından büyük bir tehlike atlatılmıyordu. sene sonunda matematikten geçmiş, akıl sağlığımı korumuş ve final sınavının soru kağıdından yapılma 286 parçalık bir filoyu matematik öğretmenime hediye etmiştim.
    öğretmenleri seviniz arkadaşlar. onlar içinizdeki yaratıcılığın aynasıdır.

  • --- spoiler ---

    - sıdıka, yavrucum... annesinin bi tanesi, bıcırık kızım benim...
    - aman allahım, bana iyi davranılıyo... hayırdır... ettiğim dualar, yağmur dualarıyla birlikte işleme kondu heralde... şükür, bugünleri gösterene...
    - niyeymiş kız! daha geçen gün ben sana bi kere daha ''bıcırık'' dedim...
    - geçen gün dediğin beş ay oluyo... bi kere de 1991'de babam sarhoşken saçımı okşayıp ''boncuk gözlü kızım'' dediydi... sonra 1992 temmuzunda abim beni bi sevgi gösterisi sırasında sırtına almaya kalkışmıştı... düşürünce bileğim burkuldu ama olsun... özetle, günlüğümdeki kayıtlara göre toplam üç kere sevildim şimdiye kadar... bi bu son ''bıcırık'', etti dört...
    - en aşşa yedi sekiz vardır, sen hatırlamıyosun... ilk çişini söölediğinde baban sana ''afferin benim düğme burunlu kızıma'' demişti mesela... hatta hiç unutmam, abin seni kıskanıp akşama kadar ''benim de çişim vaar'' diye bağırdı... sonra baban kızdı, abine iki tane vurup kömürlüğe kitlediydi... abin kömürlüğün camından atlayıp kütahya'ya kaçtı, benim tansiyonum 22'ye çıktı... abini bi hafta sonra bulabildik. 14 yaşına kadar da yatağa işedi...
    - ay yeter anlatma anne, bilsem söölemezdim çişimi... ne o, babam bana sevgi gösterisinde bulunmuş, nerdeyse aile faciası be! hay düğme burnum kopaymış...
    - elleme burnuna! anneyle konuşurken burunla oynanmaz...
    - hay ağzına sağlık annee; azarla azarla... oh be rahatladım... ne o ööle ''bıcırık'' filan... nerdeyse ruh sağlığım bozuluyodu... insan öz kızını aniden sever mi?

    --- spoiler ---

  • 1980li yılların sonlarında indie camiasında daha önce görülmedik tipte müzisyenler ortaya çıkıyordu. new musical express* adlı ingiliz müzik dergisi bunları "sahnede kazık gibi durup ya yere ya da pedallarına bakan indie gitaristleri" olmalarından ötürü shoegazers olarak etiketlemişti. görüldüğü gibi bu terim aslında bu gitaristleri aşağılamak amacıyla uydurulmuştu. eleştirilerdeki odak nokta "showman"liğin eksikliğiydi. müziklerini icra ederken seyircilerle sıfır temas kuran bu kişiler özellikle 80lerde iyice ayyuka çıkan müzikte içerikten önce görünüme, içindeki yemekten çok tabağın süsüne önem verme modasının tam da karşısında duruyorlardı. shoegazerlar indie hareketin müzik alanındaki felsefesini gerçekleştirmeye en yakın kişilerdi belki de. çünkü indie olmanın bir şartı da -belki de en önemlisi- şovdan uzak durmaktı. velhasıl nme gibi popüler müziğin yılmaz bekçisi dergilerin yakıştırdığı shoegazer terimi adeta kendilerinin ayağına dolandı, belki o gün değil ama bu janrın önemli grupları kendilerinden sonra gelen pek çok grubu etkiledi.

    (bkz: #43016939)

  • berberlik bir meslektir, dolayısıyla bir meslek erbabından bahsederken ilkokul mezunu diye aşağılamak anlamsızdır zira o kişinin meziyeti berber olmaktır, akademik başarı değil. bununla birlikte berber dükkân işletir, kira öder, vergi öder, işçi çalıştırır ve bir hizmet sağlar. bu hizmetin karşılığında aylık on bin lira da kazanabilir yüz bin lira da. ilkokul mezunu diye aşağıladığınız bu insanın geliri size dert olduysa demek ki sizin eğitim ve meslek seçimleriniz hatalı olmuş.

  • en yakın rakibinden sadece bir kaç cm² daha büyüktür.

    edit: sözlüğün 28 milyonuncu entry'sinin bu olması gerçekten çok vahim oldu :/ bilsem şiir falan yazardım.

    edit 2: yozgat'taki dayıma selam gönderiyorum.