hesabın var mı? giriş yap

  • "abd'de ortaya çıkan belgelerle, şeker şirketlerinin 1960'larda bilim adamlarına para ödeyerek kalp hastalıklarında “doymuş yağları” günah keçisi yaptığını gösterdi."
    evvela dr. özgür şamilgil'in cnn türk kanalına verdiği röportajı izleyelim.
    https://www.florence.com.tr/…uclu-dr-ozgur-samilgil

    yine amerika ve yine maddi çıkarlar uğruna aldatıcı ve yanıltıcı sağlık bilgileri.
    gıdalar içerisinde bulunan şeker kalp hastalıklarını ve kanseri tetiklemekte.
    senelerce aksi yönde yayınlanan bilimsel makaleler, söylemler para karşılığı yazdırılmış ve bu strateji uzun süre devam etmiş. şimdi 3-5 kişi ve en çok amerika para kazanacak diye milyonlarca belki milyarlarca insanın senelerce zehirlenmesi ve bunu bilimsel makaleler ile "zararsız" olarak lanse etmeler doğru mu?! değil ama işin içinde amerika var yine.

    1- kola ve benzer asitli içeceklerden uzak durun.
    2- endüstriyel olarak üretile tatlı gıdalardan uzak durun.
    3- her türlü kimyasal şeker karışımından uzak durun.
    4- çaya kahveye şeker atıp, yanında 2 porsiyon baklava tüketmeyin.

    biliyorum bu gibi gıdalardan siz uzak duramayacak kadar alıştınız, en azından küçüklerden bunları büyüyene kadar uzak tutun.

    edit:
    mevzu tıbbi bilgi veya bilimsel yaklaşım değil. amerika benzer yalanı zamanında fosil yakıtlar ve sigara üstünden de yapmıştı.
    yani demem o ki siz siz olun amerika bir şeyi onayladı diye hemen atlamayın.

  • ''allah'a hamdolsun ki bu salgın günlerinde kongremiz lebaleb dolu. ''
    diyen birisinin yaptığı açıklamalardır.

  • bir arkadaşım bu durumu bildiğinden aynı yüzüğün pahalı olanıyla ucuz olanını yaptırıp, gerçeğini veriyor kıza. 1 ay falan sonra versene yüzüğü bir bakayım deyip ucuzuyla değiştirmiş el çabukluğuyla. kız hala pahalı olanı taktığını sanıyormuş. kızlar ayık olun azucuk la.

  • link
    görsel: https://ibb.co/tbcdsz1
    görsel2: https://ibb.co/cwwn1w7

    'made in turkey' yazan hiçbir ürünü ülkeye sokmama kararı almışlar...

    ee ne oldu arap kardeşliği, ne oldu arap ortaklığı? başta istanbul olmak üzere birçok ilde arap yatırımcılara güvenen hükümet yine mi kandırıldı?
    birkaç gün önce afişlerle suudi arabistan'ın milli gününü kutluyorduk, ne oldu da ambargo yedik?
    arap yarım adasında bir dostumuz katar kaldı sanırım, o da bir iki yıla kazık atar kandırır bizi.
    siz bu kafayla ülke yönetmeye devam edin, bu şekilde ne döviz düşer ne de bu ülkeye refah gelir. bütün yabancı yatırımcılar tek tek çekiliyor ülkeden.
    b*kumuzda boğuluyoruz, az kaldı...

  • her şey bir friendfeed iletisi ile başladı. ne kadar dalga ne kadar gerçek olduğu bilinmez, birisi sözlükte yazılanlardan dolayı iki polisin kapısına dayandığını iddia ediyordu. önce olayın doğrulanmasına çalışıldı. evet olay doğruydu. sonra olayın niteliği anlaşılmaya çalışıldı. klasik olarak dini değerlere hakaret prim yapar mı hocu olayıydı. buraya kadar olay bilindik bir türkiye hikayesiydi, ekşi sözlük hikayesi değildi.

    sonuçta buraya üye olan herkes, asgari olarak okuma yazma biliyor demekti. yazdıklarından dolayı dava konusu olabileceğini ve sözlüğün kendisini legal planda savunmayacağını da biliyor olması gerekti. malum hukuk ilkesi yasayı bilmek mazeret sayılmaz ve bu bir ekşi sözlük yasasıydı. bireysel bir ihbar ve bununla bireysel olarak mücadele etmesi gereken yazarlar vardı.

    burada tek bir gariplik vardı. savcılık entryi silin dediğinde, yazara danışmadan kendi hukuk gücüne güvenerek hayır çekmeyi bilen site yönetimi, yazarın soruşturma konusu olmasında bahis görmezken, hatta reklamım olcak hafız diye avuç kaşırken, iş o yazara durumu bildirmeye gelince kanun boyle yalanına sığınıyordu.

    zaman geçtikçe hikaye garipleşmeye başladı. çünkü bireysel bir şikayet değil belli bir başlıkta yazan yazarlara toplu bir saldırı vardı. sözlük yazarlarının hiçbir haberi olmaksızın sadece sözlük yönetiminin bilgisi dahilinde, bu işlerdeki inatçılığıyla meşhur biri tek tek ihbarda bulunmuştu. yani olay yazan yazarların bireysel sorumluluğu değil sözlüğün kendisiydi. ama karşı taraf kurnazca davranarak sözlüğe yönelmiyor, yazarlar üzerinden dolanıyordu. ki sözlüğe yönelmesi halinde leoparı karşısına alacaktı. malum leopar ve zebra ekmek kapılarına yönelik en küçük bir riskte hemen ayaklanıveriyorlardı.

    aynı adresden aynı anda 100 istem gelse ddos saldırısı var diye alarma geçen sözlük yönetimi, aynı adresten peş peşe yazarlarına yönelen bu saldırının, bireysel olarak yazarlarına değil bizatihi kendi varlığına yöneldiğini görmüyor, görmek istemiyor ve hala aynı kavalı üflemeye devam ediyordu. hatta daha da korkakcası bunu o yazarlardan saklıyordu. çünkü o yazarlardan hiçbiri arkadaşları, eşi dostu filan değildi. öyle olsa malum alttan haber uçururlardı yoksa canım. onun yerine her zaman yaptıklarını yapıp peşlerine bir sürü fare takılmasını sağlayacak kaval nağmelerini üflemeye devam ediyorlardı.

    şimdi sayısı bilinmeyen, sözlük yönetimince yasalar böyle bahanesi ile kendilerine haber bile verilmeyen sözlük yazarları haklarındaki ihbara istinaden yapılacak işlemi bekliyor veya beklemiyor. sözlük yönetimi bu yol bir kere açıldığında ve duyulduğunda sözlüğün ağzına sıçılacağını anlamıyor bile. tek bildiğimiz aralarında ssg, kanzuk veya onların sevdiği birilerinin, yani yasaların işlemez hale gelmesini sağlayacak birilerinin olmadığı. ha leopar. onun başlığına yakında sakallı bir abi şu bakınızı verecek:

    (bkz: kuyruğunu tutmadan leopar böyle sikilir)

    benim onbinlerce sıradan sözlük yazarından biri olarak bu hikayeden kendi payıma çıkardığım şu: allahı kitabı tık olan ve kendilerini asgari esnaf ahlakından bile azade kıldıklarını cümle aleme ilan edenlerin tek bir fazla tık elde etmesini bile engellemek. olur ya tesadüfen biri bir konuda gugılda sörç yaparken entarime rastlar da siteyi tıklar diye silerim entarilerimi, canım yazmak isteyince yazarım, eğlenmek isteyince eğlenirim, sıfır katkı maksimum keyif. tıpkı as you like it.

  • bir suru kotu yanina ragmen abd'de yasamaktan tam da bu tip sacmaliklarin olmamasi yuzunden memnunum:

    -federal hukumetin resmi dili yok. her donem bunu teklif eder bazi muhafazakarlar, her sene de yenilirler. yani otobuse atlayip meclis binasina gitsem -ki kafama gore gidebilirim turkiye'dekinin aksine- , ispanyolca sarkilar esliginde tango yaparak kursuye ciksam, oradan da farsca bir metin okusam suc islemis olmam. yaptim oradan biliyorum.

    -50 eyalet icinde 27'sinin resmi dili var. bazisi cok dilli, bazisi salt ingilizce. ama onlarda dahi mahkemeler sizi o dili bilmiyorsunuz diye kapidisari etmezler, gerekirse vizigotca tercuman bulmak zorundadirlar (germen dili oldugundan alman'in tekini bulup getiriyorlar cogu zaman yuttururuz diye ama o kadar kusur kadi kizinda da bulunur, sonucta burasi bir isvec degil)

    -anayasada degistirilmesi teklif dahi edilemez seyler yok. ifade ozgurlugu adi altinda teklifini edersin, sonra ayarini yer oturursun.

    -eger bir kanun anayasaya aykiriysa dahi, askeriye basin bildirisi yapmaz. zira askerin isi ne anayasayi fiilen korumak/yorumlamaktir (bu is icin supreme court var) ne de anayasa hakkinda resmi aciklamalarda bulunmak (bu is icin asker disinda herkes var, baskandan tut sivil toplum orgutlerine, talk show'culardan senatorlere kadar herkes). onun yerine askerin isi ride of the valkyries esliginde baska ulkeleri bombalamaktir (..oylar gelsin artik)

    -kimse genelkurmay baskaninin * ismini cismini bilmez. kendisi bile bilmez. savaslari zaten robotlar yaptiklarindan komuta kademesinin onemi yok. ben de demin wikipedia'dan baktim, meger bir oncekisi benmisim. vatandas bile degilim halbuki. oyle esitlikci bir yer burasi. ama bir isvec degil.

    -bizim genelkurmay diyor ki "dil birliğinin olmaması durumunda bunun sonuçlarının neler olacağı, tarihteki birçok acı örnekleriyle gözler önündedir". dil, din, irk, renk birligi olmayan amerika'nin icler acisi hali ortada: 220 senedir askeri darbe olmuyor, 150 senedir ic savas cikmiyor. adamlar sikintidan gidip baska ulkelerde ic savas ve darbe yapiyorlar (ti pi tissss..anti-amerikan populizminin fazlasindan zarar gelmez)

    -amerika'da kizlar teklif etmiyor, evet diyecegini varsayip direkt saldiriyorlar. asker birsey demiyor.

    simdi biz, sivil konularda, bir amerika olmadigimiz icin mi askeriyeye muhtaciz, askeriyeye muhtac olageldigimiz, muhtac birakildigimiz icin mi bir amerika olamiyoruz? daha muhimi amerikalilar biraz zayiflarlarsa bir isvec olabilirler mi en sonunda?

  • müthiş bir ayardır, şöyle ki;

    f.g. bir gün sohbet ederken ateist genç bir anda sohbetin ortasında ayağa kalkar ve "allah yoktur, bunu şimdi size kanıtlayacağım" der.

    genç - eğer tanrı varsa kötüdür, tanrı yaratılmış herşeyi yaratan mıdır? eğer tanrı herşeyi yaratmışsa kötülüğü de yaratmıştır bu da demek oluyor ki tanrı kötüdür.

    f.g - bakar mısın genç, soğuk gerçekte var mıdır?

    genç - bu nasıl bir soru böyle? elbette vardır, sen hiç soğukta bulundun mu?

    f.g. - hayır, aslında soğuk diye birşey yoktur genç. gerçekte soğuğu bize düşündüren şey ısının yokluğudur. peki genç, gerçekte karanlık var mıdır?

    genç - elbette vardır.

    f.g. - hayır, karanlık da gerçek de var olmayan bir kavramdır. karanlık aslında ışığın yokluğudur. ışık, üzerinde çalışabileceğimiz bir konu, ama karanlık değil. kötülük yoktur, tıpkı soğuk ve karanlığın olmadığı gibi. allah kötülüğü yaratmadı. kötülük sadece bir insanın kalbinde allah sevgisi olmadan gerçekleştirdiği şeylerden ibarettir.

    genç o dakika fizikçi olmaya karar vermiş. kuantum fiziği okuyup amerika'ya yerleşmiş, mis gibi para yapıyormuş şu an.

  • bu adamlar o kadar teknolojik uzay gemisi yapmislar hala bi otobus gibi tutma yeri koymamislar, bi torpil yiyince cikan sarsilmada hoop diye cihazlara tutunuyolar, bigun biri kiracak navigasyon kolunu, kalacaklar uzayin ortasinda dimdizlak

  • ahmet nur çebi'ye en büyük tepkiyi zaten beşiktaş taraftarları koydu. şu an bu konuların konuşulması gerçekten utanç verici. rica ediyorum başkanın yakınlarındaki kişiler biraz sustursun başkanı. ekstra puan verilecekse de verilir, şu an zamanı değil bunların.