hesabın var mı? giriş yap

  • kamu ekonomisi adli bir dersin vizesinde,hoca 5 adet soru ve bunlarin her birinin altinda "a, b, c, d, e" siklari bulunan, yaklasik 25 soruya tekabul eden kol gibi bir klasik sinav yapmistir.(sinav ingilizcedir.) sorularin coklugundan ziyade muhteviyati daha da elem vericidir. fakat sinavin asagi yukari 15. dakikasinda siniftan gule oynaya cikan bir ogrenci, yaptigi beyanatlarda cok kolay bir sinav gecirdigini, butun sorulari da yaptigini deklare etmistir. sinifin geriye kalan tum ogrencileri biraz imrenerek biraz da hasetle bahsi gecen ogrenciye bakadururken, sinav sonuclarinin aciklanmasiyla olay apayri bir boyut kazanmistir. sinav panosunda "0" notunu goren ogrenci itiraz dilekcesi yazmaya niyetlenip, bir de ustune ustluk "ne guluyonuz lan. bir yanlislik var. 100 koyunca o zaman gorucem halinizi" gibi savunma stratejileri hazirlamaya calissa da daha elindeki dilekceyi not islerine ulastiramadan, ders hocasinin yaptigi "kim o sinavi test zannedip, soru siklarinin uzerini isaretleyip, bir de sinav kagidinin altina "cok tesekkur ederim hocam. bir de herkes sizin icin cok zor bir hoca diyordu" diyen sapsal?" sorusunu duymus olacak ki, hatri sayilir bir sure fakulte cevresinde gorulmemistir.
    (bkz: kafa izni)

  • antrenman öncesi beslenmenin amacı kas ve karaciğerdeki glikojen depolarımızı doldurmaktır.
    antrenman sırasında metabolizmamız karaciğer ve kaslardaki glikojen depolarını yıkarak oradaki glikozu enerjiye çevirir.
    beyin, sinir sistemi ve kaslarımızın enerji üretmek için tercih ettiği kaynak karbonhidratlardır.

    evrimsel süreçte kıtlık dönemlerinde karbonhidrat bulamayan insan metabolizması enerji ihtiyacını karşılayabilmek ve hayatın devamını sağlayabilmek için yağlar ve proteinleri de enerji olarak kullanmayı öğrenmiştir.
    ama bunu öğrenmesi karbonhidrat yemeyelim anlamına gelmez. gördüğünüz gibi kıtlık dönemleri, olağanüstü haller için bunu öğrenmiştir.
    metabolizmanın karbonhidrat olmadan enerji üretmesi demek karbonhidrat yemeyelim anlamına gelmez çünkü beynimiz, sinir sistemimiz ve kaslarımızın enerji üretmek için başvurduğu ana kaynak, kullanmak istediği kaynak karbonhidratlardır.

    antrenman öncesi sindirim sürelerini de dikkate aldığımızdan 2-3 saat önce karbonhidrat ağırlıklı bir yemek yemeliyiz.
    hatta antrenmandan önceki akşam yediğiniz yemek yarın ki antrenmanda antrenman öncesi yediğiniz yemekten daha iyi etki görmenizi bile sağlayacaktır işin içine sindirim süresi girdiği için.
    antrenmandan önceki akşam yediğiniz yemek yarın ki antrenmanda göstereceğiniz performansa etki edecektir.
    antrenmanda yüksek performans göstermek için tempoyu, yoğunluğu arttırmak istersek metabolizmamız büyük oranda karbonhidratların enerjisine ihtiyaç duyacak.
    örneğin %80 karbonhidrat, %20 yağlardan enerji ihtiyacını karşılamaya çalışacaktır nabzımızın, yoğunluğun ve temponun arttığı bir antrenmanda.

    antrenmandan önce yediğimiz yemek protein ve yağ içeriyorsa sindirim süresi artacağından yediğimiz yemeğin zamanlamasına dikkat etmeliyiz.
    eğer antrenmana 30 dk gibi bir süre kalmış ve antrenman öncesi bir öğün tüketmek istiyorsak daha çabuk sindirilen bir gıda tüketmeliyiz.
    örneğin muz gibi çabuk sindirilen bir meyve...

    antrenmandan önce yeteri kadar su içtiğimizden emin olmalıyız.
    yeteri kadar su içtiğimizi öğrenmenin kolay yolu idrarımızın rengidir.
    ne çok koyu ne de çok açık olmalıdır. açık sarı yeterli su içtiğimizi gösterir.

    antrenmandan önce kendinize en uygun ''ne yemeli? ne zaman yemeli?'' sorusunun cevabını deneyerek zaman içinde siz belirleyebilirsiniz.
    örnek olarak antrenmandan 2 saat önce bir kasenin içinde ihtiyacınız kadar yulafı sıcak suda 5 dk bekletin.
    üzerine bir ölçek protein tozu ve muz ile karıştırıp antrenmandan önce yiyebilirsiniz.

    not:yaptığınız antrenman 1 saat civarı sürüyorsa antrenman sırasında beslenmenize pek gerek olmayacaktır.
    yaptığınız antrenman 1 saatin üzerinde ise triatlon, dağcılık, martial arts v.b uzun saatle sürecek spor dalları ile ilgili antrenmanlarda antrenman sırasında da beslenmek önemlidir.

  • soğan soyarken karşılaşılan ciddi bir mes'ele. bilindiği üzere soğan kabukları katman katman olur. dışa doğru iyice incelen katmanlar kabuk formunu alır. o kabuklar birer birer kaldırıldığında soğanın etli kısmına ulaşırız. yalnız bu katmanlarda öyle bir kritik nokta, yani kritik katman vardır ki kararsız insanı çileden çıkartır. söz konusu katmanın üst kısmı kullanılabilir alt kısmı ise biraz daha kabuğa yakın görüntüdedir. genelde o katman da çöpe atılsa da insanı düşünmeye sevkeder.

  • bir instagram fenomeni. christian vieri ile kavuklu-pişekar styla atışmalarının hastası olmamak elde değil. sporsever, ortam insanı, değişik bir kafa. gün geçmiyor ki boş beşik bir paylaşıma daha imza atmayayım evet.

  • elbetteki hagi reyiz'in monaco'ya attığı gol.

    hatta kapalıya dönüp eliyle bayrağı salla diye işaret etmiş (15. saniye)ve o soğukta üst bedeni nü olan ben o zamanlarda bir akım başlattığımız büyük (3'e 5 m)sopalı bayrağı alıp nasıl koydun laaaan diye bağırıp kendimden geçip sallamıştım(38.saniye)

    (bkz: ifşa olduk amk)

    ahanda

  • pargalı : size bir rus esintisi hazırladım hünkarım..

    süleyman : pezevenklikte sınır tanımıyorsun pargalı..

  • bunu yazan kendi çapında çapkın bir arkadaş;

    "rehberim silindi numaralarınızı mesaj atarsanız sevinirim :)"

    hemen altına da sevgilisi;

    "yollamazsanızda ben sevinirim."

  • gerek görsel estetiği gerek müziği açısından fantastik bir şey. şöyle: farzet ki seni dondurmuşlar ve 3000 yıl sonra uyanmışsın. sen ortamda yabancı hissetme diye de etrafa yaşadığın döneme dair dekorasyon, müzik falan koymaya çalışmışlar. ama 3000 yıl öncesinden ellerinde çok fazla veri olmadığından da bunu tahmin yürüterek, o dönemden kalma popüler kültür unsurlarına bakarak kendileri aynı şeyi sıfırdan imal ederek yapmışlar. mesela masanın yanında bir gaz lambası ve hemen yanında şeffaf ve tasarımı tam oturmayan bir iphone. elma logosu ısırıksız. arkada garip ritmli bir müziğe şarkıcı "gelübülü gelübülü" diye vokal yapıyor. yatağının başucundaki demirler pirinçten ama yatak yerden biraz yüksekte havada duruyor. bir tane bilgisayar koymuşlar ama tuşları daktilo tuşu. kısacası yaptıkları şey yaşadığın dönemi hatırlatmaktan çok onun kitsch bir eleştirisi olmuş oluyor.

    synthwave, vaporwave ve benzerleri de bana aynen öyle hissettiriyor. çocukluğu 80'lerde bilgisayar oyunlarıyla ve o dönemin popüler kültürüyle geçmiş biri olarak nelerden esinlendiklerini anlıyor fakat yine de o zamana ait olmadıklarını da kolayca fark edebiliyorum. bir şeyler yapay ve garip geliyor. ama o yapaylık da gariplik de hoşuma gidiyor. zira bu müziğin anlattığı şey 80'ler değil, günümüzdeki 80'ler algısı. ben de onu tüketmekten sıradışı bir keyif alıyorum.

    ayrıca (bkz: 80'lerde çocuk olmak/@ssg)

    edit: parça önerisi isteyenler olmuş. timecop1983'ün her parçası olur mesela.