ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
muharrem ince 15 temmuz gecesi neredeydi
-
15 temmuz gibi sıcak bir yaz gecesinde kalın deri montuyla...
fotoşop yaptınız bari tshirt lü yapın dedirtmiştir.
12 eylül 2019 bahçeli'nin #susamam açıklaması
-
helal olsun lan bize. 5 yıl önce piyasanın bu hale geleceğini kim bilebilirdi? adamlar şarkı sözleriyle devlet adamlarını korkutuyor daha ne olabilir ki? gurur duyuyorum gurur!
kırmızı oje
-
markası ne olursa olsun, her sene en güzelleri aseton ile çıkar
iş çıkışı spora giden insan
-
her şeyi geçtim, türkiye şartlarında işi olduğu için bile tebrik edilmesi gereken insandır. gerçi ''türkiye'deki iş şartlarında azıcık paraya çalışmaya tahammül edebildiği için'' tebrik etmek daha doğru olur sanırım.
serdar ortaç'ın tüm telif haklarını satması
-
kınanacak bir durum değil ey sözlük ahalisi..
bu kumar denen bağımlılık, belki uyuşturucudan bile daha kötü bir bağımlılık.
zenginmiş, fakirmiş ciddi anlamda fark etmiyor.
benim rahmetli pederden biliyorum. 90'lı yıllarda, oluk oluk para getiren bir kafe sahibiydi bizim peder.
şöyle söyleyeyim öyle iş yapıyordu ki, o günün parasıyla günlük 1 asgari ücret iş yapıyordu.
fakat peder beyin, 13-14 yaşından beri asla geçmeyen ve hayatına mahvedecek bir hastalığı vardı; kumar bağımlılığı
dedemden yediği dayaklar istanbul'a 4. köprü olur bu hususta. dedem de kumarbaz bir adamdı.
zaten dedem, tütün tarlalarını, koyun sürüsünü vs yemiş bitirmiş hep kumarda.
babamın da ondan kalır yanı yoktu.
askerde defalarca zar yakalatmış bu yüzden dayak yemiş, en sonunda hamamböceklerini yakalayıp yarıştırarak, kumar tutmuş bir adam. öyle hastalıklı..
bu kumarla geçen yıllar, bizim için öyle bombok bir durumdu ki. babam işlettiği kafeden günde 1 asgari ücret para kazanırken, biz evde yiyecek ekmek bulamazdık.
peder beyin içtiği biraların şişelerini satarak ekmek aldığımı bilirim.
eve gelen haciz kağıtları, bakkalın çakkalın veresiyeyi kesmesi, üstümüze başımıza konu komşunun verdiği eski kıyafetleri giymemiz gibi türlü rezillikler de cabası......
ve peder bey kumarhanelerde ( o zaman türkiye'de otellerde kumarhaneler açıktı) dünyanın parasını yerdi.
ki normal kahvehanelerde, batakhanelerde oynadığı kumarlarda kaybettiği paraları saymazsak., sadece otellerdeki makinelerde, şuanki kaba hesapla 1 ev, 1 dükkan, 1 araba, 1 yazlık yemiş bitirmiştir.
oteller kapanınca, yer altına indi bu kumar işleri.
son baskınlarda görüyoruz işte, polis gelince kümesteki tavuklar gibi kaçışanları. gülüp geçiyoruz ama cidden sorsanız baksanız hepsinin ailesi perişandır.
ceplerinde doğru düzgün para yoktur.
bizim peder beyin, işte o baskınlardaki gibi kaçak kumarhanelerde yediği para da otellerde yediğinin x2 katı....
üstelik evde çoluğu çocuğu açken, hacizlerle boğuşurken....
bu yüzden serdar ortaç'ın geldiği noktayı az çok anlayabiliyorum. maalesef tedavisi mümkün bir hastalık da değil.
babamsa 2006 yılında, tam da serdar ortaç'ın şuan olduğu yaşta, akciğer kanserinden, sefalet içinde öldü.
annemden boşanmış, etrafında hiç arkadaşı kalmamış, oturacak başını sokacak bir evi dahi olmayan, saygınlığını yitirmiş, kumar oynadığı kahvehanede yatıp kalkan evsiz birine dönüşmüştü.
o zamana kadar ömrüm hep pederin alacaklılarıyla, kendisinin psikopatlıklarıyla geçmişti.
ilk defa o öldükten sonra rahat nefes alabilmiştim.
doktorlara sorarsanız ölüm nedeni akciğer kanseriydi ama bana sorarsanız kesinlikle kumar derim.
kısacası dostlar, tedavisi imkansız bir hastalık.
o yüzden kesinlikle bulaşmayın derim.
kumar öldürür ama öncesinde süründürür.
ama öncesinde, paranızı, işinizi, çevrenizi, ailenizi, karakterinizi alır sizden...
anne replikleri
-
erkin koray, bir yakınımızın yan komşusudur. annem ile arasında geçen konuşma:
yakınımız olan abla: geçen sene aşure yapıp tüm apartmana dağıtmıştım. erkin bey'in kapısını da çaldım.. açtı. bir bana, bir de elimdeki tepsiye boş boş bakmaya başladı. sonra da "bu nedir acaba?" diye sordu.
annem: a-aaa! görgüsüz!
y: ben de "aşure bu" dedim. "ee napıcam bunu?" diye sordu.
a: alıp kafana geçireceksin! deseydin?
y: içimden dedim zaten. ama neyse ki sabır çekip "buyrun, yemeniz için getirdim" diyebildim. sonra "peki tabağı napıcam?" diye sordu. yine sabırla "daha sonra getirebilirsiniz. şu katta, şu numarada oturuyorum" dedim.
a: ee sonra? getirdi mi tabağı?
y: evet. kapıcıyla gönderdi ertesi gün.
a: boş mu geldi tabak? (genelde bizim buralarda dolu gelen bir tabak, boş gönderilmez. gönderen, toplumdan dışlanır filan)
y: evet!
a: görgüsüz herif! insan içine bir cd'sini koyar en azından!.
(bkz: mavi ekran)
topuklu ayakkabıyla ofiste koşturan hatun
-
sürekli nefes nefesedirler.
tipine baksan atomu parçaladı sanırsın oysa printerdan çıktı almıştır sadece.
(bkz: test sayfası)
almancılara nefret beslemek
-
alamancılara kimsenin nefret beslediği yok.
almanya'nın etinden sütünden faydalanıp her fırsatta kötülemeleri ve türkiye'de yaşayan bizlere türkiye'yi övmeleri midemizi bulandırıyor, o kadar
yavuz bingöl'ün rte'ye hırsızlık etme demesi
-
yavuz bingöl'ün yüzyılın trollü olma ihtimalini aklıma getirmiştir. adam belki de tayyibin güvenini kazanmak için numara yapıyordu bir iki haftadır, şimdi de trollüyor olabilir mi acep?
fuatavni de yiğit bulut çıksa bir christopher nolan filmi içinde yaşadığımı düşünmeye başlayacağım.
12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı
-
bundan 6 ay önce bana biri "bu maç sonunda burak yılmaz christiano ronaldo'nun önünde şampiyonlar ligi gol krallığına otururken, attığı golden sonra kendisine ilk sarılan didier drogba olacak. ayrıca maçı son dakikada 2-3'e getiren golden sonraki sevinçte wesley sneijder fatih terim'in üstüne atlayacak." dese daha fazla saçmalamasın diye fm 2013 cd'sini ağzına tıkayıp evden kovardım.