hesabın var mı? giriş yap

  • #46901145 numaralı yazıdakiler o denli yanlış ve araştırılmadan yazılmış ki aydınlatıcı bir şeyler karalamak şart oldu.

    birincisi; freddie mercury, dışarıdan queen'i domine eden adam olarak gözükse de aslında queen çok kollektif bir grup. herkesin eşit söz hakkı olduğu, beste fikrini getiren kişiye credit yazılmasına karşın o şarkıyı herkesin benimseyip üzerine bir şeyler koyduğu bir grup. brian ve roger, freddie mercury'yi çok yetenekli buldukları için smile grubunun niteliğindeki queen'e dahil etmişlerdir.
    ikincisi; freddie'nin hastalığından ötürü artık katkı sağlayamadığı son 3 queen albümündeki birçok hit parçayı (innuendo, the show must go on, too much love will kill you, headlong, i want it all, scandal, vs.) brian may yazmış, ama freddie'nin şarkılara katkı sağlayamadığı ortaya çıkmasın diye ilk kez queen albümlerinde kişiler yerine -words and music by queen- olarak yazılmıştır. o derece mütevazi bir kişiliktir.
    üçüncüsü; brian may, hiçbir zaman red special'ın üretimlerinden tatmin olmadı. birkaç kez piyasadan toplatılmasını bile istediğini biliyoruz.
    gelelim müzikal kısma. jimmy page, eric clapton gibi isimler gördüm. bu kişileri o kadar çok seviyoruz ki, brian may ile kıyaslamak her birine ayrı saygısızlık olur. brian may o denli çok yönlü bir müzisyen ve gitaristtir ki; bu durum çok nadir kişiye nasip olmuştur. birkaç örnek vermek gerekirse.

    12 telli akustik ile brian may'in en ünlü akustik performansı: love of my life
    naylon, ispanyol, vs: bir defa innuendo gibi bir parçayı ve bunun gitar solosunu yazmış bir kişiden bahsediyoruz. gerçi kayıtta tamamını kendisi çalmamıştır ama dünyada akıllarda en çok yer etmiş flamenko partisyonunun yazarıdır brian may. ayrıca who needs you parçası da ayrı bir güzel örnektir.
    ayrıca queen şarkılarının vazgeçilmezi ukuleleyi de çok iyi çalar brian. mesela good company.
    veya queen konserlerindeki efsane bring back that leroy brown performansı.
    veya love of my life şarkısında çaldığı arptan mı bahsetmeliyiz?
    ya da the prophet's song şarkısının başlarında çaldığı japon enstrümanı toy kotodan mı bahsetmeliyiz?
    ya da queen'in birçok parçasında brian may'in de piyano çaldığından mı bahsedelim?
    akıl dolu attığı birçok soloya ekstra trackler ekleyerek daha da derinleştirmesi veya delay'i dünyada en etkin kullanan ilk gitaristlerden olması da mı brian may'i enstrümanına yeteri kadar hakim kılmıyor?
    ayrıca red special halen dünyanın en değerli gitarlarından biri olarak sayılıyor. tipini sevmeyebilirsiniz veya sesini. ama halen tam anlamıyla taklit edilemeyecek kadar özel bir gitar. kıssadan hisse, queen'in herhangi bir üyesi hakkında "vasıfsız" damgası vurmadan önce hangi şarkılara ne katkıda bulunmuşlar bunu araştırmak lazım.

  • aslında bunun çok önemli bir nedeni var ve yıllardır kimse dile getirmiyor. yine iş başa düştü, ben ifade etmeye çalışayım ve milyonlarca insanın yüreğine fuse tea serpeyim. bu benim başıma da geldi esasen. şimdi... mesela sen kanepede yatıyorsun fakat uyumuyorsun, gözlerin kapalı sadece. o sırada biri odaya giriyor ve senin gözlerinin kapalı olduğunu görüp hemen yapıştırıyor: "aa yavrum uyumuş, ses etmeyin ses etmeyin uyumuş.. ay yoruldu tabii." evet bu cümleleri her insan evladı duymuştur. şimdi bu cümleleri duyduktan sonra biz nasıl diyelim "hayır lan ben uyumuyorum, bi' yanlışlık var." diye? diyemeyiz. neden diyemeyiz? çünkü o ortamın güzelliğini bozmak istemeyiz. bırakalım öyle sansınlar bakalım n'olcak diye sonuna kadar takılırız bu yalanın peşine. baktık ki yalan bozulacak, seslerden rahatsız olduğumuzu ifade edecek şekilde kıçımızı diğer tarafa dönüp şöyle 3 saniyelik bir esneme hareketi yaparak sağ gözümüzü yarımca açıp "ımmh..." diyerek halıya anlamsız bakışlar atarız. yani bunun seni beni yok. bu hareketi kaşgarlı mahmut da yapmıştır, gabriel batistuta da yapmıştır. bu hareketin dini dili ırkı yok arkadaşlar.

  • ülkede kimlerin nasıl zengin olduğuna bakılınca şaşırtmayan hediye. özenilecek birşey değil..

    bana 12 milyon dolar verseler seda sayan gibi bir annem, nihat doğan gibi bir sevgilisi olsun istemezdim. yazık çocuğa, milyar dolarla bile kapatamazsın bazı şeyleri..

    çok şükür annem gibi bir annem var, şanslıyım. 1000-0 öndeyim..

  • "yazmayin, baslamayin" diyenlere kulak asmayin.

    bazi ulkelerde insanlar kod yazsin diye devlet baskani duzeyinde kampanya duzenlenir, bizim ulkede birak devleti ayni isi yapan diger insanlar dahi "baslamayin" diye kostek olmaya calisir.

    cok acaip milletiz yemin ederim.

  • kullanılan 80x120 euro palet 20 tl civarında, tekerlek takılmış, tahta araları sıklaştırılarak ve altı doldurularak modifiye edilmiş. zımpara ve cila da cabası. maliyeti 40-50 tl olmuştur. işçilik, lojistik, depolama hariç.

    10 lira maliyetli tişörtü 100 tl'ye satanlara göre bence fiyatı uygun. tarz duruyor.
    almam ama alana da avanak demem.

  • üniter devletin başını yaktığı kızdır.

    oysa bırak kürdistan'ı kendi haline, öğretmen mi buluyor, peşmerge mi buluyor, ne buluyorsa bulup eğitsin bebelerini.

  • son beat yapıldığında son verse yazıldığında siyah rapper auto-tune'un yenmeyecek birşey olduğunu anlayacak.

  • korkunç bir başarısızlık hissi getiriyor beraberinde..

    bir otelde tatildeyim şu an. elli tane çift var etrafımda. algıda seçicilik dedikleri bu mu, yoksa şu ülkenin tüm mutlu insanları bu tatil beldesinde mi toplandı gerçekten merak ediyorum.

    6.5 yaşındaki kızım bile en sevdiği erkek arkadaşıyla el ele yürüyor. 20lik gençler göz göze oturuyor. çocuklu aileler reklam filmlerinden fırlamış gibi mutlu. 80lik çiftler bile diz dize, ilk günkü aşkla bakıyorlar birbirlerine..

    çok kıskanç bir insan değilimdir ama her bir gözeneğimden kıskançlık fışkırıyor şu an. bu yanlış ata oynamışlık hissi öldüğüm güne kadar kambur olacak sırtımda.

    yeniden sevsem birini, geçmişim hep uçan bir balon gibi elimde olacak, başımın üstünde dalgalanacak. daha önce evlenmemiş olsa sevdiğim adam, klasik türkiye gerçeği, istenmeyen gelin olacağım. kızım var, en düzgün gördüğüm adamı bile elli kere sorgulayacağım.. binlerce yalan söylenmiş bir insan olduğum için, karşımdaki "allah bir" dese bile artık inanmayacağım..

    telefonumda beni aldatan, maddi manevi dolandıran, kendime güvenimi elimden alan ama çocuğumun babası olması sıfatıyla nadiren de olsa görüşmek zorunda olduğum bir adam, "şerefsiz köpek" ismiyle kayıtlı ve ben o şerefsizin bizi getirdiği noktanın, bu enkaz gibi boşanmanın altında tüm ağırlığımla eziliyorum. onun dağıttığı hayatımın faturasını hem kendime, hem hayatımdakilere kesiyorum.

    aylarca çalıştığım bir sınavdan kalmışım gibi, saatlerce uğraştığım yemeği fırında yakmışım gibi, iş yerinde önemli bir sunumu yüzüme gözüme bulaştırmışım gibi başarısız, yenik, mahcup hissediyorum..

  • komutanlar kendi aralarında tartışıyorlar. konu: biz haftada iki ya da üç karıları düzüyoruz. bu görev midir angarya mı? yarısı görevdir yarısı angaryadır diyor ve sonuçta bir yere varamıyorlar. hal böyle olunca hırs da yapmış vatandaşlar münazarayı sonlandırmak adına başkana çıkıyorlar: paşam bir maruzatımız vardır, biz işin içinden çıkamadık. yardım edin lütfen!
    buyrun diyor paşa. durumu anlatıyolar. paşa kızarıp bozarıyor ve sonunda "ben bilmem, yanlış adama sordunuz. halktan birine sormak lazım bunu, objektif bakar " diyor. kışlada halka en yakın kişi olarak paşa emirerini çağırıyor. giriyor selam verip asker. oğlum sana bişey soracağım, iyi düşün ve fikrini söyle, diyor. emredersiniz komutanım!. paşa soruyu soruyor. soru biter bitmez asker yapıştırıyor cevabı
    - görevdir komutanım
    - ama oğlum hiç düşünmedin. nasıl vardın bu fikre?
    - angarya olsa bize yaptırırdınız komutanım!