ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1 haftalık sevgilinin 17 bin 250 tl borç istemesi
1.75 boyunda cana yakın güzel zeki hamarat kız
-
böyleleri hep can'a yakın olur zaten. bir de bora'ya
alparslan türkeş'in cezayirlilere silah göndermesi
-
araplar cezayir örneği gibi bir sömürgeye karşı mücadele verseler suriye'ye silah gönderilmesi ile bir tutabilecegim hadisedir efenim.
ama araplar yıllardır bagımsız olan devletlerini sömürgeleştirmek ve kendi halklarını din ve mezhep ugruna katletmek ugruna silah alıyorlar. ve biz de buna bu başlıgın ilk entrysinde söylendigi gibi ortak oluyoruz.
bunu suriye meselesi ile bir tutmak biraz da silah gönderilmesini kabul etmek olmuş oluyor.
silahların kime gittigi ve kimleri katlettiği de belli zaten. türkmenlerin silahı olsaydı durumları böyle mi olurdu acep?
türk tarihinin en anlamsız hareketi
-
(bkz: köy enstitülerinin kapatılması)
debedit: acil kan ihtiyaçları b rh+ kocaeli
b rh- ankara
a rh- istanbul
0 rh+ trombosit istanbul
baia mare siyanür sızıntısı
-
ps- degerli yazar/okur! bu konu başlığı ve konu ekşi sözlükyazari, sayin psyce'in hatirlatmasi uzerine acilmistir. facianin uzerinden 20 yildan fazla gecmis olmasina ve korkunc felaketin turkiye'yi cok yakindan ilgilendirmesine ragmen, ekşi sözlük'de yer almamistir.
degerli yazarimiz psyce'a hatirlatmalarindan dolayi , en iyi dileklerimi iletiyor ve tesekkur ediyorum.
baia mare siyanür sızıntısı : 2000 yılında meydana gelen, " çernobıl faciasından sonra dünyadakı en büyük çevre felaketi olarak kabul edildigi soylenen", romanya'nın baia mare yakınlarında: avustralya'ya ait esmeralda exploration şirketi ve romanya hükümetinin ortak girişimi olan altın madenciliği aurul şirketi ikilisinin, altın çıkarma çalışmaları sırasında, şirketlere ait olan siyanür havuzu'ndan kaynaklı olarak, some? nehri'ne siyanür sızmasıdır.
daha beteri !
"erzincan iliç'te insanlığa karşı suç işlenmesi" konu başlığı ile ortaya getirdigimiz felaketin, baia mare siyanür sızıntısı'ndan daha vahim sonuclara gebe olduguna isaret ediyor.iki felaket hakkinda yazilan haberlerin satir aralarina baktigimizda malesef durum buna isaret ediyor.
""" siyanürcüler hazır yetkililer sessiz
romanya’da yaşanan siyanür felaketi, siyanürün tuna nehri üzerinden karadeniz’e ulaşması dışında da, tüm türkiye’yi tehdit eden büyük bir tehlikeyi gündeme getirdi. türkiye’de siyanürlü altın aranması için 50 ön işletme, 40’tan fazla da işletme ruhsatı verildiği açıklandı. bergama köylüleri, siyanüre karşı verdikleri mücadeleyi sürdürürken, türkiye’nin dört bir yanında siyanürlü altın üretimine geçilmesi gündemde. artvin ve çanakkale’de bir araya gelen kitle örgütleri ve siyasi partiler, “romanya’da yaşanan olaylar ileriki günlerde eğer engel olunmaz ise artvin, bergama, kütahya ve gümüşhane’de de yaşanacak” uyarısı yaptılar ve “ülke cehenneme dönmeden çan’a, bergama’ya, akkuyu’ya göz diken tüm emperyalist kuruluşların çekip gitmesini” istediler.
http://www.antimai.org/cv/baiahaber.htm
sahaya çıkın ve kendiniz gibi oynayın
-
fat'ih terim'in öğrencilerine çek cumhuriyeti maçı öncesi verdiği taktikmiş, ahahahahah..
şimdiye kadar bizim mahalle maçlarında oynadığımız topun top oynamayı bilmeyen sahibi gibi oynuyorlardı zaten..
"kendiniz gibi oynayın" diyor ya..
ulan ne geldiyse başımıza kendileri gibi oynadıkları için gelmedi mi zaten? biraz messi gibi, ronaldinho gibi, hagi falan gibi oynasınlar..
ışık evlerindeki güldürü ve neşe tufanları
-
bazen enteresan şeyler de öğreniyoruz bu güldürü anılarından..
"malumdur dersanelerde okumanın neşvesinden gelen bir şevkle güreş yapılır."..
"okumanın neşvesinden gelen şevkle güreş yapmak" nedir, nedendir? ayı yavrusu musunuz lan siz?
uğur ışılak'ın beyin yakan uyku savunması
-
uyumadığı zamanlarda neler yaptığını öğrendiğimiz açıklama.
23 haziran 2019 b. yıldırım'ın helallik istemesi
-
bir istanbul seçmeni olarak hakkımı haram ediyorum, yalanlara iftiralara nefer olduğu için haram ediyorum. kendinden ve kendinden sonra 7 göbek neslinden fitil fitil gelsin, amin.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
işten çıkmış, minibüse binmişim ve burnumdan soluyorum. minibüs kalabalık, ayakta ve ön taraftayım. cebimden bir milyon çıkarıp şoföre bir kişi alır mısın deyip para üstü olan 250 binlirayı bekliyorum. bu arada para uzatanlara kıl kıl bakıp, verilen paraları hiç konuşmadan şoförün önüne atıyorum.
bu sırada soför 10 milyonun üstü deyip elime paraları tutuşturuyor. tüm kıllığımla “on milyonun üstü” diye ünleyerek ve kafamı bile çevirmeden parayı arkaya uzatıyorum. parayı kimse elimden almıyor. biraz daha yüksek bir tonla “on milyonun üstü” diye bağırıyorum, yanıt yok. “hey allam ya” deyip şoföre parayı geri uzatıyorum ve “al abicim, istemiyorlar demek ki para üstünü” diyorum. soför parayı şaşkınca alıyor ve aynadan yolculara göz gezdirip bir kez de o soruyor "on milyonu kim vermişti” diye.
bu sırada gözümün önüne dört beş görüntü aniden flashback ler halinde çakıyor. işten çıkış, bakkalda 10 milyonu bozmayan amca, bu yüzden dergi alamayış, başka paranın olmadığını hatırlama...
evet, o 10 milyonu ben vermiştim.. ben...ben...en.nn...
o kıl sert halimden nasıl yavşak moduna geçtiğimi de anlatmıyor, sözlükçülerin hayal gücüne bırakıyorum. oy oy oy oyy...
cmxxiv
-
cem yılmaz'ın leman kültür'deki ilk gösterisi dair tüm gösterilerini ve filmlerini defalarca izlemiş bir hayranı olarak merakla beklediğim bu gösterisini izledim. bence, önceki gösterilerinden oldukça farklıydı.
öncelikle, kendini ve izleyici kitlesini; toplum olarak bir arada huzur içinde yaşamamız için gerekli asgari kurallara uyan, köşeyi dönmek için binbir dolap çevirmeyen ve genel çerçevesini de eski türkiye'nin aşırıcı olmayan, karşısındaki insana karşı sınırlarını bilen ve saygı çerçevesinde iletişimini sürdürmeye çalışan, aklı başında ve eğlenmesini bilen 'makul insan' olarak nitelendirdiği bir şekilde çizdi.
anladığım o ki, sosyal medyayı yakından takip ediyor ve her aklı başında insan olarak bu toplumsal değişimlerden rahatsız olduğunu fazlasıyla dile getirdi. bu değişimler de, siyasi anlayıştan estetiğe; düzgün türkçe konuşabilmekten kadınların kendi hakları için yıllarca çabalamalarından sonra kendi elleriyle bunları nasıl heba ettiğine; ekonomik krizden kadın-erkek ilişkilerine birçok konuya eleştirel bir şekilde yaklaştı.
son zamanlarda üzerine çokça konuşulan, 'eğlencesini yitiren ülke'yi, eğlencesini yitirmiş cem yılmaz olarak da kullanabiliriz. eski gösterilerinde, topluma dair yaptığı gözlemler daha bir genelgeçer tespitler(olumsuz anlamda söylemiyorum, kapsayıcı anlamında) iken ve güncelliğini yıllarca korurken ve bunu tam da bir komedyen olarak, ağır dalga geçen ve enerjik-hazırcevap üslupla yaparken,
bu gösteride; en başta çerçevesini çizdiği 'makul insan'ın, günümüz türkiye'sine baktığında gördüğü ve farkında olduğu güncel tüm olumsuzlukları esprili bir şekilde ele alarak, biraz bilgece ve toplumun bir kesiminin (eski türkiye'nin neşeli insanı) yani karşısındaki kendi kitlesiyle bir dertleşme havası içindeydi.
cem yılmaz'ın uzun yıllardır, 'eğitim şart' sloganı, 'faruk eczanesi - toplumda bilmiyorum diyen mi var?' tespiti, do not disturb filminde insanlara hayat tavsiyeleri veren dünyadan bihaber karakter ve profesör ile ayzek'in hiçbir şekilde anlaşamıyor olmasının altında yatan temel sebepler üzerinden, aslında ülkenin büyük problemlerinin altında yatan sebeplere dikkat çekmeye çalıştığını düşünmekteyim. bu son gösteride dediği üzere, kendisinin bir insanda dikkat ettiği, 'tamam güzel de ne anlatıyor bu adam?' yani güldük eğlendik ama dişe dokunan bir şeyler söylüyor mu? anlayışını kendine de temel bir motivasyon edinmiş. bu son gösteri de, verdiğim örneklerin altında yatan çabanın son halkası.
altında yatan bu ciddi motivasyon mu, anlattıklarının aslında hepimizin farkında olmamız mı, bunların trajikomik olması mı, kaybettiğimiz şeylere üzülmekten dolayı mı bilmiyorum; çok güldüğüm yerler olmasına ve çok keyif almama rağmen, eski gösterilerindeki o dolu dolu eğlenceyi bulamadım. bu, kötü olduğu anlamı taşımıyor fakat bir standup gösterisi olarak düşünürsek, benim için, cem yılmaz'ın tüm gösterileri arasında dördüncü ya da beşinci sırada diyebilirim.