hesabın var mı? giriş yap

  • bazen çok sakinim. uzun süre çok sakin kalıyorum. şu anda çok sakinim mesela. ama sonra bir an gülüşü geliyor aklıma, ciğerim yanıyor o zaman, ağlıyorum. sonra yeniden sakinleşiyorum. sakin kaldığım zamanlarda da onun için yeterince üzülmediğimi düşünüyorum, acımın üzerine vicdan azabı ekleniyor bir de.

    namazı kılınırken veya defnedilirken saatimi kaybetmişim. sahip olduğum ilk ve tek pahalı saatti. bugün farkettim ki saatim yok. başka zaman olsa çok üzülürdüm. aman dedim, giden saatim olsun. keşke kaybettiğim tek şey saatim olsaydı.

    insan ilk aşkını, tek aşkını, son sekiz senesinde bir anını dahi onu düşünmeden geçirmediği adamı kaybettiğinde geride kalan her şey anlamsızlaşıyor. içimde o kadar büyük bir boşluk var ki, beni öyle bir halde bıraktı ki, bundan sonra ne yapsam, ne yaşasam yeri dolmaz.

    dedim ki aklımı mı kaybediyorum acaba? kaybetsem nasıl anlarım? deliler de kabul etmez sonuçta delirdiğini. çarpım tablosunu geçirdim aklımdan. sonra "286'nın karesi ne?" diye sordum kendime. buna hiçbir zaman cevap veremeyeceğimi anlayınca dedim ki iyi, aklım hala yerinde. belki de çoktan kaybettim aklımı.

    bir gün bana çok sıkı sarılmıştı. "nefes alabiliyor musun?" demişti. "alabiliyorum" demiştim. alamıyordum aslında ama kollarını gevşetmesin istemiştim. sesi kulağımdan çıkmıyor. "nefes alabiliyor musun?", "nefes alabiliyor musun?"

    anladım ki, o bana sarıldığında değil, beni bıraktığında nefes alamıyormuşum. nefes alamıyorum.

  • adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir: 'ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim.' adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. kurbağa tekrar dile gelir. -' eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım' yeniden cebine koyar. kurbağa yalvarmaya başlar: -'eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım' adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar. sonunda kurbağa dayanamaz--
    'senin neyin var? sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı soyledim. neden beni öpmüyorsun?'
    sonunda adam konuşur- 'bak, ben bir mühendisim. kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.'

  • 9 yıl önce tanıştık. 7 yıldır evliyiz. 6 yaşında bir oğlumuz var. internetten tanışılan kişiye aşık olmak diye bişey var.

    3 yıl sonra gelen edit: artık tanışalı 12 yıl oldu. evlilikte 10'uncu yılı da devirdik. 9 yaşında bir çocuk da olsa koca yürekli bir adamım var ve hala iddiamın arkasındayım.

    bir 3 yıl sonra daha gelen edit : bir hafta önce tanışmamızın onbeşinci yılıydı. otuzu da görüp buraya yazmak dileğiyle. adamım artık çocuk değil, ufaktan ergenliğe geçiş yapmaya başladı.

    (bkz: iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir)

  • ilginç bir haber.

    havacılık işine biz çok hatalı bakıyoruz. şimdi bir yere havalimanı yapmak oraya bir anda uçakların yığılması, yolcunun "oh be 10 saatlik yolu 2 saatte geldik, süper" demesi değil. havaalanı yapımı işin yapılması gereken sadece bir noktası.

    bu tip küçük şehir pistlerinin verimli bir işletme haline getirebilmek için işletme maliyeti çok düşük olan pervaneli/turboprop uçakların bol bol inip kalkmasını sağlamalısınız. ama şirket ama kişisel uçaklar olsun sektörü ekonomik ve bürokratik anlamda geliştirip insanları bu tip uçakları kullanmaya teşvik ederseniz burası gibi ufak havaalanları işlerlik kazanır. ancak bizde "ya hacı açalım havaalanı, sonra thy buraya gelsin gitsin." derseniz o iş olmaz, elinizde atıl yatırımlar kalır.

    ne yazık ki ülkemiz kesinlikle bu tip yatırımlara uygun değil. ekonomik durumu zaten pas geçiyorum. işin bürokrasi tarafı kesinlikle havacılığın bu yönde gelişmesine engel. hadi buyrun alın bir filo atr, cessna ya da piper ve atıyorum eskişehir-istanbul ya da sivas-ankara pırpır seferi yapayım deyin. çıldırırsınız bürokratik engellerden. ticari tarafı geçtim sadece uçaklara meraklı ve biraz da parası olan birinin uçak alıp işletmesi ve bu uçağı kişisel ulaşım amaçlı kullanması bile yığınla bürokrasi ve masraf gerektiriyor ki kimse kolay kolay yanaş(a)mıyor buna.

    ticari düşündünüz ve gerekli izinleri alabildiniz diyelim bu sefer de bizim insanımız kullanmaz. çünkü eskişehir-istanbul arası uçakla 1 saat sürer ama saatlerce kıçının dümdüz olmasına, kaba saba muavinlere, hurda otobüslere katlanıp uçak fiyatının 3'te birini verdim diye kar beller. borajet bunu denedi sonra binenler buraya geldiler yazdılar neymiş gargar pervane sesi varmış da bir su bile vermemişler de falan filan!...

    evet ... havacılık bir kültür diye boşuna yazmıyorum neredeyse her havacılık konulu entry'lerimde. bu kültürü yerleştirecek olanlar işi sadece "havalimanı inşaatı yap - thy sefer koy" ekseninde değerlendirirse neticede elimizde atıl projeler kalır.

    edit: ufak tefek düzenlemeler.

  • nolan'ın gotham'ı chicago iken, burton'ın gotham'ı gothamdır. gece yarısı bağcılar'da olma huzursuzluğunu verir burton gotham'ı; bir de gotiktir, grotesktir. batman'in ruhunu iyi yansıtır. nolan gotham'ı adamı germez, en fazla öğle vakti etiler gibidir, klasik amarigan şehridir işte. senaryo olmasa at gitsin nolan gotham'ını.

    haa ama nolan'ın batman serisi senaryo olarak daha derindir, burton ona göre masalsıdır ama bu başka bir versusun konusu.

  • zamanında erdoğanlar türban yasağına karşı halkı sokağa dökerken terör daveti mi yapıyorlardı, aşağılık faşist köpek?

    bu alçaklıklarınızı burnunuzdan fitil fitil getirmezsek bize de sosyalist demesinler, saray köpeği! siz maaşlı trolleri fetöcülerden beter etmezsek adam değiliz!