hesabın var mı? giriş yap

  • kafası trilyon olmuş elemanın, elinde mikrofon gözünde güneş gözlüğü ve kafasında fesiyle dolaşan bir muhabir tarafından durdurulmasının tribini yaşamaya kalktım da, dağlara taşlara. vay amk.

  • süper demeç. içim soğuyor böyle şeyler gördükçe.

    memurlara da aşk olsun. tayinimiz çıkar, sürülürüz diye korkuyorlar. abi zaten çankırı’dasın lan. sürül belki ufkun açılır amk.

  • -ya salak mısın sen?
    -aşkım vallahi elimden kaydın
    -ne demek elimden kaydın ya hasta
    -bak iyilik edelim dedik kötü olduk iyi mi?
    -resmen başım ağrıyor
    -migrenin mi?
    -yok salaklığın
    -hadi, başa döndük yine...

    allahım canımı al da kurtulayım. sakarlık dediğin ne noktalara kadar ilerleyebiliyor şaşırıyorum bazen. koltukta uyuyakalmış sevgiliyi, romantizm, aşk adamlığı adına; sarsmadan, bomba imha ekibi amiri gibi kavrayıp; odaya, tertemiz yatağımıza taşıyayım, yatağa koyunca uyanır, uyanınca da bu ilgi karşısında duygusallaşıp kesin beni arzular diyerek çıklan yolda sevgiliyi yatak odası ile salon arasındaki o daracık koridorda elinden kaçırmak da neyin nesi? hayır kız düştükten sonra üstüne basmayayım diye sıçrarken kızın koluna takılmak, darbenin ve kolunu ezmenin acısıyla bir anda uyanan nazlı yarin seni zeybek oynar bir halde görmesi nasıl izah edilir.

    neden aşkım hadi yatağa geçelim, uyuyorsun bak demek varken 60 kiloluk sevgiliyi kucaklayıp odaya taşıyabileceğini düşünmek ve sonuç odaklı hareket ederken asıl mevzuyu elden kaçırmak da neyin nesi? dünya üzerinde, komik videoları saymazsak kaç kişi vardır böyle yapan? biz kaç kişiyiz sevdiceği odaya taşırken yere düşürüp üzerinden geçen?

    -bak aşkım vallahi kazaydı
    -gülüyordun ama
    -ya ne gülmesi seni ezmeyeyim derken
    -bi de ezseydin
    -olur mu hiç, yere düşen sahibini at bile çiğnemez
    -salaksın yemin ediyorum
    -kolun iyi mi?
    -acıyor
    -bastım ya ondandır
    -aa sahi mi? embesil

  • oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
    - abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
    - yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
    - ben sana bir şey sormak istiyorum...
    - söyle...
    - bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
    - hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
    - dinliyorum.
    - diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
    - haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
    - vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.

    ***

  • bir kız olarak konuşuyorum, bırakın bu işleri.
    şimdi siz en güzel taktiği alıp hatasız uygulasanız bile, o gün kızın pms'sine mi denk geldiniz mesela, yalan olur o taktik.

    - gözlerin bir içim su...
    - dudaklarım çirkin mi yani, bunu mu demek istiyorsun, ühürümühürü...

    tam kızı yalnız yakaladın, vereceksin romantizmi. ister misin kız o gün o şıllık selin'le kavga etmiş ve içindeki yelloz kezban hortlamış olsun?

    - gözlerin bir içim su...
    - o şırfıntının gözünü gözünü oyarım ben!

    ya da sevgilisinden yeni ayrılmıştır, erkeklere öfke doludur...

    - gözlerin bir içim su...
    - skerim gözünü, hepiniz aynısınız, vermiyorum lan!

    siz bırakın bu taktikleri. gelişine takılın. denk geleceği varsa gelsin.

    - naber?
    - iyidir senden?
    - benden de iyidir. n'apıyosun akşam?
    - hiiç.
    - gelsene.
    - olur.

    oluyor.

  • etrafımda gördüğüm sayısız güzel kadının evleneceği gün palyaçoya dönüşmesinden çıkardığım sonuç. çevremde birçok kişi aynı fikirdeyken, muhteşem yüze sahip kadınların o gün yüzlerini boya badanaya boğarak neden çirkinleştirdiklerine anlam veremiyorum.

  • kendisi gibi 2010 yılından önce akpyi savunmamak ahlaksızlıkmış bazı suserlara göre.

    esas ahlaksız sizsiniz. hem de ahlaksızın en önde gidenlerisiniz. sanki akp'yi sevmeyen herkes darbeci, elitist, baykalcıymış gibi hala eski alışkanlıklarınızla manipülasyon yapıyorsunuz. bugünlerin yaşanmasında bu adam gibi sizlerin de payı var. o kopasıca elleriniz 2010'da evet demeseydi bugün hsyk ve yargı bu halde olmayacaktı. kuddusi okkırlar, ali ismailler hala yaşıyor olacaklardı.

    malum zatın sümüklü mendilleri ne yaparsanız yapın o günahlarınızdan sıyrılamayacaksınız. her zaman islamcıdan demokrasi bekleyen salaklar olarak anılacaksınız.

  • imar affı, ehliyet affı, genel af falan filan derken sokakta ölsek, suçlusu yine biz olacağız artık ülkede. öyle bir aflar cenneti.

  • sivas katliamı hakkında şunları söyleyen dallamaların fikir önderi, ibda-c'lilerin sevgilisi olan birinin ölmesi:

    "kendinen zuhur" şeklinde ortaya çıkan şanlı sivas kıyamından alınacak ne çok ders var herkes için! biz sadece çok azının altını çizebildik! sivas'taki "cuma’da ani zuhur"dan, son olarak altını çizmek istediğimiz husus şu: halk, hakkına sahip çıkıyor ve 70 yıldır kendisine hayatı zindan eden işgalci laiklere karşı "kısas"ın hayat veren soluğuna sığınıyor! artık tc'de hayat, yalnız müslümanlar için zor olmayacak, işgalci laikler için de zor olacak! sivas, sadece küçük bir haber! herkes safını doğru seçmekle mükellef! bizden söylemesi!"

    umarım haber doğrudur, bunun gibi biri dünyadan temizlenmiştir.

    edit: yukarıdaki söz mirzabeyoğlu tarafından değil, faruk akıncı denen taraf dergisi yazarı tarafından söylenmiş. taraf dergisi ise ibda-c denen örgütün yayın organı. bunu düzelttim.

    fikir adamı, sevgi dolu mütefekkir(!) mirzabeyoğlu'nun sözleri ise şöyle:

    "sağlam inşa ancak yıkmakla mümkündür (...) ihtilaller, meydandaki kalabalığın gürültüsünde değil, birkaç insanın kafasında ve kalbinde başlar (...) ruhi bir veridir ki, adam öldürmenin tasdik edici bir değeri vardır ve bu aynı zamanda doktrin bağlıları arasında, bunların inançlarını kuvvetlendiren bir çeşit ortak bağın meydana gelmesine yarar (...) düşmanınıza öyle vurun ki bir daha yerinden kalkamasın (...) hiçbir siyasi tasavvur, silahlı kuvvetlere veya bu kuvvetlerin bir kısmına gizli veya açık olarak intikal ettirilemezse, illegal bir harekete kalkışmak mümkün olamaz (...) gerçek bir insan, karnına bir mermi parçası isabet ettikten sonradır ki mutlu olur (...) askeri tekniği iyi öğrenmeye bakın..."

    yani bu adamın fikirleri tamamen türkiye cumhuriyeti'ni yıkmak, gerekirse silah zoru kullanmak ve kendi istediği düzeni getirmek üzerine. getirmek istediği düzen ise hiç öyle hoşgörü düzenine, adil bir düzene benzemiyor.

    özelden veya entryleri ile bunu övenler hangi kafadalar acaba?

    bu kişi hakkında oda tv'de yazılan yazıyı ve kaynakları da şurdan inceleyebilirsiniz.

  • uzun süredir hakkında bir şeyler yazmak istediğim spor.

    senelerdir bireysel olarak uçan birisi olarak bu spora ilgi duyan fakat korkan kişilere bir kaç tavsiyem olsun istedim.

    öncelikle yamaç paraşütünü üçe ayırmak doğru olacak. hobi uçuşu, turistik uçuş ve sportif uçuş olarak. yamaç paraşütü en hafif hava taşıtıdır ve sportif havacılığın bir parçasıdır. ülkemizden de oldukça yetenekli sporcularımız vardır fakat bu başka entry'nin konusudur. sportif anlamda bu spora ilgi duyan kişilerin şahsen başvurması gereken yerler bellidir.

    turistik olarak uçmayı planlayan arkadaşlar, yani tatil yörelerinde tandem uçuş yapmayı düşünen arkadaşlar, yükseklik sizi korkutmasın. yükseklik havacılığın dostudur. aksine alçak tepelerden yapılan uçuşlar genelleme yapmak gibi olmasın daha risklidir. bunun sebebi havada yaşanılacak bir acil durumda, bunu kontrol altına almak için daha az vaktiniz olacaktır. ek olarak yedek paraşüt atıldığı gibi açılan ve salınımı geçen bir sistem değildir. alçak irtifalarda uçmak daha risklidir. bu sebeple babadağ'dan uçarken korkmanız çok doğal ama güvende olduğunuzu bilmenizi isterim. doğru pilotlarla uçuşunuzda hiç bir risk olmayacaktır.

    doğru pilot kelimesi çok önemli, çünkü gözünü karartmış ve işi maddiyata dökmüş pilotlar bazen yolcularını hemen çıkarmak istiyor ve ikinci sortiye yetişmek istiyor. taksici gibi düşünebilirsiniz. geçen yıllarda babadağ'da üzücü bir kaza olmuştu. detay vermeden sis çöken tepeden kalkış yapan tandem pilotu, deniz üzerine gelmeden spiral dalış hareketini yaparak tepeye çaktı ve hem pilot hem yolcu hayatlarını kaybettiler. tekrardan allah rahmet eylesin.

    yolcu olarak;

    tepede dizlik, dirseklik dağıtmayan,
    kask takmayan veya klipsini bağlamayan,
    yarım kask takan, -tepede sürüklenince çeneniz kırılırsa ne yapacaksınız?-
    laubali hareketler yapan pilotlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. bu tür pilotlar azınlıktadır. özellikle turistik bölgelerde oldukça azdır çünkü camia içinde de bu pilotlar sert dille uyarılır ve diselimine edilir.

    uçuştan önce pilotunuzla konuşun. size yapmanız gerekenleri zaten anlatacaktır. en basit olarak kalkış ve inişte koşun, otur komutu gelmeden oturmaya çalışmayın. ek olarak kanat kolonlarından tutmayın. tandem pilotluğu tecrübem olmadığı için bu bilgileri pilotunuzdan almanız daha doğru olacaktır. uçuşta akrobasi isteyip istemediğinizi lütfen belirtin. pilotun buna havada karar vermesine müsaade etmeyin. gerçi turistik uçuşlarda yapılan hareketler genel itibariyle akro'dan daha çok nms manevralarıdır. çok nadir pilot sat, infinit, helico gibi akro hareketlerini turistik amaçla uçurduğu yolcusuna yapar. bu hareketleri genellikle t1-t2 sertifikası alırken uçurduğu arkadaşlarıyla yapar, test eder. genellike yapılan hareketler ise derin 360 dönüş ve wingover hareketleridir. wingover dediğimiz bir sağa bir sola dönüş komutuyla beraber yalpalama hareketidir. derin 360 dönüş ise adından anlaşılıyor.

    ne kadar akrobasi isterseniz, uçuşunuz o kadar kısa sürecektir. manzarayı izlemek istiyorsanız pilotunuzdan bu hareketleri yapmamasını talep edin.

    turistik uçmak isteyenler için aklıma başka bir şey gelmiyor.

    gelelim bu sporu bireysel olarak yapmak isteyenlere. baya baya evet siz de uçabiliyorsunuz. bu işin eğitimini almanız şarttır. nereden eğitim alınır, her kurumun eğitimi nasıldır gibi soruları cevaplamayacağım çünkü burada ticari hiç bir yeri zan altında bırakmak istemiyorum. ama şöyle diyeyim, milli sporcularımızın büyük bir kısmı üniversite kulübünden eğitim almışlardır. bu sporu ülkede en iyi temsil eden kurumların bu arkadaşlar olduğunu ve temel olarak en iyi eğitimin de başlıca üniversite kulüplerinin verdiğine şahidim.

    üniversite kulübünde bu sporu öğrenmek ise ayrı bir derttir. çünkü bir uçuş okulu değil öğrenci kulübüdür ve yapmanız gereken/sırtlanmanız gereken çok şey vardır. aksine herhangi bir uçuş okulunda "müşteri" olacağınız için eliniz sıcak sudan soğuk suya sokulmaz. yedek katlamazsınız. saatlerce teorik ders almazsınız. genel amaç en temel eğitimi verip uçuş saati doldurup bir sonraki kurstur.

    altını çizeyim, bu yamaç paraşütüne kocaman bir kaya bağlasanız ve sakin bir havada kaldırsanız uçar. baya uçar. uçmak isteyen bir ekipman. yani kompleks bir mekanizması yok. işin kompleks kısmı bu işi ilerletip aerodinami, meteoroloji gibi anadalları hatim edip uçarken buna göre karar vermek. ama başlangıç aşamasında bu tür işlere gerek yok. maksimum 5-10 dakika uçuş yapacaksınız.

    bu nedenle ileride oğlum bu işi yapmak isterse, kendisini bizzat üniversite kulüplerine teslim ederim. ama çalışan ve hayatında yeni şeyler deneyimlemek isteyen arkadaşlar ne olacak? el mahkum uçuş okullarına gitmek durumundasınız. bu konuda şurası iyidir, burası kötüdür demek bana düşmemekle beraber kararı siz vereceksiniz. hızlıca kurs bitirmeye odaklanmayan, 10 senelik kanatlarla eğitim vermeyen ve deneyimli eğitmenlere sahip uçuş okullarını tavsiye ederim.

    not: 10 senelik kanatla uçulur mu? uçulur. uçtum. önemli olan iyi bakılması aslında ama müşteriyseniz en kaliteli ekipmanı hak ediyorsunuz. ek olarak uçuş okulları genel olarak malzemeye iyi bakmaz. çünkü böyle bir şartları yoktur. gelir elde edebildikleri için yenisini yerine koymaları, üniversite kulüplerine nazaran çok daha kolaydır.

    kesinlikle bazı forumlarda "ben eğitim veriyorum" diyen kişilere güvenmemenizi öneririm. bu kişiler gerçekten kaliteli ve camiada saygı duyulan pilotlar da olabilirken, kimsenin ismini dahi bilmediği sağdan soldan bulduğu ekipmanla öylesine eğitim verenler de var. yani kurum olmadan asla diyorum. bir metodolojisi olan yerler kaliteli eğitim vermek zorundadır.

    spora başladıktan sonra sadece eğitmenlerinizin size verdiği kaynakları ve raporları değil aynı zamanda kendi araştırmalarınızı da yapın. yabancı forumlar ve havacılık otoritelerinde yayınlanan kaza raporlarını inceleyin. uçuşu kafanızda hayal edin. sorunuz olduğunda eğitmenlerinizi darlayın. sporda ilerlemek istiyorsanız en erkenden meteoroloji kısmına başlayın. bir deniz orası. asla %100 öğrenemeyeceğimiz bir alan. ne kadar bilirseniz ileride o kadar iyi termik dönersiniz, bu kadar basit. daha doğrusu termik bulursunuz, dönmesi daha çok pilotaja kalıyor.

    maalesef ülkemizde bu spor için ölüm/yaralama sayısını bilmiyoruz. bu sebeple bu spor türkiye'de güvenli mi değil mi hala idrak edemiyoruz. şahsi tecrübelerime göre, eğitimini -bence- düzgün yerlerden almış ve bilinçli pilot arkadaşlarımın başına neredeyse hiç ciddi kaza gelmedi. yedek atmayı saymıyorum burada. fakat maalesef çok uzaktan tanıdığım veya bir yerlerden duyduğum kişilerin başına ciddi kazalar geldi. birikimleri veya pilotajları hk. bilgim olmadığı için bir yorum yapmak zor.

    herkese keyifli ve güvenli uçuşlar diliyorum.