hesabın var mı? giriş yap

  • nft (non-fungible token) yani yeri doldurulamayan jeton.

    bir günümü hatta 2 günümü buna ayırdım. araştırdım ve öğrendim. öğrendiklerimi ve anladığımı basitçe anlatmaya çalışacağım ki herkes fikir sahibi olabilsin. öncelikle her şey nft olabilir. video, fotoğraf, çizim vb. her şey. siz neyi ya da neyden nft yapmak isterseniz yapabilirsiniz. evet ama yaptığınız şeyi kim satın alacak?

    ya da

    bir saniye ama nft'yi özel kılan nedir? yani neden internetteki bir şeye kim neden para versin? zaten kopyala yapıştır ile ona sahip olursun. eee? olursun ama kopyasına sahip olursun. nft'yi benzersiz kılan şey; burada üretilen metalar(resim, video, foto her neyse) blockchain üzerine yazılıyor ve benzersiz bir koda sahip oluyor. benzersiz kod, barkod, imza nasıl anlarsanız işte. mesela mona lisa tablosu internette milyonlarca fotosu var ama mona lisa orijinal tablosu tek bir tanedir ve kendisine sahip olmak başka bir olaydır. nft'lerin de benzersiz kod üzerine kayıtlı olması onları orijinal yapıyor.

    mesela benim çocukluğumda tasolar vardı, futbolcu kartları vardı bunlara sahip olmak eğlenceliydi oyun oynuyorduk vs hatta parayla satılıyordu. bize bir faydası var mıydı? bakış açısına göre değişir.

    tamam anladık ama kim bunlara kıymet biçiyor? şu anda zenginler birbirini piyazlıyor zevk yapıyor. bende şu var sende ne var gibi. kimisi kara para aklıyor. kimi ticaret yapmaya çalışıyor. kimi ileride buralar değerlenir mantığıyla alım yapıyor. herkesin farklı bir amacı var yani.

    işin bir de community tarafı var. bu da şey gibi hani clubhouse çıktı. yalnızca iphone kullanıcıları ve davetiye ile üyelik alınabiliyordu. herkes kendince gruplaştı filan diğerlerine sen gelme ulan ayı! der gibi saçma bir ortam olmuştu. işte nft'ler için de böyle gruplar var. şu koleksiyondan bende şu bok var. ben de o özel grubun bir üyesiyim. bir nevi statü göstergesi.

    bu yüzden üreticiler malı kıymetlensin diye community oluşturmaya ve bunu bir şekilde marketing ile hyplelamaya çalışıyor. bu nadide eserden yalnızca 10 tane var hanımlar beyler! yersen. ama yeniyor işte.

    insan ve toplum psikolojisi çok enteresan şeyler. söylediğim bir şey var; bir şeyin değerini ona olan talep belirler ve bu yüzden alınan-satılan şey talebin kendisidir. altın mesela ne kadarı gerçek işlevi doğrultusunda elektrik sanayiinde kullanılıyor? değil mi? ona olan talep yüzünden farklı amaçlar için kullanılıyor. yatırım aracı, statü göstergesi vs. insanların yükledikleri manalar var.

    konunun anlaşıldığını düşünüyorum. buraya nft ile ilgili saturday night live sponsorluğunda chad ve ekibinden güzel bir video bırakıyorum.

  • akp’li belediyede çalışıyorum diye hayatımda 1 kez zoraki akp mitingine katıldım. kitleyi ilk kez yakından gördüm.

    arkadaşlar öyle bir kitlenin sayesinde iktidarlar ki hayatı sorgularsınız. gördüklerimi hala unutamıyorum. bizim asıl rakimiz rte falan değil bu kitle. asla yenemeyeceğin (!) çipli bir ordu gibi düşün…

    o yüzden parti marti ayırt etmeden (ki ben eski bir iyi parti üyesi ve mustakbel zafer partisi sempatizanıyım) istanbul’da bu çipli orduya rağmen erdoğan hegemonyasını yıkmış olan ekrem imamoğlu’nu destekliyorum. bu geleceğimiz için elzemdir. önce bunları yıkmalıyız. sonra aramızda rekabet ederiz. önce bu hegemonyayı en güçlümüzle tamamen yok etmeliyiz…

  • ya benim birader tanidigim en sansli insan bu konuda. pandemiden hemen once bosandilar, gitti kendine bir apartman dairesi buldu. sonra pandemi tanrilari karsi komsu olarak ona yeni bosanmis tek cocuklu bir hanim getirdi. yeni bosanmis tek cocuklu hanim ile yeni bosanmis tek cocuklu 'agabi'm pandemi surecinde sevgili oldular. cocuklari birlikte oynamaya basladi falan, dordu birden gezip duruyorlar. yakinda birlikte yasamaya baslayacaklar. adam pandemi ortaminda yeni aile kurdu kendine ya, oglum millet anasini babasini goremedi bir yildir lan. sitcom tadinda bir hayat. pek mesutlar tanrilar nazardan saklasin. haybeden bir tane daha yegen sahibi olduk biz de iyi mi?

    edit: ne kadar çok güzel mesaj geldi bu entry ile ilgili, umut veren anekdotlara ihtiyaç varmış herhalde :) bir yandan mutlu çift adına tebrikleri kabul ediyor, teşekkürler ediyorum, bir yandan dilerim ki hayat bazen de böyle kucağınıza ihtiyacınız olan şeyleri bırakır diyorum. sevgi doldum, yumuş yumuş oldum.
    edit 2: geri zekalı olduğum için ben bunu önceki gece yazdım sanıyordum, meğer gece nöbetine kalmış debeye girmiş, şimdi anladım. ben de diyorum nereden görüyor insanlar da bir sürü mesaj atıyor. böylece farkında olmadan da debe editi yapmışım, insan kınadığını yaşıyormuş hakikaten. entryi de böylece çift editle bok ettikten sonra dağılabiliriz bence.

    2023 sonu editi: bu yaz evleniyorlar. yeni yeğenim pek tatlı nazar değmesin, yengem de bal gibi, bir nazar değmesininizi alırım

  • - evet dostlar, artık devrim günü yaklaşıyor... şimdi finans piyasalarını içten çökertme planımızın bir parçası olarak uzun süredir bankalara yerleştirdiğimiz marksist arkadaşlarımızdan birisi olan faruk dost geldiğimiz süreci anlatacak. buyur faruk dost söz sende...

    - bismillahirrahmanirahim. kalplerinde allah korkusu olan müslüman kardeşlerim dünya ölümlü dünya. gelin ibadetimizi yapalım, ahiretteki yerimizi kurtaralım, bu öğle namazını birlikte eda edelim...

    - ne diyorsun sen faruk dost? bankadan bahsedecektin, devrimden, o şanlı günden... hangi bankaya yerleştirmiştik biz seni?

    - albaraka türk: faizsiz bankacılığın doğru adresi.

    - hemen bu arkadaşı olimpos'a tatile gönderiyoruz. 15 gün. ağaç ev...

  • üşengeç insanlar için tek hamlelik muadilini yazıyorum:

    oda topla = parfümü odaya boca et
    duş al = parfümü vücuda boca et
    saç yap = parfümü saça boca et
    diş fırçala = parfümü ağz... sakız çiğne sakız
    parfüm sık = parfüm sık

  • video çok ilginç. şimdi arkada ekmeği için koreografi yapan kızlar cehenneme, evlenen kız dini vecibelere göre kapandığı için cennete mi gidecek?
    allah adama sormaz mı? benle dalga mı geçiyorsun sen diye??

  • salona geldiğinizde gözleriniz sehpanın üzerindeki kasede kalan birkaç antep fıstığına ilişir ya. içinizde filizlenen umut tohumlarıyla kasenin içinde kalan birkaç antep fıstığına hamle yaparsınız. elinize fıstıklarla birlikte garip bir ıslaklık gelir de avucunuzdaki fıstıklara baktığınızda anlarsınız işte o an. o nemli fıstıklar; babanın ağzına atıp kıramadığı, umutları başka bir bahara bırakan, hiçbir yerinden açık vermeyen salyalı fıstıklardır. o an herşeyden vazgeçip en azından kasedeki beyaz leblelebileri gömüp, durumu kayıpsız atlatmak adına ağzınızda oluşacak kuruluğu dahi göze alırsınız lakin baba kişisi geriye hiçbir yemiş bırakmamıştır.

    beyler :(

    (bkz: hayata dair iç burkan detaylar)
    (bkz: umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları)

  • ne anlatmak istediğini demin tuvaletteyken anladığım film.
    28 yaşındayım. ve filmi en son 20 yaşında izlemiş olabilirim.
    çocukluğumdan beri hep aynı güne geri döndüğü için eğlenceli filan geldiğinden defalarca izlemişimdir.
    meğer film sevmiyorsan, sevilmiyorsan ne perşembenin ne salının günlerin adının da kendinin de bir anlamı yok
    aşk yoksa zaten dünya hep aynı günün içinde boş boş dönüyor demek istiyormuş.
    geç mi kaldım acaba anlamaya. acaba hep geç mi kalıyorum ben. insanın işerken aklına ne tuhaf şeyler geliyor.
    mesanemimi aldırsam acaba. hayatın anlamını kavrayamadan tuvaletlerde çürüyüp gideceğim ya rabbim.