hesabın var mı? giriş yap

  • almanya'dayken roportaj yapiyolar..

    - nasilsin hami, mutlu musun?
    - saaanki baska bır dünyadan geeelmis cibiyim.. macta yeniliyoruz, ben uzuluyorum kola iciyorum, onlar eglenip bira iciyorlar. ben boyle bir sey cörmedim..
    - almanca nasil?
    - bana dediler, almanca ogreneceksin. ben bu yastan sonra almanca ogrenip ne yapacagim?

    bi de unutulmaz

    - hami penalti kacirdin, ne diyosun?
    - canim sagolsun.

    diyalogu vardir..

  • ilk dersin teneffüsünde annemi bulmak için koştururken koridorda bir öğretmene çarpıp "özür dilerim amca" demek.

  • ben o saatte işe gidip akşam 6’da da eve dönüyorum. ne hayatlar var be! siz kesin kahvaltıda portakal suyu içiyorsunuzdur.

    edit: yalnız olmadığımı bilmek güzel bir şey. hani ekşi burjuva mekanıydı? işçi sınıfı kendini direkt favlarıyla belli etti.

  • 4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.

    aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.

    hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.

  • diyelim ki ne bir nevi matrixte olabileceginiz , ne kendinizi sartlandiriyor olabileceginiz, ne de olasi fiziksel dengesizlikler sizi ikna etmedi, "yok kardesim, ben hakkaten de birseyler hissediyorum; yani bir guc var, bir baglanti var, kozmostur, allahtir, gaiadir, enerjidir, siriuslulardir, bir sey var sonucta" dediniz.

    olmadi, yine olmadi. dunyanin en kil adami olarak tarif edeceginiz her turlu tecrubenizi yalanlayabilirim ve sizin tanri tasvirinizden farkli ama herseye gucu yetebilen bir tanrinin, herkesle birlikte sizi de 5 saniye once yaratmis olabilecegini, tum anilarinizi, egilimlerinizi, onyargilarinizi ve bilgilerinizi de 5 saniye once kafanizin icine koydugunu iddia edebilirim. yani o cok emin oldugunuz tecrubenin hayal degil gercek * olup olmamasi bir yana, bunu hic yasamamis olmaniz fakat sadece onunla ilgili bir aniya sahip olmaniz -ki bu ani da disardan yapay olarak yerlestirilmis- da olasi. bu tanrinin gucu herseye yettigine gore, olan bitenden suphelenmeniz de imkansiz.

    simdi bu bize cok absurd bir alternatif olarak gelse de burada savunmada olan bilinemezcinin amaci, varliginiza herhangi bir mantikli aciklama getirmek degil. zira tanrinin bizi 5 saniye once yaratmis olmasi her ne kadar curutulemez bir ihtimalse de pek olasi degil. bunun yerine, tecrubelerinden ve bilgilerinden son derece emin olan insanlarin ayaklarinin yere basmasini saglamaktir. her turlu son derece olasi aciklamayi hice saysak bile [kimyasal dengesizlikler, travmalar, sartlandirilmalar, mantik hatalari, tesadufler, konformizm] bir sonraki adimda karsimiza daha az olasi ama yanlislanamayan aciklamalar cikacak [tupteki beyin, uzaylilarin deneyi, sanal gerceklik, ruya] ve en sonunda en asilmaz bariyere gelecegiz: descartesin bahsettigi, bizi surekli yaniltmak isteyen seytani varlik gibi bir gucun bizi bu sekilde dusunmeye -artik her neye inaniyor ve dusunuyorsak- zorlamasi, ikna etmesi, hatta bastan oyle yaratmasi.

    bilinemezciler manyak gibi bunlarin hepsine ayni olasiligi atayip gulunc duruma dusmezler yahut gunluk hayatlarini da surekli bir paranoyayla yasamazlar ama bilgilerinin kesin oldugunu iddia eden insanlarin da yukarda belirtilen engellerden muaf olmadiklarini bilirler. iste bu yuzden de guvenle, hicbir art niyet veya asagilama olmadan, suratiniza nanik yapma geregi duymadan "tanrinin var olup olmadigini, varsa da dogasini bilemezsiniz" diyebilirler. [artik burasi iyice suphecilik koktu]

    nitekim diyorum, bilemezsiniz iste bilemezsiniz, canima degsin *.

  • geçen akşam avea prime'a geçmeye çalıştım. zaten faturalı avea müşterisi olduğum için 69 tl'lik paket seçmem gerekiyormuş. sonra baktım avea'da daha düşük internet kotası ile 59 tl'lik bir paket var. ona geçmeye çalıştım, olmadı.

    sonra internette avea, turkcell, vs. uğraşırken donanımhaber forumuna denk geldim. çok basit bir taktik öneriyordu. ara avea'yı, faturasız hatta geçmek istiyorum, de; gör sonucunu, diyordu.

    aradım ertesi sabah. mevcut paketim pahalı geliyor, yetmiyor, faturasız yap beni dedim. anında %50 indirim teklif ettiler. aylardır meğer boşuna ödüyormuşum o parayı. sonra ben yetmiyor bu internet vs. dedim. tak iki katına çıkarttı interneti. çok para dedim, tak %15 indirim yaptı yıl sonuna kadar.

    durduk yere daha ucuza, daha çok internet kotasıyla ve avea prime avantajıyla paket değişikliği yaptım.

    tüm sebebi de bu ölücü arkadaşlardır. ne diyim, çok yaşasınlar!

  • normal bir şirkete bu tarz bir özgeçmişle gittiğimi düşünüyorum da... (düşünemedi)

    döverek kapı dışarı ederler herhalde. hemen gidip 5/b sınıf başkanlığımı, 6/a kızılay kolu başkan yardımcılığımı özgeçmişime ekleyeyim.

  • 31 yaşına gelip sözde yuvayı kurmuş, üstüne çocuk da yapmış, dışarıya verdiği mutlu karı-koca imajının basit bir aşko-kociş instagram postu sahte olduğu gerçeğinin bilincindeki mutsuzluğu ve tedirginliği yaşayan insandan kat be kat huzurlu, mutlu, gerçek bir insandır. hayırlı olsun.

  • acemiyken mersoya binilir mi yorumları tam oksimoron.
    asıl acemiyken mersoya binilir. şahin denen tekerli tabuta mı binsin adam?
    canının kıymeti olan kibar bir kardeşimizmiş. helal olsun.