hesabın var mı? giriş yap

  • alman hükümetini göreve davet ediyorum, iptal edin vatandaşlığını, yollayın gelsin buraya. yeter kızın çektiği.

  • buradan izlenebilecek 3 ocak tarihli ehlisünnet tv yayını. hanım kardeşimizin tek başına mücadelesi gerçekten takdire şayan doğrusu.

    --- spoiler ---

    ortalarda "ateist kız"ımızın kadın-erkek eşitliğinden, insanların birbirlerini günahkar/günahkar değil şeklinde kategorize etmesinden bahsetmesinin akabinde arkadaki kıvırcık saçlı mücahit kardeşimiz "ablam hz. havva nerden yaratılmış biliyor musun? adem aleyhisselam'ın sol kaburga kemiğinden yaratılmış" diyerek kadın-erkek eşitliğinin islam'da olduğunu örneklendirerek açıklayıp gönüllere su serpmiştir.

    --- spoiler ---

    edit: benzer tartışmanın level 2 hard versiyonu ise buradan izlelenebilir. bu sefer dozaj kaçmış gene her zamanki loop'a girilmiş. sarıklı arkadaş provokatör konuşsaydı muhtemelen iki grup birbirine girerdi. keşke hep ilk videodaki gibi tartışılsa ama memleketin mayasında yok ki bağıran haklı olduğunu sanıyor.

  • o kadar çok youtuber var ve o kadar farklı isimde, etikette videoları var ki tüm anahtar kelimeleri ele geçirmiş durumdalar. youtube buna bir çözüm bulmazsa kendi bacağına sıkmış olur.

    youtube'u nasıl çöplüğe çevirdiklerini örneklerle anlatayım:

    >> mesela "olta" konusunda merak ettiğiniz bir şey var, oltacılıkla, balık avlamayla ilgili / alakalı videolar gelsin diye "olta" (ve alakalı anahtar kelimeleri) arattınız, karşınıza çıkan ilk sonuç: "kuzenimi nasıl oltaya getirdim?" (youtuber videosu)

    >> "pasta" dersiniz: "arkadaşıma pastalı şaka [suratına pastayı yapıştırdım]" (youtuber videosu)

    >> "covid" dediniz. "salgınlar insanlığın sonunu mu getirecek?" (farklı rivayetler ve efsaneler içeren youtuber videosu)

    bu örnekler uzar gider... youtube'un farklı filtreleme seçenekleri mevcut olsa da, o kadar fazla entertainment / clickbait / çöp video barındırıyor ki, bazen insan ne yaparsa yapsın bu video çöplüğünden kurtulup istediği sonuca ulaşamıyor.

  • benden vergi alabileceği her fırsatı değerlendirip, aldığım nefes hariç her şeyden vergi alan, zorunlu askerlik için kışlaya çağıran, her türk vatandaşı gibi yasalarına tabi olduğum, yedi sülalemin yaşamını geçirdiği topraklarda, vatanımda hüküm süren devleti yöneten akp'nin, benim dinim olmayan bir din için "dinimiz" ifadesi kullanan bakanlığının tweet'idir.

    edit: zihniyet bu...
    (ışık hızında uçuran moderasyona teşekkürler.

  • kendi eşini başkalarının yanında aşağılaması. bir erkek olarak benim bu kadar zoruma gidiyorsa, kim bilir o kadın için ne tiksinç bir şeydir.

    debe editi (adettendir; affınıza sığınarak):

    1. mit tırlarını durduran savcıların mahkemede yaptıkları savunma (alem delikanlı görsün): tık

    2. taraf'ın tutuklu gazeteciler mehmet baransu ve hidayet karaca'yla ilgili haberi: tık

    3. bi takım adamların, vatandaşı enayi yerine koyarcasına birilerinin hırsızlığını örtmek için zırt pırt öne sürdüğü bir konunun içyüzü (sürpriz): tık

    4. bu ise, verdiğim bakınızlardan dolayı "sana şuku verip de debe'ye çıkaran ellerime tüküreyim" diyen kalbi kırıkların gönlünü almak için: tık

    5. bu da, o kadar kafanızı ütülediğim için kendimi affettirmek babında: tık

  • halam gece çalıştığım hastaneye kalp krizi geçirerek gelmişti.
    ben o gün nöbetçi olduğum için çok yorgundum ve çok üşüyordum, doktor odasındaki kanepede üzerime nevresim alıp biraz dinleneyim, demiştim. haberi alınca apar topar kalkıp acil girişinde babamı, kardeşimi, bilinci gitmiş, halamı karşıladım.

    acil anjioya aldık ve ne yazık ki ex oldu.
    sorumlum zaten nöbetin bitmesine az kaldığını bundan sonrasını idare edebileceğini benim eve gitmem gerektiğini söyledi. eve gittiğimde herkesin olduğu gruba atılmış bir mesaj gördüm. ben önce taziye mesajı atıldı, sandım. bir de ne göreyim: grubun en sevimsiz insanı dün gece dinlenirken halamın kalp krizi haberini alınca koşmak için üzerimden attığım nevresimin yerde dağınık bırakılmış fotoğrafını çekip “lütfen doktor odasını dağınık bırakmayalım.” diye paylaşmış.

    halamın ölmek üzere olduğunun haberini aldığımda nevresim katlamak aklıma gelmediği için kusura bakma, dedim. hem suçlu hem güçlü kahpe özür dilemek yerine ne dese beğenirsiniz?
    “ben senin özelinde demiyorum, daha önce de böyle oldu o yüzden hatırlatmak istedim.” dedi.

    ben bu çağın insanında iliğimle kemiğimle nefret ettim.

  • "seni böyle görmekten utanıyorum."

    üniversite ikinci sınıfta iken kız arkadaşımın bana çok fazla giysim olmadığı için söylediği sözdür. ne kadar geri zekalıymışım ki kendisiyle ilişkimi 3 yıl daha sürdürmüşüm.

  • gün içinde ilgilendiğiniz bir işiniz ya da okulunuz varsa görme şansınızın olmadığı, ancak bu aktivitelerden fırsat bulup bir şekilde şehre karıştığınız zamanlarda görebileceğiniz kalabalık.

    gerçekten ama gerçekten tahmin edebileceğinizin çok üzerindeler. örneğin bugün işyerinde değilim ve evimin çevresinde biraz yürüyerek biraz açılmak istedim. sabahın bu saatinde bile kafeleri doldurabilen bir kalabalık mevcut. bu insanlar ne yapıyor ne ediyor diye düşünüyor insan ister istemez. bir kısmı işsiz olabilir, ok. bir kısmı iş sahibi olabilir ve işyerinde değildir, ok. bir kısmı da benim gibi işinden ya da okulundan uzakta olabilir, ok. ama bir türlü tamamını açıklamaya yetmiyor bence bunlar.

    gerçekten tahmin edilemez boyutta bir kalabalıktan bahsediyoruz. sanki böyle bu arkadaşlara figüranlık görevi verilmiş de onlar da orada bulunuyor gibi görünüyorlar. sadece şu yüzden bir simülasyon içerisinde yaşatıldığımızı falan düşünüyorum. sonra bu fikre kendimi çok kaptırmadan hayatıma devam ediyorum ama aklıma ara ara yine geliyor bu düşünce.

    arkadaşlar gerçekten siz necisiniz ya? ben de sizin gibi gece gündüz böyle özgürce takılmak istiyorum. boş oturmak fikrini yapım gereği sevmiyorum ama kıskanılıyorsunuz gerçekten. ne dediğimi ben de anlamadım ama öyle. ne hayatlar var ya rab!

    not: istanbul çok kalabalık. gerçekten çok.