hesabın var mı? giriş yap

  • bu saçmalığa tiyatro bile denmez aslında. okuyun da aydınlanın bari:

    1-darbeyi siyasal islamcı bir grup, illegal bir tarikat yapılanması gerçekleştirdi. bu özelliğiyle darbenin belirleyici yanı, şeriatçı karakteriydi. bu anlamda 15 temmuz, aydınlanma, laiklik ve demokrasi karşıtıydı. böylece, bir yan sonuç olarak sadece kemalistlerin darbeci olduğu şeklindeki gerici-liberal ezber de yıkılmıştı.

    2-darbe, akp’nin yaratmaya çalıştığı efsanenin tersine, sokağa çıkan ve sayıları 10-15 bin kişiyi geçmeyen siviller tarafından değil, cumhuriyetçi ve yurtsever askerler / subaylar tarafından bastırıldı. yüksek ateş yeteneğine sahip askerleri bir avuç silahsız sivilin durdurması mümkün değildi. kaldı ki, gazete ve televizyonlarda yayınlanan tankların üzerine çıkmış yurttaş görüntüleri darbe bastırıldıktan sonra, gece 24.00-02.00 saatleri arasında sokağa çıkan insanlardı. o tanklar ise darbeyi bastırmak üzere gelen zırhlı birliklere aitti.

    3-erdoğan-akp yönetimi, darbenin bastırılmasını siyasal bir fırsata çevirerek –erdoğan ‘allah’ın lütfu’ demişti- 20 temmuz’da olağanüstü hal (ohal) ilan etti ve kendi darbesini yaptı. demokratik hak ve özgürlükler askıya alındı. adım adım cumhuriyetin kurumlarının tasfiyesine gidildi

    4-türkiye, fiilen başkanlık rejimine geçirildi. ardından 16 nisan 2017’de hileli bir referandumla her darbeden sonra yapıldığı gibi, yeni rejime uygun bir anayasa yapıldı. böylece totaliter bir rejimine geçişin sözde hukuksal zemini yaratıldı. yeni darbe anayasası ile meclis’in yetkileri sembolik hale getirilerek, parlamenter demokrasiye son verildi. tbmm, 1908 hürriyet devrimi ile ikici kez açılan meclis-i mebusan’dan daha geriye savruldu.

    5-ülkeyi yüzde 8 ila 12 arasında olduğu tahmin edilen toplumsal desteğe sahip küçük bir şeriatçı azınlık teslim aldı. cumhuriyet’ten geriye kalan her şeyin tasfiyesine girişildi. tsk dağıtıldı. aydınlanmacı ve modernist bir geleneğe sahip olan askeri okullar kapatıldı. laik kurumlar dağıtıldı. devlet, ortaçağ anlayışı ve emevi gericiliğine yaslanan bir ideolojik anlayışla yeniden yapılandırılmak istendi. ancak başarılı olunamadı, ülke hala içinde yaşadığımız yeni bir krize sürüklendi.

    debe editi: okuyan, beğenen, favlayan herkese çok teşekkür ederim. bu kadar dikkat çekince kaynak belirtme ihtiyacı duydum, bu saptamalar merdan yanardağ'a ait: kaynak

  • tanımsız ve yorumsuz:

    "polisin kendilerine “terörist muamelesi” yaptığını ve travmatize olduklarını kaydeden aile, avukata başvurduklarını ve almanya'ya geri dönebilmeleri için bir imza kampanyası başlattıklarını söyledi."

  • açık ve net tanımı: bana göre şu an, bu devirde yayında olan diziler arasında en iyisi.

    "bana göre"si önemli. ne yapalım biz "sana göre"sini biz sen miyiz, kutsal bilgi kaynağı burası diyebilirsiniz. haklısınız ama bir bağlantı var orada. çevremdeki insanlar uzun zamandır bana bu diziyi izlememi salık veriyor, "bu tam senlik" diyor. tamam diyordum ama izlemiyordum çünkü insanlar öyle tamam der ama yapmaz. sonunda izledim, gerçekten de tam benlikmiş.

    çünkü ben çok sıkıldım günümüzdeki insanoğlu kökten kötüdür yaklaşımından, kiniklikten, boğucu hale gelen nihilizmden. günümüzün senaristleri dünyayı böyle gördükleri, onlara okullarında böyle öğretildiği için izleyenin içinde kaybolacağı bir kaçış dünyası yazmak yerine kendi pesimist dünya görüşlerini bize öğretmeye çalışıyorlar. o yüzden artık kalıcı olacak, kült olacak dizi çok az çıkıyor. dizi, film değil, her şeyin ne kadar kötü olduğuna dair ders videosu izliyoruz.

    ted lasso bunu çok güzel kırıyor. dünyada kötülükler, zorluklar, zorbalar var ama bunlara direnen, daha iyiye inanan, umutlu insanlar da var. her zaman çok gerçekçi değil fakat her zaman çok gerçekçi olmasına da ihtiyaç yok. bazen de bunu izlemeye ihtiyacımız var. bu dönemde kurtarıcı oldu ted lasso. ted lasso gibi diziler hiç gelmiyor değil ancak bu kadar iyi yapılarak insanlara pozitifliğin, wholesome (tam türkçe karşılık bulamadım) olmanın güzelliğini hatırlatacak ölçüde gelmiyor. bu başarı için de snl'den beri yaptığı her işte hayran olduğum jason sudeikis'e ve bu olumlu ton açısından benzer konseptteki scrubs'ın da yaratıcısı olan bill lawrance'a teşekkür etmek lazım öncelikle.

    yine tam "sana göre" diyenler benim superman'i ne kadar çok sevdiğimi ve neden çok sevdiğimi bilen insanlar. superman hakkında yazılmış bence en güzel şarkıda * şu sözler geçer:

    'cause no one wants to know the man who stands for things we outgrow
    he's too noble and too blind
    we're all older now and we don't need someone to care about the innocence we left behind

    o yüzden, ted lasso gibi, arkamızda bırakıp yüzüne bakmayı reddettiğimiz masumiyeti ısrarla koruyan kahramanların ve karakterlerin değeri benim için daima çok büyük olacak.

  • obsesif bozukluk kişinin aklından geçen saçma sapan düşünceler, kompülsif bozukluk da bu düşüncelerin getirilerinden kurtulmak için akabinde yapılanlar efenim. ben yaşadım, biliyorum, o bakımdan. birkaç örnekle konuyu açıklayacağım şimdi sizlere. başlıyorum.

    ***

    ben sorunlu bir evlat idim. evliya sabırlı bir de annem vardı. hikayeledim burada fakat hala var. ama artık ben sorunlu değilim. neden? çünkü çözdüm ben olayı.

    ***

    şimdi en başlarda aklımdan şu şekil düşünceler geçiveriyordu. hakim olamıyordum kendime.
    "eğer annemi yatmadan kırk bir kere öpmezsem annem bu gece ölecek."

    yani bu derece ciddi bi şey geçiriyorsunuz aklınızdan, hem de kontrolünüz dışında geçiveriyor böyle. gidip paşa paşa öpüyordum. sonra rutine bağladım tabii. her gece yatmadan önce annem ölmesin diye gidip kırk bir kere öpüyordum annemi. çoğu kez abim dövüyordu öpücük törenini müteakiben; halbüse anlatsam anlamazdı ki, ben orada annemi kurtarıyordum sadece.

    böyle oya yapar olurdu, parmağına doladığı ipi çözerken "ay lanet evlat, deli midir manyak mıdır bıktım senden..." der, bazı bazı ağlardı. cefalı annem benim... neyse.

    bi sene filan öptüm heralde.

    muhabbet kuşu ölmesin diye her elime aldığımda üç kere göğsünden, üç kere gagasından öper, üç kere de sol kanadını açıp kapardım.

    babamı da yedi kere öpme kararı aldım sonra. de babam sinirli insandır laf aramızda. yedi mi, hayır. sonra onu öpmekten doğal koşullar sebebi ile vazgeçtim.

    hepsi için toptan güzel bir şey yapmaya karar verdim sonra sonra, her gece mutfak lambasını yedi kere açıp kaparsam ailecek kurtulacaktık. babam fark etti bunu da, her gece malum saatte gelip mutfağa oturmaya başladı. "patlatacaksın ampulü eşşolunun." diye kovaladı sonra bi gün. ben ne yaptım, alarmı kurup gece kalkıp yakıp söndürmeye başladım. böylece babamı atlatmış oluyordum.

    bunlar işin geyik tarafı tabii. her terliği sola çevirme, nefesini tutup bildiğin duaları okuma (morarabilir kişi bunu yaparken) ve gitgide bana fizyolojik olarak da zarar veren benzeri davranışlarım artınca...

    bir gün dedim ki;

    "lan eğer bir daha böyle yapmaya devam edersem, ailecek yarına çıkamayalım."

    o gün bu gündür yapmam hiç öyle. valla bu şekilde kurtuldum. tavsiye ederim.

  • hazir karantinaya alınmışken orda tutulması gereken başka bir virüs beyani.

    sanki hastalik akp'li chp'li dinliyor sayin amina koydugum.