hesabın var mı? giriş yap

  • bir tarafta trafik kurallarına uymayan, yolcuları zerre önemsemeyen, keyfine göre yolcu almayıp müşteri seçen, muayenesi olmayan enkaz gibi araçlarla trafikte terör estiren, neredeyse bütün işlemleri kayıt dışı olduğundan en alt seviyede vergi ödeyen taksi sürücüleri ve plaka sahipleri varken; diğer tarafta temiz kaliteli düzgün ulaşım hizmeti sağlayan ve bunu kayıtlı ve şeffaf bir şekilde yaptığından vergisini düzenli ödemek zorunda olan uber var. ve trafik polis teşkilatımız en sıkı şekilde kimi denetleyip ceza kesme peşinde? uber'in ve uber yolcularının. neden? çünkü toplumu değil, taksi plaka sahiplerini ve o taksileri süren çomarları korumak ve kollamak bunu gerektirir. çünkü sizin güvenliğiniz, trafik kurallarına uyulması, özetle toplumun faydası için çalışmak trafik polislerimizin zerre umrunda değil.

  • standart daily abazan geyigi diye geldim, hayatin aci gercekleri tokat gibi indi yuzume. ah be abi sen pazara gidemiyorsun millet zevk icin yuz liralar yakiyor. boyle duzene lanet okumaktan baska bi sey de yapmiyoruz

  • mangal gibi yurekleri vardir ve her cesur insan gibi majestelerinin agiz dolusu hakaretine maruz kalmislardir.

    “şimdi geliyorum çok enteresan şurada bir grup, affedersiniz edebim müsaade etmiyor tabi de, sırtlarını dönerek işaret yapıyorlar. ya sizde zerre kadar nezaket varsa, haysiyet varsa, yani zerre kadar kabiliyetiniz varsa siyasette yer parlamentodur. orada konuşursunuz. meydanlarda konuşursunuz. kalkıp da bu tür tehditlerle bu tür affedersiniz ahlaki olmayan yöntemlerle bir yere varamazsınız."

    http://haber.sol.org.tr/…sizde-haysiyet-olsa-118308

  • h. moser & cie 1828 yılında heinrich moser tarafından st. petersburg'da kuruluyor. heinrich moser 1874 yılında ölüyor. ve ardından firma satılıyor. 1917 rus devrimi'nden sonra da firma isviçre'ye taşınıyor. günümüze gelene kadar da birkaç kez el değiştiriyor. yılda 1200 adet saat üreten h. moser & cie her ne kadar isviçre'nin en lüks saat markalarından biri olsa da, kendisini isviçreli diğer lüks saat markalarından ayıran önemli bir özelliğe sahip. o da geliştirdiği protest tavır. saat dünyasında yaptığı çıkışlar nedeniyle adından farklı bir şekilde de söz ettirmeyi başarıyor. bunu da büyük ölçüde 2013 yılında şirketin ceo'luğuna gelen eduard meylan'a borçlular.

    h. moser & cie 2016 yılında "swiss alp watch" adını verdiği bir modelini piyasaya sürdü. saati görenler ilk başta bunun bir akıllı saat olduğunu düşünebilirdi. ismi akıllı saati çağrıştırdığı gibi kasa boyutu da apple watch'la neredeyse aynıydı. ancak gerçekte durum bunun tam tersiydi. "swiss alp watch" akıllı saatlere bir tepki olarak üretilen ironik bir saatti. akıllı saatlerin zamanın ruhunu öldürdüğünü düşünen h. moser & cie firması apple watch'a çok benzeyen ancak akıllı saatlerle alakası olmayan, tamamen otomatik bir saat geliştirmişti. tam anlamıyla ters köşe yapmışlar ve bunda da başarılı olmuşlardı. ancak bu daha başlangıçtı. ilerde yapacakları sansasyonel hamlelerin ilk habercisiydi. ( swiss alp modeli: https://m.youtube.com/watch?v=qcblfzvpu4w )

    eskiden isviçre'de bir saatin " swiss made" ibaresi taşıyabilmesi için saatin en az yüzde 50'sinin isviçreli olması gerekiyordu. yani malzeme ve işçilik gibi girdilerin en az yarısı isviçre orjinli olmalıydı. ancak 2016 yılında bu kural değişti. isviçre ekonomisini ve özellikle de isviçre saatçiliğini geliştirmek amacıyla bu oran yüzde 60'a çıkartıldı. ancak bu oranın yüzde 60'a yükseltilmiş olması h. moser & cie firmasını hiç de tatmin etmedi. kendileri yüzde 95 oranında isviçreli saatler üretirken bu oranın yüzde 60'ta bırakılmasının isviçre saatçiliğine çok da bir katkısının olmayacağını düşünüyorlardı. o yüzden oran çok daha yüksek, hatta mümkünse yüzde yüz olmalıydı. yüzde altmış gibi yetersiz bir orandan tatmin olmayan h. moser & cie de kendine has bir protesto yöntemi geliştirdi. ilk önce saatlerindeki " swiss made" ibaresini kaldırdığını açıkladı. çünkü onlar için artık "swiss made" ibaresi isviçre saatçiliğini suistimalden başka bir anlam ifade etmiyordu. tabiki h. moser & cie' nin protestosu bununla sınırlı kalmadı. hemen yeni bir saat yapımına soyundular. çok geçmeden 2017 yılının ocak ayında da ürettikleri bu yeni modellerinin lansmanını gerçekleştirdiler. aslında ortaya çıkan model saat dünyasında daha önce hiç karşılaşılmamış bir şeydi. çünkü saatin kasasını peynirden üretmişlerdi. peynir olarak da yüzde yüz isviçre peyniri olan vacheron mont d'or peynirini kullanmışlardı. vacheron mont d'or peyniri aynı zamanda h. moser & cie'nin ceo'su eduard meylan'ın kasabasının bir ürünüydü. peyniri alıp özel bir malzemeyle karıştırınca ortaya daha önce eşi benzeri olmayan bir saat çıkmıştı. tabi bu arada saatin kayışını da düşünmeyi ihmal etmediler. kayış için de yüzde yüz isviçre ineği derisi kullandılar. aslında hiçbir şeyi göz ardı etmiyorlardı. saatin kasası kadar ismi de önemliydi. yaratıcı bir şey bulmalıydılar. ve sonunda modelin ismine swiss made'den esinlenerek ironik bir şekilde " swiss mad" dediler. "made" in sonundaki e harfini kaldırıp bu modele layık bir isim çıkartmayı başarmışlardı. en küçük ayrıntıyı bile atlamıyorlardı. saat her şeyiyle dört dörtlük olmalıydı. buna saatin fiyatı da dahil. isviçre 1 ağustos 1291 tarihinde kurulmuştu. dolayısıyla saatin fiyatı da bu kuruluş tarihiyle uyumlu olmalıydı. ve saatin satış fiyatını da isviçre'nin kuruluş tarihine uyumlu olarak 1.081.291 isviçre frangı olarak belirlediler. tabi bu simgesel bir fiyattı. saatin gerçek ederi bu değildi. saatin değeri açık arttırmada ortaya çıkacaktı. bu saati yaparlarken herhangi bir ticari kaygı gütmemişlerdi. tek amaçları vardı. o da dikkatleri isviçre saat endüstrisine çekmek. sonunda sadece bir adet ürettikleri bu saati açık arttırmaya çıkardılar. saat 100 bin isviçre frangı gibi çok iyi bir rakama alıcı buldu. saatin satışından elde edilen geliri de kendilerine ayırmadılar. amaçlarına uygun olarak isviçre'de saatçiliğin gelişimi için kurulan bir fona " foundation pour le culture horlogere suisse" e bağışladılar. tabi bu süreç boyunca nihai tüketicilerini de düşünmeyi ihmal etmediler. onlar için de 50 adet limitli, kasası peynirden olmamakla beraber kayışı inek derisinden olan " venturer swiss mad" modelini piyasaya sürdüler. sonuçta h. moser cie'nin bu " swiss mad" modeli saat dünyasında epey ses getirdi. çünkü daha önce denenmeyen bir şeyi denemişler ve başarılı olmuşlardı. ( swiss mad modeli:https://m.youtube.com/watch?v=mxcuzyt8s5c )
    ( venturer swiss mad: https://www.h-moser.com/en/news/01-2017-3)

    2017 ortalarında ise akıllı saatlere ironik bir şekilde yaklaşan "swiss alp watch" modellerine yeni bir kardeş geldi. zzzz ismi verilen bu model simsiyah kadranıyla adeta apple watch'ın bekleme moduna gönderme yapıyordu. ( zzzz modeli:https://www.h-moser.com/en/news/05-2017 )

    h. moser cie'nin bu asi tavırları başarılı olunca piyasaya sürecekleri yeni modelllerini de herkes büyük bir sabırsızlık içinde beklemeye başlamıştı. acaba sırada ne vardı? ancak bu sorunun cevabı büyük bir hayal kırıklığı olacaktı. 2018'in ocak ayına geldiğimizde h. moser cie piyasaya süreceği yeni modelinin tanıtımını gerçekleştirdi. bu sefer dert edindikleri şey isviçre saatlerindeki yaratıcılık sorunuydu. onlara göre anlı şanlı tarihi olan isviçreli lüks saat markaları halen geçmişlerinin ekmeğini yiyor ve ortaya yaratıcılık bakımından yeni bir şey koymuyorlardı. ünlüleri reklam yüzü yapmak ve saatlerini bu yolla kolayca pazarlamak onlar için yeterliydi. h. moser & cie'ye göre isviçre'yi saatçilikte bir numaraya oturtan yaratıcılık özelliği artık arka plana itilmişti. önceden beri " make swiss made great again" mottosuyla hareket eden h. moser'in & cie bu defa da bu soruna dikkat çekmek için yeni bir ironik model tasarladı. adına " swiss icons" dedi. ancak bu ironik model her zamankinden farklı olarak oldukça olumsuz bir tepkiyle karşılandı. saat hiç beğenilmemişti. bazı otoritelere göre bu yeni model tam bir ucubeydi. hatta saati doktor frankenstein'ın canavarına benzetenler bile olmuştu. saat adeta toplama bir bilgisayar gibi duruyordu. isviçreli birçok lüks saat markasının en belirgin özelliklerini alıp karıştırmışlar ve ortaya karışık bir salata çıkartmışlardı. mesela audemars piguet royal oak'ın kasasını, hublot'un kasa vidalarını, rolex pepsi'nin bezelini, patek phillippe nautilus'un kadran desenini, breguet'in akrep ve yelkovanını, panerai'nin tepe korumasını ve rakamlarını, cartier'in kurma kolunu , girard perregaux'un tourbillon'unu ıwc'nin kadran yazısını ve kendi markalarının da kadran rengini kullanmışlardı. https://monochrome-watches.com/…-swiss-icons-watch/ tabi saatte kendi özelliklerinin kullanıldığını gören isviçreli lüks saat markaları da bu duruma tepki göstermekte gecikmediler. hemen hemen her yerden kendilerine tepki gelmeye başlamıştı. saatin büyük bir olay yaratacağını düşünmekle beraber bu kadar tepki alacaklarını da hiç beklemiyorlardı. baltayı resmen taşa vurmuşlardı. bu noktada akılcı davrandılar. meseleyi fazla uzatmadılar. ve ışık hızıyla projenin iptal edildiğini duyurdular. bunu yaparken de tam olarak anlaşılamadıklarından dem vuran sitemkar bir yazı kaleme almayı da ihmal etmediler.

    h. moser cie isviçre'nin önde gelen saat markalarından birisi. birçok başarılı modelleri var. yani sadece provoke edici saatler üretmiyorlar. hatta tepkiler yüzünden iptal ettikleri swiss icons modelinden sonra da çalışmalarına devam edip oldukça takdir alan modeller de ürettiler. saat dünyasının belki de en aktivist markası olan h. moser & cie'den sansasyon yaratan başka bir ironik model daha görebilecek miyiz bunu zaman gösterecek.

    edit: h. moser & cie'den yeni bir ikonik model daha görebilecek miyiz diye merak ederken bizi fazla bekletmediler. ve 2019'a da yine çok konuşulacak bir saate imza atarak girdiler. bu seferki amaçları doğaya dikkat çekmekti. ve "nature watch" adı verilen tek adetle sınırlı bir saat üreterek bunu başardılar. saat üretirken karbon salınımına özellikle dikkat eden bir firma olarak bu seferki sloganları " let's make swiss made green again" şeklinde oldu. ayrıca bu saatle beraber farklı bir uygulama daha düşündüler ve çocukların eğitimini esas alan "room to read" adlı uluslararası bir organizasyonla da işbirliğine gittiler. buna göre h. moser& cie sitesi her ziyaret edildiğinde 10 adet çocuk kitabı bağışlayarak çocukların eğitimine katkıda bulunacak. yani siteye her tık çocuklara kitap kazandıracak. kampanya 2019 yılı boyunca devam edecek.

    saat gerçekten çok ilginç. tamamen isviçre alp'lerinden aldıkları taşlar ve canlı bitkilerle saati bütünleştirmişler. ve ortaya eşi benzeri görülmemiş bir saat çıkmış. aşağıda saatin videosu var:

    https://m.youtube.com/watch?v=q1epgykoyfk

  • ailenin kötü yetiştirdiği bir çocuk, bu sefer direkt kendi ailesine zarar vermiş en azından.

    keza bıktık başkasının kızına, çocuğunu zarar veren suç makinelerinden.

    hep böyle devam edin işte.

    özelden gelen bazı mesajlar üzerine bir edit :

    arkadaşlar böyle haberler üzerine " üzüldüm, kahroldum " demek bir marifet mi ? yahu böyle bir habere benim veyahut başkalarının sevinebileceğini nasıl düşünüyorsunuz manyak mısınız siz ? verdiğimiz tepkiler yıldığımızdan, bıktığımızdan dolayı. 14 yaşında çocuk diyorsun atarlanmayı biliyor, silahın yerini, kullanmayı, aileyi tek tek öldürmeyi ve sonunda da kaçmayı biliyor ! şaka mısınız siz neyin empatisini, niçin kurmalıyım ? bu içte büyüyen öfkenin, elbet bir gün bir şekilde yansıtılacağı aşikar. ben de bunu belirtmek istedim. kim ki katil olma potansiyeli olan bir çocuk yetiştiriyorsa bu toplumda, ilk o görsün şiddeti, ilk o yesin ilk kurşunu. bıktık artık milletin sorunlu ilişkilerinden, bu ilişkilerden doğma çocuklarının topluma verdiği zararlardan bıktık !

  • star wars serisinin belki de en güzel zamanlarını anlatmaktadır. genç anakin skywalker, ustası obi wan ve tüm efsane jedi masterlar evrenin her köşesinde cumhuriyeti savunurlar. aksiyonun bini bir paradır. sırf anakin manyaklaştığı anlarda altta çalan imperial march için bile izlenmeli. hastasıyız.

  • 2012'den beri a milli kadın voleybol takımının ana sponsorlarından olan mc donalds'ın ortaklık anlaşması uyarınca reklamlarında kullandığı görseldir.

    milli forma ile amerikan firması reklama n'alaka diye değil; ortalıkta yerli ve milliyim diye gezinen köftecisi, midyecisi, tostçusu, etçisi niye milli takıma sponsor değil, onu sorgulamak gerekir.