hesabın var mı? giriş yap

  • 3 yaşımdayken başımdan geçmiş anlatırlar paso
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    (1 dakka sonra)
    -enişte bu ne?
    -çakmak
    ...
    -enişte bu ne?
    -çakmak bahadır
    ...
    -enişte bu ne?
    -gazoz kapağı
    -olur mu o çakmak!

  • karşı cinsten istediği ilgiyi elde edemeyen erkeklerin kafalarında yarattıkları bir savunma mekanizmasıdır. şu cümleleri duyarsınız genelde, "kızlar şöyle böyle erkekleri tercih ediyorlar, efendi iyi erkek yalnız kalıyor" gibi. başarısız olduğumuz konularda sorumluluk almak yerine başkalarını suçlamak daha kolay oluyor. bunları kendimden biliyorum açıkcası, böyle düşündüğüm ve davrandığım çok oldu.

    şikayet etmek, birilerini suçlamak hiçbir şeyi çözmez. bu hava durumuna kızmaya benziyor, hava soğuk diye tepki gösterince hava düzelmiyor. bu sendromdaki insanların farkındalık kazanmaları gerek yani mesela kadınların ilgisini neden çekemediğinin cevabını dürüstçe kendinde bulabilmelisin, kendini tanımalısın, sonrasında mental olarak güçlenmeleri ve kendi eksiklerinin, sorunlarının üstüne gitmeleri gerekiyor. ancak çoğu kişi bunları pas geçecek, mental sorunlarımız fiziksel sorunlar kadar açık olmuyor, büyürken de ruh sağlığımız konusunda eğitilmiyoruz.

  • anladım şimdi, bunlar sanghay işbirliği örgütü zirvesini sırayla dünya lideriyim pozu verip foto çekinmek için yapmışlar.

  • bunlardan bir tanesi, hayatım boyunca en unutamadığım sözler kategorisinde ilk üçe giren bir sözdür.. yaptıktan sonra pişman olduğum çok az şeyden bir tanesinin sonucudur..

    lisede aldatılmışsındır, girdiğin depresyon sonucu, bu kötü durumdan kurtulmak için senden hoşlanan random bi kızla, ona karşı hiçbir şey hissetmediğin halde birlikte olursun. sonra da tam bi şerefsiz gibi kızcağızı ortada bırakırsın.. aradan birkaç sene geçer, üniversitede hoşlandığın, hatta aşık olduğun kız, sana umut verip seninle zaman geçirir. sonra seni tek başına bırakır ve gider.. derken bir gün o lisedeki, acı çektirdiğin kızla karşılaşırsın.. "nasılsın" dersin, "çok mutluyum" der.. 1 senelik bi ilişkisi vardır, onu anlatır.. "sen nasılsın?" der; "çok kötüyüm" dersin.. seni bırakıp giden kızı ve hissettiklerini anlatırsın.. dünya üstüme üstüme geliyo dersin, çok sevmiştim.. dersin.. kız hafifçe başını sallar, acı bi tebessüm eder, cevap olarak tek bi kelime söyler ve gider;

    geçer...

  • günlük yazı dilinde sıkça karşılaşılan bir sorunsaldır. malumunuz, tdk.gov.tr dünyanın en yavaş açılan çevrim içi sözlüğü olduğu için oradaki açıklamaları buraya taşımayı uygun gördüm.

    direk:
    1. ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek
    2. sütun
    3. değerli, saygın, önde gelen kimse

    direkt:
    1. aracısız
    2. doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca
    3. doğrudan, doğrudan doğruya

    bu da benden olsun direk

    not: tdk'nın yarın bir gün, direğin anlamını "müsait olan bayanların tırmandığı hede" olarak değiştirmesi ihtimaline karşın gerekli caps'ler alınmıştır.

  • bugünlerde iyiden iyiye kafama takmaya başladığım mesele. bu başlığın karşıma çıkması da bir başka mesaj olsa gerek.

    öyle çok derin bir adam değilimdir ama çocukluğumdan beridir uzaya, evrene, galaksilere, gezegenlere filan amatör bir ilgim var.

    geçenlerde de ayıptır söylemesi 500 m2'lik bir arsa aldık. (buton filan aramayın şimdi. az bi durun lütfen.)

    eşim "oh ne güzel yatırım yaptık" modunda, bende ise biraz burukluk var. "n'oldu?" diye sorunca:

    "ne olacak yahu. şu sonsuz denilen evrende sayısız galaksiler içinde sayısız gezegen var. bunların bir tanesinde hayatın sürebileceği koşullar oluşmuş. ve bu durum milyarlarca yıl sürmüş.
    öte yandan bir sürü yumurtanın içinden bir tanesi milyon sayıdaki spermlerin biri tarafından döllenmiş ve biz bu dünyada yaşama şansı bulmuşuz.
    böyle bakınca milli piyangodan yılbaşı ikramiyesi çıkma ihtimalinden binlerce kez daha az olan bir ihtimal gerçekleşmiş.
    bu imkan bize milyarlarca yıl yaşı olan bir evrende sadece ve sadece 80-85 yıl için sunulmuş.
    biz ise bu yılların yarısından fazlasını 500 m2 arsa almak için harcamışız.
    ve buna sevinmemi bekliyorsun."

    dedim.

    "haklısın ama ne yapsaydık" dedi.

    "arabayı değiştirseydik" dedim.

  • sakarya'da bir meslek lisesindeki özel eğitim öğrencisini sevindirmek için okul bahçesine koca kamyonu getirten pırlanta gibi bir öğretmendir. çocuğun mutluluğunu görünce göz yaşlarını tutamıyor insan.

    sen çok yaşa hocam..

    link

    edit: link yenilendi.