ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
the godfather
-
ilginctir ki, the godfather uclemesinde, portakal cok onemli bir yer tutar. tahminimce sicilyanin portakali meshur oldugu icin olsa gerek, bu film serisi bir portakalin bakis acisiyla da izlenebilir. bakiniz the godfather serisindeki portakal olgusu:
-ilerde michael corleone'e ihanet edecek olan sal karakterini ilk defa gordugumuzde bir portakal soymaktadir, sal ilerde olecektir.
-woltz karakteri bir sahnede bir sepet portakalla birlikte gorulur, daha sonra adamin atinin kafasi kesilir.
-don corleone* vurulmadan hemen once manavdan iki tane portakal alir.
-bes ailenin katildigi toplantida tattaglia ve barzininin onune birer kase portakal konur, bu kisiler olur.
-ve en onemlisi, vito corleone olmeden once bahcede torunuyla oynamaktadir, soyle ki, portakal kabugundan takma dis yapmistir kendine, sonra o da olur.
bu olay serinin diger iki filminde de var ve de tesaduf olamayacak kadar fazlalar, hatta ikinci filmden simdi hatirladigim bir sahne, vitoyu isinden eden mahallenin kabadayisi fanucci olmeden once portakal kasasindan bir portakal aliyordu. bu konu kesinlikle arastirilmalidir.
burcu esmersoy
-
sevmediğim kişiliktir. gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, gücü olanın yanında, gücü ve karizması olmayanın karşısında bile olma tenezzülünde bulunmayacak kişidir. bir programını izlemiştim, bedenen özürlü fakat zihnen çok pratik bir insanı konuk etmişti. ismini hatırlamıyorum ama adam bir buluş yapmıştı. icat sahibiydi. adamı küçümser bakışlarını, aman bitse de gitsek hallerini, senle ne diye muhattap oluyorsam tavırlarını ismini duydukça hatırlıyorum.
ama bu aynı insanı acun ılıcalı'nın karşısında, yahut karizması olan kadın veya erkek kişilerin karşısında ezilip büzülürken, onları gereksiz övgülere boğarken görüyoruz. sevmiyorum kendisi gibi burnu yüksek, içten pazarlıklı kişileri. para ve güç herşey demek değildir.
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
muslukla lavabo arasındaki mesafenin, su doldurmak istediğiniz şişeden kısa olması.
işe bisikletle gitmek
-
bir haftadır yaptığım şey.
600 liraya bisiklet aldım. ramazanda bisikletle gelemeyeceğimi var sayıyorum. havalar iyiyken binsem; 2 ay ramazandan önce 2 ay bayramdan sonra, 4 ay binerim toplamda. aylık benzin masrafım 250 tl civarı. bunun yarısı işe geliş gidiş. 125*4=500 tl. al sana bisikletin parası. bedavaya geldi. evden işe 10-15 dakikada gidiyorum. hem de spor yapıyorum. iş çıkışı da çarşıya pazara kullanıyorum. giremediğim sokak, ters yol yok. baktım kırmızı yanıyor araçlara, iniyorum bisikletten, elime alıyorum bisikleti, oluyorum yaya. geçiyorum yayaya yeşil yanan yerde.
bisiklet güzel bir şey.
çok soran olmuş: yaz saati uygulamasıyla serbest kıyafet, kış saatiyle takım elbise. o yüzden rahatım :)
güncelleme: takım elbise uygulaması komple kaldırıldı. kot&gömlek devam...
hakemli dergide sözlüğe atıf yapan yayın
-
yazan nasıl cesaret etmiştir, hakem nasıl onay vermiştir bilinmez, bugün bir tanesine rastladığım yayınlardan biridir. bir üniversite dergisinde gördüm.
gümüşhane üniversitesi sosyal bilimler elektronik dergisi'nin 2. sayısında yayımlanan "amerika'da siyasal yapı ve karar-alma mekanizması: kongre, başkan ve yardımcı organlar" adlı makalede yazar kâh wikipedia'ya kâh ekşi sözlük'e kâh frmpaylas.com'a (forumpaylaş adlı foruma atıfta bulunmak nasıl bir seviye ben de bilmiyorum) kâh 50states.com diye bir siteye kâh ansiklopedi.turkcebilgi.coma kâh 2023.gen.tr'ye slalomlar yaparak atıflarda bulunmuş. yine sabah, radikal ve haber10 (?) gibi haber siteleri de amerikan siyasal sistemine ilişkin verilen bilgilerde kaynak olarak kullanılmış. dört kısa örnek üstünde görelim:
2. dünya savaşı sırasında faaliyet gösteren stratejik hizmetler dairesi içinde oluşup
merkez istihbarat teşkilatı olarak bilinen cıa, resmen, 1947’de, başkan truman tarafından hazırlanan ulusal güvenlik yasası kapsamında oluşturulmuştur (http://sozluk.sourtimes.org/, 2010)
sistemdeki bu yapılar, birbirlerini frenleyebilir. ancak, birbirlerini hızlandırmazlar ve herhangi bir eylem için zorlayamazlar (http://www.radikal.com.tr/, 2010)
başkanlık sistemi kısaca, yürütmenin başı ve meclisin ayrı ayrı halk tarafından seçildiği anayasal düzenin adıdır. (http://www.haber10.com/, 2010)
kökeni 1787 anayasası olan bu siyasal yapı ve karar alma mekanizması şu 4 yapıda kendini bulur (...) (http://www.sabah.com.tr/, 2010)
üniversitelerde ders kitabı olarak kullanılan kitaplarda veya başkaca akademik çalışmalardaki atıflarda bu çeşit tuhaflıkların benzerini görmüştüm ama işi böyle şova dökenini ilk defa görüyorum. makaleyi yazdığı esnada hakkari üniversitesinde bir asistan, şimdilerde ise aynı üniversitede bir hoca olan sayın dr. ekrem yaşar akçay'a literatüre böyle ilginç bir çalışma kazandırdığı için şükranlarımı sunuyorum. ayrıca dönemin rektörü ve derginin sahibi sayın dr. ihsan günaydın'a, o dönemki editör sayın dr. ekrem cengiz'e, bu makaleyi onaylayan sayı hakemlerine, bu dergiye küçücük de olsa ödenek ayıran bir kurum varsa o kurum veya kurumlara, kısacası bu kıymetli çalışmada dahli olan herkese ama herkese çok ama çok teşekkür ediyorum. iyi ki varsınız, aldığınız paralar ananızın ak sütü gibi helal size. başarılarınızın devamını dilerim. aslansınız siz aslan
düzeltme: derginin şimdiki sahibi ve editörlerinden birinin o tarihlerde dergiyle ilişiği yokmuş. düzeltildi.
düzeltme2: enstitünün kendi sitesinden e-dergiye verdiği link "dergipark.org/..." yerine "dergipark.gov/..." uzantılı bir adrese gitmeye başlamış. bu yüzden de kırık bi link ile karşılaşılıyor. 1. cilt 2. sayıdaki bu makalenin link'ini doğrudan dergipark üzerinden vererek değiştirdim ve güncelledim. principles of mechanism'e uyarısı için teşekkür ederim.
18 yaşındaki gençlerin sokakta el ele gezmesi
-
geçenlerde bu durumun benzeri benim de başıma geldi. iş çıkışı eve dönerken bizim mahallenin iki gencini yolda el ele gördüm. hatta sokak ortasında öpüşüyorlardı. hiddetlendim! gittim uyardım; "hılmi, dursun naapıyosunuz olm siz?"
balıkçı kahraman adisyonu
-
öncelikle kahramanı savunmuyorum, en son 3 sene önce bıraktım, artık katlanabilir sınırı o zamanlar geçmişti benim için.
kalkan kaç kilo orası muamma malum bu tip balıklar kilo ile satılır restoranlarda, 4-5 kilonun altında bir kalkandan da istenen verim alınamaz, e bu balığın kilosu tezgahta 1000 lira. geçirmiş tabi yine ama orası ayrı.
domates salatası çok lezzetlidir ancak 1 salata yok 3 salata yenmiş yani salata 500 lira
50 lira dilim beyaz peynir bu müessese için ucuz kalmış, keza şarap da öyle.
karides güveç 1000 liraysa çimçim karidesten değil kiloyla satılan nispeten iri karidesten yapılmış olabilir zira ithal tüp kalamar tava ve çimçim karides güveç genelde aynı fiyatlar oluyor.
peynire bakarsan 5, lakerdaya bakarsan 4, su ekmek vs'ye(kuver diyebiliriz) bakarsak yine 4 kişi.
bence alkole bakarak da 4 kişi olabir. 2 kişi 35'lik yeter deyip, 2 kişi de bir şişe şarabı boğmuş olabilirler.
velhasıl hesap çok ama her yerin şiraze kaydı. mahalle meyhanesinde kişi başı 2000 ödeniyor. olmaz olsun böyle ekönömi.
bu arada genel adisyon kültüründe olduğu gibi (/) bir, (x) 2 anlamına gelmediğini peynir'in yanındaki 5 ibaresinden anlıyoruz, dolayısıyla kalkan da 2 tane değil iri tek kalkan.
nijerya'da 3 paralelci tespit ettik
-
harikulade bir istihbarat başarısı. ülkemizin önü çok açık. ben gene tayyip'e vercem.
dış görünüşün her şey olduğu gerçeği
-
netflix'de 100 humans adında deneysel bir belgesel var, orada izledim. yüz kişiyi ellişerli olarak iki gruba ayırıyorlar. iki gruba da aynı olay anlatılıyor ve biz de işte tepkileri izliyoruz. anlatılan olay şu: bir anne küçük yaştaki çocuğunu arabanın içinde birkaç saat yalnız bırakarak gidiyor, çocuk da bu sürede havasız kalarak can veriyor.
ilk gruba bu hikaye anlatılırken ekranda tipsiz, aşırı bakımsız, suratından iğrençlik akan, uyuşturucu bağımlısı stayla bir kadın fotoğrafı görüyoruz. kamera elli kişiye döndüğünde, hepsinin suratında da aynı nefret dolu ifadeler görülüyor ve "sizce ne ceza verilmeli" diye sorulduğunda, 30-40 yıl mahkum olmalı nidaları havada uçuşuyor, hatta bu canavar kadının ömür boyu hapse tıkılması hatta ve hatta idam edilmesi gerek diyenler bile oluyor.
sıra geliyor diğer elli kişilik gruba. hikaye aynı, ortada ihmalkarlıktan hayatını kaybeden küçük bir çocuk var fakat bu sefer ekranda aşırı güzel, adeta melek gibi bir annenin fotoğrafını görüyoruz. insanların ceza olarak bırakın idam ya da hapis istemini, "bu masum kadın zaten çocuğunu kaybettiği için yeterince acı çekmiş olmalı, o yüzden ceza verilmesin hatta travmasını atlatması için psikolojik destek verilmeli" diyenler bile oluyor.
şuç aynı oysa ki ama işte dış görünüşün insanlar üzerinde yarattığı etki, adeta dipsiz bir uçurum gibi.
malesef ben de dış görünüşün her şey olduğunu düşünenlerdenim. dışınız güzelse eğer, insanlar için içinizin çok da bir önemi kalmıyor. dış görünüş yönünden şanslı olan insanların hatalarına kolayca tolerans gösteriliyor ya da onlara pozitif anlamda önyargı yapılıyor. hatta karşıdan karşıya geçerken arabalar bile durup yol veriyor eğer yeterince güzelseniz. değilseniz de yukarıdaki örnekteki gibi yaşamanızın bile bir kıymeti yok diğer insanların gözünde...
debe editi: çok da uzun yazdım bi' kişi bile okumaz derken bak şimdi.. sabah sabah mutlu oldum valla. teşekkür ediyorum herkese :)
silivri soğuk değil
-
uzaydan görünen 2 şey vardır;
1. çin seddi
2. cihan kolivar'ın taşşakları.