hesabın var mı? giriş yap

  • 2 gündür inanılmaz bir şok içindeyim. hissettiklerimi kelimelere dökmem imkansız. ama olanları yazmam lazım. paylaşmam lazım.

    dün sabah şu entry'i girdim. (bkz: #29405594) yanan polat tower'ın fotoğrafı. tam bizim ofisin karşısında yanıyor film gibi izliyoruz. sabah 10 buçuk suları. ama nereden bilebilirdim ben bu yangını film gibi izlerken üst katımda daha büyük bir trajedinin yaşandığını.

    ofis çalışanıyım. video editörüyüm. hayatım bilgisayar başında video montajlamakla geçiyor. ofisteki üç çalışandan biriyim. diğerlerinden biri fotoğraf editörü öteki de sekreter arkadaş. bir de patronumuz var. ama benim gözümde patrondan çok daha öte, ağabeyim. patron-eleman ilişkisi değil ağabey-kardeş ilişkisi var aramızda. onca zamandır ne onun bana bir kez sesi yükselmiştir, ne benim ona en ufak saygısızlığım olmuştur. çok özeldir benim için.

    ofisimiz dubleks. alt kat çalışma alanı, üst kat patronun evi. içeriden merdivenle çıkılıyor ama patronun evini kapatan bir kapı var, zaten hiç çıkmayız yukarı işimiz olmaz. patronum 46 yaşında, eşinden boşanmış yalnız yaşıyor. kızı var sık sık ziyaret eder. akşam olunca evine çıkar kapısını kilitler, sabah olunca 11 sularında aşağı iner odasına kurulur. ben de sık sık ofiste sabahlarım. özellikle yaz dönemi işlerimiz çok yoğun olduğu için son iki aydır üç günüm ofiste bir günüm evde şeklinde geçiriyorum.

    16 temmuz pazartesi günü geldim işe. akşam patronla yedik içtik muhabbet ettik. akşam 10 gibi evine çıktı ben de odama geçip sabahladım çalışarak. 17 temmuz salı günü 10-10 buçuk sularında sekreter arkadaşın yangın feryatlarıyla kalktım yataktan. dehşetle manzarayı izliyoruz. ofisimizin en fazla 100 metre ilerisi. inanılmaz bir manzara. hemen paralel hattan yukarısını aradım abi gel yangın var diye. açmadı. fazla çaldırmadım zaten uyandırmayayım diye. eyvallah. geldim sözlüğe entry'i yazdım işte.
    (bkz: 17 temmuz 2012 polat tower yangını)
    (bkz: #29405594)

    saat 12 sularında üst kapıyı tıklattım. gene cevap gelmedi. bazı geceler çok geç yattığı için uyuyordur diye düşündüm. saat 1 olunca kıllanmaya başladım artık. dışarı gittiği zaman üst kapıyı kilitlemezdi ama yine de aşağı inip arabası otoparkta mı diye baktım, evet otoparktaydı. koştura koştura yukarı çıktım. kapıyı sert vurarak ismiyle seslendim, cevap gelmedi. yumrukladım, böğürdüm, cevap gelmedi. yapacak bir şey yoktu. gerildim ve sağlam bir tekmeyle kapıyı kırdım. çok dandik bir kapıydı zaten. kapı açılır açılmaz ileride yatağında yatan patronumu gördüm. ilerleyemedim. sürüyemedim ayaklarımı. eli şuursuzca yataktan sallanmış, ağzı ardına kadar açık, gözleri fal taşı gibi sabit ve baygın şekilde tavana sabitlenmişti. üstü örtülüydü. gözleri o şekil olmasa uyuyor sanabilirdiniz.

    birkaç saniyelik dumurdan sonra böğürerek yanına koştum. tepki yoktu. sarstım, çok sarstım. yanağını tutup sarsayım derken elimi birden geri çektim. o an anladım hiçbir umudun olmadığını. buz gibiydi. soğukluktan öte başka bir gariplik vardı. oyun hamuru kıvamındaydı teni. yapacak hiçbir şey yoktu. umutsuzca 112 yi aradım vakit kaybetmeden. geldiler 45 dakka uğraştılar eksik olmasınlar ama sadece formalite işte.

    kalp krizi. allah kahretsin kalp krizi işte. ne zaman gittiği konusunda fikrim yok ama 2 saat önce ölmüş dediler pek sanmasam da. debelenmeden, yattığı yerde göç etmiş buralardan.

    bugün ikindi namazıyla beraber defnettik canım abimi. omzumda taşıdım onu gururla. gözyaşlarına boğuldum üzerine toprak atarken. onun nasıl bir insan olduğunu burda anlatsam hadi lan dersiniz. insan sevdiğini abartır dersiniz. hakikaten dünya üzerinde görüp görebileceğiniz en iyilik ve güzellik dolu insanlardan biriydi.

    şimdi gözümü her kapadığımda canım abimin cansız suratını görüyorum. fotoğrafına bakıp bakıp hüzünleniyorum. biliyorum ki onun gibisi olmayacak hayatımda. ama olsun bende kalan her hatırasını ölene kadar yaşatıcam.

    2 yorucu ve berbat günde 2 saatlik uykuyla ancak bu kadar yazabildim. baya bir ayrıntıyı atladım hem de baya.

    herkesin patronu var ama benimki başkaydı be abi. ne zaman kendime gelebilirim bilmiyorum. aslında bunca şeyi yazmamın sebebi, acaba ilk yangın çıkışı onu uyandırmam için bir işaret miydi? neden bu kadar süre bekledim kapıyı kırmak için? ilk telefonu duymadığında biraz daha üsteleyip cevap alamasaydım kurtarırdık belki de. beynim kazan gibi sevgili sözlük uyumam lazım.

    güle güle canım abim.

    4 yıl sonra edit'i: bu entry'i okuyup, aradan geçen zamana rağmen baş sağlığı mesajları gönderenler var, hepsine tek tek teşekkür ediyorum.

  • oyuncu seçmeye dayalı ligler için (nfl, nba) kullanabilecek bir terim. draft yapılmadan önce takımların hangi oyuncuları seçeceklerinin tahmin yoluyla belirtilmesidir. web sitelerinde ve gazetelerde yayınlanırlar. takımların beğendikleri oyuncunun kaçıncı sıradan seçilmesinin muhtemel olduğunu öğrenmesi açısından yararlıdır. bu sistem sayesinde seyircilerin önemli oyuncuları lige gelmeden tanıması da sağlanır.*

  • ne kadar ileri gidebileceklerini merak ediyorum. sabah erken kalkıp, işe gitmeden biraz tenis oynayan, sonra duşunu alan insanlar var. o arada fırınlar da açılmış oluyor (!) taze ekmekle kahvaltısını ediyor, kahvaltı sonrası biraz gazete keyfi, sonra iş. ve bunu yapanlar öle ne yaptığını bilmeyen insanlar değil. misal, ne kadar ölçüdür bilmiyorum ama, aralarında ünlü holdinglerin üst düzey yöneticileri de var.

    yanlış anlamayın, yargılamıyorum, her konuda kendimi kaynak eser zannetmiyorum. ama iddiam odur ki bu kadarı artık sabah insanı olmak falan değil. ne sabahı yahu? hangi sabah? bir önceki günün insanı bunlar.

  • dünya' nın benzinli araçlarını yasaklayan ilk ülkesi olmayı planlayan norveç'in, oylama sonucunda 2025' den itibaren dizel ve benzinli araçların satışını yasaklaması.

    tüm "sıfır" model arabaların elektrikli olmasına ek olarak 1 milyar euro da bisiklet otobanlarının yapımına sermaye olucak.

    almanca kaynak

  • hala islam ülkesi olduğunu düşünen garip ve boş bir topluluk var burda. kafanıza cidden yazık oğlum bu kadar boş yaşanır mı lan

  • en yakında oturan arkadaşın okula 37 ekran tv sini getirdiğini ve sınıfta hepberaber izlediklerini hatırlayan nesildir.

  • açılın beyler yeni interstellar izledim. ama öncelikle uzayda korumasız, başlıksız, üstten tişört alttan kaprili insana ne olur onu açıklayayım.

    soruları alabilirim:

    1- hocam kurtulur muyuz?

    kurtulamazsınız güzel kardeşim. tahmini olarak 9 ila 11 saniye bilinciniz açık kalır. hemen sonrasında hızlı bir felç ardından kasılmalar sonrasında tekrar felç durumu ortaya çıkar. bu arada dokularda hızla su buharı oluşmaya ve vücudunuz şişmeye başlar. kalp hızı hemen yükselir sonra yine aynı hızla düşer. atar damarlardaki kan basıncı 30 ila 60 saniye içinde çakılır, toplar damarlardaki basınç yoğun gaz ve su buharı nedeniyle artar.bir dakika içinde bu iki sistem arasında basınç eşitlenir, dolaşım durur. akciğerlerden ve hava yollarından yoğun bir gaz ve buhar çıkışı olur. bu yoğun buhar çıkışı ağzı ve burnu dondurur.

    yapılan hayvan deneyleri kalbin ilk dakikada fibrile olduğunu ve sadece 90 saniye içerisinde müdahale olursa allahın inayeti ve yardımıyla geri dönebileceğini, bir kere durduktan sonra da ölümün kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

    yani uzayda dolaşmaya çıktığınızda yanınıza bere ve gocuk almazsanız sizin 5-10, sizi kurtarmaya çalışanların da 60 ila 90 saniyesi var.

    2- hocam diyorlar ki uzayda kanımız damarlarımızda kaynamaya başlarmış. bu doğru mudur bu durumda orucu kaza etmek gerekir mi?

    hayır bu yanlıştır. tipik kan basıncı 120-75'tir. 75 mm basınçta suyun kaynama derecesi 46'dır. vücut sıcaklığı 37 derecedir. kan damarlarındaki elastik basınç buna izin vermeyecektir. yani kazaya gerek yoktur.

    3- hocam uzay soğuk diyorlar. uzayda donar mıyız? bu durumda abdestimizi mesh üzerinden alabilir miyiz?

    hayır uzayda sıcaklık kavramı yoktur. uzay sıcak yada soğuk değildir. uzayda astronotların giydiği beyaz gocuklardan giymezseniz deriniz su buharlaştığı için soğuyacaktır ama donma diye bir şey inşallah olmayacaktır.

    4- peki hocam uzayda ölürsek cesedimize ne olur? bulunup gömülmesi icap eder mi?

    mevcut sıvının buharlaşmasından dolayı ceset bir nevi mumyalanmaya başlar. aerobik bakteriler kısa sürede ölür. anaerobik bakteriler ise oksijene ihtiyaç duymadıkları için vücudun göz ve testis gibi yumuşak bölgelerinde kısa süre de olsa yaşamaya devam ederler. en sonunda vücut sıvısız bir kaya parçası halini alır ki o saatten sonra gömülmesi icap etmez.