hesabın var mı? giriş yap

  • kriminal içerikli dizilerde, filmlerde ve belgesellerde suçluları yakalamak için çokça gördüğümüz parmak izi, nasıl böyle etkili bir yöntem haline geldi?

    parmak izi dediğimiz şey kabaca bir insanın parmağındaki sürtünme çıkıntısı diyebileceğimiz desenleşmiş yapının yüzeylerde bıraktığı izlerdir. günümüz bilimi parmak uçlarındaki budermatoglifik desenlerin kalıtsal olduğununu ve kişiden kişiye farklılık gösterdiğini bize sunmuştur. anlayacağınız bu izlere kişisel bir barkod diye bakabiliriz.

    tarihin tozlu sayfalarına baktığımıza aslında parmak izlerini ya da el izlerini çok önceden beri kullanmaya başladığımızı görebiliriz. eski kil tabletlerde ve ya yazışmalarda parmak izlerinin kullanıldığını biliyoruz hatta biraz daha ileri gidecek olursak eski insanlar parmak izlerinin bireylere özgü olduğunu ve benzersiz bir şekilde tanımlayabildiğini fark etmemişler ki , milattan önce yaşamış babil kralı hammurabi'nin dönemine ait bazı referanslar, o çağdaki hukuk görevlilerinin tutuklanan kişilerin parmak izlerini alacağını gösteriyor. ayrıca çin'in qin hanedanlığı döneminde ki kayıtlar, yetkililerin bir suç mahallinden delil olarak parmak izlerinin yanı sıra el ve ayak izlerini de aldıklarını bize göstermiştir.görsel-1

    tarihler 1684'i gösterdiğinde dr. nehemiah grew daktiloskopinin öncülerinden biri olduğunun bilmeden el ve ayak yüzeylerindeki bu çıkıntıları ve olukları, gözenekleri bilimsel bir gözle inceleyen ve tanımlayan ilk kişi oldu. ondan daha sonra hollandalı anatomist govard bidloo 1685 tarihinde " insan vücudunun anatomisi " adlı kitabında, parmak iziyle ilgili çizimler ve anlatımlarda bulundu.

    1788'e geldiğimizde alman anatomist johann christoph andreas mayer yazdığı anatomische kupfertafeln nebst dazu gehörigen erklärungen adlı kitabında ilk defa parmak iziniz eşsiz bir şey olduğundan bahsetmiştir ve şu sözleri söylemiştir;
    --- spoiler ---

    "deri çıkıntılarının düzeni iki kişide asla tekrarlanmasa da, yine de bazı kişiler arasında benzerlikler vardır. fakat diğer yandan farklılıklar belirgindir"
    --- spoiler ---

    1877'de amerikalı mikroskop uzmanı thomas taylor, the american journal of microscopy and popular science dergisinde yayınladığı bir yazıda, herhangi bir nesne üzerinde bırakılan parmak ve avuç izlerinin suçları çözmek için kullanılabileceğini öne sürdü.

    yine aynı tarihlerde dr. henry faulds, tarih öncesi çanak çömlek örneklerinde parmak izlerini fark ettikten sonra parmak izleri üzerine çalışmalara başladı. bu çalışmalarında faulds, yalnızca parmak izlerinin bir kimlik belirleme aracı olarak önemini kabul etmekle kalmadı, aynı zamanda bir sınıflandırma yöntemi de geliştirdi.

    henry sınıflandırma sistemine göre 12, her parmağa elde bulunduğu sıraya göre, sağ başparmak 1 numara ile başlayıp sol serçe parmak ile 10 numara olmak üzere bir sayı atar. sistem ayrıca parmaklara sayısal bir değer atar. örneğin bir sarmal deseni içeren; 1. ve 2. parmakların her biri 16 puan alır, 3. ve 4. parmaklar 8 puan, 5. ve 6. parmaklar 4 puan, 7. ve 8. parmaklar 2 puan ve son iki parmağın puanı ise 1 değerini alır. yay veya halka deseni gibi sarmal olmayan bir desene sahip parmakların değeri sıfırdır. sıralamada çift sayı şeklinde numaralandırılan parmak değerinin toplamı daha sonra hesaplanır ve bir kesrin payına yerleştirilir. tek sayı şeklinde numaralandırılan parmak değerlerinin toplamı paydaya yerleştirilir. birincil sınıflandırma 1/1 ila 32/32 arasında bir kesirdir. burada 1/1 tur olmadığını gösterir. desenler ve 32/32, tüm parmakların sarmal desenleri olduğu anlamına gelir detaylı açıklama için bkz*

    1882'de fransız antropolog alphonse bertillion , vücut parçalarının ölçümlerini kullanarak antropometri veya bertillon sistemi olarak bilinen bir sınıflandırma sistemi tasarladı123. bertillon'un sistemi, baş uzunluğu, baş genişliği, orta parmak uzunluğu, sol ayağın uzunluğu gibi ölçümleri içeriyordu. ayrıca, sabıka fotoğrafları olarak bilinen yüzleri fotoğraflamak için bir sistem kurdu. bu durum parmak izi olayını ikinci bir seviyeye itse de, dönemin popüler kültürlerinden biri olan mark twain 1883 yılında mississippi'de yaşam adlı kitabında parmak izi kullanılarak bir katil tespit edilmesini işledi. yine başka bir kitabı olan pud'n head wilson'ın trajedisi'nde parmak izi tanıma da dahil olmak üzere bir mahkeme duruşmasını, tasvir etti.

    yine edebiyatın insanın gözlerini açması gerçeklenmiş ve 1888 yılında
    ingiliz antropolog ve charles darwin'in kuzeni olan galton sir francis galton, bir kimlik belirleme aracı olarak parmak izlerini gözlemlemeye başladı. bu gelişmeler ışığında yıl 1891 gösterdiğinde arjantinli bir polis memuru vucetich juan vucetich, parmak izinin kullanıldığı ilk ceza dosyalarını başlattı. davada suçlu francis rojas başka birini için iki oğlunu öldürmüş ve kendi boğazını kesmişti. fakat bir kapı direğindeki kanlı bir izi, katilin kimliğini ele vermiş ve francis rojas tutuklanmıştı.

    bu gibi bir olaydan sonra parmak izine bakış açısı değişti ve 20 ekim 1897'de amerika birleşik devletleri ve kanada ulusal polis şefleri birliği, ulusal kimlik bürosu'nu açtı bu büroda suçluların parmak izi kayıtları ve kamera görüntüleri tutulmaya başlandı.

    o günden bu güne bir çok ülke hem suçluların hemde sivil kişilerin parmak izlerini kayıt altına almaya başladı. bu alınan kayıtlar olası bir suçun çözümünde bir veri tabanı olarak kullanmaya devam etmektedir diyebiliriz.

    kaynak:123

  • sahnenin amator otesi ve sacmaliktan ibaret olmasini geciyorum, siddeti ovmenin ve siradanlastirmanin nasil yapildigina ornek olabilir.

    yani mahalle arasinda bu kadar kalabalik iki grup birbirlerine karsi veryansin ediyor ve bu normal oyle mi? sundan zevk alan birinin herhangi bir yol ortasinda islenen cinayetten sikayet etme hakki olamaz.

    ayrica, agababalar asla one dusmez, kerizleri kirdirtirlar, bir de o sekilde ates eden iki topluluk olsa, karsi tarafa gerek olmadan hepsi birbirini vurur.

  • nedeni basit. çünkü üçlü prizi fişe takmadan önce zaten 1 adet prizin var. üçlüyü takınca toplamda 3 adet prizin oluyor. 3-1=2

    işte bunlar hep kapitalizm. şimdi dağılabilirsiniz.

    edit: resmen inanamıyorum. sabah üçlü priz gördüm toplantı odasında, ofise çıkarıyım mı lazım olur mu diye düşündüm, sonra dedim ki zaten sadece +2 faydası oluyor, dur dedim bunun geyiğini yapıyım. pazartesi sendromu ışığında bu başlığı açtım ama millet amma kasmış! bir sürü matematiksel işlemler, özel mesajdan giydirenler, başka işin mi yok'çular, vb.

    3-1=2 = üçlü prizin faydası. buna da yanlış diyenler olmuş. he dostum he 3'lü prizin faydası 3 evet.

    3'lü prizden önce sadece 1 adet cihaz prize takılıydı.
    3'lü prizden sonra 3 adet cihaz prize takılı olabiliyor.
    yani ek olarak 2 yeni cihaz takabiliyorsun.
    sana faydası ek 2 priz.
    ama adı 3'lü priz.
    ve bu komik.

  • change.org'da başlatılan kampanya. itü'ye yapılmak istenen camiye ilişkin rektör bey talep meselesi demiş. yeteri kadar talep geldiği takdirde sinagog dahi açarız.

    --- spoiler ---

    itü24: peki bu stratejik planın içinde kampüse cami yapılması gibi bir plan var mı?

    m.karaca: var tabi. her türlü plan var. sadece cami de değil; isterlerse sinagog da açarız. yeter ki talep gelsin.

    --- spoiler ---

    mezun bir itü'lü olarak ben kampüste barok tarzında inşa edilmiş bir tapınak görmekten memnuniyet duyarım. zira bu şartlarda dini vecibeleri yerine getirmek zor oluyor.

  • menekşe: (şair ihsan yıldırım’ın yazılı anonsunu yapmaktadır)
    efendim müsaadenizle. baylar bayanlar ve pek değerli muhterem,
    sözlüklerde azamet kelimesi, saygı duyulan, büyüklük, ulaşılmazlık, huşu veren bir güç kelimeleriyle ifade edilir, ancak iki kelime hep unutulur: ihsan yıldırım!!!!
    sözü daha fazla uzatmadan, huzurlarınıza sizlerin sevgili dostu -benim değil- şairi azam ihsan yıldırımı davet ediyorum…..

    ihsan yıldırım: (sahneye çıkar ve başlar şiirlerini okumaya)
    sevinç sevinç
    sen ki sevgide benim için birinç
    senin yerini tutamaz ne dolunay ne de bir vinç
    sevinç, sen ol hep bana ayıklayan pirinç

    pelin pelin
    aldım seni gelin
    hem de piskopos olmasına rağmen velin
    fakat, bana torun verdin
    afferin afferin

    yorgo ve feraye
    sizin bu gidişat nereeeye nereeeye
    sizi dökesim geldi egeeeye egeeeye
    fakat, özlerim sizi biraz yüzüp dönün geriiiye geriiiye

    irfan
    seni her görüşümde derim haydaaaa
    bana öyle geliyorki senin akrabaların var uzaydaaa
    fakat, yerini tutamaz kimse ne dünyada ne aydaaaa
    fidayda da irfancığım fidayda

  • vahit emmi ve haydar'ın, evlilik üzerine diyaloğu;

    --- spoiler ---

    -vahit emmi, evlilik nasıl bir şeydir?
    +evlilik dağdaki keçi yolu gibidir evlat.
    -anlamadım...
    +şimdi bir dağ düşün yalçın mı yalçın. sivri kayaları var. işte doğar doğmaz bizi ''hadi bu dağı aş'' diye eteklerine bırakıveriyorlar
    -hayat yani?
    +aferin... ilk başlarda iş kolay. ama yükselmeye başladıkça dağ sarpa sarıveriyor... dimdik kayaların, uçurumların arasında kalıveriyorsun. gücün azalıyor... derken senin gibi bir yolcu daha çıkıyor. yoldaşınla omuz omuza, can cana verip bir keçi yolu açıyorsun kendinize... biliyorsun ki artık tek başına değilsin. biliyorsun ki artık o yolu iki kişi yürüyeceksin... dağ yine yalçın. ama artık yürümek zevkli. nefesim tükenecek diye korkmuyor insan. çünkü yanında kendi can nefesin gibi bir nefes daha var... anladın mı?
    -her evlilik sizinki kadar mutlu mudur?
    +yoldaşına bağlı... biz zeliha'mla yan yana yürürken, dikenleri değil çiçekleri derdik. canımız yanınca bir yandan ağladık, bir yandan türkü söylemeyi bildik... ben ''pes'' deyince, o ''hadi'' dedi, o yorulunca ben sırtımda taşıdım.
    -peki geçim sıkıntısı insanı mutsuz etmez mi?
    +bilmiyorum... biz mutluluğu ne parada ne handa bulduk evlat... bak bugün deniz kenarında zeliha'mla beraber çekirdek çıtlayıp, çay içerken, mutluluk da bizimle beraber masada oturuyordu sanki...

    --- spoiler ---