hesabın var mı? giriş yap

  • bayraksız bir ırkçının yapmaya çalıştığı provokasyonu geri püskürten bir cevaptır. bana kalırsa ilber hoca daha sert bi cevap bile verebilirdi. çünkü önderleri apo'nun da m.ali birand röportajında söylediği gibi bu ve bunun gibiler hoş laftan anlamaz.

    tarihi, bayrağı, vatanı bile belli olmayan, meseleye yekten "dünyada türkler kadar geçmişiyle övünen bir ırk yok, türkler kendi söyledikleri yalana kendileri inanıyor" diye giriş yapması zaten ne denli kompleks sahibi bir ırkçı olduğunu gösteriyor.

  • toplanin anlatiyorum. bir urunu satarken, aslinda satilan sey urun degildir. alicinin gozundeki degeridir. bu konuda daha detayli bilgi edinmek isteyenler icin (bkz: perceived value)

    bunun disinda bir urunun iki tip ozelligi vardir. biri, rakiplerinde de olan, kendisinden standart olarak beklenen seylerdir. (bkz: points of parity) sadece bunlari ihtiva eden urunleri temel urun kabul edebiliriz (bkz: basic product). gerci temel urun direkt anlam olarak dumduz ihtiyaci karsilayan urun demektir. atiyorum bir otel odasinda yatak bulunmasi gibi. neyse, ancak bazi urunlerin kendilerini rakiplerinden ayiran bazi ozellikleri vardir (bkz: points of difference) bu farklilik yaratan noktalardan elde edilen degeri aramiyorsaniz, sizin icin bu farkliliklari sunan urunu almak anlamsiz olacaktir. cunku bu ek ozellikler sizin gozunuzde urunun degerini yukseltmez ve bu urunler yuksek ihtimalle daha pahalidir. dolayisi ile "niye daha fazla odeyeyim yeaaa?" dersiniz.

    ornegin ben de cop torbasinin en ucuzunu almiyorum. cunku kovadan cikarirken yirtiliyor, vs. orta karar bir urun kullaniyorum. bu bana kolaylik sagliyor. benim icin bu bir deger ve urunu ucuz olanlardan farkli kilan bir ozellik. gerci bu kalite catisi altinda da degerlendirilebilir de. neyse, ben o ekstra parayi buna oduyorum. cop torbasinin birincil fonksiyonuna, yani coplerin icine koyuldugu bir torba olmasina degil.

    dolayisi ile buraya yazilan hersey kisisel gorus olacaktir. sizin kisisel tercihleriniz, bir urunden ne beklediginiz ve o urunun daha iyisine/niteliklisine (bu illa elle tutulur bir ozellik olmak zorunda degildir bu arada. prestij, kendisini ait hissettigi gruba dahil olma vb. ihtiyaclari da bir insanin satin alma kararlarina etki edebilir, bazi urunler bunlari sunabilir) ne kadar fazla odemeye hazir oldugunuzla birebir iliskili yorumlar yapacaksiniz. sadece bazi urunlerde daha yogun bir fikir birligi olacaktir. cogunda her kafadan bir ses cikmasi muhtemel.

  • konu bulamayıp saçma sapan konulardan bahsetmek.

    + ya acaba şu bayrağın hareketi bir yerden sonra kestirilebilir mi?
    - ne?
    + diyorum ki; şu bayrağın hareketini, diferansiyel denklemleri kullanarak tahmin edebilir miyiz?
    - kaç kardeşsin?
    + ben hariç bir, ben dahil iki
    - nasıl yani?
    + boşver

  • (bkz: dayak nedir neden atılır)

    mekandan ziyade alkollü müşteri rezaleti olması gereken başlık

    hakkını vereyim ama kendi haksızlığını bu kadar açık açık yazan rezalet başlığı görmemiştim. genelinde başlık sahipleri melek gibi insanlar olur, durduk yere dayak yerler hep.

  • görüldüğü üzre sadece ekşi sözlük entel takımı tarafından değil, ekşi sözlük şakirt takımı tarafından da unutulmamıştır.

    @ben smyrna uyardı, başıma kalmış buralar.

    unutmadık

  • dokuz yıl önce soğuk bir bayram tatiliydi. her fırsatta kaçtığım yer olan köye, dedemin yanına gitmiştim. tatilimin son günü, evde yalnız kaldığımız bir anda dedem bana seslendi. koştum gittim, "gel dedi, yanıma otur" oturdum. kolunu attı, sarıldı, iki damla yaş düştü gözlerinden. şaşırmıştım. çerkes ihtiyarları sert olur. sert adamdı benim dedem de. neredeyse altmış yıl aynı yastığa baş koyduğu babaannem öldüğü gün bile tek damla gözyaşı görmedim ben bu adamın gözlerinde. bana yakında öleceğini, bir daha görüşemeyeceğimizi söyleyerek vedalaştı ve helalleşti benimle. o an tek düşündüğüm şey dedemin bunamaya başladığıydı ama çok geçmeden ölüm haberini aldım. ölürken bile kendini bozmadan öldü. durup dururken " oğluma (babama) haber verin, ben ölüyorum" demiş, yatmış ve ölmüş. bir daha asla ne bir bayramın tadı oldu eskisi gibi, ne de köyün. evin direği yok o öldüğünden beri ve kimse yıl 1934, ağustosunun 26'sı diye başlayan hikayeler anlatmadı bir daha. ve eminim ki dünyada bir kez daha bu kadar saygı duyacağım bir insan olmayacak.