hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    dünya savaşı z filminde bradd pitt ile birlikte virüsün kaynağını araştırmakla görevli olan uzmanın uçaktan inerken zombilerin korkusundan telaşlanıp, ayağının kayıp düşmesi sonucu silahının ateş alıp kendini başından vurarak ölmüş olması.

    --- spoiler ---

    ne cümle kurmuşum bee

  • seneler önce evde abiyle beraber internet cafe ortamı yaratılmıştır. online mmorpg oyunlarından biri oynanmaktadır birlikte canavar kesmece yapılmaktadır.
    oğullarının ne yaptığını uzun süredir çözmeye çalışan baba da onları izlemektedir.

    -ben şurdakileri öldürüyorum sen buraya gelme!
    -tamam ben de şurdayım.
    -olum bunlar çok güçlü..
    -eheh ezik seni ben dağıtıyorum bunları..
    -oha ne biçim vuruyo..

    baba bişey demeden gittikçe sokulmaktadır. ilgisini çekmeye başlamıştır oyun.

    -olum ölcem ben..
    -bişey olmaz kaç..
    -aha kaçamıyorum..
    -kaç lan kaç
    -aha ölüyorum yardım..
    -pot iç pot!
    -ölüyoruuuum!

    -eşşoooooğleeşşeek! abine yardım etseneeeee!

    -mauhahuahuauh
    -mauahahuahuhau

  • ondort yasimdaydim, artik zamani geldi dediler en cok da surekli hastalanarak onlara cektirdigim zulumu azaltmak icin olmali bademciklerimden kurtulmak icin beni ameliyat ettirmeye karar verdiler. okullar subat tatiline girmisti, kotu gri bir ankara kisinda otobus ve dolmusla elimde torba hastaneye gittik uvey annemle. ankara hastanesine gittik, doktoru gorduk, bana kalacagim odayi gosterdiler. tek kisilik oda, babam oyle olsun demis, sagolsun. doktor, "simdi sen dinlen, ameliyat yarina" dedi. uvey annem cocuklar evde yanliz dedi, beni birakip gitti. gunun geri kalan kisminda kitap okudum. gece lambasini acik birakip yattim, hastanenin sesleri acilip kapanan kapilarin sesleri giderek kesildi. uyumusum.
    sabah doktor geldiginde pencereden disari bakiyordum. "yok mu yaninda kimse?" dedi. "yok", dedim, "herkesin isi gucu var". "tamam o zaman hadi gidelim dedi", uzun koridorlardan gecip ameliyathane olmasi gereken yere vardik. "seni uyutamam, yaninda buyuk yok, zaten de bu ameliyatta kimse uyutulmaz, onun icin simdi sen sandalyeye otur" dedi. oturdum. "bademciklerine igne yapacagim, onlari uyusturacagim, ve alacagim, hic acimayacak, tamam mi?" basimi salladim, doktor simdi dusunuyorum da otuz kusur yaslarinda olmaliydi, bana cok yasli gorunuyordu o zaman tabii, koskocaman adam, canin acimayacak diyorsa acimaz herhalde diye dusundum. yanilmisim.
    onume oturdu, yandaki masadan buyuk bir siringa aldi ve igne takti. gozume koskocaman gorunen o igneyi bademciklerimin etrafina batirip cikardikca gozlerimden sesizce gelen yaslari "ne var bunda aglananacak, koskocaman kizsin sen" diyerek gene kendisi sildi. "bitti artik, bundan sonra acimayacak, tamam mi?" bu sefer basimi sallamadim, yalan soylemisti ve ben ona olan inancimi yitirmistim.
    "simdi bademciklerini alacagim, cok surmez hemen biter, sen sessiz dur tamam mi?"
    agzima giren makasi gorunce gozlerimi kapadim, annemi istiyorum dedim icimden, anne neredesin, keske yanimda olsaydin simdi. ama makas agzima girmisti bir kere, hic acimasizca kesiyordu bir yerlerimi; kirt-kirt-kirt-kirt-kirt. doktorun soluklari kalbimin gumburdeyen sesine karisiyor kulaklarima doluyor, basimi donduruyordu. kirt-kirt-kirt-kirt. anne neredesin?
    "tukur simdi" doktor ellerimi tuttu, "buz kesmissin, bak simdi seni yatagina goturup yatiracagiz, dinlenirsin, tamam mi?" tamam degil dedim icimden, beni kestin, sesini duydum, artik tamam degilim. doktor beni odama yolladi, uzun koridorlardan gecip odama geldik. yattim.
    yatagin basinda duran masanin ustundeki siyah klasik telefon oglene dogru caldi. babamdi.
    "nasilsin kizim?"
    "iyiyim baba"
    "istedigin birsey var mi?"
    biraz ilgi, biraz sevkat, tutulacak sicak bir el demedim ona.
    "hayir baba, tesekkur ederim."
    "hadi yat uyu, iki gune kalmaz iyilesirsin"
    "evet, tesekkur ederim"
    ertesi gunu cok kotu oldum, sanki olmayan bademciklerim gene sismistii ve bu sefer artik sesim de cikmiyordu, yataktan hic kalkmadim, doktor geldi beni gormeye, "kimse yok mu yaninda? yanliz misin?" basimi salladim evet babindan. " "hmmmm, sana mecmua getireyim mi, biraz eglenirsin" kalkti gitti bir muddet sonra elinde bir suru mecmuaya geri geldi. "bak fotoroman da var, sever misin?" basimi salladim. fotoromani kim sevmezdi ki o zamanlar? "al oku, ben de burada senin yaninda oturayim, kitabimi okuyayaim."
    o hastanede dort bes gun kalmis olmaliyim, babam ve annem telefonla hatirimi sordular birkac kere, yanima doktorla hemsireden baska kimse gelmedi. aksam yemeginden sonra yarim saat icin bile olsa doktorum bana getirecegi gazeteleri mecmualari nereden buluyorsa buluyor getiriyordu. o kitaplarini okurken ben mecmualarima bakiyordum. son gece ertesi gunu beni taburcu edecegini soyledi. "ama birisinin gelip seni goturmesi lazim, seni kendi basina birakamam kapiya" gulustuk. "uvey annem gelecek sanirim", dedim. "eh nihayet" dedi.
    ertsi sabah beni taburcu ederken tokalastik. ona tesekkur ederken ameliyat icin degil ama sonrasi icin demedim.
    "cok iyi doktorsunuz" dedim, "bir gun ben de sizin gibi bir doktor olmayi isterim"
    kucukcuk cocukmusum gibi burnumu fiskeledi. "daha iyilerini olacaksin sen"
    gene yalan soylemisti, doktor olmayacaktim.

  • anladigim kadariyla gene bir seyler olmus ve bir takim insanlar yumurta uzerinden sosyal statu yarisina girismis. fazla uzatmadan seyyapmak gerekirse bu tur pisirilen yumurtaya bazi yerlerde sunny side up derler, bazi yerlerde de fried eggs derler. annem sahanda yumurta der, ama scrambled ile sunny side up ayrimini yapmak icin sarisini dagitma diye tembihlemeniz gerekebilir.

    baska bir entryde de belirtildigi gibi ozellikle new york yoresinde sunny side up tabiri kullanilir. bunu yumurtanin sarisi altta kalacak sekilde tavada ters cevirirseniz adi over easy olur, sarisi da hafif kizaracagi icin daha lezzetli bile diyebiliriz. bunu yaninda hash browns'la servis ederler, katran gibi bir kahveyi de sinirsiz refill ile dayadiniz mi tebrikler, artik siz de bir nuyorkersiniz. nasil bilmezsiniz cahiller diye gelip eksisozlukte ahkam kesebilirsiniz. yalniz dikkat edin, coffee diyeceginiz zaman kooooffiiii diye telaffuz edeceksiniz, ava giderken avlanmayin.

    almanlar ise efektif olmak adina tabii ki tum bunlari tek bir potada birlestirip adina da bauernfrühstück demistir. yarin bir gun bu konuda da bir kavga cikarsa aklinizda bulunsun diye soyluyorum.

  • bir çok kez başıma geldi. zaman aşımları falan oldu, sicilim temizlendi sonra tekrar yakalandım.. en sonuncuda ehliyeti geri alabilmek için zorunlu olarak bir ay süren "sürücü davranışları geliştirme eğitimi" aldım.. bu eğitimdeki bir kaç şey hiç aklımdan çıkmıyor. bunlardan iki tanesini paylaşayım;

    -eğitimde psikolog hoca bize "diyelim ki sizin çocuğunuza 0,51 promil alkollü olan bi sürücü çarptı ve çocuğunuzu öldürdü. o adam için aman canım 0,01 promil geçmiş sadece, zaten adam 10 tane de içse çok dikkatli kullanacak birine benziyor" şeklinde düşünebilir miydiniz diye sormuştu.

    -başka bir gün ki eğitimde de trafik polisi eğitmen alkol nedenli bir çok kazanın resmini gösterdi. içimiz kalkmıştı. polisin sözleri hala aklımda. "keşke bu kazalardan önce trafik kontrolüne yakalansalardı da, ehliyetlerini alsaydık. şu an ehliyetsiz de olsa en azından hayatta olurlardı"

    öyle işte.. anlayana!

  • 1977 senesinde ilk filmi cekilmistir star wars serisinin. film, uzayda bir uzay gemisini kovalayan, baska bir devasa uzay gemisinin lazerli savasiyla baslar. daha sonraki sahnede uzay gemisinin icinde 3 robotla devam eder.

    su an elindeki cep telefonunla cektigin videoya, yine cep telefonunla efektler ekleyip bundan daha iyi bir sahne yapabilirsin. ama 1977 senesinde boyle bir sahneyle sinema seyircisini karsilamak, serinin zeka yasinin zamaninin cok otesinde oldugunu gosterir.

    tabletinde talking tom, televizyonda pepe' yle buyumus cocuklarin anlamayacagi bir durumdur.

    db edit: (bkz: 4 ağustos 2015 ıspartakule gişeleri trafik kazası)

  • (bkz: bırak bu işleri)

    şu anda da parasını veriyorsun adamlar sana ördek taşağı veriyorlar.

    bak o fotoğraflardaki abilerin tiplerine, onlara benziyor musun? yok, topkeke devam o zaman beybi.

    ayrıca yolculuk süresi de ayrı mesele.

    not: sadece 4 numaradaki tipler biraz ezik, onlara da üçgen peynirle üzüm getirmişler zaten.

  • burda işin sirri şu.

    tadi bildigimizi saniyiruz oysa bildigimiz şey yakin mesafeden kokusu.

    o koku bizde tat hissi uyandiriyor cunku tat alma duyusu kokuya baglantili.

    burda hepiniz balkon demirini yakindan kokladiniz ben dahil. şuan başligi okuyunca bilinc alti bu tadi biliyorum diyor oysa bildiginiz şey kokusu.

    yoksa cocukken balkon demirini yalamadim ama o tadi biliyorum. cunku cok kokladim