hesabın var mı? giriş yap

  • çokça tüketilen bir içecek olmasına rağmen ülkemizde maalesef hakkıyla çay demleyen azdır. bazı kendini bilmezler hala çayı yakmakta, tuhaf yöntemler ile eziyet etmekte vehatta öldürmektedir.

    mükemmel çay için dikkat edilmesi gereken hususların bazıları şunlardır:

    1. efendim, demliğin kalitesi çayın tadı açısından had safhada önemlidir. en güzel çay için mutlaka porselen demlik edininiz.
    2. çok kireçli ve içinde çok az kireç olan sudan çay olmaz efendim. ilkinde kireç tadı kaliteyi bozarken, tatlı suda demlenen çay yeterinde çıkmayacaktır.
    3. çayı hazırlarken asla ve kat-a kaynar suyu kuru çaya boca etmemeliyiz. öncelikle çay yıkanmalı, tozlardan arındırılmalı ve ıslak bir şekilde demliğe konmalıdır. bu sayede çay aniden ısınmayacak, kuruması ve yanması engellenecektir. eğer zamanınız yeterliyse, çayı yıkadıktan sonra demliği soğuk suyla doldurup, çaydanlıktaki suyun kaynaması ile yavaş yavaş ısınmasını beklemek en güzelidir. çayı demledikten sonra ocağın üstünde kaynatmak, taşırmak vs bunlar tembel işidir, çayın içine etmektir.
    4. çay, fincan, kupa, ekşi sözlük magı, bong gibi garip şeylerde içilmemelidir. bu aşamada incelik önemlidir. çay ince kenarlı, ince belli, ince tabanlı, hafif bir bardakta sıcak içilmelidir.
    5. çaydanlık içindeki su kaynayana kadar hafif harlı ateşte, çay demlendikten sonra ise çok kısık ateşte tutulmalıdır.
    6. kıtlama denen şey çaya zuldür.

    bu kurallara uyulduğunda herhangi bir harmana, eklentiye gerek olmadan, görece düşük kalite bir çaydan bile maksimum lezzet alınabileceğini unutmamak gerekir.

    işbu entry çayı demledikten sonra çaydanlığı olduğu gibi masaya getirip soğumaya bırakan eşime ithaf edilmiştir.

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)

  • saldırganı, sınırdışı edilip türkiye'ye gelir burada hırsızlarla ve hırsızlardan rahatsız olmayanlarla koyun koyuna yaşar gider sorun yok. o tekmeleri de burada sallarlar belki ona. yakışır bu ülkeye.

  • bizim orada ağız ishali diye bir laf vardır. ona maruz kalmış kadınlar. ofansif mizah diye bir şey çıkardılar, ağzına geleni beyne uğratmadan söyleyince yapılır sanıyorlar. bir insanın, kendi seçimiyle olmayan eksikliğiyle dalga geçmek ve bunu mizah programı adı altında yapmak aşağılık bir davranış.

  • devamında şöyle diyor sayın lütfi şenocak:

    “gazetede okudum, futbolcunun biri, eşi olan brüksel güzelini otel odasında dövmüş, önemli haber. erkekte bazı şeyler olmuş, başkası mı var diye, kafasından farklı düşünceler geçmiş. bu sporcu arkadaşa hemen bunun olmadığını diyanet’ten ilgili birileri gidip anlatsa, belki de evlilikleri kurtulacaktı. yazık boşanıyorlar.”

    yani "bunun olmadığına" inanmak için adamın karısını değil imamı dinlemeliymiş. gerçekten de harika bir evlilik kurtarma formülü.