hesabın var mı? giriş yap

  • bir ay kadar önce doktorun "bir haftayı tamamlaması bile imkansız" demesiyle allak bullak olmuştu beynim. dile kolay beş yıldır kanserle mücadele ediyordu, ediyorduk. bu süre zarfında iki büyük enfeksiyonu dahi alt etti. benim gülüm, meleğim herşeyi atlatacak yeneceğiz bu illeti diyordum. fakat yenemedi. doktorun inadına iki hafta daha bırakmadı beni. son dört gün yoğun bakımda solunum cihazına bağlıydı, kendinde değildi. hergün görüşme saatinde başında onu ne kadar sevdiğimi söyledim gözyaşları içinde. duymadı beni.
    kaybettiğim gün yanına gittiğimde gözleri açıktı. çok umutlandım, içim kıpır kıpır oldu. uzun uzun konuştum onunla, gözleriyle tasdikledi beni yada bana öyle geldi. meğer vedalaşıyormuşuz. bilemedim.
    gece yarısı evde kendi kendime yarın neler anlatacağımı düşünürken telefonum çaldı. sonrası yıkım...
    bugün meleğimin uçmağa varışının ondördüncü günü.
    sana anlatacak çok şeyim birikti birtanem.
    derdimi senden başka kime dökebilirim.
    yarım kalmamı anlatacağım sana...
    yetim kalmamı...
    çok özledim...
    çok özledim..

  • şuana kadar gittiğim bütün iller arasından kırklareli demek istiyorum. şehir zaten çoğunlukla emeklilerden oluşuyor küçük bir yer. yerli halkı çok kibar nazik geldi bana ve avrupai bir şekilde burda yaya geçidi olsun olmasın ayağını yola attığın an sen geçene kadar arabalar duruyor isterse 70 80 le gelsin kesinlikle korna çalmak vs yok sağa sola bakmadan gönül rahatlığıyla yola atlayabiliyosun. tabi 2-3 gün orda kalıp buna alıştım istanbula döndüğüm gün zorlanmıştım

  • hiç bir etkisi yoktur. 3.köprünün de bir etkisi olmayacaktır. geçmişe dönün bakın, metrobüs, metro, marmaray, kgs'nin kaldırılması vs. hepsinde trafiğe çözüm diye beklenti oluştu. ama sonuç ortada.

    ne demişler: gelişmiş ülke fakirlerin de araba kullandığı değil, zenginlerin de otobüse bindiği ülkedir.

    edit: sözün sahibi "gustave petro"

    19 aralık 2019 editi: tahmin ettiğim gibi istanbul trafiğinde zerre etkisi yok. navigasyon 4 km yol için 27 dk gösteriyor.

    12 temmuz 2021 editi: dün avrasya tüneli ile yenikapıdan girip üsküdar'dan çıktım. saat 17.30 itibariyle 13 km yol için navigasyon 58 dakika gösterdi. sonuç: 1 saat 5 dakikada ulaştım.

  • - ağzımdan iğrenmezsen seni öpmek istiyorum nuray
    - yani ismet, öyle bişey söylüyosun ki bitiriyosun romantizmi
    - değişik şeyler diyorum di mi?
    - ay evet yani
    - oturup uzun uzun bu konuda konusmak isterdim ama oturamıyorum basurum var
    - bak yine...

    yiğit özgür

  • uzun zamandır yazayım diyorum fırsat olmuyor,az önce yine yaptı yazayım bari. sürekli programlarında yerli yersiz konuşmacının sözünü bölüp akıcılığı bozan moderatör. az önce prof. dr. mustafa necmi ilhan'ın korana virüsle ilgili konuşmasının en önemli yerinde, cumlenin ortasından girerek " hocam bidakka bidakka müsade edin grafikleri ekrana alalim mi devam edin simdi lutfen" dedi. simdi adam zaten baska stüdyoda ses canli yayinda ona 2 saniye geç gidiyor sonra 2 saniye onu bekliyosun sonra adam son kurduğu cumlenin başından basliyor konusmaya yine. bunun doğrusu adam konusurken "reji grafikleri ekrana alalım lutfendir" senin muhattabın reji,akıcığı neden bozuyorsun. bu tarz gereksiz konuşmacıyı bölmeleri yıllardır yapıyor durduralamıyor.

    edit:imla

  • bence gelmiş geçmiş en başarılı sosyal psikologtur. bu entry de herhalde şu ana kadar en görev bilinciyle girdiğim entry'dir, esasında şerif'in varlığına bu kadar minnet duyduğum için girdiğim entrydir.

    şerif kimdir derseniz, sosyal psikolojinin babalarından biridir. birçok ünlü çalışması var autokinetic effect, development of normsve intergroup conflict çalışmaları (robbers cave deneyi olarak bilinir) en bilinenleri, ama bilinen tüm "ötekileştirme" kavramlarını teorileştiren sosyal psikologtur. pek bilinmeyen ve literatürde de bahsedilmeyen kısmı hayat hikayesi ve politik kimliğidir. grup dinamikleri çalışmalarının temeli olduğunu belirttiği politik görüşü ve kimliğiyle ilgili yapılan sayılı çalışma, halen kanada'da psikoloji tarihi doktorası yapmakta olan ersin aslıtürk tarafından yapılmıştır. aslıtürk'ün danışmanı cherry ile 2004'te yayınladığı muzaffer şerif'in hayat hikayesini konu alan makaleleri, şerif'in hayatını yine en kapsamlı ele alan çalışmalardandır.

    özetle, şerif izmir ödemiş'te doğuyor, 1924'te izmir amerikan kolejini bitirip, 1928'de istanbul üniversitesi psikoloji bölümü lisans derecesini, 1932'de de harvard'dan master derecesini alıyor. abd'de kalmasını istiyorlar ama kalmıyor, türkiye'ye dönmek niyetindeyken, dönüş yolunda avrupa'da bir süre zaman geçiriyor, ki esas amacı almanya'ya gidip wolfgang kohler'in bir dersini almak. sonuçta gidiyor da, daha sonra da almanya'da geçirdiği bu dönemin çok yararlı olduğunu, yükselen nazizm'in sosyal hayat üstündeki ırkçı ideolojinin etkisini anlamasına yardımcı olduğunu belirtiyor. 1933'te harvard'a dönüyor ama daha önce klinik psikoloji odaklıyken, tüm ilgi alanı sosyal süreçler üzerine kayıyor ve aynı yıl içinde boston'dan new york'a, columbia üniversitesi'ne doktora için gidiyor. hikayenin geri planında, şerif'in masterdaki danışmanının onu çok politik odaklı bulduğu, ve sosyal süreçler üzerine çalışan columbia profesörü gardner murphy ile çalışmasının daha uygun olduğunu söylediğini biliyoruz. neyse sonuçta murphy şerif'e daha rahat bir akademik ortam sağlıyor, politik ideolojileri de çok benzer.

    şerif'in doktora tezi (bkz: some social factors in perception) daha sonra "psychology of social norms" adıyla kitap olarak basılıyor (1936), ki hala sosyal psikolojinin temel teorilerini oluşturan bir el kitabı olarak kabul edilir. tezinde marksist ve gestalt psikolojisinin etkileri büyük, ve bu ideolojiler ışığında norm psikolojisini açıklarken, hala en geçerli teorilerden biri olan "frame of reference" kavramını tanıtıyor. gestalt'in "bir objenin pozisyonu, etrafındaki tüm düzenli alanla ilişkide olarak algılanır" tanımından yola çıkarak, hala klinik, sosyal, gelişim, hatta bilişsel psikolojinin kullandığı "davranış çevresel konteksten bağımsız olarak açıklanamaz ve açıklansa da anlamlı değildir" fikrini tanıtıyor, yani sosyal öğrenme ve normların açıklanmasını sağlayan frame of reference'ı tanıtıyor. aslında, sosyal psikolojinin en temel donesini tanıtıyor bir bakıma.

    doktorasını tamamladıktan sonra, 1936'da türkiye'ye dönüyor. gazi üniversitesi'nde ders vermeye başlıyor ve aynı zamanda halk evlerinde de seminerler vermeye başlıyor, ve turkiye'de kaldığı sürece "adımlar", "yurt ve dünya" gibi dergilerde yazılar yazıyor. daha sonra bu yazılarının hepsini "değişen dünya" isimli bir kitapta topluyor. tüm bu makalelerinde ırkçılık nosyonu üstüne yoğunlaşıyor, hatta 1944'te psikoloji dünyasında bir ilk olan "race psychology" kitabını basıyor.

    bu süreçte, yurt ve dünya dergisinde, istanbul üniversitesinden eski öğretmeni olan mustafa şekip tunç'la ırkçılıkla ilgili karşılıklı ve kişisel makaleler yazmaya başlıyorlar. şerif'in bu makalelerindeki anlatım dilinin yalınlığı ve argümanlarını savunuşundaki sağlamlığa hayranlık duyduğumu belirtmem gerek sanıyorum burada. aslında bu makalelere link de vermek istedim ama nette tek bulabildiğim site de yeni kapatılmış ne yazık ki ( http://www.geocities.com/tfpsikoloji/ ).birebir hatırlayamıyor olabilirim ama, "ırk psikolojisi aslında benim ilgi alanım değildir, ancak bir sosyal bilimci ve sorumlu bir vatandaş olarak, şu andaki hükümetin ırkçı politikalarından bahsetmek benim görevimdir" demesiyle o dönemin "marksist ideolojileri var" denerek tutuklanan yazar ve bilim insanlarından biri oluyor. 4 ay hapis yattıktan sonra, harvard üniversitesi akademisyenlerinin durumu haber alması, türkiye'deki amerikan büyükelçiliğine başvurması ve büyükelçinin araya girmesini, şerif'in serbest bırakılarak akabinde amerika'ya dönmesi izliyor.

    1944'te abd'ye dönüyor ve "the psychology of ego involvements" kitabını yazıyor ki, en açık dille yazılmış sosyalist kitabı olarak biliniyor. bu arada yine bir psikolog olan eşi carolyn serif'le evleniyor. bilinenin aksine, 1949'a kadar türkiye'ye dönmek niyetinde hala, ancak türk hükümetinin amerikalı eşi hakkında zorluk çıkartacağından korkuyor, en azından psikoloji tarihinde farklı kaynaklarda belirtilen budur. daha sonra kalmaya karar veriyor, soyadı olan basoglunu atıp soyadını sherif'e çeviriyor ve 1949-1966 arasında oklahama üniversitesinde çalışmak üzere oklahamaya taşınıyor.

    ancak oklahama'ya gitmesi çalışmalarının içeriginde olmasa da açıklıgında bir milat, zira 1950'lerde esen mccarthy rüzgarıyla baskı hissediyor. o nedenle 1949 sonrası şerif'in kariyerinde ikinci dönem kabul edilir. robbers cave deneyini oklahama üniversitesinde tasarımlıyor. bu çalışmada kısaca yaz kampına gitmiş 11 yaşlarında erkek çocuklarını iki gruba ayırıp, maç yaptırıp kazananlara çeşitli ayrıcalıklar sağlarken kazanmayanlara hiçbir şey vermeyerek bu grupları manipule edip bir yerden sonra iki düşman grup elde ediyor. aynı mantıkla bu süreci geri döndüreceğini söyleyerek, bu çocukları benzer görevlere vererek, imece usulü yaptırarak bir yerden sonra gruplaşmayı tamamen eritiyor. bu yıl tanışma fırsatı bulduğum ve şerif'in doktora öğrencisi olmuş bir kültürel psikologtan öğrendiğim, bütün bunlar olurken normal gözlemciler dışında, kendisinin de kamptaki bir temizlik görevlisi kılığına girerek deneyi takip ettiği.

    hakkında amerikalı psikoloji tarihi profesorlerinin yazdığı birkaç yayında, eşi carolyn sherif'in hayat boyu tüm eserlerinin editörlüğünü yaptığı ama hakkının hiç verilmediği yönünde. bu kadar sempati duydugum biriyle ilgili bu bilgiyi değerlendirirken ne kadar objektif olabilirim bilmiyorum ama hayat görüşü böyle ve yazı dili bu kadar açık olan, ve her türlü eşitliği savunan bir adamın bunu yapacağına pek de ihtimal vermiyorum. tüm kişisel ve profesyonel notlarını yine aynı doktora öğrencisine bırakarak, 1988'de abd'de vefat ediyor.

    edit: şimdi farkettim ki erişimi engellenen site zaten ersin aslıtürk'e aitmiş.
    (bkz: #8635766)

    kaynaklar:

    aslıturk, e. & cherry, f. (2004). muzafer sherif: the interconnection of politics and profession, history and philosophy of psychology bulletin.

    başoğlu, m. ş. (1943). ırk psikolojisi münasebetiyle: ordinarius profesör m. şekip tunç'a. adımlar, 1 (4), 128- 129.

    başoğlu, m. ş. (1943). psikoloji karşısında ırkçılık. yurt ve dünya, 4 (25), 7- 13.

    samelson, f. (2000). muzafer sherif. american national biography online.

  • 1990'larda çocuk olan insandır.

    ahh ahh o dönemler lc waikiki'den giyinmek ne popüler bir şeydi. niye popülerdi tam olarak bilemiyorum ama lc waikiki'ye gidip maymunlu maymunlu eşofmanlar aldığımızı ve çok mutlu olduğumu hatırlıyorum.

  • müthiş tespittir.

    islamın ilk ve en büyük 4 halifesinin 3'ünü yine müslümanlar öldürmüştür.

    yani düşün, başka ülke ile savaş falan değil. islam devletinin en bilinen, en büyük ilk 4 halifesinden 3 tanesini yine kendileri öldürmüşler.

    ama bugün kalkmışlar, laikliğe laf atıyorlar.

    keşke laiklik falan olmasa da, haçlılar yeniden toplanıp, ortalığın anasını avradını sikse. rakka'ya atom bombasını gömerler. vallahi o zaman laiklik bile sizi kurtaramaz mercedes cemaatinin altın varaklı sayın kuklası.

    debe editi1: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

    debe editi2: (bkz: #50012306)