hesabın var mı? giriş yap

  • her şeyi geçtim, -de,-da 'yı bitişik yazanları geçtim, -ki'yi bitişik yazanları geçtim. en çok bitişik yazılması gereken -ki'yi ayrı yazanlardan soğuyorum! aşağıda ki nedir arkadaş? karşımda ki falan? hiç mi garip gelmiyor acaba?

  • amcam, evde yaramazlık yapan 6 yaşındaki torununa haykırdı bunu. o esnada umarsız bir tavırla çekirdek çitliyrodum, bana dönüp pargalı'nın sülüman'a vezir olduğu yaştasın dememiş olması sevindirici gerçekten. gerçi kendisi de yavuz'un mercidabık'ta memlüklüleri yenip halifeliği aldı yaşta ve bir sik başarmışlığı yok ama olsun.

  • bizim burada bi tantunici var, adam rica etti direkt bizi ara, yemeksepetinden söyleme diye, 2-3 kez öyle yaptım, hep çok sipariş var diyor, geciktiriyor, tekrar yemeksepetine döndük, 10 dakikaya getiriyor ibne. size komisyon bence %50 olmalı, ibne çakallar.

  • arkadaşlar ben özelde çalışan bir öğretmen olarak tek hayalini kurduğum şey eşimle ve kızımla bir otele tatile gitmek .maaşımla bırakın tatili faturalarımı ödeyemiyorum.gerçekten kendimi geçtim artık ülkem adına o kadar üzülüyorum ki.
    duzeltme : imla

  • son siniftayken annem memur olmam icin kpss'ye girmemi istedi. yav, dedim. he he. oldu. tek derdim de buydu. o kadar isimin gucumun, mezun olma telasimin, okul bitince yapacagim mukemmel seylerin hayalleri arasinda kpss'ye hazirlanayim bir de. memur olacak kadar kafayi yedim cunku. zaten tum gun cay icip oturuyorlar, meslegi unutuyorlar. bir insan sonucta memur olacaksa neden okusun ki? ben onca emegi onun icin mi verdim? ıdealistim, dunyalari kurtaracagim, bana kalkip memuriyet diyorsun, dedim. neyse alttan girdi ustten cikti, calisma sozunu vermis bulundum anneye. gorev bilinciyle kastim epey. puani da alip cebe koydum. yil 2014.

    okul bitti, daldim ozel sektore. canim cikiyor ama kuslar, cicekler, lan her sey bu kadar guzel olabilir mi ya? nasil mutluyum, nasil da aptalim... gel zaman git zaman sadece canim cikar halde buldum kendimi. aksamlari elimde tabakla koltukta uyuyakaliyorum, bos vakitlerimde duvara bakiyorum falan. bir is gununden en buyuk beklentim cikisa yakin kotu durumda bir hastanin gelmemesi olmaya basladi. cunku yorgunum anasini satayim. eve gidesim var. gidince bir ton sey yapmam lazim, gidesim de yok bi yandan. hani mutsuzluk degil de bikkinlik diyeyim adina. hayvanla ugrasmak hobim zaten de insanla ugrasmak benim yutabilecegim lokma degilmis.

    maddiyat desen yerlerde. sadece hayatta kalabiliyorum. birikim yapmak, kendine bilgi olarak yatirim yapmak icin ortada bi sey kalmiyor. bugunum yok da yarinim var mi sanki? emekli olsam asgari ucretten maas aliyorum. niye? e piyasa boyle cunku herkes boyle calisiyor. ha tamam o zaman ya. herkes boyle calistigi icin dogru olan da bu sonucta.

    manevi kismi ayri dert zaten. anne bi taraftan bastirir "ben seni eleman ol diye mi okuttum, yaziklar olsun" diye. hayir serseri olsam yine de evladimdir diye bagrina basacak kadin, gece gunduz telefonda ozguvenimi itinayla yok etti. diger taraftan haftada bir gun tatil yapiyorsun. dinlensen gezmedigine, gezsen dinlenmedigine, ikisinden birini yapsan evdeki isleri halletmedigine yaniyorsun. ayda yilda bir facebook'a giriyorsun, sinif arkadaslarin orada burada gezmede. evlenip coluk cocuga karismislar coktan. ben iki yil uzatmayla mezun oldum, uzatmayanlarin cogu piyangodan cikan dehset bir atama sayisiyla devlete girmisti. bakiyorsun, birbirlerine yemege gitmeler, sofra fotograflari girla... ben en son ne zaman bir arkadasimla bulusup disarida takildigimi unutmusken icime oturuyordu acikcasi. "ee ne yaptin bakalim?" diye soran olacak endisesi apayri...

    sonra uyanamamaya basladim. uyansam da agir bir enfeksiyon geciriyormusum gibi hissediyorum kendimi. mumkun degil cikamam yataktan. ne zaman ki isyerini arayip gelemeyecegimi soyluyorum, vucut toparlamaya basliyor kendini. bir, iki, on... sebebi sonradan anliyorum. ısyerindekilerde de saglam sabir varmis ki ufak tefek sitemlerin disinda ciddi bir cikis olmuyor. oluyorsa da anlamiyorum zira umrumda bile degil. ısimi kaybetsem ne yirmi yil ayni yerde calissam ne. fark etmiyor ki.

    kendimi sucluyorum surekli. neden boyle oldu, onca emegimin karsiligi bu muydu? nerede yanlis yaptim? patronlarimi sucluyorum. bu sartlarda calisarak hayatimi harcadigimi gormuyorlar mi? neden beni dusunmuyorlar? annemi sucluyorum. neden benden hic memnun degil? neden surekli elestirmek yerine yardimci olmuyor? bu sorular kadar onemsiz cevaplari da. bi seyler bi seyler olmus, sonuc da bu olmus iste. simdi ne olacak, esas soru o.

    sen neye karar verirsen arkandayim, diyen sevgiliden kaynak alan bir guvenle istifa ettim. birkac gun kafami dinledim. ne istiyorum, nasil ulasirim dusunup durdum. fark ettim ki hayallerim degismis. son siniftaki heyecanli kizin yerinde yel bile esmiyor. hayalim ev, araba degildi zaten hic. sokak hayvanlari icin bir rehabilitasyon merkezi kuracaktim. ozellikle sakat olanlar icin. git once don al kendine dememisim hic aynaya bakmamisim meger. o isler oyle degilmis. bir hayalin pesinde kosacak param olmadigi gibi belki de o kararlilik, zeka, kabiliyet adi her neyse iste yokmus demek ki icimde. hani o copten buldugu gazoz kapagini bile degerlendirerek amacina ulasan muhtesem insanlar var ya ben onlardan degilmisim ve bir basari hikayem de olmayacakmis. bunu hazmetmek, yazmak kadar kolay olmadi.

    sonucta gercekler aci. yirmi altima basmak uzereyim ama ilkokulda tema vakfi sayesinde diktigim agac haricinde pek de bir sey katamadim sanki mavi gezegene. dislerimi fircalarken suyu kapatiyorum bir de o var. bilime tek katkim soyle ciddisinden bir hastaliga sahip olursam eger kobaylik veya en azindan istatistiklere bir ilave olabilirmis gibi duruyor. henuz kesfedilmis ozel bir yetenegim de yok. harcaniyor degilim yani aslinda. nerede calisirsam calisayim onemi yok. sabah git, senin gibi binlercesinin yaptigi seyleri yap, aksam gel, ertesi gun basa sar. ise, meslege "deger katmak"tan anladigim sey bu degil. en fazla isletmenin cirosuna deger katiyoruz o kadar. maddi manevi tatmin oldugum yok.

    peki ne istiyorum? cok agir sartlarda calismayayim, elime gececek para yetsin, tatilim olsun, vaktim olsun, cocuklarim olsun, hamileyim diye isten atilma stresim, hamileyken eger negatifsem toksoplazma kapip dusuk yapma, sakat bebek dunyaya getirme endisem, sonrasinda is hayatina donme derdim olmasin, soyle rahatca ayaklarimi uzatip keyif yapabilecegim bir hayatim olsun, iki lafimdan biri is olmasin istiyorum. bu da ancak devlet memuru olmakla mumkun.

    buna karar verdikten sonra onun da hic oyle kolay olmadigini gordum. bir yandan kpss calisirken diger yandan atanmanin puandan cok alim sayisiyla alakali oldugunu fark ettim. ya sansin olacak okudugun bolumden her yil duzenli alim olacak ya torpilin. siradan bir hayatla geberip gitmek icin bile mucadele vermen lazim. hayvan gibi osmanli tarihi calissan da "voynuk nedir?" gibi bir soruyla eleyip geciyor seni osym. hicbir sey olamadim bari memur olayim, degilmis. ama su var ki bu saatten sonra ekmek arasi mermer de yesem ozel sektore donmeyecegim. bu sinava yeterince hazirlanamadim, gerekirse iki yil dersaneye gidip 2018'deki sinava girecegim. olmadi 2020'dekine. sinav mi kalkti, hic giremedim mi, ev hanimi olurum, ev kizi olurum ne var?

    gecenlerde bir haber geldi. dediler ki bakanlik 2014 puaniyla son bir atama yapacak. simdiye kadar sadece 100 kusur kisi almis sanirim. neyse kac kisi alacagi aciklandi. siralamama baktim, tutuyor. duzgun bir tercih listesi yaparsam ataniyorum. basladik neresi kac kisi alacakmis beklemeye. sonunda acikladilar ama sanki veteriner degil de ozel harekat aliniyormus gibi hakkariler sirnaklar havada ucusuyor. bati kontenjani kapanin elinde kalacak kadar. suriye merkez olsa yazip gidecek bi dunya insan var gerci. merkez yuksek kapatir, uzak ilcesini yaz sen, diye fikir verecek insanlar birbirine. son tercihimi yuksekova secerken elim titredi. dedim ya yuksekova yuksek kapatirsa, semdinli veya cukurca daha mi mantikli acaba...

    pazartesiden bu yana sonuclarin aciklanmasini bekliyorum. cok stresliymis. birkac sayfa okuduktan sonra aslinda okumadigini fark etmenin de otesindeyim. yarim saattir izledigim seyi meger izlememisim. kafa gidik. bence televizyon kanallarini gercekten arayan insanlar var. hani seyirciler telefonlari kilitledi size sunu soruyorlar yalani var ya. o gercek olabilir. aksama kadar osym'yi ve bakanligi arayanlari gordum. siz boyle dediniz, bakanlik soyle diyor diye telefonda kavga edenler mi dersin, bimer'e dilekce yazanlar mi, memurlar.net ve facebook gruplarinda cikan kavgalari hic sayma... "duyum alabilen insan karizmasi" diye bi sey var bu ortamlarda. ne zaman aciklanacak, ne olacak, boyle seylerin duyumunu alabilen adeta fenomen olmus insanlar var. timarhane gibi lan. boyle sanki herkes sabahtan bonzaisini, tinerini cekip oyle geciyor internetin basina. oysa uhu koklamak en iyisidir. hem masaya bi damla dokup kalemin arkasiyla pit pit pit karistirinca minik bir top da yapabiliyorsun uhudan. zaman geciyor...

    edit:

    heyoooo. istanbul'a atandim sozluk.
    darisi tum isteyenlerin basina artik.

    edit 2:
    ıkinci haftadayim sozluk. evrak, ust yazi, kanun, yonetmelik, denetim, bilgisayar programini kullanmayi ogrenmek gibi seylerle geciyor zaman.
    daha kurs, sertifika olaylari falan varmis.
    aksama kadar oturulmasa da cay icme kismi dogru. cok sukur bir problem yok. ıyi gidiyor.

  • belli ki bipolar bozukluğu olan bir garibin günlük olarak kullandığı web sitesi.
    ben açıkçası site içerisinde gülünecek bir şey göremedim, aksine gözlerim doldu. mental disorder yaşayan bir kafanın içerisine girmek çok hüzünlü bir şeymiş. eşyalara, yerlere ve olaylara bakışı öylesine farklı ki. kafaya takılan değişik ayrıntılar ve paranoya içinde boğuluyor sanki.
    insanın zihinsel engellerinin, fiziksel engellerinden hiçbir farkı yok, dolayısıyla, "lan deliye bak" tavrı ile, "lan bak adamın bacağı yok" tavrı arasında bir fark göremiyorum.
    allah kendisine ve çevresindekilere sabır versin.

  • 1 türk vatandaşına karşılık 1000 radikal islamcı zihniyetlinin cirit attığı yerde patlama haberi hem korkutuyor hem şaşırtmıyor.

    cansız bedenleri ve yan duran bebek arabasını görünce üzüntüden ve sinirden olduğum yere çöktüm. allah belanızı versin.

  • benim işimin polisi sevmek olmaması fakat polisin görevinin beni korumak olmasından kaynaklanır.