hesabın var mı? giriş yap

  • aynı durumu ben de yaşadım. 33 yaşında, lösemiden hayalleri olan kardeşimi kaybettim.

    4 yıl filan da beklemeden yengemi birinci senesinde dertleşmek için yemeğe çıkardım. haddim olmasa da beni seviyorsan söz ver, devam edeceksin diye söz aldım. ertesi sene nişanlandı, sevebileceği bir insan denk geldi ve gördüğüm kadarıyla da çok mutlu. instagram'da her fotoğrafına olmasa da onun mutluluğundan ailecek mutlu olduğumuzu belli eder arada bir kalp bırakırım.

    insanların mutlu olmasından mutlu olanlardan olabilirseniz, dünya çok güzel bir yer olabilir.

  • minik oğlum (8 aylık) epeyce kıvrandıktan, salyalandıktan, kaşındıktan sonra nihayet huzura erdi: pirinç tanesi gibi miniminnacık iki alt diş bize gülümsüyor :)

    öte yandan ablasının da (6.5 yaş) uzunca bir süredir iki alt dişi birden sallanıyordu. nihayet iki gün önce biri düştü, daha doğrusu son kalan kökü de dedesi ufak bir hareketle koparıverdi (benim de ilk dişimi babam çekmişti :)) hemen yanındaki diş ise desteksiz kalınca iyice sallanır oldu, hatta neredeyse düşey pozisyondan yataya geçti denebilir. sonra bugün, minik kardeşi onu sevmek için hamle yapınca yanlışlıkla kızımın çenesine vurdu, ikinci sallanan diş de düştü.

    şu anda birinin öndeki iki alt dişi eksik, diğerinin sadece o iki dişi var :) aynı anda kahkaha attıkları bir fotoğrafı yakalayabilirsem kocaman bastırıp ofisime asmak istiyorum :)

  • + author sen bir roman yazmışsın ismi nedir, okuyayım!?
    - dur içerde vardı bi' tane, imzalayıp vereyim. hediyem olsun. hatta imzalı bi' tane olacaktı, onu getireyim ben en iyisi.
    + eyvallah mirim. elimdeki kitabı da bitirmiştim, akşam başlarım seninkine hemen.
    - fikirlerini söylersin okuduktan sonra.
    + tabi tabi.
    - hemen geliyorum.
    + vaay. çok sağolasın ya. bi' dakka ama... abi sayfaları açılmıyor bunun. yapışmış galiba.
    - eheh imzalı kitap verecem dedim ya, ondandır.
    + lan sen imza derken... oha ya!

    ...

  • çocuğuna sikimsonik yok ilk çiş kutlaması yok bezi bırakma kutlaması yapan annelere söylüyor anneliği hakkını veren üzerine alınmasın.

  • 1880'lerden bu yana beyaz kıyafet giyme zorunluluğu bulunan turnuvadır. bunun sebebi ise renkli kıyafetlerin terlemeyi daha çok göstermesidir.

    kraliçe ikinci elizabeth hayatı boyunca sadece 4 kere turnuvaya seyirci olarak katılsa da 1907 yılında turnuvaya katılan king george v ile birlikte, kraliyet ailesinden turnuvaya seyirci olarak katılım geleneksel hale gelmiştir. koskoca kraliyet ailesinin önüne koltuk altınızda, iç çamaşırınızda ter lekeleri ile çıkmanıza izin verilmesi zaten beklenemezdi.

    ayrıca, kraliyet ailesinden turnuvaya oyuncu olarak katılan york dükü (sonrasında king george vi oluyor) bile bu kurallara uymuşken zamanında kuralı protesto eden andre agassi, 2013'de ayakkabıları değiştirmesi istenen his majesty, roger federer gibi isimler de kuralın esnetilmesine pek tabii ki sebep olamamıştır.

    görsel

    2014 yılında kurallar değiştirilmiş ve belli ölçülere bağlı kalmak koşulu ile biraz renk kullanımına izin verilmiştir. renk kullanımına izin verilse de kurallar gevşetilmemiş aksine daha da sıkılaştırılmıştır.

    yeni kurallara göre tişörtlerin yakalarında, manşetlerde, kafa bantlarında ve şortlarda bir santimetreden daha geniş olmayacak şekilde bir “renk şeridine” izin verilmeye başlandı.

    şapkaların iç kısımları ve ayakkabı tabanlarının ise tamamen beyaz olması koşulu bulunuyor. oyun sırasında görünebilecek iç çamaşırlarının ise tamamen beyaz olması gerekiyor. "beyaz" tanımı ise kırık beyaz, bej gibi tonları içermiyor.

    kaynak

  • yıllar yılları kovalarken ve sen her gün aynı sandalyede dünyayı kurtardığını sanırken, pencerenin dışında dönen mevsimler... ilkbahar- yaz-sonbahar-kış.

    egolarını tatmin ederken sen, çürüyen hayatlar... evet kölesin. ama modern!!

    aslında duygularımın tercümanı yine bu adam.
    kocca şiirinden bir kuble..

    can yücel den geliyor:

    sabah 9, akşam 18
    sonra başka mecburiyetler
    sıkışıp kaldık.
    sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
    bu kadar ağır olmamalı.

    hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
    bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
    ne saçma...