hesabın var mı? giriş yap

  • - annesi "valide"; babası "peder"dir.
    - peder "inşaat" işindedir.
    - herkese "kardeşim" dese de arkadaşları ve garsonlar "bilağder"dir.
    - nargilesi "elmalı"dır.
    - "marlboro light" içer.
    - "araba anahtarı" cebine sığmaz, masada durur.
    - gardırobunda annesi tarafından jilet gibi ütülenmiş "beyaz gömlek" olmazsa olmaz.
    - etrafındaki bütün kadınların adı "yavru"dur. yavruları almak farzdır.
    - ævieytor "güneş gözlüğü" saç modelinin tamamlayıcısıdır.
    - "kafa tokuşturmayı" sever.
    - "mekan sahibi"ni tanır ve mekanın sahibinin kendisini çok sevdiğini düşünür.
    - "geçen gün yine" çok içmiştir. (o kadar "çok" içmesine rağmen hala ağzına içmeyi öğrenememiştir.)
    - bir işiniz düşerse kesinlikle "halleder".
    - genel olarak hayatında "sıkıntı yok"tur.

  • henry bi dur allasen biz ıslak imzalı tutanakları nasıl koruyabilirizin peşindeyiz. 15 mayıstan sonra gel konuşalım.

  • izmirden m.t. soruyor: ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir
    genç bayanim.
    üç ay kadar önce kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim.
    gecen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dun
    laboratuarda korkunç bir sey kesfettim.
    nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya
    attim, ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin
    ozgul agirligi civaninkinden fazla, batmasi gerekirdi.
    demek bana aldigi yüzük saf altin degil, öyleyse
    sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi
    nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi
    düsünüyorum, ne dersiniz?

    güzin abla: arsimet'in hayatina her
    yönüyle vakif oldugunuz anlasiliyor. yalniz yüzey
    gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey
    gerilimi suyunkinden çok daha fazladir, böylece
    kendinden agir cisimleri de kaldirabilir, çünkü o
    cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
    harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel
    enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf
    olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar
    vermeyin derim.

  • 0 sn

    hiç öpüşmeyince en son öpüşmenin üzerinden hiç zaman geçmemiş oluyor.

    geç gelen debedit: ya arkadaş ders çalışmak için seçtiğim güne lanet olsun, insan ilk debe'sini böyle kaçırır mı ya la?! aylardır sözlüğe girmediğim tek günü mü seçtiniz beni debe'ye sokmak için bre allahsızlar? neyse bi arkadaş rica etmiş, geç de olsa yerine getirmek gerekir: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

  • afet toplanma alanlarını avm yapan zihniyet sığınakları ne yapardı kim bilir? iyi ki yok!

    (bkz: afet toplanma alanlarında avm yapılması)

    edit: şu entarime bile sözlüğün katıksız bilinen trolleri savunmaya geçiyor ya daha ne yazayım? kendisine yazdığım mesajın sonunu buraya da yazayım hepsine cevap olsun.

    " umarım bir gün o toplanma yerlerine ihtiyacın olur da gittiğin zaman yerine avm yapmış olsunlar. olmadı cami de olur. ne de olsa ikisinden de çok var. "

  • madem olay dönüp dolaşıp beşiktaş'ın 2 şampiyonluğuna geliyor, sözlükteki bazı arkadaşlarımız da neden beşiktaş'a verildi? diye soruyor, o zaman açıklayalım da 23-59 arası şampiyonlukların, beşiktaş'ın gasp edilen tescil hakkıyla alakası olmadığı daha iyi anlaşılsın..

    bakın arkadaşlar beşiktaş'ta böyle aldı şampiyonlukları falan savlarınız gerçekten komik öncelikle belirteyim. ikincisi beşiktaş şampiyonluk falan dilenmedi kimseden. uefa tarafından, resmen tff nin salaklığı yüzünden görmezden geldiği şampiyonlukları verildi. bunun sebebi de fenerbahçe falan değil, tff nin aymazlığıdır.

    şimdi gelelim beşiktaş'ın hakkı olan ama yıllarca verilmeyen 2 şampiyonluğuna. aslında verilmeyen haklı tesciline demek gerekiyor. bakın yıldızına demiyorum çünkü bu olay yıldız sistemi milenyumun başında peydahlanmadan önceden beri rahmetli cenk koray tarafından peşinden koşulan bir konuydu.. yani yıldız hesabına yapılmadı bu başvuru. ancak o yıllarda tff'nin sizi şampiyon saymıyoruz ama şampiyonmuş gibi yıldız takabilirsiniz mevzusunun üzerine hakkının teslim edilmesidir.

    olay şundan ibaret. 1955-56 yıllarında şampiyon kulüpler kupası, yani bildiğimiz adıyla şampiyonlar ligi başlıyor. avrupa liglerinin şampiyonluğu turnuvaya başvuruyor veya davet ediliyor. türkiye futbol federasyonu türk takımlarının da katılması için başvurusunu yapıyor, uefa en üst lig şampiyonunuzu gönderin diyor, futbol federasyonu da galatasaray'ın ismini veriyor.

    uefa'nın şampiyonlar ligi sayfasında bu sayede 1956 yılında galatasaray'ın ön elemeden kupaya katıldığını görüyoruz. fakat ortada bir sorun var. o da galatasaray'ın sadece istanbul profesyonel birinci ligi şampiyonu olması..

    o dönem türkiye'de futbol federasyonu 3 lig düzenliyor;

    -istanbul profesyonel ligi
    -ankara profesyonel ligi
    -izmir profestonel ligi

    istanbul prof. liginin şampiyonu galatasaray
    ankara prof. liginin şampiyonu hacettepe
    izmir prof. liginin şampiyonu izmirspor oluyor.

    ortaya çıkan durum şu; istanbul liginde oynanan 18 maç ve istanbul ligi birinciliği ve aynı sezon atatürk kupası adıyla düzenlenen turnuvada grup 4. olan galatasaray, diğer iki ligdeki takımlarla maç yapmadan ulusal düzeyde şampiyon sayılarak avrupaya gönderiliyor. tabi bu duruma izmir ve ankara ligindeki şampiyon takımlar itiraz ediyor. zaten bu yılların şampiyonluk hesabına katılmamasının nedeni bu. ülke genelindeki şampiyon yerine, yerel şampiyonlar çıkması. aslında bir sezonda 3 şampiyon çıkmış oluyor..

    şimdi gelelim tartışmalı iki yıla.. yani beşiktaş'ın şampiyon olup yıllarca sayılmayan 57-58 şampiyonluklarına..

    federasyon bakıyor bu böyle olmayacak. avrupada ülkeyi temsil edecek takımı belirlemek için federasyon kupası adı altında türkiye şampiyonunu belirlemek için turnuva düzenliyor. bu arada beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray, beykoz, vefa, adelet gibi takımlar istanbul birinci profesyonel ligini oynamaya devam ediyor. yani bir sezon önce galatasaray'ın şampiyon olduğu sezondan farklı bir durum yok ortada. keza izmir ve ankara ligleri de oynanıyor..

    beşiktaş bu ligi 5. bitiriyor, fenerbahçe 1 ve galatasaray 2.sırada.. bu arada ulusal şampiyonu belirlemek için federasyon kupası maçları da oynanıyor. istanbul, izmir ve ankara liglerinde bulunan takımlar, kendi liglerinin takımlarıyla eleme usulü maçlar oynuyorlar. federasyon kupasında beykoz, istanbulspor ve beyoğluspor'u eleyen beşiktaş, 6 takımın bulunduğu federasyon kupası final grubuna kalıyor. istanbul, ankara ve izmir liglerinden 2 şer takımın katıldığı ligde, çift maç ve deplasmanlı oynanan grubu birinci tamamlayarak, şampiyon kulüpler kupasına katılmaya hak kazanıyor. yani ülke şampiyonu oluyor.

    peki galatasaray'ın şampiyon olduğu bir önceki sezondan farkı ne? o da şu; galatasaray diğer liglerdeki takımlarla veya onların bulundukları organizasyonda 1 maç bile oynamamıştı. federasyon kupası adı altındaki organizasyonda ise, o sezonda düzenlenen mevcut 3 ligdeki bütün takımlar bu organizasyonda maç yapıyor. şimdiki türkiye kupasına benzetebiliriz. ancak tff beşiktaş'ın adını uefa'ya geç bildirince beşiktaş avrupa şampiyon kulüpler kupasında oynama hakkını kaybediyor. bu nedenle şampiyonlar ligi kayıtlarında 1957 de türkiye'den takımın katılmadığını görüyoruz..

    57-58 sezonunda milli lig aynen devam ediyor. galatasaray 1. bitiriyor. türkiye şampiyonunu belirleyecek federasyon kupasında ise değişikliğe gidiliyor. ankara ve izmirden bütün takımlar, istanbuldan ise hem birinci ligdeki, hem de ikinci ligteki takımlar katılıyor. 3 maç elemeden sonra 4 er takımlı kırmızı ve beyaz gruplar oluşuyor. kırmızı grubu istanbulspor, ankara demirspor ve beykozspor'un önünde beşiktaş, beyaz grubu vefa, fenerbahçe ve ankara güneşspor'un önünde galatasaray birinci bitiriyor. deplasmanlı oynanan final maçlarında ise, iki maçı da 1-0 lık skorlarla kazanan beşiktaş şampiyon olup, şampiyon kulüpler kupasında temsil hakkını kazanıyor.

    gelelim türkiye liglerinin ve şampiyonlukların kabul edilmeye başlandığı 1959 yılına. istanbul profesyonel ligi ankara ligi ve izmir ligi yine oynanıyor. geçen iki senenin şampiyonunu belirleyen "federasyon kupası" organizasyonu üst lige çıkacakları belirlemek için yapılıyor yani artık şampiyonluğa etkisi yok. 10 takımlık istanbul ligini ilk 8 takım arasında bitirenler, 8 takımlık ankara profesyonel ligini ve izmir profesyonel ligini ilk 4'te bitirenler milli lig adı altındaki organizasyonla iki gruba ayrılıyor. bu iki grubu lider bitiren fenerbahçe ve galatasaray aynı bir önceki federasyon kupası adı altında olduğu gibi çift maçlı deplasmanlı final oynuyor ve fenerbahçe türkiye liglerinin tescilli ilk şampiyonu oluyor..

    pek şimdi beşiktaş neden haklı?

    türkiye süper liginin başlangıcı kabul edilen 1959 sezonunda şampiyonun belirlenmesi amacıyla yapılan turnuva veya resmi adıyla milli lig, 57-58 sezonlarında oynanan federasyon kupası turnuvasının devamıdır. türkiye şampiyonunun belirlenmesi amacıyla yapılan bu turnuvada(milli lig), federasyon kupasının kapsamadığı hiçbir alan yoktur. 59 yılının geçen iki sezondan tek farklı takımların bağlı bulundukları liglerdeki sıralamalara göre yeni grupların oluşturulması, ilk turlarda oynana tek maçlı eleminasyonun çift maçlı deplasmanlı lige dönüştürülmesi ve sonra da final maçının oynanması olmuştur.. ki bu sistemin 58 federasyon kupasından tek farkı turnuvada oynayacak takımların, yerel liglerinde bulunduğu konumlardan seçilmesidir. federasyon kupasında sınırlama olmadan 3 ligdeki bütün takımlar turnuvaya katıldığı için takımlar aleyhine bir hak mahrumiyetinden söz etmek imkansızdır..

    57- fk --> ilk 3 turda her takım kendi yerel ligindeki eşleştiği takımla tek maçlı eleme usulü oynamış 3 tur sonunda istanbul ankara ve izmir liglerinden rakiplerini geride bırakan en başarılı 2 takım toplamda 6 takım olmak üzere grup oluşturmuş, çift maçlı grup maçlarında en çok puanı alan takım şampiyon olmuştur..

    58- fk --> her üç ligdeki takımlar kendi liglerindeki takımlarla tek maç eleme usulü oynayıp 2 tur sonunda istanbul'dan 8, ankara'dan ve izmir'den 4 er takım olmak üzere iki grup oluşturmuş, çift maç deplasmanlı usülde grubunu lider tamamlayan iki grup birincisi rövanşlı çift maç final yapıp şampiyon belli olmuştur..

    59-mil.lig --> istanbul ligini ilk 8 de bitiren, ankara ve izmir liglerini ilk 4 te bitiren 12 takım 6 lı iki gruba ayrılmış, çift maçlı grup müsabakaları sonucunda grup birincileri çift maç deplasmanlı final oynayarak şampiyon belli olmuştur..

    görüleceği gibi 56 da dahil edilerek ligin evriminin olduğu süreç şudur...

    56 --> yerel ligler var, ulusal şampiyonu belli edecek turnuva yok.
    57 --> yerel ligler etkisiz, fed. kupası final grubu maçları şampiyonu belirliyor.
    58 --> yerel ligler etkisiz, fed. kupası çift grup birincileri final maçı oynuyor.
    59 --> yerel ligler final gruplarını belirliyor, çift grup birincileri final maçı oynuyor..
    60 --> tek lig, 1. şampiyon oluyor.

    58-59 sezonunda düzenlenen milli lig ornanizasyonu tff tarafından, eski 1.ligin, şimdiki süper ligin muadili olarak görülmüştür. ancak bu sezonda uygulanan bu çift grup - final maçlı sistem 58 yılında da uygulanmıştır. üstelik şu anki ligin başlangıcı kabul edilen bu ligde, deneme sezonu olduğundan küme düşme olmamış, grubunu galatasaray'la aynı puanla ve aynı averajla bitiren vefa, daha çok gol atmasına rağmen, attığı gol / yediği gol averajından dolayı final maçı şansını kaybetmiştir.

    dolayısıyla 59 sezonunda oynana milli lig adlı organizasyon, federasyon kupasının evrilmiş halidir ve şu an oynan süper lig adı altındaki turnuvayla ne kuralları, ne de yapısı itibariyle benzerlik yoktur. türkiye liginin eğer bir tescil tarihi veya başlama tarihi olacaksa, bu 59-60 yılı olmalıdır. ancak federasyon kupasının kapsamını ve oynayan takımların sayısını azaltarak 59 yılını hesaplamaya dahil eden gerizekalılar yüzünden, sadece 59 yılının şampiyonun sayılması, ve neredeyse aynı statüyü 2 yıl boyunca oynatıp, kupa galipleri kupasına gönderen ülke şampiyonunu belirleyen turnuva ve şampiyonu beşiktaş yıllarca yok sayılmıştır.

    şunu diyenler olabilir ve haklıdırlar da. bugünkü statüde oynanan ligin şampiyonu ile 57-58 federasyon kupası şampiyonu denk midir sorusunun cevabı bence de hayırdır. şüphesiz ki, türkiye kupası statüsünde oynanan ve mecburiyetten (avrupaya takım göndermek) düzenlenmiş bir turnuva bugünün iki devreli lig sisteminin yerini tabiki tutmuyor. ancak anlatmak istediğim tam da bu. eğer 59 yılının turnuva galibini şampiyon sayarsanız, 57 ve 58 i de saymak zorundasınızdır. bunu takım bağımsız söylüyorum. zamanında 59-60 sezonu olarak başlaması gereken 1.lig veya süper lig her ne derseniz diyin, 59 da başlatılarak bu hataları ortaya çıkarmıştır..

    şunu diyenler ise haksızdır; federasyon kupası kazanmak şampiyonluk değildir. 59 yılı milli küme turnuvası şampiyonluk sayılacaksa yanlış önermedir. zira adına kupa dediğimiz organizasyon ulusal lig şampiyonunu belirlemek için düzenlenmiştir. amacı "şampiyon" kulüpler kupasına gönderilecek takımın belirlenmesidir. keza bugün şampiyonlar ligi organizasyonun ilk şampiyonu kimdir dendiğinde real madrid ismi görülecektir. ancak bahsedilen şampiyon kulüpler kupasıdır ve şu anki gruplu turlu statüden o dönemde oynanan kupa farklıdır. mantık olarak milli ligde tek maçlı eleminasyon olmaması, federasyon kupasında ise ilk 3 turda uygulanması iki organizasyonu farklı yapmamaktadır.

    bu açıdan 57-58-59 sezonu bir paket, 59-60 sezonu ayrı bir dönemdir. 59-60 sezonu yerel liglerin kalktığı bunun yerine bütün takımların tek bir ligde olduğu, oynanacak maçlar sonunda birinci takımın şampiyon sayıldığı, final maçının olmadığı iki devreli lig sistemidir. ancak her nedense başlangıç olarak bu sezon seçilmemiştir?

    bu nedenle beşiktaş'ı şampiyonluk avcısı veya esqiler niye sayılmıyoaeear yeaae dan farklı duruma koyan olay budur. şunu da belirtmek isterim ki tff ve bağlı kurumları bu hususta sıçıp bir de sıvamışlardır. şampiyonluk olarak tescillememiş ancak şampiyonmuş gibi yıldız takabilirsiniz demişlerdir. uefa ise beşiktaş'ın iki şampiyonluğunu şampiyon kulüpler kupasına kabul belgesi deliliyle adeta zorla tescil ettirmiştir. yani tff nin lutfu değil uefa'nın sopasıdır bu şampiyonluklar. o nedenle tff resmi sitesi ligi 59 dan başlatabilir sorun değil. gerçek altyazılara yazılan notlardan büyüktür. 56 yıl oynanan ligin 58 şampiyonu olmaz. teoride 1959 yılında başlasa da, ligin başlangıç tarihi uefa tarafından 1957 olarak tescillenmiştir..

  • devlet işleyişini bitirecektir.

    şu an kamuda 1 kişilik iş için 10 kişi alınır, 1 kişi çalışırken torpilli olan 9 tanesi yatar. eğer işten memur atılırsa bu torpilsiz olan ve çalışan bir memur olacağı için devlet işleyişi sekteye uğrar.

    debe editi: babam 30 sene memurluk yaparak emekli oldu. dairedeki çalışan 1 memur oydu. bu gözler maaşlar mutemet tarafından verilirken sadece maaş günü işe gelen, bankadan verilirken hiç işe gelmeyen ya da canı sıkıldığı için gelen kişiler gördü

    bazen rapor aldılar

    (bkz: başak demirtaş çok hasta)

    bazen rapor almaya bile gerek duymadılar.

  • nevruza başka adlar takmaya çalışanlara kapak olan durumdur.

    faşik de sensin ipne.

  • yeni albüm çıkarmış fantaazi müzik icraacıları tarafından posterlerde, afişlerde, kaset kapaklarında sergilenen duruştur. kafanın italik duruşuyla satıştan beklenen gelir arasında çok doğru bir ilişki vardır. bu duruşun duayenleri arasında, mahsun kırmızıgül'ü, ibrahim tatlıses'i, özcan deniz'i ve yeni yeteneklerden bayhan'ı sayabiliriz. emrah dinçer hem italik hem bold olarak durur ki ayrı bir başlık konusudur, belki de değildir.

  • hiç biriniz bayram sabahı 6:38 de bir şeyler çıkar umuduyla çöp karıştıran insandan yalnız değilsiniz, sabah gördüm namaza giderken içim parçalandı mk.

    tanım: sorgulatır.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.