hesabın var mı? giriş yap

  • çocukluğuma ışınlanıyorum hemen. dünyadaki en huzursuz evde büyüdüm ben. alkolik bir baba en önemli detay. alkol almadan ağzından kelime çıkmayan bu adamın işten eve gelme saatleri yaklaştıkça gerilimin artması. o anahtarın kapıyı açma sesini hiç unutmuyorum mesela. nefes bile alamazdık. masanın başına oturup iki kadeh yuvarlamadan kalp çarpıntılarıyla beklerdik. acaba bugün neden kavga çıkacak diye.

    ev aşırı düzenliydi hiçbir şey oynamazdı yerinden. oysa ben dağınık olsun isterdim birazcık.

    kahvaltılar kaldır kondur kurumuş peynir ve zeytin tabağından oluşur ve keyiften alabildiğine uzaktı. insanların börekler çörekler sıcak omletlerle kahvaltı ettiklerini anlatması bana çok ütopik gelirdi.

    anne mutsuz, anne sinirli, anne sevgisiz, anne yorgun, anne kırgın.. konuşmazdık hiç, çıt çıkmazdı. yanlış bir şey söyleme korkusundan bugün bile konuşmaktan, kendini ifade etmekten çekinen bir insanım.

    hayvan yoktu, çiçek yoktu. çok yoksulluk çekerdik. çeşit çeşit kıyafetlerim ayakkabılarım olmadı hiç. duygusal şiddet de vardı anneme uygulanan fiziksel şiddet de.

    ama başlık detaydı değil mi. sessiz konuşan ya da konuşmayan çocuklar. kırık dökük eşyalar. soğukluk elle tutulacak kadar hissedilen soğukluk, kasvet.

    teşekkür editi: çalakalem yazdığım satırlarda pek çok gönülde yer tutmuşum. birçoğunuzla aynı hikayeyi farklı zamanlarda farklı mekanlarda paylaşmışım. üzülenler, çocukluğuma dönüp saçımı okşayıp beni sevgiye boğmak isteyenler olmuş. yani bazen insanın nutku tutulur ya. yaralı olduğumu biliyordum ama bu denli alaka beni çok duygulandırdı. bazı yaralar geçmiyor ne kadar iyileştim deseniz de küçücük bir kaşıntıyla yine kanamaya devam ediyor. hayat devam ediyor, etmeli de. zamanın bir yerinde korkuyla ağlayan o çocuğu iyileştirebilmelisiniz. zor olsa da umarım bunu yapabilecek gücü bulabilirsiniz. babam öldü. annem hayatta. annemle öz eleştiri yapabiliyoruz, konuşabiliyoruz. bu benim kazancım. herkese teşekkür ederim. yüreklerinize sağlık..

  • lost aşşa lost yukarı diye histeri krizine giren gençler arasında lost hakkında eşsiz yorumlar yapmam için bana yönelmiş bir soru karşısında, soruya karşılık sorduğum soru.

    "peder bey, baba, lost mükemmel bir dizi değil mi? eşsiz bir yapım. valla ben tüm vaktimi lost'a ayırıyorum"
    "lost ne lan?"

    bunu dediğim anda gençlerden birisi bayıldı, birisi de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ağlayanı teselli ettik, bayılanı da gazozla ayılttık. ülker çamlıca gazozla.

    sonra topladım hepsini çevreme ve şöyle dedim: "bakınız çocuklar, tamam lost most bunlar iyi şeylerdir ama bu kadar bağımlı olmayın. elin amerikalısı bundan para kazanıyor be size ne? biraz dersinize bakın, ya da çıkın dışarılarda gezin, bu kadar esir olmayın böyle dandik şeylere. veya kitap okumayı deneyin, nasıl olur?"

    ondan sonra hepsi yıkandı, tertemiz, pasparlak oldular ve bir daha lost mudur, most mudur ne karın ağrısıysa izlemediler onu. ama cillop gibi oldular, saçları da yana taradılar, bir yakışıklı oldular ki, görme.

  • whatsapp'ın 10. yılını kutlayabileceğine inanan kerizleri göstermiş mesajdır.

    lan ben 2003 senesinde polifonik'den terfi edip papi_chulo.wav dosyasını zil sesi yaptım diye sevinirken ne whatsapp'ından bahsediyon denişik?

  • selda, barış manço , erkin koray gibi 70'ler türk psych rock müziğinden, türkülerin batı enstrumanlarıyla yorumlanmasından vs. etkilenen hollandalı gençler , gaza gelip 2 türk bulup bir grup kurmuşlar. detaylı bilgi için

    velhasıl kelam günümüzde avrupada festivalden festivale koşup, 70'ler türk müziğiyle ve bazı kendi aranjmanlarıyla milleti coşturan hollandalı bir grup. başarılar diliyorum.

    edit: nisan 2018 gibi yeni albümleri çıkacak olan, 2017'deki başarılarının ardından 2018'de de tam gaz devam eden grup.

    edit 2: kexp performansları, (bkz: kexp)

  • hakem dayak yedikten sonra sahadan ayrılmaya çalışırken , sevinç içinde hakem aleyhinde bağırmaya devam eden, yabancı madde atan, başkanın hastane çıkışında büyük başkan llölololo diye tezahürat yapan insanlara serseri demeleri gerçekten üzücü olmuş.

    halil umut meler, tff ve mhk hep birlikte çıkıp a.gücü camiasından özür dilemeli bence.

  • official adının "the matrix: resurrections" olarak gözüktüğü ilk trailer'ı bir grup şanslı kişiye gösterilmiş:

    --- spoiler ---

    - neil patrick harris'in canlandırdığı karakter (sanırım terapist) neo ile konuşmaktadır.
    - sahnede san francisco'nun, yakın gelecekteki bir hali resmedilmektedir.
    - neo, 1999 yılındaki ilk filmde olduğu gibi, tekdüze bir dünyada sıkışmış durumdadır, etrafındakilere anlam verememektedir.
    - "ben deli miyim?" diye sorar neo.
    - "biz burada bu kelimeyi kullanmıyoruz" diye cevaplar neil patrick harris'in canlandırdığı karakter.
    - neo, trinity ile bir kafede karşılaşır.
    - trinity, neo'ya "daha önce karşılaştık mı?" diye sorar.
    - bir lavaboya dökülen mavi haplar görülürken, arkada jefferson airplane'den"white rabbit" çalmaktadır.
    - neo aynada kendine bakarken yaşlı bir adama dönüşür.
    - genç morpheus, neo'ya kırmızı bir hap uzatır ve "uçmanın zamanı geldi" der.
    - bir matrix filminden bekleneceği üzere, bir çok aksiyon, havaya uçma, karate ve akrobasi izlenir.
    - "directed by lana wachhowski" ve "22 aralıkta vizyonda" ibareleri belirir.

    --- spoiler ---

  • arada böyle boş bomboş entrylere denk geliyorum. hani vardır ya uyku öncesi ne var ne yok.

    iki dakika boş vaktim var; iki sorum var cevaplarsanız sevineceğim;
    1) bu varoş kadın kim?
    2) siz bu varoşları neden takip edip, her söylediklerini ve her yaptıklarını sanki önemli bir insan yapmış gibi sözlüğe taşıyorsunuz?

    (forum mode off).

    bir adet varoş kadın sözü. herkes ister sen alırsın. alırsııınnnnnn evet evet alırsınnnnn.