hesabın var mı? giriş yap

  • iç burkan röportajdır. 11 yaşındaki çocuğa ailesinin nasıl geçineceğini, ekonomik durumu düşündürenler utansın diyeceğim de onlarda utanma olsa hala koltuklarında oturamazlardı zaten.

  • bugün kariyerinde ilk kez ballon d’or kazanacak futbolcu.

    cristiano veya leo’nun şampiyonlar ligi’nde çok özel şampiyonluklarını izledik, ama inanın hiçbiri geçen seneki benzema kadar ortalama bir takımla bunu başarmadı.
    cristiano’nun yanında; prime ramos, marcelo, modric, kroos vardı.
    messi’nin yanında: prime suarez, neymar, xavi, iniesta vardı.

    oysa geçtiğimiz sezon karim inanılmaz bir iş başardı. kendisi 34 yaşındayken, 36’lık modric ve yetenekli ama oyun zekası yönünden noksan vinicius’la bu adam ucl kazandı. evet neredeyse tek başına ucl kazandı.
    paris’e 3 gol, chelsea’ye 4 gol ve manchester city’e 3 gol attı elemelerde… ve bu gollerin çoğunu gol olma istatistiği %5’lik pozisyonlardan çıkardı.

    tarihin en hak edilmiş ballon d’or’udur fikrimce..

    not: sene 2017 fatih’te oturan kız arkadaşımdan kadıköy’e dönüyorum. aylardan ramazan. çadırların orada büyük bir kalabalık gördüm. olayı anlamadım. heralde sütlü nuriye falan dağıtıyorlar ekstradan dedim. malum bizim halk çeşit görünce dayanamaz. meğerse benzema oradaymış. fatih belediyesine gelmiş. daha bir iki gün önce şampiyonlar ligi finalinde izlediğimiz adamın 50 metre yakınından geçmişiz. hala aşamıyorum bu saçmalığı. hatırladıkça gülerim. ulan senin ne işin var fatih belediyesinin iftar çadırında. bari ibb falan olsaydı. ilçe belediyesine gitmiş bir de…

    edit: aldı. hak etti. tebrikler benzi..

  • ketum bir hayvan..

    sabaha karşı 02:30 civarında edirnekapı otobüs durağında oturuyordu dün biri.. banka oturmuş, kuyruğunu da kendine dolamış bekliyor..

    gittim yanına:

    -"pardon" dedim.. "bu saatte 500t var mı..?"
    şöyle ağır bir edayla başını kaldırıp yüzüme baktı.. gözleri mahmur..
    -"500t diyorum, bu saatte geçiyor mu?" dedim kendilerine doğru biraz daha eğilerek..

    göz göze muhabbetimiz taksicinin ilgisini çekmiş olacak, bizi izliyor..

    ama kedi efendide tık yok.. mahmur mahmur bakıp "miiiv" dedi sadece..

    "sana yol soranda kabahat serseri" diyerek okşadım başını.. aman, o mahmur karizma bir anda sırnaşık bir samimiyete dönüverdi.. iki patisinin yumuşağıyla elimi tutmalar, başını sevdirmeler..

    baktım gelen giden yok.. eyvallah dedim kedi efendiye.. yürüdüm metrobüse..

    bu sefer "miiiv" bile demedi.. çevirdi başını.. hem ketum hem vefasız..

  • "ben bir şey yaptım, hatasını çekiyorum. bedelini de ödeyeceğim. ne kadar özür dilesem de affı yok. anlık bir şeydi, olabilir. her erkeğin başına gelebilir. hiç tanımazsın birini, yarım saat sonra teknende olur, bir şey yaparsın onunla, sonra da iner gidersin, o arada bu olur. ancak yorumlar çok can acıtıcı. midemin ağrısından duramıyorum, kesin kanser oldum. öyle üzülüyorum ki" demiş.

    de abi sen bu gevşeklikle grip bile olmazsın.

  • şehirden şehire değişebilen semtlerdir.

    (bkz: ulus)
    (bkz: gaziosmanpaşa)

    istanbul'daki ulus ankara'daki gaziosmanpaşa'ya denk sayılabilecekken, ankara'daki ulus da istanbul'daki gaziosmanpaşa, nam-ı diğer gop'un izdüşümü olarak değerlendirilebilir.

    bu bağlamda en standardı tabii ki bahçelievlerdir.

    debe editi-büdütü: anket entrysinin buralara gelmesine şaşırmakla beraber listenin daha gerilerinde altına imzamı atacağım şu entrynin çok daha yukarılarda olması gerektiği kanaatindeyim.

    (bkz: #46902393)

    edit sebebi tabii ki 10 kasım.

  • biraz önce, balkonumdan bahçede öten bir sakanın gerçek bir çipetpet duyma şerefine nail olabildim ve bunu kaydettim.

    https://soundcloud.com/user2969641/ipetpet

    kaydettiğimi defalarca dinlerken, sondan ikinci ötüşe kadar sabırsızlanıyordum çünkü, sondan ikinci ötüşü dörtlü bir çipetpet, diğerleri üçlü. evet diğerleri de çipetpet ama lezzetli çipetpet değil, amatörü eğlendirir. belki bir cibili şak şak aniya duyamadım ama bu bana yetti.

    şimdi şevket ağabey'imi daha iyi anlıyorum.

  • şu hayatta cevabını en çok merak ettiğim şeylerden biri de bu. diğeri de kitapların önsözünün birileri tarafından okunup okunmadığı. ben, kitabın sahibinin de, editörün de, yayıncının da okumadığını düşünüyorum.

    peki neden övgü bekliyor çayı şekersiz içenler. ne yapmamızı istiyorlar. madalya mı takalım, ayağa kalkıp alkışlayalım mı, torpil mi patlatalım, kızkaçıran mı yakalım, çatapat mı gömelim ne yapalım istiyorlar. böyle bir vakur duruşlar, poz kesmeler, takdir beklemeler falan. gerçekten çok sinir bozucu. hayır 2 tane küp şeker harcamadık diye memleket mi kalkındı. peki benim şeker pancarı üreten köylüm ne yapacak, nasıl geçimini sağlayacak. üç beş tane entel mutlu olacak diye köylümüzü yedirmeyiz arkadaş. şekerli çay içmiyorsanız gidin dağda yaşayın.

  • tüm söylenenlerin aksine tamamen doğru olduğuna inandığım olaydır. benim bi nuriye teyzem vardı, yeni yıla ölü girdi ve gerçekten bütün yılı ölü geçti. o yılı takip eden üç yıl boyunca da ölü girdiği her yılı öyle geçirdi. sonra ne yaptı bilmiyorum. belki evlenip çoluk çocuğa karışmıştır.