hesabın var mı? giriş yap

  • "sabaha karşı dörtte acı acı çalan telefon geceyi böldü, karayiplerde nobel bariş ödülü için teşekkür konuşmasini hazirlarken uyumuş olan nanofizik uzmani jason flecthdong bir an için yerinde zıpladı... yine de, derin meditasyon günlerinden kalan bir alişkanlikla, tam anlamiyla uyanik olmasi ve içsel dengesini kurmasi için gereken süre .002 saniyeden fazla değildi... çevresinde mozart'la yarisabilen i.q.'sü sebebiyle 'düşüne taşina duvarin arkasini görebilecek bir adam' olarak anilan fletchdong o telefonu açmamasi gerektiğini, yoksa langdon'un başina gelenlerin ona da olacağini biliyordu... ama lanet romanin 500 sayfa olmasi gerekiyordu..."

  • " basarili olmak icin uc cumle: 1. digerlerinden daha fazla bil. 2. digerlerinden daha fazla calis. 3. digerlerinden daha az beklenti icinde ol."

    william shakespeare

  • yer birkaç sene önce monako.
    tesadüf eseri bindiğim takside bach çalmaktadır ve şoför ikizi kadar gerard depardieu'ye benzemektedir, ama baya bir genç halidir. bach hastası ve gerard hayranı biri olarak şoför bey'i hayranlıkla izlerken ön koltukta gabriel garcía márquez'in yüzyıllık yalnızlık kitabını görürüm. sohbet etmeye başlarız, türk olduğumu duyunca nazım hikmet'den orhan pamuk'tan bahsetmeye başlar. adam orhan pamuk'un tüm kitaplarını okumuştur, en sevdiği kitabı ise benim adım kırmızı'dır. türkiye'de taksilerde ibrahim tatlıses o da olmadı ankaralı turgut duymaya alışmış bünye bayram etmektedir. bu arada konu şaraplara gelir, adam bana birkaç güzel şarap önerisi bile yapar. ben mavi ekrana bağlamak üzereyken gideceğim yere varmamızla yolculuğumuz ve ne yazık ki aşkımız sona erer.

  • kendine has avantajları ve güzellikleri muhakkak olacaktır ancak genç insanların kendilerini toplumdan izole etmek istemesine anlam veremiyorum çoğunlukla. bunun yerine tatilleri veya boş vakitleri "kafa dinlemek" için değerlendirmek daha makul geliyor. ıssız köyde iş imkânı çok az olur. yaşam genelde "kendi kendine yetme" üzerine kuruludur ve hayatın büyük bölümü bunu sağlamakla geçer. bugün abd'nin kırsal kesiminde 100 bin dolarlık araçlara binen insanlar dahi elektrik, su, internet gibi bizim temel ihtiyaç olarak gördüğümüz şeylere erişimde değilse bile bunların devamlılığını sağlamak konusunda çokça çaba sarf etmek zorunda kalabiliyor.

    bunun yanında ıssız köy demek, minimum iletişim ve sosyal imkân demek. kaldı ki norveç'in şehirlerinde bile az insan yaşıyor. köyde kiminle vakit geçireceksiniz? ne işle uğraşacaksınız? arkadaşlarınız, sevdikleriniz kimler olacak? evde kitap okudunuz, internete girdiniz, çayınızı çorbanızı içip etrafta dolaştınız diyelim... ömrünüz böyle mi geçecek? kendinize ya da çevrenize bir şey katmak, gördüklerinizi birileriyle paylaşmak falan istemeyecek misiniz hiç?

    bu "hayal"leri kuran tipler nerelerde ve nasıl hayatlar yaşıyor, cidden merak ediyorum. kimsenin hayalini küçümsemek, alaya almak istemem ama gerçekten anlamıyorum. norveç'te yaşamak istiyorum dese tamam da ıssız köy? bunu söyleyen adam hayatında köyde kaç ay geçirmiştir acaba? bu tarz "kendine yetme" üzerinde temellendirilmiş bir yaşam tarzını benimseyebilecek kadar güçlü müdür mental ve fiziksel olarak?

    yapana saygım sonsuz ama ekşi'de böyle "kaçıp gideceksin buralardan" geyiği yapanları çok tırt buluyorum açıkçası. e türkiye'de de cennet gibi köyler var birader, git artvin'de yeşilliğin içinde yaşa madem öyle. niye yapmıyorsun? vizen mi yok, "buraya gelme" mi dediler? "yhaa ama orası norveç, oranın insanı daha tatlı <3 <3" diyecek olursan kötü bir haberim var: dünyanın neresine gidersen git, "ıssız köy" dediğin yerde yabancılar genelde hoş karşılanmaz. oraya gittiğinde norveçli teyzeler "oyyy oğluşum" diye sevip de sana her gün mantı falan getirmeyecek yani.

    hayır bu kadar meraklıysanız zaten bir sürü proje falan var bunun için. kendi yiyeceğini yetiştiren, enerjisini üreten "eko" köyler inşa ediyor bazı genç insanlar. bunlara saygım sonsuz mesela. adam hipster ama gidip cidden köyde yaşıyor, marulunu domatesini kendisi yetiştiriyor. aç workaway.info'yu, bir sürü ülkede böyle köylere "eleman" gerektiğini görürsün. git yaşa madem. hem geçici bir süreliğine tecrübe kazanmış olursun, köyde yaşayacağım diye hayatından vazgeçmene gerek kalmaz.

    gidin abi. bu kadar istiyorsanız "köyde yaşamak" gerçekleşmeyecek bir hayal değil yani. norveç olmaz da başka yer olur. hepsini geçtim, köyde yaşayacaksan niye norveç'te olmasını istiyorsun? köy ulan bu. her yerde aynı neredeyse. akademik kariyer yapmak istiyorum desen anlayacağım, o zaman "neden şanlıurfa değil de berlin?" diye soracak halimiz yok ama köy yani, ne kadar gelişmiş veya modern olabilir? hadi oldu diyelim, herhangi bir köyün sunamadığı ne sunacak sana?

    ben mi fazla düz düşünüyorum bilmiyorum ama çocuğum norveç'te köyde yaşama hayali falan kursa direkt dedemlerin köyüne postalarım ileride. gitsin sabahtan akşama kadar tarla sürsün, bahçe sulasın, tezeğin bokun içinde dolaşıp yılanın, böceğin eksik olmadığı evlerde yatıp kalksın da görsün dünyanın kaç bucak olduğunu pezevenk.

  • kabinlerin 32 kişilik olması planlanan proje*. o kabinlere 186 kişi biner, teller kuş birikmiş elektrik teli gibi aşağı sarkar, kabinler boğazı yüze yüze geçer. dünyanın ilk teleferibotu hayırlı olsun. serin serin.

  • benim var bir iki tane.
    milli takım kampı bulunduuğm şehre gelmişti.
    kimler kimler yok ki tanju, rıdvan, feyyaz, metin, ünal karaman, engin ipekoğlu, oğuz çetin falan.
    neyse, o zaman liseliyiz.
    hergün gidip izliyoruz bunları, millet imza alıyor, kızlar peşlerinde.
    biz de beşiktaşlıyız ayıptır söylemesi.
    bizim sarı fırtına yanında iki futbolcuyla beraber, tabir-i caizse takımdan ayrı düz koşu yapıyor.
    biz de iki üç arkadaşız.tribünden aşağı inmişiz, tellerden izliyoruz.
    aslında daha o yaşlarda bile ünlü falan görünce gidip hemen konuşayım falan derdinde biri değildim.ama gaza geldim ben de.
    neyse, "metin abi" "metin abi" diye çağırdık biz bunu.
    eliyle tersledi bizi, azarlar gibi bir şeyler söyledi. "görmüyor musunuz çalışıyorum" gibisinden.
    buz kestik hepimiz.hiç kimse tek laf edemedi.
    fena halde kırılmıştık.
    haklıydı aslında.
    ama en azından selam verip geçebilrdi.
    o gün bugündür metin'i sevmem.
    aynı kamptan bir başka anı.
    bu sefer feyyaz.
    otobüsün içinden insanlara bakıyor.
    yüzlerce kişi var ortamda.
    el sallıyorum, fark etsin istiyorum, garsona el kaldırırsınız da görmeyince kafayı kaşırsınız ya öyle.
    sonra nasılsa fark etti beni, gözgöze geldik, gülümsedi, el salladı o da.
    feyyaz'ı zaten severdim.o günden beri daha da sevdim.hem o metin'in yerine olsaydı asla azarlamaz, kibar feyzo gibi gülümserdi bize.

    ünlü olmak hakikaten çok zor ve ilginç. adam (metin) 25 sene önce birine atar yapmış. belki o gün canı çok sıkkındı, belki o gün çok kötü bir haber almıştı.bilemeyiz ama karşı taraf hala unutmamış o azarlar tavrı.
    diğer yandan diğer adam, kalabalıkta birini fark etmiş ve el sallamış.sorsan hatırlar mı? ama 25 sene sonra o selam hiç unutulmamış.

  • iyi bir yüzücü olmama rağmen suyun çok derinleşmesinden hoşlanmam. sonuçta doğal ortamım değil ve doğa bazen sürpriz yapmayı sever. hayatınızda bir kez bile levrek temizlediyseniz balığın aslında ufak olmasına rağmen nasıl korunaklı olduğunu görürsünüz. karadeniz'de sahil şeridi bulanık iken açıklar daha temiz olduğundan dolayı bazen açılmak zorunda kalıyorsunuz. bunlardan birinde yunus sürüsü gelmişti yanıma. gerçekten panik yapıyorsunuz, en nihayetinde balık bu amk hoşttan anlamaz, kışttan anlamaz. tamam flipper falan sempatimiz var ama hiç mi kötüsü yok ulan bu familyanın? organize olup köpekbalığı öldürebilen bir grup hayvandan bahsediyoruz. suyun içinde biri döndürüp öteki .... kımıldayamazsın ki, zevk için yapıyormuş bu hınzırlar da bizim gibi. sözün özü, iyi yüzerim ama tırsarım gençler. siz de tırsın.

    asla aralarına katılmayacağım amcalardır.

    edit: imla ve ifadeler.

  • ne yaptın be abi, nasıl yaptın be çocuk!! ankara'ya geldiğinde kalbur'da balık köftesi yiyip, rakı içecektik. sözün var bana, kalk ayağa!!!

    şaka la şaka. sözlüğümüzde sizi tanımayan, çalışmalarınızı çok eskiden beri takip etmeyen 3-5 kişiden biriyim. uzaktan güzel bi abiye benzetirdim sizi, umarım iyileşirsiniz.