hesabın var mı? giriş yap

  • böyle durumlarda ikinci bir araç daha olacak. iki tane görevli koşarak gelen kadını deli gömleğine sarıverip atacaklar içine. sokaklar hem köpeklerden hem delilerden temizlenecek. bir taşla iki kuş.

  • çalıştığım için karanlıkta evden çıkıp, karanlıkta eve dönen biri olarak aydınlığımı çalanlara ''allah belanızı versin, gözünüzdeki ışığı alıp dünyanızı karartsın'' diye dualar ettiğim uygulama.

  • baştan söyleyeyim yaptığı yanlış değildir. herkesin hesabı kendine.

    bana garip gelen, durumun bu hale gelmiş olması ve toleransların sıfırlanması durumunu gözlememdir.

    sabah kahvaltı yapmak için fırından ekmek almış dönüyorken, börekçinin önünden geçerken aklıma su böreği düştü.

    börekçiye girip (baya kalabalık ve semtin gözdesi) bir dilim su böreği istedim. dikdörtgen tepsideki dilimlenmiş börekten büyükçe bir dilimi tartıya koydu ve dedi ki;

    börekçi; abi 51.5 lira.
    ben; kardeş 50 vereyim mi? bozuk taşımayayım.
    börekçi; abi 50 kurtarsa dükkan senin.
    ben; çatal, peçete de istemiyorum eve gidicem.
    börekçi; abi vallaha kurtarmaz.
    ben; 50 liralık olsun o zaman.
    börekçi; tamam abi.

    sonrasında, yemin ediyorum kuşa atsan yemeyecek bir parçayı aldı ve tepsiye geri koydu. koyduğu parça muhtemelen tepsi bittiğinde bulaşıkhaneye giderken üstünde kalan parçalardan biri olur. o derece küçük.

    tepside 18 ya da 20 dilim börek var. hemen hemen hepsi aynı ebatta. 20 dilim desek, 50 liradan 1000 tl.

    yine de diyorum. esnaf haklıdır. bana garip gelen tavır, davranış, tolerans ve esnafçılığın geldiği nokta.

    muhtmelen artık esnaf lokantalarında, pilavın üstünü de kuru fasülye ile ıslatmıyorlardır ya da ekstra yazıyorlardır.

  • dil ve alfabe arasındaki farkı bilmeyen, hadi onu geçtim harf devrimindeki geçiş döneminde gazetelerin hem arap alfabesiyle hem latin alfabesiyle çıktığını bilmeyen, insanların eğitilmesi için seferberlik ilan edildiğini bilmeyen...

    kısacası hiçbir şeyi bilmeyen cahil bir adamın lafı.

  • genelde gen, genom, dna ve kromozom kavramları birbiriyle karıştırılır. bu terimler birbiriyle eş anlamda olmadığı gibi birbiriyle yakından ilişkilidir. gelelim bu ilişkiye;

    kalıtım materyalimiz dnadır. dna'nın yapı taşı ise nükleotiddir. dna çift sarmaldan oluşur ve nükleotidler bu sarmallarda bulunmaktadır. 1 dna sarmalında (tipik bir hayvan ve insan hücresi için) 3x10 üzeri 9 sayıdaki nükleotid alt alta gelecek şekilde yerleşmiştir. bir sarmaldaki nükleotidler karşı sarmaldaki nükleotidlerle zayıf hidrojen bağı ile birleşerek çift sarmalı bir arada tutmaktadır. bir nükleotid ise 1 adet azotlu baz, 1 adet fosfat grubu ve 1 adet şeker molekülünden oluşmaktadır. nükleotide adını veren şey sahip olduğu azotlu bazdır. örneğin; adenin nükleotidi; adenin bazı, fosfat grubu ve şeker molekülünden oluşmaktadır. dna'da da bu bazların hepi topu 4 tanedir; adenin, guanin, sitozin ve timindir.

    gen, dna'daki anlamlı nükleotid dizilerine denir. anlamlı bir nükleotid dizisi, bir proteinin sentezi için gerekli kodları içermektedir. bir sarmalda alt alta dizilen milyarlarca nükleotidin belirli kısımları işlevseldir. çok büyük bir kısmı ise anlamsız harf yığını olarak adlandırılabilir. işte anlamlı veya anlamsız tüm dna sarmalını oluşturan nükleotid yığınına da genom denmektedir.

    dna molekülü, histon adı verilen proteinlerin etrafında sarmalanarak nükleozom yapısını oluşturur. bir dna molekülünün sarıp sarmaladığı yapı olan nükleozomlar sıkıca paketlenerek kromozomu meydana getirir. öyleyse kromozom, dna'nın yoğun paketlenmiş haline denir. bir kromozomdaki bu yoğun paketlenmiş dna sarmalı zaman zaman gevşeyebilmektedir. bu durumdaki yapıya da kromatin denmektedir.

  • fon muzigi gulmekten oldurmustur. bu gozlemleri kim yapiyor nasil yakaliyor hayret ediyorum.

  • arkadaşlar olayın yaşadığı mahallenin 2 sokak altında oturuyorum. cinayeti yapan kişiyi tanıyorum burdaki parkta hep takılırdı. sık sık hap, madde kullanırdı. annesi de yatalaktı ayrıca. aynı binada oturan komşuların yüzlerine bakınca o gece o binada yatmanın vereceği psikolojiyi hissettim. ayrıca çocuk hastaneden bir gün önce çıkmıştı.

  • bu adamda oyle bir hal var ki, sanki 1940'lardan 60'lara kadar yasamis, sonra yok olmus, sonra 2000'lerde dirilmis gibi. kullandigi eski kelimeler gercekten ilginc oluyor. gecende tekerlekli sandalye basketbol macinda olaylar olmus, aysal "tekerlekli iskemle takimi" diyor. yine dikkatimi ceken meireles'in tukurmesi konusunda tahkim kurulu baskani 7 saat video izledik deyince "7 saat neyi izliyorlar bu tarzan filmi mi?" diye bir elestiride bulunmustu. ben de tarzan nereden cikti diye dusunmustum. mehmet demirkol'un dedigine gore 40'li 50'li yillarda johnny weissmuller'in oynadigi tarzan serileri olurmus, herhalde onlara binaen soyluyor dedi. tabi galatasaray lisesi mezunu olup da 2001 yilinda galatasaray'a uye olmasi da kendisinin aslinda resurrected olma ihtimalini guclendirmektedir.