hesabın var mı? giriş yap

  • ilk cümlesi tayyip'le evlenmesiyle başlayıp, son paragrafta doğum tarihi verilmiştir.
    tarantino'ya mı yazdırdınız olm ?

  • türk akademi camiasında yaygın bir gelenektir. kimi zaman "vaaay ne yazmışlar yahu" denilen bir makalenin dört, beş, hatta altı, yedi yazarlı olduğunu görünce, "aymnızıskim" diye bir tepkide bulunabilirsiniz. beş kişi 15 sayfa için ne yapar yahu? her bölüm için demiyorum ama beş, rakamla 5?

    yeni yök yasa tasarısında, "kurul tarafından belirlenecek alanlar dışında, kurbanda danaya girer gibi beş, altı yazarın yazdığı makaleler, dikkate alınmayacaktır." şeklinde bi ifade nasıl yok anlam veremedim. hımmm acaba tasarıyı hazarlayanların kendilerinden kaynaklı olabilir mi?

    - makale yazıp, comparative politics'e gönderiyoruz abi, sen de yardım eder misin?
    + kaç kişiyiz?
    - sen de katılırsan 4 olucaz.
    + ergun hoca?
    - siz hele bi yazın da beni de eklersiniz dedi.
    + toplam da beş kişiyiz yani?
    - yok abi, bu çalışma özcan hocanın danışmanlığını yaptığı doktora tezinden olduğu için... tezi yazan öğrenci de var..
    + 6 kişiyiz yani?
    - dur bakalım bizim çaycı selami "abi ben bi düşüneyim bu sene kesemeyebilirim" dedi.. o da olursa 7..

    herhalde böyle oluyor literatür taraması??

  • makine mühendisliği 1.sınıfta okuyan bir erkeğin facebook statüsü:

    " bizim sınıfta 2 kız var. biri benden yakışıklı öbüründen ben güzelim."

    üzüldüm çocuğa.

  • muhabbetşinas biri değildir. açıkçası ben de böyleyim. bu durum bazen beni düşündürmüyor da değil. sonuçta insanlar tarafından yanlış anlaşılıyorum, kötü bir izlenim bırakıyorum diye düşünürüm.

    mesela adam soruyor sana bir şeyler sen de güzel güzel anlatıyorsun; yeri geldiğinde neşeli ve nüktedan aktarıyorsun yaşadıklarını ama iş soru sormaya, muhabbeti tersine çevirmeye gelince hiçbir şey sormuyorsun. o adam senin nereli olduğunu sormuş; nelerle iştigal ettiğini merak etmiş; bunlara yorum getirmiş vs. ama sen her şeyi anlattıktan sonra susup oturmaya devam ediyorsun.

    bazen de ulan ben de sorayım şunun nereli olduğunu diyorum ama harbiden hiç merak etmiyorum lan. sıfır merak yani. adam senin kütük'le ilgili şakalar espriler bile geliştirmiş; sen hiçbir şey sormuyorsun. o yüzden soru sorulmadığı sürece konuşmayan insanı sadece ketumlukla açıklamak mümkün değildir. bazı zaman çoğu şeyi ilginç bulmayan biri de olabilir.

  • erkek kadın ayrımında erkeklerden bay vs. diye bahsedilmediği durumlarda kadınlardan kadın değil de bayan diye bahsedilmesi ile ilgili.

    "erkek voleybol milli takımı" vs. "kadın voleybol miili takımı" yerine "bayan milli takımı" gibi ayrımlar,
    "hastanemizde erkek doktor sayısı 23, kadın doktor sayısı 18" yerine "bayan doktor sayısı 18" gibi.

    kültürün kadın kelimesini (kafasındaki kadın kız ayrımından, kadın kelimesini ruh hastası şekilde kaba bulduğundan) sansürlemek istediğini gösterir. sen kadın demekten imtina ettiğin sürece bilinçli kadınlar bu dersi verecekler.

  • aramak.

    yani bir nevi sevgililik müessesesini tamamıyla yanlış anlamışlıktır sebep.

    yalnız doğdun arkadaşım. annen vardı yanında, baban, belki ağabeyin ya da kardeşin, ablan... bu hayatta ilk ailen ve sen olarak var oldun. daha sonra arkadaşların oldu. kimisini sevdin, kimisiyle itişip kakıştın, takıştın falan. tüm bunlar hep doğal süreç olarak gerçekleşti. hiçbirini sırf olsun diye yapmadın.
    sonra bir gün o arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı insanı gördün; hormonlar altüst oldu. sevdin bu işi. sadece sevdin yani. bir şey arayıp bir şey kurcalamadan. dokunmak istedin. nedenini kendin bile anlamadın. sevgililik kavramını böyle tanıdın işte. "lan olsa ya şimdi burada keşke!" diyerek.

    sular aktı köprünün altından, büyüdün falan filan. hayata atıldın. okullar okudun. bir takım bambaşka değerler keşfettin hayata dair. bu esnada ne olduysa oldu, sen sevgililik meselesini sağda solda aranarak bulunan, lan şuraya gidelim belki orada vardır diye kovalanan bir şey sanmaya başladın. olmaması eksiklik, bulunamaması anormal görünmeye başladı. ne boyadı senin gözünü be canım kardeşim? sen neden böyle oldun?

    halbuki senin bir hayatın var ve durmaksızın onu yaşamaya devam etsen, sosyal ortamında, iş ortamında, orada, burada, bir yerde işte, biri çıkacak karşına illa; arkadaş demeye dilinin, olmaya ise gönlünün varmadığı biri. ama aramakla olmaz bu. aramak, ancak aklının yapabileceği bir şey çünkü, oysa senin ihtiyacın olan şey sadece yüreğinin yapabileceği bir iş ile bulunacak.

    bol şans.

    edit: bu entry yazılalı beri geçen uzun yıllar içinde çok mesaj geldi, "kesin mi, bu işe yarıyor mu, bak salacağım bu iş böyle oluyorsa..." minvalinde. tabii lan manyak mısın diye ahkam kestim.

    arkadaşlar kandırıldık. arayın sevgili. entry sahibi 37 yaşında, single. eyyorlamam bu kadar.

  • 1. yavru ahtapot olmak çok zor
    yavru ahtapot nino, ahtapot olmaktan hiç memnun değil.
    her sabah sekiz kollu kazağını giymek, sekiz eldiven takmak ve sekiz kolunun sebep olduğu karmaşayla uğraşmak onun canını çok sıkıyor.
    annesi, bu durumun geçici olduğunu, büyüdükçe ahtapot olmayı çok seveceğini söylüyor ama söyledikleri nino'yu rahatlatmaya yetmiyor.

    bakalım bir sabah okul yolunda yaşadıkları nino'nun ahtapot olmayı sevmesini sağlayabilecek mi?

    2. zogi
    minik ejder zogi okulun en zeki öğrencisiydi. prenses inci'yle tanıştı, hayatı değişti...

    3. değnek adam
    değnek adam ailesiyle birlikte ormanda mutlu bir yaşam sürüyordu.
    bir sabah dışarı çıktı ve başına gelmeyen kalmadı.

    değnek adam çocukların doğa ve aile sevgisiyle ilgili düşüncelerini geliştirmek için yazılmış eğlenceli ve eğitici bir hikâye.

    4. bekçi amos'un hastalandığı gün
    hikayesi kadar resimleri ile de insanın içini ısıtan bir kitap.
    arkadaşlık ve fedakarlık üzerine yazılmış bu hikayede hayvanat bahçesi'nde çalışan amos, dostları fil, kaplumbağa, penguen, gergedan ve baykuşa daima zaman ayırıyor.
    bir gün hastalanınca işe gidemiyor ve evde perişan halde yatarken beklenmedik misafirleri kapısını çalıyor. her daim vakit ayırdığı dostları bu sefer onun için ellerinden geleni yapıyorlar.

    5. iyi yürekli dev memo
    memo hep “keşke kentin en pasaklı devi olmasaydım” derdi. sonra bir gün devler için giysi satan yeni bir dükkân gördü ve artık iyi giyinmenin zamanı geldi diye düşündü.
    güzel pantolonu, güzel gömleği, şeritli kravatı ve gıcır gıcır ayakkabılarıyla memo tepeden tırnağa değişti.
    ?ama evine dönerken kendisinden yardım bekleyen çeşit çeşit hayvan çıktı yoluna.
    memo onlara yardım edeyim derken yeni giysilerinden oldu.

    6. mutlu suaygırı
    bir zamanlar, suaygırı olduğu için hiç mutlu olmayan küçük bir suaygırı varmış.
    suaygırı olmak istemiyorum. yo! yo! yo!
    zebra ya da bufalo lo lo lo,
    ağaçta şarkı söyleyen maymuuun,
    suaygırı yerine maymuuun olsaaam,
    küçük suaygırıyla birlikte şarkı söyleyip,
    tropik ormanlardaki macerasına katılmaya ne dersin?

    7. kütüphanedeki aslan
    günlerden bir gün kütüphaneye bir aslan gelir. koca cüssesiyle etrafta salınıp, kitap koridorları arasında kaybolduktan sonra okuma köşesindeki minderlerin üzerinde uyuyakalır.
    başta görevliler olmak üzere herkes biraz şaşırsa da kimse ne yapması gerektiğini bilemez.
    çünkü kütüphane kuralları arasında aslanlarla ilgili hiçbir madde yoktur. kısa sürede kütüphaneyi benimseyen ve ortama ayak uyduran aslan, çalışanların işlerini kolaylaştırmakla kalmayıp kütüphaneyi ziyaret eden çocukların da sevgisini kazanır.
    günler geçtikçe kütüphanenin maskotuna dönüşen sevimli aslan hiç usanmadan kütüphaneye gelmeye devam eder.
    taa ki, karşılaştığı kötü bir olay nedeniyle kütüphane kurallarını ihlal etmek zorunda kalana kadar.??amerikalı yazar michelle knudsen, kütüphaneye bir aslan sokarak küçük okurları kütüphaneyle, oradaki kitaplarla ve kütüphanede bulunmanın gerektirdiği kurallarla eğlenceli bir şekilde tanıştırırken, kevin hawkes ise göz alıcı resimleriyle bu büyüleyici ortamı çocukların hayallerinde daha iyi resmetmelerini sağlıyor.??yaşı kaç olursa olsun, herkesin yüzünde sıcacık bir gülümseme bırakan kütüphanedeki aslan, insana okuma sevgisi aşılayan mucizevi kitaplardan…

    8. üç kedi, bir dilek.
    beyoğlu macerası - bilgi avcıları gizli görevde kitabıyla çocukların sevgilisi olan sara şahinkanat ve ayşe inan alican'dan çok güzel bir kitap daha: üç kedi, bir dilek.
    ?damda üç kedi: piti, pati ve pus, sırtüstü uzanmış gökyüzünü seyrediyorlar.
    peki ne bekliyorlar? belki de bir dilekleri var yıldızlardan.
    ?sara şahinkanat'ın yazdığı üç kedi bir dilek'e hayranlık uyandıran resimleriyle varlık kazandıran ayşe inan alican eşlik ediyor. bu kitabı okuduktan sonra bir kediniz olsun isteyeceksiniz…

    9. iyi geceler farecikler
    bu farecikler yaramaz mı yaramaz!
    iyi geceler, farecikler aile sıcaklığı ve sevgiyle dolu bir kitap. akıllıca düşünülmüş bir ritimle çocukları o tatlı uykuya hazırlıyor. çizer judy watson'un detaylı çizimleriyle, bu minik fare ailesi âdeta can buluyor. öp babayı bir kere.
    sarıl anneye iki kere,
    iyi geceler,
    anne ve baba iyi geceler, farecikler iyi geceler deme vakti çoktan geldi ama hoplaya zıplaya, etrafta koşturarak yatağa giden bu dört arsız farenin hiç uykusu yok gibi. bu sıcak, sevgi dolu hikâye, tüm ailenin birlikte keyif alabileceği, mükemmel bir uyku vakti kitabı.

    10. en güzeli benim evim
    en güzeli benim evim – ışıl ışıl bir uyku masalı
    çocuklar doğayı, mevsimleri ve yuva kavramını öğreniyor.

    ilkbahar geldi ve minik tilki ormandaki arkadaşlarını ziyaret ediyor. herkes bahar temizliği telaşında. kimileri yeni yuva yapıyor, kimileri ise eski yuvalarını temizleyip yeniliyor. acaba minik tilki ile babası yeni yuvalarını nereye yapacaklar?

  • ulan sabah haberi gördüğümden beri kendime gelemedim. bir hafta önce engin öksüz ve arkadaşı abdullah türk motorlarıyla türkiye doğu turuna çıkmışlardı. üç gündür de şanlıurfa'da birecik ile halfeti yoluna girdiklerinden beri kendilerinden haber alınamıyordu.
    kötü haber malesef bugün geldi.

    "herkesin tanidigi ve cok sevdigi engin öksüz ve abdullah türk abilerimizi urfa halfeti istikametinde kalleşce adice insanliga sigmayan bi sekilde silahla vurularak öldürülmüş ve jandarma ekipleri tarafindan bulunmustur... mubarek günün suyu hurmetine mekani cennet olsun. tüm motosiklet dostlarının başı sağolsun acimiz tarif edilemez sekilde büyük... şuan eşi ve kardesleriyle birlikteyim allah sabir versin geride kalanlara"

    ortada inanılmaz bir olay var. bu insanların günahı neydi de öldürdünüz? kendilerini şahsen tanımıyorum ama motor gruplarında gezilerini takip ediyordum. ne oldu orda? neden? kimisi suriyeli mülteciler demeye bile başladı. hafta sonu motorcular eylemlerden bahsediyor.

    anlamıyorum sözlük. iki tane çınar gibi adam bok yoluna öldürüldü bu memlekette. yine!
    bunu da unutma.

    edit: dün öğleden sonra motosikletleri(kontak anahtarları üzerinde) ve eşyaları jandarma tarafından çeken köyü'nde üstü branda ile örtülü vaziyette bulunmuş. ilginç bir detay.

    edit 2: engin öksüz'ün cenazesi bugün (24/07) 23:25 saatlerinde sabiha gökçen'e getirelecekmiş adana'dan. yalnız bırakmak istemeyenler için.
    bir yakınının iletisi "engin abim sizleri güçlü dimdik gormek isterdi sizde metanetinizi bozmadan sabiha gökçene 23:25 sularinda gelin ve yalniz birakmayin"

    edit 3: dün (31/07) şanlıurfa emniyeti olayla ilgili 4 kişi göz altına aldı. biz unuttuk ama ilginçtir bu sefer emniyet unutmadı.

    edit 4: (14/8) aileler dahil hiç birimiz yemedik.

    "şanlıurfa'da motorcu cinayetiyle iligili yeni gelişmeler yaşandı.
    şanlıurfa emniyeti tarafından oluşturulan 20 kişilik özel ekip 4 kişiyi gözaltına aldı.
    cinayeti çözmek için kurulan özel ekip, birecik ve halfeti'deki tüm motosiklet sürücülerinin kaydını çıkarttı.
    yaklaşık 500 kişiyle görüşen özel ekip durumundan şühpelendiği 4 kişiyi gözaltına aldı.
    polisler ayrıca uyuşturucu bağımlısı şahısların da ifadesini aldı."
    haber linki

    mobese kayıtlarını inceleyen polis, cinayetin ardından kameraya takılan 2 kişiyi arıyor.
    ntvmsnbc
    engün öksüz facebook
    haber linki