hesabın var mı? giriş yap

  • acıya ya da ağrıya sebep olan eylem gerçekleştikten sonra bu acıyı ya da ağrıyı hemen hissetmememizi sağlayan nörotransmitterdir endorfin. yapılan hatayı vücudun affedişidir. ayağınız burkulsa da maçı tamamlayabilirsiniz. jilet kestiyse, ağlayıp zırlamadan önce tedavi için zamanınız vardır. hatta bazen bu kesikleri fark etmememizin sebebi de endorfinin hızlıca salgılanıp, acının o uyarıcı işlevini devre dışı bırakmasıdır.

    çok güçlüdür endorfin. beyne direkt enjekte edilse, herhangi bir uyuşturucudan 120 kat, damardan verilirse, 3 kat daha etkilidir. o yüzden, yakaladığı yerde kolay kolay bırakamaz insan bunu. o şeyin bağımlısı haline gelir.

    aşk denilen şeyin, vücudumuzdaki tezahürüdür. devil's advocate filminde üstü kapalı bahsedilir:

    - what about love?
    - overrated. biochemically no different than eating large quantities of chocolate.

    çeviri:

    - peki ya aşk?
    - haddinden fazla değer biçilmiş. biyokimyasal olarak, fazla miktarda çikolata yemekten farkı yok.

    hiçbir yiyecek aşkın yerini tutamaz, ama biz yine de bazı endorfin salgısını tetikleyen yiyecekleri sıralayalım:

    i. çikolata: filme kulak verin.

    ii. çilek: tamam, şekerle de güzel oluyor, ama abartmanın anlamı yok. zaten kendi yeterince şeker. sonra "evli, mutlu, göbekliii" diye şarkı söylerken bulursunuz kendinizi.

    iii. dondurma: kilo aldırıyor, ama karşı koymak çok zor.

    iv. makarna: protein kaynağı aynı zamanda.

    v. francala: bulduğunuz yerde yapışın. enerji de verir.

    vi. muz: atıştırmalık olarak da rahatça yenilebilecek harika şey.

    vii. üzüm: yine, doğal şekeri sayesinde enerji verir. antioksidan özelliğini de unutmamak lâzım.

    viii. portakal: c vitaminli endorfin kankalarından...

    ix. fındık: bunu bizim toplum bilir :)

    x. susam: haliyle aklımıza simit geliyor. fındıkta olduğu gibi, bunda da yağ bol. ama ikisinde de doymamış yağ olduğu için, insan gibi yediğiniz sürece korkacak birşey yok.

  • yardim istemeyi o kadar unutur ki; bir eli doluyken diger eliyle dizlerinin arasina sikistirdigi sasali acmaya calisir ve butun suyu uzerine doker. ustelik kis aylaridir pantolon da kurumaz üsür de üsür eve gidene kadar. halbuki yaninda arkadasi vardir rica etse onun icin suyu seve seve acacaktir.

    yok yahu, ben nereden bilecegim, bir arkadasimin sorunu.

  • genellikle 2 seans yapılan, hiç işe yaramayan ve üstüne de bazen dünya para alınan uygulamadır.

    en güncel ve ideal tekniği anlatıyorum;
    1- öncelikle diş eti sağlığı iyi olmalı.
    2- ofis tipi beyazlatmayı ev tipi beyazlatma takip etmeli.
    3- her biri 15-20 dakika olan en az 4 seans ofis tipi beyazlatma yapılmalı. 2 seans arasında 48 saat geçmeli.
    4- ofis tipi beyazlatmayı takiben hemen ev tipi ile devam edilmeli.

    bunları yapınca şu fotoğraflardaki gibi sonuçlar elde edilebiliyor. bunlar benim kendi hastalarıma ait fotoğraflardır.
    foto 1
    foto 2

    sorular ;
    1- diş eti kötü olursa ne olur ?
    diş hekimliğinde yapılan tüm tedavilerin ilk şartı diş eti sağlığıdır. diş beyazlatma işleminde de diş eti iyi değilse lekelenmeler, sararmalar oluşabiliyor. ayrıca sağlıksız diş etinde "bariyer" uygulaması yapılamadığı için beyazlatma işlemi eziyete dönüşüyor.

    2- neden 4 seans ?
    4 seanstan daha az uygulamada dişler farkedilir şekilde beyazlamıyor. aslında 3. seanstan sonra maksimum beyazlık elde edilmiş oluyor ama yine de 4. yü yapmakta fayda var. elbette çok sızlama ya da başka bir sorun olursa anında işlemi bitirmek gerekiyor.

    3- tek seferde 4 seans yapılmaz mı ?
    yapılabilir ama çok sızlama olur ve hastanın klinikte geçirdiği süre uzun olduğu için sıkılır. ayrıca diş beyazlatma jelleri işlem bittikten 48 saat sonraya kadar etkinlik göstermeye devam eder. bu sebeple diğer 2 seansı 48 saat sonra yapmak gerek.

    4- ev tipi beyazlatma ne işe yarıyor ?
    ev tipi beyazlatma kazanılan beyazlığın daha doygun ve kalıcı olmasına yarıyor. ofis tipi beyazlatmayı takip eden ilk 15 gün günde 3-4 saat kullanmak gerek. sonra da 6 ayda 1 3-4 gün süreyle 3-4 saat kullanılarak var olan beyazlık korunur.

    notlar;
    - aşırı kahve, çay, sigara, kola, meyve suyu alışkanlıkları olmamalı.
    - 18 yaşından küçüklere ve hamilelere diş beyazlatma yapılamaz.
    - dolgu ve porselen kaplamalar beyazlamaz.

    merak ettiklerinizi sorabilirsiniz efendim,
    sağlıklı gülüşler dilerim.

    bir de şu sayfadan diş beyazlatma ile ilgili her şeyi okuyabilirsiniz.
    (kişisel siteme yönlendirme içerir)

  • mümkün değildir. en azından bende öyle. şu an sabah akşam düşündüğüm biri var. adama ne selam veriyorum, ne sohbet ediyorum, ne yakınlarına oturuyorum, ne dokunuyorum...

    aksine kasıldığımı belli etmiycem diye, portakala limona bakar gibi bakıyorum. gözlerimi kaçırasım geldiğinde daha çok oyalanıyorum o civarda, sanki orada kalbimi hoplatan bir şey yokmuş gibi takılıyorum.

    iletişime geçmiyorum.

    malım galiba. biri bana flört101 versin lan hayrına!

    edit: bu arada rica ediyorum yanlış anlaşılma olmasın; katiyen "köpek çekmek" için yapmıyorum ( bu da ne ayıp bi deyim, neyse). aksine, utandığım; elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim; reddedilmekten çekindiğim için böyle saçmalıyorum.

  • silahı olan bir insan bile bu saldırıya karşı koyup kendini savunamazmış gerçekten.

    şu an hayatta olmamızın tek sebebi o gün orada olmayışımız.

  • bir kaz olarak devletime teşekkür ediyorum, tam ihtiyacım olan şeydi.

    böyle millet varken yüksek katma değerli ürünler üretmeye veya akılcı ekonomik politikalar ortaya koymaya ne gerek var! para mı lazım, vergi artıralım, olsun bitsin.

    t: devletin milleti uzun zamandır yolunacak değil, sikilecek kaz olarak görmesi eyleminin sonucudur.