hesabın var mı? giriş yap

  • beğenilen ancak daha tanışılmayan kız bazen bakarken bazen bakmıyorsa, hali ve tavırları tam anlaşılamıyorsa ve kız sürekli cep telefonu ile oynuyorsa erkekte haliyle adım atmaz.

  • tanrının yeryüzünde pekçok rock müzisyeni kılığında arzı endam eylediği 70leri bir kenara koyup da liste yaparsak, en iyi rock albümleri arasında başı çekecek kadar kusursuz bir başyapıttır appetite for destruction.

    besteler, sözler, vokaller ve soloların ötesinde, başka türlü bir büyüsü vardır. bunun sebebi de, belki rock tarihinin (bu kez 70ler de dahil) en iyi çalınmış albümü olmasıdır.

    evet slash o yaşında akılalmaz işler yapmıştır, evet axl (son 40 yıldır eline mikrofon almış diğer hiç kimse gibi) bir daha hiç ulaşamayacağı plantvari bir noktadadır filan ama; bunun yanında izzy stradlin, duff mckagan ve steven adler'den oluşan bir eşsiz ritm grubu vardır ki bu albümün, işte sözünü ettiğim büyü tam da onlardan kaynaklanır.

    bu albümün fonunda dinlediğimiz; 50lerin ikinci yarısında hardbop tarihini yazan jazz albümlerinin pekçoğunda yer alan wynton kelly trio'dan beri (wynton kelly, paul chambers, philly joe jones) biraraya gelmiş en muazzam ritim grubur. vokallere ve sololara sadece eşlik etmezler, adeta onların altına kaşmir birer halı sererler.

    yazık ki artık appetite for destruction gibi bir albümün yapılmasını mümkün kılan tüm imkanlar ortadan kalktı. artık bırakın bu kadar iyi müzisyenlerin biraraya gelmesini, son 20 küsur yılda tek bir vasatüstü rock müzisyeni yetiştirememiş bir yeryüzünün parçasıyız bizler.

  • neandertal isminin şöyle bir hikayesi vardır: 1680'de terk-i diyar eyleyen ozan ve besteci joachim neander, ölmeden önceki son günlerinde esin perisi bulurum umuduyla evinin yakınındaki vadide gezintiye çıkıyormuş. kasaba halkı tarafından pek bir sevilen joachim'in, ölümünden sonra anısını yaşatmak için, vadiye neander vadisi anlamına gelen neander thal ismi verilmiş. aradan yıllar yıllar geçmiş. 1856 yılında, prusya'daki yapılara taş yetiştirmek için çalışan işçiler, neander vadisindeki feldhoffor grotto mağarasında insan kemikleri bulmuş. binlerce yılda birikmiş kireç yığınları arasında bulunan bu kemikler, kirecin sert yapısı, işçilerin de özensizliği nedeniyle kırık dökük çıkarılmış. yalnızca kafatasasının ön kısmı, kol ve bacak kemiklerinden bazıları ve birkaç örselenmiş kemik parçası... bu kemikler, kasabada meraklı ve araştırmacı olarak bilinen matematik ve tarih öğretmeni carl fuhlrott'a gösterilmiş. bu kemiklerin insan yapısına benzemekle birlikte tam olarak insanımsı olmadığını fark eden;ama bilgisi daha fazlasını söylemesine yetmeyen carl, kemikleri toplayıp bir çuvala koyup bonn üniversitesi'nin yolunu tutmuş. üniversitenin anatomi profesörlerinden dönemim mümtaz şahsiyeti hermann schaafhausen'e bu kemikleri göstermiş. hermann da kemiklerdeki ilginçliği ilk görüşte fark etmiş ve üzerinde çalışmaya karar verip carl'a kemikleri getirdiği için teşekkür edip kendisini yolcu etmiş. 1 sene sonra, 4 şubat 1857'de, çalışmalarını noktalayan hermann, bir bildiriyle, bu kemiklerin insan öncesi bir türe-hatta insanın ilk ataları olduğunu düşündüğü bir türe- ait olduğunu açıklayıp, bu türe, çıkartıldığı vadinin adı olan neandertal ismini vermiş.

  • istediği dili konuşmakta özgürdür. mahkemeye çıkıp kendi anadilinde savunma yapabilir. bunları ayrı bir not olarak yazalım. ancak;

    tbmm, resmi dili türkçe olan bir ülkenin meşru meclisidir. bu nedenle; vekillerin yeminlerini türkçe etmesi ve meclis konuşmalarını türkçe yapması gerekmektedir. ingiltere'nin lordlar kamarasına giren bir türk ablamız vardı. onun çıkıp türkçe konuşma yaptığını gören oldu mu?

  • mimari ve sosyoloji/psikoloji üzerine yaptığım uzun okumalar sonucu ulaştığım kanaat. üstelik yalnızca sosyolojik ve psikolojik açıdan değil; deprem gibi afetlere karşı da müstakil bahçeli evler diğerlerine göre daha güvenli.

  • suçsuz yere hapishaneye düşen bir karakterimiz varsa eğer içeri ilk girdiğinde yanına biri yanaşır ve suçunu sorar. bizim oğlan "ben masumum." diyince, kaşarlanmış mahkum: "burdaki herkes masumdur." der ve güler.