hesabın var mı? giriş yap

  • for the damaged coda dinleyerek yolunu gözlediğimiz baş yapıt. evil morty'nin 4.sezonda çok fazla yer alacağını düşünürsek, bizleri yalnızca kahkaha değil gözyaşı da bekliyor demektir.

    dizi hakkında kafa yoran ve teorileri araştıran herkes, evil morty'nin kim olduğunu ve motivasyonunun kaynağını az çok biliyordur. öğrenmek istemeyenler devamını okumasa daha iyi olur.

    --- spoiler ---

    bu teorinin ortaya çıkışı rick'in hafızasının ekranda görüntülendiği şu sahneye dayanıyor. başrol olan morty'nin bebek olduğu dönemde, rick'in evde olmadığını biliyoruz. ve bu sahnede rick'in ağlamaya başladığını da görüyoruz. bu basit bir duygulanma anı değil. rick gibi bir karakterin ağlama sebebi, pişmanlık duyduğu büyük bir olay veya bir kayıp. tam olarak ne yaşandığını bilmesek de, rick'in asıl yaşadığı paralel gerçeklikte bir morty'si vardı. doğumunu gördüğü ve elinde büyüttüğü gerçek torunu. işte o torun evil morty'den başkası değil. rick yaşadıkları travmatik bir olay sonucu torununu kaybetmişti. bu acıyı hiçbir zaman unutamadığını rick'in meşhur repliği olan wubba lubba dub dub cümlesinden anlıyoruz. acı çekiyorum, lütfen yardım edin anlamına gelen bu cümleyi ilk başta farklı yorumlamıştık. rick'in varoluşsal problemler yaşadığını, bu sıkıntısını ise uzay yolculukları yaparak telafi ettiğini düşünmüştük. ancak bahsettiği acının öz torunu sebebiyle ortaya çıkmış olma ihtimali hiç de az değil. yani çektiği bu dayanılmaz acıyı bastırmak için, farklı bir gerçekliğe gelip, başrol olan morty'nin dedesi olarak hayatına devam ettiğini söyleyebiliriz. rick'in "the mortiest morty" olduğunu söylediği başrol morty, rick tarafından çok sevilse de, asıl torunu evil morty'nin boşluğunu dolduran bir araç olduğunu öğrendiğinde, şiddetli bir şekilde sarsılacaktır. kısacası bu sezon rick ve öldüğünü sandığı (veya akıbetini bilmediği) öz torunu evil morty ile mücadele edecek. her şeyden çok sevdiği morty'sinin, ondan intikam almaya geldiğini düşünürsek, bizleri duygusal anlamda zor anlar beklediğini söyleyebiliriz.

    evil morty theme olarak for the damaged coda şarkısının seçilmesi de, gülüp eğlendiğimiz bu dizinin, temelinde hüzünlü bir hikaye olmasından kaynaklanıyor. bizlere fark ettirmeden bu acılı olaylara hazırlıyor.
    --- spoiler ---

  • 8. kattan asagi dusen kisinin hastanede "bende muhendis kafasi var,duserken altima straforlari aldim, hizimi kesti, ondan olmedim" demesi.

  • yine bi tekniker ağlayışı. yakında 10 yıllık hemşirenin 2 yıllık doktorun, 10 yıllık katibin 2 yıllık hakimin altında çalışması diye de başlık açılırsa şaşırmayacağımız durum. üniversite orda, sınavla alım yapıyorlar, mülakat yok. paşa gönlün çok huzursuz olduysa paşam, ver hakkını diplomanın. sen de mühendis ol.

  • bu tipler türkse, mekân türkiye'de ise bence şahane iş çıkarmışlar.

    şu videoda ilk bakışta ortadoğu'ya ilişkin hiçbir şey yok çünkü.

  • kaydolurken * nickini öylesine vermiştim daha sonra değiştiririm diye. bilmiyordum. yapıştı kaldı. pişmanım.

    bu nick hiç bir başlık entry ve nick uyumuna giremiyor diye geceleri yorganın altında ağladığım oluyor.

    eksiyi ilk keşfettiğimde 2004 falandı o zaman hiç yazar olmak aklıma gelmemişti. biraz salaklık varmış gençliğimde.

    olay butonu ilk yandığında sözlükte bir kavga falan çıktı ona adam çağırıyorlar sanmıştım.

  • "kadınlar kendilerini güçsüz olana bir idol, güçlü olana bir eşya gibi sunarlar."

    cesare pavese

  • engin ardıç ın değil birine kolundaki saate bile ayar vermesinin mucize olacağı bir dünyada yaşarken ekşiye düşen komik başlıktır..

  • bugün gördüğüm bir röportajında şöyle demiş:

    " - kitapta yer alan metinlerin ortak bir teması yok; adı gibi paramparça... ama ortak bir duygusu var, o da melankoli. neden?

    " + kitap olsun diye yazılmadıkları için parça parçalar. her parça kendini ayakta tutmaya çalışıyor. diğerlerine de destek olmaya çalışıyor biraz. ben tabii bunu bilerek yapmadım, az önce bahsettiğim şartlardan ötürü böyle oldu. ortak duyguya gelince onu tek sözcükle özetleyip melankoli diyebilir miyiz emin değilim. melankoli güzel bir sözcük, güzel bir tınısı var ama sözcüklere o kadar güvenmiyorum.

    " - siz melankolik misiniz?
    " + ben beşiktaşlıyım. "

  • en sonunda dün gidebildiğim ortam. iki sığır çömbik yedik, zevkten arkadaşımı da zikivermişim arada. böyle bir tat yok.

  • askerlik görevimi yaptığım sırada korucular da askerlerle birlikte operasyonlara katılıyordu. bir görevin minimum süresi 1 hafta sürüyordu. kendi birliğimizden, üs bölgesine yaya intikal ve üs bölgesinde 1 hafta kalınıyor, sonra tekrar yaya dönülüyordu. bazen tim değişimi olmuyordu. aynı tim 1 hafta daha aynı yerde görev yapacak deniyordu. işte o görev uzadığı zaman korucular kalmak istemiyordu. neden mi? evet, tim komutanı sordu nedenini. adamın cevabı zerre kadar çarpıtmadan yazıyorum; “komutanım ben şimdi dönmezsem benim karıyı *ikerler.” bak aynen bu cümle.

    nasıl lan? nasıl böyle bir şey olabilir? ve nasıl bunu bu kadar normal bir durum gibi söyleyebilirsin? adam resmen bunu söyledi. yani fırsatını buldun mu, tuttuğunu *iktiğin bir ortam. kimin kim olduğunun bir önemi yok. nasıl bir insanlık lan bu?

    sonra bu adamlar büyük şehirlere göçtüğünde sokakta el ele yürüyen iki sevgiliyi görünce kıyameti koparıyor, modern kıyafetler giyen kadınlara *rospu diyor, saçını uzatan erkeğe *bne diyor. öyle de iki yüzlü bir durum var.